düşünüyorum öyleyse varım

0 /
pinhan
descartes’in burada dusunme sozcugu ile soylemek istedigi sey sig anlamda bir dusunme degildir aslinda. dusunmek; en basta suphe duymak olmak uzere hayal kurmak ve kavramak gibi bircok dusunsel faaliyeti de iceren bir yapiya sahiptir. dolayisiyla, descartes her seyin varliginden suphe duysa -hatta bedenin- bile varliginden suphe duyulmayacak tek bir sey oldugunu, bunu da dusunme faaliyetini gerceklestiren beyin oldugunu soyler. o yuzden felsefesini saglam temeller uzerine kurmaya calisan descartes brain-in-the-jar diye tabir edilen kavanozdaki beyin tabirini ortaya atar.

peki descartes ve felsefesi nasil buraya gelmistir?

descartes, bireyin, tanrinin ve dunyanin varligini ispatlamak icin en basta her seyden bagimsiz, acik ve tamamen dogru olan bir onermeye ihtiyac duydugunu ifade etmistir. bu yuzden, oncelikle bu dogruya ulasmak icin birtakim faaliyetlerde bulunur. bunlar kisaca uc baslikta toplanabilir:

-yanilsama argumani
-ruya argumani
-kotu ruh argumani

yanilsama argumani ile beraber duyu organlarimizla kavradigimiz her seyin bir yanilsamadan ibaret olabilecegini soyler descartes. duyu organlarinin nasil isledigini bilmedigimizden onlarin bize neyi nasil gosterdiginden emin olamayiz. herkes icin evrensel olan bir dogrunun varligi mumkun olamaz boylece. iki kisi ayni seye masa, ya da ayni renge yesil diyor olabilir; ancak, bu ikisinin de ayni seyi ayni sekilde algiladiginin bir gostergesi olamaz. dolayisiyla tum algi nesneleri hayatimizdan cikmis durumda.

ruya argumani da benzer bir yerden yola cikarak sunlari soyler. nasil ki ruya gorurken aslinda gercekmis gibi yasariz, aslinda dunyada gercek olarak yasadigimiz seyler de bir ruya olabilir. ruya ile gercegi nasil ayirt edebiliriz? edemeyiz. dolayisiyla, yine alginin bize sundugu hicbir seyin varligindan emin olarak soz etmemiz mumkun degildir.

algi ile olmayan, zihnimizle yapabildigimiz tek sey geriye matematiksel islemlerdir. duyu organlarim olmadan da matematiksel islemleri yerine getirmem mumkundur. o yuzden onlarin varliginden emin olabilirim, diye dusunurum.ancak burada da kotu ruh argumani devreye girer. ya cok ama cok kudretli bir varlik varsa ve bu varlik tanri kadar guclu ancak bu gucunu insanlara kotu seyler yaptirmak icin kullaniyorsa. yani 2+2 aslinda 4 degil ya da ucgenin ic acilari toplami 180 degil de beni bu kudretli guc yaniltiyorsa...

dolayisiyla geriye elimizde hicbir sey kalmiyor. kalan yegane sey bunlari dusunuyor, sorguluyor olmak. bunu yerine getiren bir beynin olmasi. o yuzden descartes algi nesnelerinin varligini henuz ispatlamadigi su asamada bu dusunme/suphe duyma faaliyetini gerceklestirmek icin bir vucuta gerek duyulmadigini dile getirir. felsefesinin bu asamasi onu suphecilerden ayirarak saglam temeller uzerine bir dogru zinciri olusturmasini saglar.

dolayisiyla cogito ergo sum bireyin kendiliginin, tanrinin ve dis dunyanin ispatlanmasinda descartes icin gereken acik, bagimsiz ve tamamen dogru olan bir onermedir.
superkahraman
cogito ergo sum için ingilizce çeviri arandığında i think therefore i exist yerine i think therefore i am ile karşılaşılmaktadır.

latince aslının ingilizce den direk türkçeye çevirisi ise,

"sanıyorum o halde benim" dir. varlık yada varoluşa direk bir gönderme yoktur. descartes ın soba başında otururken kendi kendine yaptığı monologlardan çıkan bir sonuç cümlesidir en nihayetinde. varoluş kavramına dolaylı yoldan isteyen ulaşabilir tabi. aslen descartes burada varoluşunu değil de kendini farketmiştir sanki be hacı.

bu nedenle "düşünüyorum o halde varım" yanlış bir çeviridir. belkide değildir. şüphelendim şimdi. dur ben bunu bir düşüneyim. düşünüyorum evet. hmmm o halde varım.
huni delisi
yanlsı algılanan söz.aslında "şüpeleniyorum öyleyse varım" şeklindedir.herseyden supelenen descartes sonunda kusku duymadığı tek seyin kendisi olduğunu farketmis ve bu cümleyi söylemiştir.böylelikle " x düşünmüyor yani o yokmu " gibi geyikler son bulacaktır.olayın özü şüpecilikte gizli.
aello
descartes’ın bu sözü, 1619 yılında askerlik döneminde, bir sobanın yanında otururken, sobanın elini yakmasıyla ve bu durumun kuşkusuna düşmesi ile aklına gelmiştir.
angelus
puslu kıtalar atlası nda konuya şu şekilde değinilmiştir;

yeniçeriler kapıyı zorlarken uzun ihsan efendi hala malum konuyu düşünüyor, fakat işin içinden bir türlü çıkamıyordu...

rendekar doğru mu söylüyor? düşünüyorum, öyleyse varım. oldukça makul. fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar: düşünen bir adamı düşünüyorum. düşündüğümü bildiğim için, ben varım. düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da varolduğunu biliyorum. böylece o da benim kadar gerçek oluyor. bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor. düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. öylese gerçek olan biri beni düşlüyor. o gerçek, ben ise bir düş oluyorum."
kapı kırıldığında uzun ihsan efendi kitabı kapandı. az sonra başına geleceklere aldırmadan kafasından şunları geçirdi:

"dünya bir düştür. evet, dünya..ah! evet, dünya bir masaldır."
abraxas
bu cumle icin yorum hakikatten onemlidir, fakat bazi noktalari da atlamamak gerekiyor. dusunmek, dusuncelerimizde imgeler yaratmak imgelerin varligindan daha cok bizim varligimizi ispatlamakta temel dusunce budur. simdi ihsan oktay anardan ufak bi alinti yapicam. madem dusunuyoruz oyleyse variz, o zaman dusunen bi adam dusunelim, hatta bu adamin dusuncesine de kendimizi yerlestirelim. yani dusunen adam kendini dusunen birini dusunsun, ki o biri biziz bunu yineliyorum. bu durumda biz bu adamin dusuncesi de olabiliriz. var miyiz?

yersen..
huni delisi
-abi hadi cabuk söyle varmısın?
-bir dakika rasit düsünüyorum.
-ohhoo satranc oynamıyozki beya altı üstü poker.
-varım anasını satiyim.
-ehheee full as
-iyi düsünemedim rasit ondan oldu allah belanı versin.
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol