düğmeburun

0 /
muque
"yüzünün yarısını bana vereceksin!"
-yüzümün bir yarısı intihar eden sevgilimin pe$inden gitti..
öte yarısı film artisti olmak için evden kaçtı..

"ellerinden biri benim olsun!"
-ellerimden biri en büyük a$kımın saçları arasında kayboldu..
ötekisi hapse girdi.

"çocukluğunun en güzel günlerini bana armağan et!"
-çocukluğumun en güzel günlerinden bazılarını kurtlar yedi..
geri kalan kısmını ise çocuk esirgeme kurumuna bağı$ladım..

"umutlarının aynısından bana da ısmarla!"
-umutlarımın bir kısmından hüznüme $ahane bir sos hazırladım..
arta kalan kısmını evlatlıktan reddettim..

"hiç kimsenin bilmediği yerlere gidelim!"
-hiç kimsenin bilmediği yerlerin bir bölümü dü$ler altında kaldı..
diğer bölümlerin in$ası sürmekte..

"her $eyini bana anlat!"
-her $eyimin bir parçasından trajedi imal ettiler..
bo$ta kalanlarını da sucuk yaptılar..

"kalbinin temizliği için gündelikçi olabilirim!"
-kalbimin temizliğinin bir katıyla uzayın sonsuzluğu ilgileniyor..
öte katlarında zaten belalı yalnızlıklar ya$amakta..

"hiç ayrılmayalım!"
-ayrılıkların çoğunluğu ruhun iklim $artlarından; sen karasalsın,ben ılıman..
ayrılıkların azınlığı bitki örtüsünden;
sende kaktüsler var,bende plastik vazo çiçekleri..

"saçmalıyorsun artık!"
-saçmalıklarımdan kimisini "hayat"tan aldım..
kimisini "alkol" sanıp içtim..



..
max
gecenin bi yarısı bana şu şarkıyı atsana bi de bunu at şunu da atarsan süper olur tarzında mp3 lerimi sömüren sözlükteki cana yakın bulduğum birkaç kişiden biri. sonra utandı ben de sana bu şarkıyı atayım diye bir şarkı yolladı sağolsun ama nedir? sonuna kadar helal olsundur. canı ne zaman isterse sömürsündür. problem değildir. evet...
sercovi
küçücük bir çocuk avuçlarda. el falınıza baktırırsanız kıyıda bir yerde göreceksiniz onu. derin bir yarık ama kıyıda. yoğunluk hamuruna işlemiş gibi, bir yanıyla da tutuk. kim anlar ki seni değil mi düğmecik? anlatsan neye yarar ki? dünya dönüyor sadece işte dersin belki ya da dünya da neymiş peh!
ben olmuşum bir dünya..
kapıları kapama, cereyanında hasta ol mutluluğun, dünya her zaman acı vermez sana. yükseklerde bir yerde ise "iyi", uçmayı hayal etmeli mesela. tek bir söze kanabilmeli bazen, tepetaklak olmak iyidir; sen de iyisin hani. gözler kızarır, bir iki damla sonra tamam.. bakakalma giden geminin ardından şair gibi, yüzmeyi dene artık biraz da; ne bileyim işte yakalama heyecanını tat isterim sadece. uçmayı dene. kanatların olsun. yüksek yüksek hisset basıncı. mavi mavi bak yine ama parıltıyı hisset. yanağında gerilsin dudakların, kocaman kahkahalara bürü kendini.
yapamazsın değil mi?
hayır hayır sadece yapmazsın.
almasını bilirsen/istersen mutluluğu alçak basınçtasın hala,
ve unutma,
yüksek basınçtan eser rüzgar alçak basınca..
goetica
aç insan..müqüe ki$isi e$liğinde evime girer girmez daha tanı$tığımız saniye elinde ekmekler salamlarla mutfağa ko$up "domates nerdeeeğ" diye soran akabinde i$e giri$ip bir ümit usta, bir emine s beder tadında mutfakta ko$u$turup hamarat hamarat sandvic yapan, içildikçe içilesi birey.sevdik kendisini bağrımıza bastık çokça.
pistimsah
makina akşamında 9 ay sonra ilk sigaramı ondan alarak içtim bir otobüs koltuğuna oturulmaması gereken bütün şekillerde oturma kabiliyetine sahip yazarımız sağolsun
dugmeburun
biri ambulans çağırsın


gecenin hız sınırına yakınken durdurdum bedenimi
kaportada eski bir damadın çamura bulanmış papyonu
arka koltukta gözyaşlarına boğulmuş bir gelinlik vardı;
mart ayının soğuk bir salonuydu;
vites pedalının dikiz aynasına
yansıyan o gelişigüzel, akıl almaz komplo teorileri kapsamında
göğe yakın olmaktan, yere bakmaktan biraz yorgun düşmüş bir
zürafa gibi, boşluğun zarif şiddetli menfaatine sokuldum. kipti.
emir kipiydi yağan yağmur altında sana geç kalmış
senden yana saçmalamış bir âşık tanımıyla şehirlerarası yollarda
şu iki saatin bilançosunu çıkartmak, bilançoyu kanlı bir keser
kimliğiyle, kelebek camının aralığından aşağı bırakmak. zordu.
aşağı bırakmak zordu. çünkü,
mart ayının soğuk bir salonuydu!

bilirdin, ben daima büyük iddialara girerdim, örneğin tanımadığım
bir adama jean tardieu’den bir replik ezberletmek, çıplak bir kadını
az daha soymak, az daha soymak, bir şeftaliyi soya soya çekirdeğine
inmek gibi, kadının çekirdeğine,
kadının azınlık tarafının esir kamplarında aşağılanan ilkelerine
inmek gibi, indiğin noktadan yeniden göğe yakın bir zürafa gibi
yere bakmaktan yorgun bir bahisçi, bir bahis cismi, çekilen kart,
atılan zar, kırılan lades kemiği gibi, o her şeyi berbat eden gibiler
gibi, zordu. sana ulaşmak zordu. çünkü,
mart ayının soğuk bir salonuydu! gerçek,
bahaneler arkasına saklanmaya hazırken, gerçek, tam da buydu!

bir sadakate muavin, bir anlayışa esir, bir intikam zaferine sahip
olmanın, olabilir görünmenin, karşı şeritten gelen tır şoförüne göre
anlamı yoktu; o büyük buluşmayı kutsayan, kutlayan ve için için
kıskanan klakson sesleri; vaovvvvvv, vaovvvvvvvvv, diye geçen
kamyonların arasında sıkışmış 78 model tek kapılı siyah bir bmw ile
acelenin içine sıkışmış çok eski bir katil ile çıplak bir kadını
az daha soymak, az daha soymak, bana dokunan, bana temas eden buydu!
ulaşamamanın, doğruyu söyleyememenin, itiraf edememenin sıkıntısını
aşağı bırakmak. zordu. çünkü,
mart ayının soğuk bir salonuydu! asfaltta patlayan lastik,
bir çocuğun elinden kaçırdığı, ağlayarak seyrettiği bir bayram balonuydu!
bilirdin, ben daima büyük iddialara girerdim, örneğin seni sevmek,
seni dünyanın yedi harikasından herhangi birinde yüzünden jiletle işaretlemek,
indiğin noktadan yeniden göğe yakın bir zürafa gibi
arabanın attığı her taklada sana yaklaşıyor olmanın sevinci
arabanın attığı her taklada sana yakışıyor olmanın ürpertisi. zordu.
çünkü, mart ayının soğuk bir salonuydu. çünkü hayat,

ölümün insana oynadığı en trajik, en mükemmel, en acımasız oyunuydu.

senin için ölüyordum. durum buydu!


(bkz: küçük iskender)
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol