saydım ona kadar.
bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz ve onnn…
işte hepsi bu.
bir:
doğdum, geldim dünyaya.
gerek var mıydı? bilmiyorum.
iki:
çocuktum, büyüyordum, hızla yol aldım hayatta.
anlamı var mıydı? olmaz mı, hem de çokça!..
üç:
büyüdüm, bir yetişkinim artık.
yanılıyorsunuz, hala anlamı var, anlamlı bu hayat bana.
dört:
neden bana söylemediler, yaşanılan yer aslında tam bir koşturmaca…
hayat anlamını yitiriyor, katre kerte eksiliyor, müstehzi eğleniyor sanıyorum sanrılarımla!
beş:
çağımın en güzelini armağan ettim yaşama.
anlam mı dediniz? kendisi artık yaşamıyor umutlarımda. çoktan taşındı başka kapıya, başka surlara…
altı:
tanrım, biri bana yardım etmeli. yoksa şimdi şuracıkta kıyacağım bu cana. bu çeper kimliklerle daha fazla üretemeyeceğim bu dünyaya.
anlam nedir, onu bilmiyorum artık yok oluşlarımla…
yedi:
ilk ilaçlarımı aldım. daha durgun, peyderpey daha sakin her şey. tüm ezalar bir yana, benim iç dünyam öteki tarafa. hahahaha… hayat ne ala!..
işte budur anlam denilen kavramın tam karşılığı.
sekiz:
bulamıyorum ilaçlarımı! kimse yok şuan yanımda. çıldırmak üzereyim, yok mu yardım eden bana?
dokuz:
neden herkes bir tuhaf. neden iletişimler birbirinden kopuk ve bağımsız.
güdük kalan nedir yaşamımda?
neden bu kadar soğuk bu duvarlar? km bu etrafımdaki yabancılar? neredeyim ben, kim bu bedendeki adam?
on:
artık hiçbir şey eskisi gibi değil.
diyar-ı esrar sarmaş dört bir yanımı. ölüme merdiven dayamış ömrün sonbaharı.
neden delirdim, müsebbiplerine sormalı…
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?