"hello is there anybody in there?" diyen roger waters'tır. parçanın verse kısımlarında waters, psikoterapistin sözlerini söyler. nakarattaki "there is no pain..." ile başlayan kısmın vokalleri david gilmour'un. o da pink'in sözlerini söyler. (pink gerçekten konuşmaz. sözler onun aklından geçenlerdir.) parça buhranının en yakıcı aşamasında olan pink'in kendini odaya kapatıp uyuşuk ve sessiz şekilde kalarak sahneye çıkmayı reddettiği bölümü anlatır. organizatörler ise onu toplayıp sahneye çıkacak hale getirmesi için psikiyatrist yollarlar. ilacı basar adam ve der ki "that'll keep you going through the show. come on it's time to go!" buradaki show kelimesinin hem konseri hem de hayatı ifade ettiğini söylemek de gerek tabii...
david gilmour'un melodi dolu gitar soloları ile büyüdüm. time favorimdir. pompeii konserindeki echoes, dogs'un orta bölümünde sazını ele alıp bir daha da bırakmayışı... comfortably numb'da artık dinleyicinin ciğerini sökme noktasına gelecek kadar acı verici melodiler... daha shine on'dan bahsedemedik... saymakla bitmiyor...
gilmour'u sesler konusunda muhteşem buluyorum. hem gitarının sesi hem de kendi sesi, sözler konusunda ise pink floyd'un çizgisini çok düşürdüğüne inanıyorum. waters ile harika bir ikiliydiler: sözler waters'ta ve müziksel derinlik gilmour'daydı. beraber çalınca ortaya pink floyd çıkıyordu. ayrı düşmeleri rock müzik tarihinin en büyük bahtsızlıklarındandır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?