bolum 3;
eylem planına ad konuluyor: sarikiz
6 aralık 2003
jandarma genel komutanı orgeneral şener eruygurun isteği üzerine jandarma sosyal tesislerine gittik. kara kuvvetleri komutanı ve jangenkk çarşamba günkü toplantıdan sonra çok rahatsız olmuşlar ve bu arada kuran kursları ile ilgili yönetmelik düzeltmesi yayınlanınca hepimiz de rahatsız olduk. bilhassa bu hafta bütçe komisyonunda (tbmm plan-bütçe komisyonu-nokta) bir akp milletvekili tekkelerin açılmasını isteyince hepimiz çok rahatsız olduk. toplandık.
ay: (aytaç yalman-nokta)
ben bu işten çok rahatsız oldum ve kendime göre şöyle bir plan yaptım. aralık ayında bunların, cumhurbaşkanının başbakan recep tayyip erdoğan ile görüşmelerini bekleyip eğer ocak ayı içinde bir hareket olmazsa istifa edeceğim. hepimiz buna itiraz ettik.
şe: (şener eruygur-nokta)
buna gerek yok. kabul etmiyoruz. daha yapacağımız çok şey var.
ayın bazı rahatsızlıkları vardı. kendini rahatlatmadan takıntıdan kurtulamayacaktı. bu nedenle de pazar günü tüm orları kahvaltıya davet etmişti. buna neden orlardan birinin vermiş olduğu bir cevaptı. hepimiz ayın istifa etmesini kabul etmedik. ve kendimize göre bir eylem planı yapmaya karar verdik.
- önce basını ele geçirmeye çalışacaktık. bu nedenle ben möı davet edecektim.
- sonra rektörler ile temas edip öğrencileri sokağa dökecektik.
- sendikalar ile aynı şekilde hareket edecektik.
- sokaklara afiş astıracaktık.
- dernekler ile temas edip onları da hükümet aleyhine teşvik edecektik.
- bütün bu olayları yurt çapında yapacaktık. yukarıdakiler sarikiz olarak anılacaktı. ayrıca bana alabanda isimli bir proje verdiler. ben de onun hazırlığını yapacaktım.
12 aralık 2003
akşam grubumuz ile biraraya geldik ve son bir haftadır olan gelişmeleri gözden geçirdik. ay bugün genelkurmay başkanı ile görüşmüş ve mesleki konulardan sonra ulusal konuları konuşmuşlar. ayın söyledikleri özetle:
1. rahat olun. bizler gayet iyi anlaşıyoruz ve bir bütünüz. sizin de bize katılmanız lazım. geçen seneyi hatırlarsanız ne kadar iyi bir konumda olduğumuzu anlarsınız. bu akşam yemek yiyeceğiz isterseniz gelin siz de bizimle beraber olun. bizler arada bir toplanıp ulusal meseleleri tartışmakta yarar görüyoruz.
2. bu adamların yaptıkları artık tartışılmaz bir şekilde meydanda.
3. ordu komutanlarının tepkisini gördünüz. herkes daha fazla etkin olmamızı istiyor.
4. gerekirse bunlara seçimlerden önce bir muhtıra verelim.
(...)
sonra hepimiz sarikiz kapsamında yaptıklarımızı anlattık. ben de istanbulda mö ile yaptığım konuşmayı ve gazetecilerin bu konuya ne kadar önem vermeleri gerektiği konusunda kendisine verdiğim mesajı, rahmi koç ile olan görüşmemizin özetini, orhan karabuluta ad (aydın doğan) ile olan görüşmemizi anlattım ve 18 aralık günü mö ile görüşme yapmaya karar verdik.
19 aralık 2003
jandarma genel komutanlığı istihbarat başkanı general yaptıkları faaliyetler ile ilgili olarak sadece bana özel bir birifing verdiler. akp hükümetine karşı, bu hükümeti demokratik kurallar içerisinde zayıflatmak için neler yapılması gerekiyorsa hepsi düşünülmüş ve uygulamaya geçmişler. hayranlıkla dinledim. kendilerine birkaç konuda görüşlerimi söyledim. alınacak tedbirler içersinde afiş asmaktan gazetelerde ilanlar vermeye kadar değişen bir çok hal tarzları vardı. bu çalışmaya "cumhuriyet platformu" ismini vermişler.
29 aralık 2003
genelkurmay başkanının müsait olduğunu haberini alınca kendisine haftalık haber vermek için telefon ettim. benim verdiğim bilgilerden sonra bana kendisine gönderdiğimiz rapor ile ilgili bazı serzenişlerde bulundu. "ben bu raporun iki noktası hariç her şeyi ile hem fikirim. bu noktalar şunlardır......ama beni esas üzen konu raporun dördünüz tarafından imzalanarak gönderilmesi ve böylece bir muhtıra şekline dönüşmesi. sen aklıselim sahibi bir insansın ve bu gibi olaylara engel olman gerekir. daha önce de benden habersiz dördünüz toplandınız. acaba sen komutan olsan ve senin komutanların böyle yapsa ne dersin" dedi. ben de kendisine "bizim hiçbir değişik fikrimiz yok sadece size fikirlerimizi aktarmak istedik ve bunun için de bir haftadır gece 3-4 saat uyuyarak çalıştık, tüm kıbrıs konusunda uzman olanlar ile konuştuk ve o kağıdı öyle hazırladık. amacımız sadece size yardım etmek ve siz başbakan recep tayyip erdoğan ile görüşmeden önce bu raporu hazırlamaktı. raporu size nasıl takdim edeceğimiz aramızda sorun oldu. bu şekilde takdim etmeye karar verdik." dedim. "sen aklı selim sahibisin. onların bunu yapmalarına izin vermemen gerekir. eğer bir söyleyeceğiniz varsa bana söyleyin" dedi ve konuşmamızı tamamladık. anlaşılan genelkurmay başkanı rahatsız olmuştu.
bizi kara kuvvetleri komutanı aradı. genelkurmay başkanı onu da aramış ve aynı konuları ona da anlatmış. çok üzülmüş ve genelkurmay başkanı raporun değiştirilerek imzasız gönderilmesini istemiş. ayrıca raporun son kısmında yer alan ve hava kuvvetleri komutanı tarafından eklenen bir cümlenin de çıkarılmasını talep etmiş. bunun üzerine o da kağıtları toplayıp yeniden göndeririz demiş. beni, gönderdiğimiz raporun bendeki kopyasını istemek için aramış. ben de peki dedim. benden önce hava kuvvetleri komutanını aramış, ondan raporu isteyince hava kuvvetleri komutanı tavır koymuş. bana hava kuvvetleri komutanını yumuşatmamı söyledi.
akşam hava kuvvetleri komutanı ile bu konuyu evde konuştuk ve sorunu kendisine izah ettim. hava kuvvetleri komutanı çok üzülmüştü ve güvenini yitirmişti. bence de haklıydı. hep beraber değiştirilebilirdi. sonra aldığımız bir karardan geri adım atarsak sonra başımıza nice haller gelecekti. bunlara çok üzülmüştü. kendisine bunu yapmazsa kara kuvvetleri komutanının genelkurmay başkanı ile kavga etmesi gerekir, o da bizim şimdi istemediğimiz bir konu diye izah ettim.
"jandarma genel komutanı daima bir ihtilal özlemi içersinde"
20 ocak 2004
hava kuvvetleri komutanlığında yapılacak kuvvet komutanları toplantısına katıldım. mgk ön toplantısı perşembe günü yerine yarına alındığı için bir koordinasyon ihtiyacı doğmuştu. (...) konuşmalar sırasında jandarma genel komutanı daima bir ihtilal özlemi içersinde, bir an önce bu işi yapalım şeklinde konuşuyordu. bugün de defalarca tekrar etti, en nihayet dayanamadım ve bakın biz sizle böyle konuşmadık. planlamayı 23 ocaktan sonra yapabileceğimizi birkaç kez tekrar ettim. onun için hiçbir hazırlığımız yok ama başlayacağız dedim ve ağzı kapandı.
1 şubat 2004
aytaç paşalara ziyarete gittik ve hemen konu ülke meselelerine döndü. bana "seninle özel konuşmamız lazım. ben şener ile ibrahimin davranışlarını tasvip etmiyorum. çok ifrata kaçıyorlar. geçen gün gelen mitten habere göre, şenkal iki haber verdi; birincisi jgkknın bütün hareketleri biliniyor ve yasa dışına çıktığı değerlendiriliyor. ikincisi ise genelkurmay başkanı ile kuvvet komutanları arası açık ve bu sorun herkes tarafından ve kesinlikle biliniyor. bu nedenle artık kendimize bir çekidüzen verip ülkeyi bir maceraya götürmek yerine devamlı ve kararlı bir tutum sergilemeyi ama açık konuşmayı tercih ederim, zannederim sen de benim gibi düşünüyorsun" dedi.
3 şubat 2004
kara kuvvetleri komutanı ile beraber önce doğu aktulganın ailesine hem bayramlık, hem de başsağlığı için gittik. sonra geri döndüğümüzde onların evinde çok özel bir konuşma yaptık. ben denetlemeye gittiğim zaman hepsi jandarma genel komutanlığında toplanmışlar ve jandarma genel komutanı orgeneral şener eruygur onlara bana salı günü takdim edilen hazırlıkları göstermiş ve yapılan üst düzeydeki bazı yöneticilerin konuşmalarına ait ses kayıtlarını dinletmiş. bunların çoğu akpye danışmanlık yapan kişilermiş ve kıbrıs sorununu nasıl halletmeyi düşündüklerini ve bu konuda neler yaptıklarını anlattıkları kayıtlarmış.
takdimin sonunda hava kuvvetleri komutanı ve jandarma genel komutanı hemen 10 matta ihtilal yapalım diye bastırmaya başlamışlar. kara kuvvetleri komutanı onları şimdilik frenlemiş ve bunun için daha zamanın uygun olmadığını beklememizi salık vermiş. jandarma genel komutanı benimle görüşeceğini söylemiş ve dağılmışlar.
kara kuvvetleri komutanı bu konudan çok rahatsız olmuş. bana sen ne düşünüyorsun, dedi. ben de düşüncelerimi anlattım. "bir ihtilal için zeminin hazır olması gerekir, yani halk ihtilali istemelidir. 12 eylülde olduğu gibi ordu niye duruyor, ne zaman müdahale edecek gibi başlıklar basında yer almalıdır. ikincisi önceki ihtilallerde olmayan bazı özellikleri bugün yaşıyoruz. ekonomimiz çok bozuk ve tamamen dışabağımlı. eğer dışarıdan kredi alamazsak ekonomimiz çökebilir ve halk büyük sıkıntı yaşar. bunun nasıl sorumluluğunu almaya hazır değiliz. bir diğer konu da abd bundan önceki darbelere destek vermesine rağmen bugün akpye destek veriyor. onların istemediği bir darbe veya hükümeti idame etmek çok zordur. yani abdye rağmen bu işlem olmaz. diğer bir konu tsk içerisindeki birlik sağlanmış mıdır? eğer bir ayrım varsa sonumuz tam bir felaket olacaktır. bu nedenler ile darbeye henüz hazır olmadığımızı söyledim. ama bu bizim eylemimize engel olmamalıdır. biz kıbrıs olaylarını takip etmeliyiz. bizim en kuvvetli olduğumuz konu kıbrıs konusudur. bunlar eğer bu konuda açık verirler ve mgk kararları dışında bir hareket tarzı uygulamaya kalkarlarsa o zaman genelkurmay başkanına gidip, biz bu konuyu tasvip etmiyoruz ve sorumluluğu üzerimize alamayız, bu nedenle de bir basın bildirisi hazırladık, ya bizle beraber bu açıklamayı yaparız yahut da biz bu açıklamayı ve tüm düşüncelerimizi açıklayıp istifa ederiz, diyerek onun hareket tarzını öğreniriz. eğer bize katılırsa bu açıklamayı hep beraber, yoksa yalnız başımıza yaparız. bana göre bunun etkisi darbeden daha etkili olacaktır. genelkurmay başkanı da bu hareketten sonra yalnız kalacak ve istifa edecektir, dedim.
kara kuvvetleri komutanı bu görüşüme katıldı. esasen o da böyle düşündüğünü bana söyledi. onun endişesi şener ve hava kuvvetleri komutanının, biz onlar ile aynı fikirde olmazsak bizleri suçlayacakları ve bizim onlara engel olduğumuzu her tarafa yayacak olmalarıdır. jandarma genel komutanı orgeneral şener eruygurun amacı kara kuvvetleri komutanı olmak. bu nedenle de yaşarın kuyusunu kazmakta olduğunu anlattı. jandarma genel komutanı bana kalırsa biraz haksız ve haris davranıyordu. kara kuvvetleri komutanı bana jandarma genel komutanının bir senaryo dahilinde ve hükümet düzeyinde şimdiden teşebbüse geçtiğini ve amacının yaşarın ekarte edilmesini ve bu konuda bir baskının hükümet tarafından genelkurmay başkanına yapılmasını sağlamak olduğunu düşünüyor. kendisine şenerin bu konuda faaliyette bulunduğuna dair bazı bilgilerin geldiğini söyledi. "yaşar ile ilgili bir değil birkaç senaryo etrafta dolaşıyor. benim hepsinden haberim var" dedi. ben de eğer yaşar için yapabileceğim bir şey olursa benim de haberim olsun, dedim. sık sık bunları benim bilmemi istediğini bana tekrarladı.
bu bilgiler çok özel bilgiler olmalarından dolayı benimle paylaşmasına çok müteşekkir olduğumu kendisine defalarca söyledim. zannediyorum o da buna biraz mecbur kalmıştı. zira ben yokken yaptıkları görüşmede diğer ikisi onu biraz fazlaca sıkıştırmışlardı.
konuşmamıza darbe konusu ile devam ettik. ben eğer bir darbe yapılacaksa bunun 2004 aralıktan önce yapılmamasını ve abnin vereceği cevaba göre akpnin zaten köşeye sıkışacağını ve o zaman halkın desteğini de alabileceğimizi söyledim. benden bu konuda hava kuvvetleri komutanı ve jgkknın bu amaçlarından onları vazgeçirmemi ve çocukça olan bu isteklerini bir mantık esasına oturtarak hayal yerine gerçeklere dayalı bir hareket tarzını seçmemizi söyledi. ben de kendisiyle hemfikir olduğumu ve elimden geleni yapacağımı söyledim. kara kuvvetleri komutanı kişilik olarak çok dürüst ve düşündüğünü açıkça söyleyen sinsi hesapları olmayan bir kişi. bu nedenle onun söylediği her cümleye itimadım sonsuz ve artniyet aramam gereksiz. yaklaşık üç saat konuştuk. ama iyi ki konuştuk zira bu konuları ben kendi değerlendirmelerime göre tahmin ediyor ve rahatsız oluyordum. zannediyorum her ikimiz de rahatlamıştık.
5 şubat 2004
akşam eve gidince kıyamet koptu. kara kuvvetleri komutanı istanbula gitmişti ve pazar akşamı dönecekti. telefonla beni aradı ve gizli hattan görüşmek istedi. alışıldığı şekilde telefon arızası nedeni ile açık telefondan görüşmek zorunda kaldım. "annanın mektubu gelmiş ve içerisindeki konular tamamen bizim söylediklerimizin dışında olayları kapsıyor. onur öymen ile istanbulda görüştük ve bana bunları anlattı. ben karargaha emir verdim. size birer kopya getirecekler. ben ilkeri aradım, bana hala düşündüklerini ve hareketlerini denktaşa göre ayarlayacaklarını söyledi. senden rica hemen duruma müdahale etmen" dedi. bunun üzerine ben de hemen hava kuvvetleri komutanını aradım ve eve davet ettim jandarma genel komutanı bir bağlantısı olduğunu ve gelemeyeceğini söyledi. hava kuvvetleri komutanı 19:30da geldi ve konuştuk.
önce darbe olabilir mi konusunu açtık. amacım şener yokken onunla teke tek konuşarak fikirlerimi ona söylemekti. nitekim darbe konusundaki fikirlerimi ona naklettim ve zannediyorum benimle aynı fikirde oldu. ülkenin ekonomik zorluğu, abdnin diğer darbelerden farklı olarak bu kez hükümet tarafını tuttuğunu, halkın henüz destek vermediğini ve desteğin yahut zeminin oluşması gerektiğini kısaca anlattım. sonra bugün gelişen olay için ne yapabileceğimizi konuştuk. bir hal tarzı olarak genelkurmay başkanına giderek halka bir basın açıklaması yapılacağını, isterse kendisinin de gelebileceğini, istemezse bizim bu açıklamayı yaparak tsknın kıbrıs konusundaki düşüncelerinin ne olduğunu açıklayıp istifa etmemiz gerektiğini söyledim. hava kuvvetleri komutanı başka bir seçenek tavsiye etti. kıbrısta herkesin annan planı aleyhinde sokağa dökerek gösterilerin yapılmasını sağlama ve anavatandan da bu hareketlere destek vererek hükümet aleyhine olaylar çıkarmak. bunları tartıştıktan sonra ertesi sabah buluşmak üzere ayrıldık.
bu iş sonunda olacak galiba. ben bu işin olmasını istemiyorum ama..."
6 şubat 2004
sabah doğruca jandarma genel komutanlığına gittim ve orada üçümüz buluştuk. durumu tekrar gözden geçirdik. jandarma genel komutanı hala darbe yapalım diye inat ediyordu. ne düşündüğümü bana sordu. dün akşam hava kuvvetleri komutanına anlattıklarımı aynı şekilde ona da anlattım. "çok aculsunuz" dedim. ikna değil ama durdurulması zaman aldı ve sabah toplanmamızın esas gayesi kıbrıs konusunda neler yapılabileceği konusunda seçenekleri gözden geçirmek. ancak biz bu konuyu bırakıp darbe yapacak mıyız yoksa yapmayacak mıyız konusuna girdik. jandarma genel komutanı orgeneral şener eruyguru ikna etmek oldukça güç. bir netice alamayacağımı bildiğim halde yine de onu ikna etmeyi denedim. pek ikna olduğunu söyleyemem. dikkat ettim hava kuvvetleri komutanı hiçbir konuşmaya karışmıyor ve konuşmalarda beni yalnız bırakıyordu.
25 şubat 2004
tümg. can teller ziyaretime geldi. özel konulardan konuştuk. amacım onların bizlere bakış açılarını görmek ve öğrenmekti. nitekim genelkurmay başkanından ümitlerini kesmişler ve bir bahane ile uzaklaştırılmasını istiyorlar. komuta katına itimatları tamam ama ağustos 2004 ayından sonra ne olacak diyorlar. kendisine sakın ola ki bir yanlışlıkla komuta katının haberi olmadan başka bir hareketin içine girmemelerini, bunun tsk için bir felaket olacağını açıkladım.
28 şubat 2004
14:00te kuvvet komutanları ile bizim evde toplandık. amacınız kıbrıs meselesini değerlendirmek ve denktaştan aldığımız birçok özel ve gizli mektupları değerlendirmekti. (...) hükümete karşı bir tepki olarak da hem kıbrısta hem de anavatanda gösterilere ve ulusal platformda toplantılara 3 marttan itibaren başlanacaktı.
(...)
ikinci konu olarak yine aynı mesele, biz bu adamları darbe ile alaşağı edelim konusuydu. şener ve havacı bu konuda çok bastırıyorlar. şenerin adeta aklından çıkmıyor, iki kelimede bir bunu söylüyor. havacı da keza öyle. eğer kıbrısı vermek istemiyorsak en son limitimiz 9 nisan 2004. bu tarihten sonra hükümet taraflara taahhüt vereceğinden geriye dönüş şansı sadece referandum olacak. referandumun hangi şartlar altında yapılacağını hepimiz tahmin ediyoruz. bütün şer güçleri evet dedirtmek için keselerin ağzını açacak ve sözler verilecek sonuçta cahil halk "evet" diyecek. ne yapacaksak 9 nisandan önce yapmamız gerekecek.
bu nedenle yanımıza tümg. can telleri de alarak gerekli planlamaya başlamaya karar verdik. bu iş sonunda olacak galiba. ben bu işin olmasını istemiyorum ama benim oyumun pek bir itibarı olmayacaktı. ama onlara hiç değilse bu işin kıbrıs tabanına oturtularak haklı olacağımız bir dava edinebiliriz dedim ve olayı marttan nisana kaydırttım.
akşam cumhurbaşkanının yemeğine gittik. atatürkün yaşadığı yerde yemek yemek beni çok heyecanlandırdı. konuşmalar sırasında cumhurbaşkanının da sanki ümidini kaybetmekte olduğuna dair intiba uyandı. bazı mesajlar da verildi. örneğin cumhurbaşkanı "burayı mahsus seçtim ki nereye geleceğinizi görün. aranızda buraya gelmeyi bekleyenler var (genelkurmay başkanını ima ederek)" dedi. tabii hemen başımız öne düştü. ama herkes bu lafı duyunca tereddütsüz ona baktı. eşi, kara kuvvetleri komutanının kulağına eğilerek "siz de gidince ne olacak" deyivermiş.
(...)
cumhurbaşkanı genelde herhangi bir askeri harekete karşıdır. bu onun için çok doğaldır. zira kendisi bir hukukçu. hem de anayasa mahkemesi başkanlığı yapmış bir kişi. her zaman bu kimliği ile bizleri frenlemeye çalışırdı. bu akşam ilk defa kendisini farklı bir tutum içinde gördüm. adeta ülkenin bu adamlardan kurtulmasının zor olduğuna karar vermiş gibiydi. bu nedenle, bir yıl sonra da buralarda neler olur bilinmez, diye bir söz sarfetti. çok güzel bir yemek ve gece geçirdik. neşeli bir geceydi.
29 şubat 2004
ilginç bir toplantı yaptık. jandarmanın beytepedeki tesislerinde kuvvet komutanları ve eski melis başkanı ömer izgi bir araya geldik. oraya gitmeden önce kara kuvvetleri komutanı beni telefonla arayarak toplantıya gitmeden önce bir süre benimle görüşmek istediğini söyledi. gittim. dün yapılan toplantıdan çok rahatsız olduğunu şenerin başka işler peşinde olduğunu, ibrahimin ise saf, ne istediğini bilmez halde olduğunu anlattı. bilhassa şenerin, yaşarın önünü kesmek için hükümet dahil her türlü angajmana girdiğini ve utanılacak senaryolar peşinde olduğunu, sadece hükümet ile değil diğer bazı yollardan da aynı teşebbüsünü devam ettirdiğini anlattı. ben de kendisine hafta içersinde can tellerin bana geldiğinde yaşar ile ilgili bazı menfi bilgiler verdiğini ve hatta yaşar paşaya güvenmeyin efendim dediğini hatırlattım. bunun üzerine can teller ile temasa geçmeyeceğimi, onun muhtemelen şenerin adamı olduğunu söyledim. kendisine onların dediği gibi darbenin olamayacağını, bu işin komuta zinciri içersinde bile bir aydan fazla aldığını anlattım. burada da en kritik konunun genelkurmay başkanı olduğunu, ondan habersiz nasıl birlik kaydırılacağını, nasıl tertip alınacağını bilmiyorum edim. kendi kanaatim olarak böyle bir hareket ile ilgili inisiyatifin daima elimizde olması gerektiğini ve gerekirse ben katılmıyorum diyeceğimi anlattım. hemfikir olduk. bundan sonra üç konuya dikkat etmemiz lazım dedim biri genelkurmay başkanı, diğeri harekat planlaması ve üçüncüsü de bizim iki kişi nasıl oyalayacağımız konusu.
konuşmalardan sonra beytepeye gittik. herkes toplandı. amacımız 3 mart günü yapılacak olan "ulusal hareket" toplantısına mhpden bol destek sağlamaktı. ama konu darbeyi seçimden önce mi sonra mı yapılıma döndü. ömer izgi gayet tabii bir şey yapacaksanız hemen yapın, seçimden sonraya kalırsanız bu iş olmaz, karşınızda diğer partileri de bulabilirsiniz, bu adamlar seçimden kuvvetlenmiş olarak çıkacaklar, ama ileriki senelerde kendilerini yıpratacaklar, bu nedenle o zaman hiçbir parti sizi desteklemez, ama başa kim gelirse gelsin ülkeyi de parçalanmaktan kurtaramaz, dedi. kendisi aynı lafları 4 kasım 2002 günü de kara kuvvetleri komutanına söylemiş. işin zaman geçtikçe ne kadar karmaşık hale geldiğini anlattı. ben bu fikrin bu kadar açık bir sivil ile konuşulmasından çok rahatsız oldum. olayı da buraya getiren hep şener ile ibrahim. halbuki bizim evde ve dün bir karar aldık. üstelik de kimseye söylemeyecektik. anladığım kadarı ile onlar da ikisi beraber biraraya gelip konuştular. zira çıkarken ibrahimin şenere bundan sonra ne zaman toplantıyı ayarlayalım dediğini duydum.
"bana kalsa adamın niyeti ülke yararı değil kendi yararı"
1 mart 2004
sabah brifingini takiben hava kuvvetleri komutanı beni aradı. maksadı açıtı. ağzımı arayacaktı. kendisine ne düşünüyorsam aynen söyledim. "dün geceden çok rahatsız oldum. verdiğimiz kararı niye tartışıyoruz, ikinci olarak da bu kadar gizli tutalım dediğimiz konuyu neden bir siville paylaşıyoruz. ağzı sıkı olabilir ama bilmesi gerekmez. bu adamın hayatı siyaset." bana o zaman akşama tekrar buluşalım, ben ne yapacağımızı anlamadım, dedi. ben de diğerlerine haber ver, ben gelirim, dedim. akşam 19:30da hava kuvvetleri komutanlığının gölbaşı tesislerinde buluştuk. kara kuvvetleri komutanı ile ben biraz gergindik. zira aynı mevzuları yeniden konuşmak istemiyorduk. bu seferki konuşmalarda biraz sert davrandım. çünkü jandarma genel komutanı sözü ikide bir oraya getirip, bu işi ne zaman yapacağız, diyordu. bazen süreyi uzatmanın en iyi çözüm yolu olduğunu söyleyince suratı asılıyordu. bana kalsa adamın niyeti ülke yararı değil kendi yararı. bu iş biran önce olsun da nasıl olursa olsun, o da mevkiini korusun.
3 mart 2004
hilafetin kaldırılması ve tevhid-i tedrisat kanununun yürürlüğe girişinin yıldönümü toplantısı... atoda yapılan panele tüm kuvvet komutanları eşli olarak katıldık.
genelkurmay başkanı isveçte olduğu için, hava kuvvetleri komutanı ise dün şehit olan pilotların cenaze törenine konyaya gittiği için bu panele katılamadılar. bu paneli el altından biz teşvik ettik. coşkulu ve tatmin edici bir toplantı oldu. salona girdiğimiz zaman katılanlar bizleri alkışladılar ve "cumhuriyetin koruyucuları" diye slogan atmaya başladılar.
13 mart 2004
öğleden sonra kara kuvvetleri komutanı beni aradı ve konuşalım dedi. 15.30da onların evine gittim. çok sıkıntılıydı. önce evvelce kararlaştırdığımız gibi yapmış olduğu gezi hakkında bilgi verdi.
tüm orduları dolaşmış ve tüm or ile kor rütbesindeki subaylar ile görüşmüş. aldığı intiba şöyle: herkes durumdan rahatsız ve gidişi beğenmiyor. ama hiç kimse bu gidişin bir darbe ile düzeltilmesini istemiyor. sivillerin bu gerekli tepkileri göstermelerini ve bizim onlara destek vermemizi istiyorlar. bu çok önemliydi. zira artık oturup tekrar aynı mevzuları konuşmaya gerek yoktu. jandarma genel komutanı bu habere sevinmeyecekti, ama gerçek buydu. kara kuvvetleri komutanı, diğerlerine ben bu bilgiyi veririm, dedi.
diğer bir konu da genelkurmay başkanı, kara kuvvetleri komutanı ile görüşürken "hilafetin kaldırılması ile ilgili törenlere niçin gittiniz, bana isveçe sorabilirdiniz" demiş. bu adamla bizim aynı düşüncede olmamız mümkün değil. halbuki olaylar ondan sonra ne güzel gelişti. kıbrıs konusu ile ilgili yapılan gösteri. bugün öğrencilerin kızılayda yaptığı yök aleyhindeki gösteri, hepsi halkın yavaş yavaş uyanmaya başladığının delili. bu hareketler yükü bizim üzerimizden alarak bizim yasal düzende ve demokrasi sınırları içinde kalmamızı sağlayacakken o bunu anlamıyor ve idrak edemiyor.
(...)
son konu kıbrıs konusu idi. kara kuvvetleri komutanı da benden sonra ayrı bir yazı yazmış ve o da aynı istekleri belirtmiş. şimdi genelkurmay başkanlığının bir açıklama yapacağını bekliyoruz. ama bu açıklamanın bizim beklediğimiz bir açıklama olmayacağına yavaş yavaş inanmaya başladım. kara kuvvetleri komutanına "eğer kıbrıs için işler beklediğimiz gibi gitmezse ben bunu paylaşmam ve ayrılırım. ileride adımızın bu ekibin isimleriyle beraber anılmasını istemiyorum. yapabileceğimin azamisini yaptığıma inanıyorum" dedim. o zaten kararlı, ayrılmayı kafaya koymuş. bu adamla beraber geçinmek ve onun fikirlerini paylaşmak mümkün değil. bize belki kaçtınız diyebilirler ama bunu da söylemeye kimsenin hakkı yok. yapacağımız yegane hal tarzı olarak darbe kaldı, onu da biz yapmak istemiyoruz.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?