clint eastwood

quantitatif
oscarlilarin en yaslisi

western filmlerinde en hizli silah ceken kovboy olarak unlenmisti. 75 yasindaki clint eastwood simdi de en hizli film ceken yonetmen oldu. oscar’lari toplayan milyon dolarlik bebek’i sadece 37 gunde bitirdi.1959 yilinin ilk gunlerinden birinde, hollywood’daki cbs studyolarinin koridorunda, donemin tv dizilerinin unlu senarist, yonetmen ve yapimcilarindan charles marquis warren, bir gencle yuz yuze geldi. genc carpismamak icin yana cekilirken, warren soyle basini kaldirip dikkatlice suzdu, sonra cigligimsi bir tonda konustu: "aman allahim! otantik bir kovboy fizigi ve havasi var sende. tam da aradigim tipsin. adin ne?"utangac delikanli kekeleyerek, "clint eastwood efendim" dedi, "aslinda clinton jr. eastwood ama kisaca clint diyorlar."
- memnun oldum. televizyon icin bir western dizisi hazirliyorum. oynar misin?
- uygun gorurseniz, neden olmasin ki...
el sikistilar. ayakustu anlasmislardi. en azindan prensip olarak. clint eastwood’u bir iki ay sonra une kavusturacak "rawhide" dizisinin oykusu iste bu koridor karsilasmasiyla basladi. gercekten de bir "yalniz kovboy" havasi vardi onda. ayrica siradan gibi gorunen ama ayrintilarda siradisi bir fizik, esrarengiz bir ifadenin muhurledigi guzel bir yuz. warren kafasinda olusturdugu ama kaliba dokemedigi kahramani bulmustu. clint eastwood o gun cbs studyolarinda calisan bir arkadasini ziyarete gitmisti. "benim icin bir seyler ayarlayabilir misin" diye agzini yoklamak icin. yani "ufak-tefek rollerde, ekmek parami cikarabilecegim filmler var mi?" cunku onun otesine ne hayalleri ulasiyordu, ne de cesareti. hep soyle bir gorunup kayboldugu, bir baska deyisle, pencereden ya da kapi araligindan basini uzattigi, izleyicinin belleginde asla iz birakmayan rollerle yetinmek zorunda kalmisti. dogrusunu soylemek gerekirse, hollywood’da sansini zorlamaya calistigi 4 yil boyunca oyle ahim-sahim bir yetenek de sergilememisti.ilk yonetmenlik denemem olan "gecedeki urperti" icin kamera arkasina gectigimde herkes bana deli gozuyle bakti. sergio leone bana "bir avuc dolar icin"in basrolunu teklif ettiginde herkes dalga gecti. ama bugune kadar son gulen hep ben oldum.
1955’te "yaratigin intikami" (revenge of the creature) filmiyle baslamisti beyazperdede gorunmeye. adi jenerigin altlarina, cok altlarina dogru, kargacik-burgacik yazilmis onlarca ucuncu rol oyuncunun arasinda salisenin bilmem kacta biri kadar hizla gelip gecmisti. o yil uc filmde daha kucucuk rolleri kapmayi basarmisti. "francis in the navy" (francis donanmada), "lady godiva" ve "tarantula". ertesi yil da aldigi ucretler karnini pek doyurmasa bile dort filmde olmayan hayranlarinin onune cikmisti: "asla elveda demeyin" (never say goodbye), "star in the dust", "away all boats" ve "the first travelling saleslady". onu izleyen iki yil o kadar az is bulabildi ki, gitmekle kalmak arasinda bocalayip durdu: 1957’de japonya kacamagi’nda (escapade in japon) oynayabildi sadece...
1958’de de iki filmde: "lafayette escadrille" ve "ambush at cimarron pass". iste 1959’un o ilk gunlerinden birinde, agzini aramaya gittigi arkadasindan aldigi olumsuz yanit ustune "galiba buralara veda etme zamani geldi" diye ic cekerek studyonun cikis kapisina yonelirken, charles marquis warren’le karsilasti. ya da hizir’la. o rastlanti olmasa, hollywood’daki 4 yili, dogdugu gunden bu yana mekan degistirmeye, calisma yasina bastigindan beri de daldan dala konmaya alismis genc icin yasaminin sadece kisa bir parantezi olarak kalacakti. ustelik artik pek o kadar genc de sayilmazdi. en azindan delikanlilik cagini geride birakmak uzereydi. hayatta dikis tutturabilmesi icin artik aklini basina toplamasi gerekiyordu. (clint eastwood 31 mayis 1930’da san francisco’da dogdu. 1929’da patlak veren buyuk ekonomik krizin sadece abd’yi degil, dunyayi kasip kavurdugu bir sirada. babasi muhasebeciydi. hani kovboy filmlerinde, gansgterlerin soygun icin bastigi vahsi bati bankalarinda, veznenin arkasinda duran, dirseklerine kadar siyah kolluk gecirmis, dogrultulan ilk silahta ellerini kaldiran korkak tipler var ya onlardan biri. o pisirikligi yuzunden hicbir iste dikis tutturamiyordu zaten. mesleginin disinda, duz iscilik icin bile her kapiyi caliyordu. ve karavanlariyla, is pesinde bir kentten oburune abd turu yapiyorlardi. biraz da bu gocebe hayatin etkisiyle ya da o bahaneye siginarak, clint cabuk bitecek bir ogrenime yoneldi. 18 yasinda tornaci-tesviyeci olarak meslek lisesinden diplomayi kapip, kendini sokaklara atti.
cesitli isleri denedi. odunculuk yapti, yani orman isciligi. sonra demir-celik fabrikalarinda yuksek firinlarin basinda ter doktu. o isin de kendisine gore olmadigini anlayip barmenligi denedi. daha sonra plajlarda cankurtaranligi ve yuzme ogretmenligini. ardindan benzin istasyonunda calisti. (sunset bulvari’ndaki o istasyon bugun de varligini surduruyor.) babasi gibi istikrarsizdi. ya da babasi kadar sanssiz. boyle daldan dala atlarken, "hic olmazsa aradan askerligi cikarayim" diye dusunup orduya basvurdu. 7’nci sanata, yani sinemaya kafayi takmasi da o donemde oldu. universal studyolari’nin ekibi, bir belgesel cekimi icin onun kislasina gelince. terhis olunca evlendi. maggie johnson ile. o siralar o bes parasiz gence ileride, 20 yil sonra maggie’den bosanmak icin 35 milyon dolar vermek zorunda kalacagini soyleseler, herhalde "kafayi mi usuttunuz siz" derdi. o evlilikten iki oglu oldu: kyle ve alison. asil ilginci o siralar bir baska ozelliginin ortaya cikmasiydi: muzik. ozellikle de trompet ve piyano. hic olmazsa o yetenegini saglam temellere oturtmak icin seattle universitesi’nin muzik bolumune kayit yaptirdi. aksilik... tam da o gunlerde kore savasi patlak vermesin mi? seferberlik emri cikti. haydi, yeniden askere... ondan sonrasi biraz karisik, esrarengiz ve de hayli eglenceli. kendisi anlatsin: "1952 yiliydi. bir ucakla kesife giderken, denize cakildik. pilotun disinda bir ben vardim ucakta. dalgalarin ustunde hayatta kalmayi basardim. sonra gelip kurtardilar. ancak kazanin nedeniyle ilgili sorusturma acildi ve bilgime basvurulabilmesi icin garnizondan disari cikmamam istendi. o sorusturma hicbir zaman acilmadi ya da tamamlanmadi. ancak kendimi kore gazilerinin arasinda buluverdim. yapacak bir is de yoktu. gazilere denize dusunce hayatta kalmanin puf noktalari ustune dersler vermeye basladim. sonra her sey normale dondu, beni baska bir birlige kaydirdilar. ancak bilmiyorum neden, kore’ye gondermediler. dogrusu ben de pek istekli degildim cepheye gitmeye..." iste onca "badire"den sonra tezkereyi alinca, yine birkac is denedi ama tabii hicbirinde tutanamadi. ve "ver elini hollywood" dedi. hem sonra oralar pek yabancisi sayilmazdi; dogdugu yerin, san francisco’nun kus ucusuyla birkac kanat cirpma otesinde...)tuhaf biri clint; yonetmen ama kamera hilelerinden hoslanmiyor. kovboy ama atlardan nefret ediyor. siyasetci ama secmenlerini canlarindan bezdiriyor. buna ragmen kazanan hep o oluyor.bu epeyce uzun -kolay mi; 29 yili ozetliyoruzparantez arasi bilgiye nihayet son noktayi koyarak basa donduk. daha dogrusu cbs studyolarinin koridorunda karsimiza cikiveren genc aktor adayinin gecmisini ozetleyip ipi kordugum etmeden baglamayi basardik. umariz. gerisi kolay charles marquis warren’in "otantik bir kovboy fizigi var sende" gozlemiyle baslayan ayakustu sohbetten, bugun "tv klasikleri" arasinda sayilan bir dizi dogdu: "rawhide". bir kovboy dizisiydi bu. clint eastwood’un canlandirdigi rowdy yates oylesine sevildi ki dizi 5 yil boyunca surdu. sadece abd’de kalmadi unu, 30 ulkenin tv’lerine satildi. clint eastwood artik kuresel bir aktordu. tam da diziden ve kovboyculuk oynamaktan sikildigi bir sirada, "spagatti western" turunun, yani abd sinirlari disinda vahsi bati oykuleri ustune cevrilen filmlerin buyuk ustasi olarak tarihe gececek sergio leone onu aradi. teklifi duyunca biraz yuzunu burusturdu; cunku yine kovboy filminde oynamasi isteniyordu. ama buyuk beyazperde icin. hem de basrolde. "peki" dedi. sinema tarihinin muthis uclemesi boyle dogdu. once "bir avuc dolar icin", ardindan "birkac dolar daha icin" ve nihayet "iyi, kotu ve cirkin". (sevgili reha muhtar, herhalde "kult" filmi oldugu icin, su son iki haftada uc defa "iyi, kotu ve cirkin"i yazi konusu yapti. onun -siki bilgi sahibi oldugu- alana burnumuzu sokarak dertsiz basimiza dert acmamak ve de "ates hatti"nin mayinlarina basmamak icin bu konuyu bu kadarla kesiyoruz.) ispanya’da cekilen italyan western filmlerinden sonra 1968’de abd’ye dondugunde, sozlesmesine istedigi kosullari koydurabilecek ve de kabul ettirebilecek kadar unlu ve gucluydu artik. koydurdu. kabul de ettirdi. birkac yil gecikmeli de olsa. o arada birkac kovboy filminde daha basrolde oynadi. hollywood dekoruyla. sarti suydu: basrolunde oynayacagim her filme karsilik, yonetecegim bir filme izin ve destek vereceksiniz. "mufettis harry" dizisi icin teklif getiren warner bross’la gorusmelerde masaya koydu bu kosulu. (o dizideki bir replik, yildizliktan super starliga atlatti onu. soyleydi: "i know what you’re thinking. did he fire on six shots or only five?" yani "ne dusundugunu biliyorum; 6 el mi ates ettim, yoksa 5 mi, onu sayiyorsun degil mi?") uzatmayalim; cepten cevirecegi filmler icin "malpeso productions" adiyla kendi yapimcilik sirketini kurdu; hem oynadi, hem yonetti. basta - epeyce uzun sure- bildigi konulara, yani vahsi bati oykulerine dayali senaryolarla. 1992’de "merhametsiz" ile zirveye cikti, yonetmen olarak ilk oscar’ini kazandi. sonra birden toplumsal sorunlari ele aldigi filmlere cevirdi yonunu.ama bir sorun cikti: hollywood sirketleri hesabina cevirdigi ve kendisinin kalitesiz buldugu filmler gise hasilatinda rekor kiriyor, kendisinin yonetip pek cogunda oynadigi ve de kaliteli diye niteledigi filmler ise elestirmenlerden alkis alsa da seyirci cekmiyordu. yani kalite ugruna zarar ediyordu durmadan. bu ticari gercek bile onu yildirmadi, yolundan ceviremedi. ve de bu inanci ya da inadi sayesinde ilk oscar’dan 13 yil sonra, gecen hafta bugun o buyulu oscar heykelciklerinden ikincisine sahip oldu. yine ticari kaygi gutmedigi bir konuyu, "otenazi"yi isleyen "milyon dolarlik bebek" filmiyle. (not: gise acisindan milyon dolarlik bebek’te de sonuc -en azindan simdilik- degismedi; film 120 milyon dolara mal oldu, biz bu satirlari yazarken beklenen en iyimser hasilat 90 milyon dolar civarindaydi. oscar’a ragmen!) ozetlersek; oyuncu olarak 57 filme, yapimci ve yonetmen olarak da 26 filme imzasini atan, sergio leone’nin yani sira don siegel, john sturges, wolfgang petersen gibi devlerle calisan 74 yasindaki clint eastwood, dunya sinema tarihinde cok parlak bir sayfayi simdiden kapatmis durumda. ancak bu kadarla yetinmeye niyetli degil. olmadigini da gecen hafta bugun, daha dogrusu bu gece kodak theater’daki odul toreninde yaptigi konusmada cumle aleme duyurdu. soyle dedi cok sik "armani" kostumuyle goz kamastiran hollywood’un yasayan efsanesi: "ben sansliyim; cunku annem bugune kadar hep yanimda oldu. bu aksam siz ona bir armagan daha vermis oluyorsunuz. tesekkurler anne. ve tesekkurler ucuncu yas kusagindaki bir ekibin yaptigi bir filmi odullendirenler. siz bu odulunuzle ayrica 80 yasindaki sidney lumet’i onurlandirmis oluyorsunuz. ve ben cocuklar gibi seviniyorum ve de yapacagim daha cok is oldugunu anliyorum." sonra toreni izlemekte olan 96 yasindaki annesi ruth’a (babasi clinton eastwood, 21 temmuz 1970’de kalp krizinden oldu) avuc dolusu opucuk gonderip coskuyla yerine dondu. kafasinda yeni fikirler, yeni senaryolar, yeni odul umutlariyla. (aslinda bu kadari bile yeterli; kac yonetmen var ki, birden cok oscar kazanan? sayalim: 4 heykelli john ford, 3’er odullu frank capra ve william wyler, sonra o, clint eastwood.)
gulumsemesi, ayakkabisi vuran birinin yuz ifadesini cagristiriyor. dunya gorusunu ise onu olumsuzler alemine tasiyan filmin adi ozetlemeye yeterli: ya iyisiniz ya da kotu...
"bende annemin genleri var, onun kadar yasayacagim" dedigine ve de soylediklerine tum kalbi ve iradesiyle inandigina gore, gelecek yillarin oscar torenlerinde de bu yasli kurdun yeni mucizelerine tanik olmamiz mumkun. unutmadik; onun bir de muzisyen yonu var: bircok filminin muzigi (milyon dolarlik bebek dahil) onun piyanosundan cikti, ayrica muthis bir cd’si de var: "eastwood after hours." ve de neredeyse unutuyorduk; onun bir de siyasi yonu var. tum kovboylar gibi elbette o da cumhuriyetci. ronald reagan’in, arnold schwarzenegger’in ilimlisi, o odunsuz baba john wayne’in epeyce ilimlisi. ustelik elini tasin altina koyanlardan: hollywood’a yakin ve ununu elemis, elegini duvara asmis hollywood emeklilerinin yasadigi kaliforniya’nin carmel kasabasinda 1986- 1988 arasinda belediye baskanligi yapti. oylarin yuzde 75’ini alarak. abd baskaninin bile bir cani olabilecegini isleyen muthis filmine (hani herkesten gizledigi sevgilisinin varliginin kamuoyuna sizacagini anlayinca ortaligi kan golune ceviren beyaz saray efendisinin oykusu) esin kaynagi olusturan o gorevinde en onemli icraati neydi, biliyor musunuz?
soyleyelim: turistlere dondurma satisini yasaklamasi. gerekcesi: "ortaligi kirletiyorlar." peki belediye baskanligi deneyi, daha yukarilardaki gorevler icin, hatta abd baskanligi icin bir staj olabilir mi? (unlu amerikali yazar norman mailer de bu olasiligi seslendirmisti.) iste hic yorumsuz cevabi: "norman mailer’in bazen aklina tuhaf, cilginca fikirler geliyor. iyi bir yazar, hatta abd tarihinin en iyi yazarlarindan ve de romancilardin biri. ancak bu hikayesi sadece hayalinin urunu. ben herhalde abd baskanligi itin adi en son akla geleceklerden biriyim."
kesin yalanlama mi, yoksa gec kalmis olmanin hayiflanmasi ya da huzunlu itirafi mi?
metin yazari:sabah gazetesi yazari erdal safak.
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol