sora sora bağdat bulunur sözünü duymamış ya da çok utangaç, çekingen olduğundan soramayan insanın başına gelebilecek olay.
bir şehirde kaybolmak
bir şehirde kaybolmak
elimi bırakma ey şehir
ey tutkal kokulu odalar
duvarlar
ki içinde resimler saklayan
laf taşımayan
ıslak bir orospunun cüreti gibi duran sokaklar
yağmurla yavşayan günler
ey şehir
boğazıma hançer kıvamında sözler ekleyen
bütün suçlarımı kanıtlayıp
günahlarımı yüzüme vuran ey şehir,
bildiğin akmaları kullanmıyor bu nehir
bu baldıran
bu zehir!
gözüme sekiz bin yıllık sürmeler çekerim
kör olmak pahasına görmektir hayat bilirim
ey akmayan şehir
ışıldamayan nehir!
geceleri bile rehin alıyor
siyah giysili yıldızlar
sen susmayı kararmak zanneden fikir,
yas dudaklı çocuklar gibiyim
hani şımarmaya takat bulamayan
acının sakızıyla balonlar yapıp
düşler uçuran çocuklar hani,
işte onların elleridir kullandığım
tıpkı “çöpçülerin elleri” gibi sıcacık,
bırakma genç buklelerimi ey şehir!
ölür gibi doğan,
hiç ağaç hiç panzehir tanımayan
kendi başına hiç soluk almamış
poposuna o şaplak vurulmamış
ilk kez boğuluyor olmanın acemi çaresizliği bütün
tabelalarda
çıkmaz sokaklarında ağlatma beni ey şehir
inmiyor gecekondu yolları hiç bir yere
öyle bir beldeki bildiğim
bütün sokaklar yokuş
bütün yokuşlarda çıkmaz sokak ölüleri.
elimde binlerce
yalan yanlış adres tarifi
bilmiyorum
tam olarak nerdedir bu şehir,
bırakma ellerimi
ey baldıran
ey zehir!
eylül 1999, demirciköy
yılmaz erdoğan
elimi bırakma ey şehir
ey tutkal kokulu odalar
duvarlar
ki içinde resimler saklayan
laf taşımayan
ıslak bir orospunun cüreti gibi duran sokaklar
yağmurla yavşayan günler
ey şehir
boğazıma hançer kıvamında sözler ekleyen
bütün suçlarımı kanıtlayıp
günahlarımı yüzüme vuran ey şehir,
bildiğin akmaları kullanmıyor bu nehir
bu baldıran
bu zehir!
gözüme sekiz bin yıllık sürmeler çekerim
kör olmak pahasına görmektir hayat bilirim
ey akmayan şehir
ışıldamayan nehir!
geceleri bile rehin alıyor
siyah giysili yıldızlar
sen susmayı kararmak zanneden fikir,
yas dudaklı çocuklar gibiyim
hani şımarmaya takat bulamayan
acının sakızıyla balonlar yapıp
düşler uçuran çocuklar hani,
işte onların elleridir kullandığım
tıpkı “çöpçülerin elleri” gibi sıcacık,
bırakma genç buklelerimi ey şehir!
ölür gibi doğan,
hiç ağaç hiç panzehir tanımayan
kendi başına hiç soluk almamış
poposuna o şaplak vurulmamış
ilk kez boğuluyor olmanın acemi çaresizliği bütün
tabelalarda
çıkmaz sokaklarında ağlatma beni ey şehir
inmiyor gecekondu yolları hiç bir yere
öyle bir beldeki bildiğim
bütün sokaklar yokuş
bütün yokuşlarda çıkmaz sokak ölüleri.
elimde binlerce
yalan yanlış adres tarifi
bilmiyorum
tam olarak nerdedir bu şehir,
bırakma ellerimi
ey baldıran
ey zehir!
eylül 1999, demirciköy
yılmaz erdoğan
yön algısı fazla gelişmemiş kişilerin başına gelen durumdur.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?