benlik
alt benlik (id), cinsellik ve saldırganlık gibi iç güdüler; üst benlik (süper ego), anne-baba ve diğer önemli kişiler ile etkileşim suretiyle geliştirilmiş değerlere dayanan vicdan; benlik (ego) ise, alt benliğin istekleri ile üst benliğin istekleri arasında arabulucudur. benliğin alt benliği denetleyememesi ile üst benlikte yapısal bozukluklar bulunması halinde, dengesiz bir kişilik oluşmaktadır. bu durum davranışı etkileyerek suçluluğa neden olmaktadır. doğuşla birlikte yalnızca alt benlik vardır ve burada zaman ve gerçek kavramları değil, sadece zevk yer almaktadır. kişi yaşama iki içgüdü ile başlamaktadır; bunlar, eros (yaşama yada cinsellik içgüdüsü) ve thanatos (ölüm yada nefret iç güdüsü)’dur. benlik kişinin toplum gerçekleriyle kurduğu ilişkinin bir bölümünü oluşturmaktadır. gerçekliğe uygun bir benliği olan kimse, doyumunu erteleyebilmekte, fakat tamamen vazgeçememektedir. buna karşılık, üst benlik, ahlâk, pişmanlık ve suçluluk duygularını geliştirdiğinden, kişinin toplumsallaşmasında temel güçtür; bu şekilde üst benlik bilincin ve ideal benliğin gelişmesini sağlamaktadır. ideal benlik, “ne yapmamız gerektiğini” bilinç ise, “yanlış davrandığımız zaman suçluluk duymamız gerektiğini” gösterir.alt benliğin, benlik ve üst benlikçe doyurulması ve hatta bilince kadar yükselebilmesi, uygunsuz istekleri benliğin sansür edici gücünce karşılanıp baskı altına alınır ve bilinç altına itilir. bu şekilde kişinin yaşı ilerledikçe çevresinin gerçekleri ve geleneksel değerler hakkında bilgisi arttıkça, sansürün bilinçaltına zorladığı isteklerin kapsamı da artar ve bilinçaltı genişler. bilinçaltına kapatılan bu ruhsal malzeme cansız ve hareketsiz değildir; devamlı olarak kapandıkları yerden bir yolunu bulup kurtulmaya, kendilerini reddeden benlik ve üst benliğe kabul ettirmeye çalışırlar.
psikoanalitik görüşe göre suçluluk, benlik ile üst benlik gelişimindeki yetersizlikler nedeniyle suç dürtülerinin, yani alt benliğin denetim altına alınmamasından doğar. diğer bir ifadeyle, çok gelişmiş alt benliğe sahip olan bir kişi, sonunda suç işlemektedir. aşırı gelişmiş bir üst benlik ise, alt benliğin arzularının doyurulmasına izin vermemekte ve nevrotik bir kişiliğin oluşmasına neden olmaktadır.
www.kriminoloji.com
psikoanalitik görüşe göre suçluluk, benlik ile üst benlik gelişimindeki yetersizlikler nedeniyle suç dürtülerinin, yani alt benliğin denetim altına alınmamasından doğar. diğer bir ifadeyle, çok gelişmiş alt benliğe sahip olan bir kişi, sonunda suç işlemektedir. aşırı gelişmiş bir üst benlik ise, alt benliğin arzularının doyurulmasına izin vermemekte ve nevrotik bir kişiliğin oluşmasına neden olmaktadır.
www.kriminoloji.com
içine benlerimizi koyabileceğimiz henüz icad edilmemiş gereç
(bkz: başlığı götünden anlmak)
(bkz: başlığı götünden anlmak)
yatagima verdigim isimdir..
evrenin en mühim kelimesi olan "ben" e, aciz bir yapım eki eklenmesi ile anlam kazandırılmış kelime.
"doğurulduğumdan bu yana beni ben yapan her ne ise..." başlayan cümleler kurarım sıklıkla. ne var ki bilemem bu beni ben yapan şeyi. "benlik" dediler bir keresinde. "nasıl lan?" dedim, doyurucu bir yanıt almadım, alacağım konusunda da oldukça şüpheliyim samimi olmak gerekirse. samimi olmak gerekir zaten. neyse, onu diyordum bilincin en merkezinde yer aldığından mıdır bilinmez, ben kavramını çözümleyemiyorum.
ihtiva ettiği su molekülleri durmaksızın değişen nehrin, her şeye rağmen ’nehir’ olması gibi belki, kalıptan başka bir şey değil benlik denen kabul. rahme düşüp de hızla hacim kazandım, kazanmaya da deva ediyorum, fizyolojik olarak pek az canlılık içeren yapım değişime uğramadı. beni ben yapan bu mu peki? yoksa bilincimde oluşturduğum ben fikri sadece algılayışımın farkındalığı mı?
ortaokulda al yanaklı bir cemaat tosunu olan da, lisede "insanlardan nefret ediyorum, niçe en büyük peygamberdir" diye tribe bağlayan da, bu harf dizinini arz eden de bensem ben kimim? varoluşun mekanizmasına gizlenmiş bir formül var da görüş alanım dışında mı kalıyor? belki de descartes’in tanrıdan bahsederken sezgiyi rasyonelize edişi ile mukayese etmeliyim bu arayışı. zihine hapsedilmiş bir fikirden ibaret de olabilir benlik hissitayı veya fikriyatı. bu bir bahşoluş olmasını nedense kabul edilemez gibi geliyor bana. akılcılıktan uzaklaştıkça dualist kabuller, özsaygımı kemiriyotmuş gibi hissediyorum.
daha özdekçi ve bilimsel bir bakış açısı ile yaklaşacak olduğumda şunları söyleyebiliyorum:
"nesneye atadığımız anlam da, nesneye anlam atayış biçimimiz de zamanla değişime uğruyor. bunun içinden, düşün sistemimiz daha tutarlı ve çok yönlü hale gelerek değişiyor işte diyip çıkmak istemiyorum. insanı eviren sürecin, bu benlik duygusunu daha sağlam hale getirdiği bu benlik bir öz olmalı. karakter skalamızı belirleyen genetik mirasımız, bu aralıkta salınmamızı sağlıyor olmalı. bu aralıkta zaman zaman değişen konumlanma alanlarımız [hayata görüşünün uğradığı değişim, benlik fikri] ’benlik’ i vücuda getiriyor ve onu tanıma yaklaştırıyor."
herneyse. dediğim gibi aradığım şey, bi öz [bu kelime çok sihirli, çünkü çok fazla sırlı. tanrı arayışı ve bir kaçış yolu olarak inanç sistemler gibi yani] . basite indirgenmiş bir benlik formulü. lkby özü misal. "basit olan aslında en karmaşık olandır" diyor abiiler malesef. hayırlısı...
"doğurulduğumdan bu yana beni ben yapan her ne ise..." başlayan cümleler kurarım sıklıkla. ne var ki bilemem bu beni ben yapan şeyi. "benlik" dediler bir keresinde. "nasıl lan?" dedim, doyurucu bir yanıt almadım, alacağım konusunda da oldukça şüpheliyim samimi olmak gerekirse. samimi olmak gerekir zaten. neyse, onu diyordum bilincin en merkezinde yer aldığından mıdır bilinmez, ben kavramını çözümleyemiyorum.
ihtiva ettiği su molekülleri durmaksızın değişen nehrin, her şeye rağmen ’nehir’ olması gibi belki, kalıptan başka bir şey değil benlik denen kabul. rahme düşüp de hızla hacim kazandım, kazanmaya da deva ediyorum, fizyolojik olarak pek az canlılık içeren yapım değişime uğramadı. beni ben yapan bu mu peki? yoksa bilincimde oluşturduğum ben fikri sadece algılayışımın farkındalığı mı?
ortaokulda al yanaklı bir cemaat tosunu olan da, lisede "insanlardan nefret ediyorum, niçe en büyük peygamberdir" diye tribe bağlayan da, bu harf dizinini arz eden de bensem ben kimim? varoluşun mekanizmasına gizlenmiş bir formül var da görüş alanım dışında mı kalıyor? belki de descartes’in tanrıdan bahsederken sezgiyi rasyonelize edişi ile mukayese etmeliyim bu arayışı. zihine hapsedilmiş bir fikirden ibaret de olabilir benlik hissitayı veya fikriyatı. bu bir bahşoluş olmasını nedense kabul edilemez gibi geliyor bana. akılcılıktan uzaklaştıkça dualist kabuller, özsaygımı kemiriyotmuş gibi hissediyorum.
daha özdekçi ve bilimsel bir bakış açısı ile yaklaşacak olduğumda şunları söyleyebiliyorum:
"nesneye atadığımız anlam da, nesneye anlam atayış biçimimiz de zamanla değişime uğruyor. bunun içinden, düşün sistemimiz daha tutarlı ve çok yönlü hale gelerek değişiyor işte diyip çıkmak istemiyorum. insanı eviren sürecin, bu benlik duygusunu daha sağlam hale getirdiği bu benlik bir öz olmalı. karakter skalamızı belirleyen genetik mirasımız, bu aralıkta salınmamızı sağlıyor olmalı. bu aralıkta zaman zaman değişen konumlanma alanlarımız [hayata görüşünün uğradığı değişim, benlik fikri] ’benlik’ i vücuda getiriyor ve onu tanıma yaklaştırıyor."
herneyse. dediğim gibi aradığım şey, bi öz [bu kelime çok sihirli, çünkü çok fazla sırlı. tanrı arayışı ve bir kaçış yolu olarak inanç sistemler gibi yani] . basite indirgenmiş bir benlik formulü. lkby özü misal. "basit olan aslında en karmaşık olandır" diyor abiiler malesef. hayırlısı...
(bkz: benlik yitimi)
(bkz: benlik davasi)
(bkz: benlik ikile$mesi)
(bkz: benlik cati$masi )
kendi ki$iliğine önem verme,ki$iliğini üstün görme,kibir,gurur.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?