üzerinde çok hassasiyetle durulması ve tartışılması gereken bir kavramdır batılılaşma.
batılılaşma derken evvelâ batılılaşma kavramını kafamızda çok iyi şekillendirmemiz gerekiyor. ilkokuldan beri kafamıza sürekli olarak yerleştirilmek istenen, sürekli olarak benimsetilmek istenen bir kavramdır batılılaşma. batılılaşma derken ne anlıyoruz? önce bu sorunun cevabını bulmak lazım gelir. benim şahsi düşünceme göre batılılaşma, ekonomik, siyasi, endüstriyel ve sanayi bakımından çok üst düzey gelişme göstermiş batı ülkelerinin, az gelişmiş ya da gelişme potansiyeli gösteren ülkelerin, bilhassa doğu cenahında bulunan ülkelerin her türlü kaynaklarını kendi çıkarlarına mal edebilmek için ortaya attıkları bir kavram, bir düşünce tarzıdır.
şimdi evvelâ meseleye şu noktadan bakmak lazım gelir. meseleye biraz daha derinlemesine bakacak olursak karşımıza son derece ilginç sonuçlar çıkmaktadır. batılılaşma dediğimiz kavramın asıl amacı az evvel zikrettiğimiz gibi gelişme potansiyeli olan ya da az gelişmiş ülkelerin kaynaklarını kendi çıkarlarına mal etmektir. yani bir başka deyişle batılılaşma, emperyalizm dediğimiz kavramın maskelenmiş hali gibidir. yakın tarihimize baktığımızda, özellikle osmanlı imparatorluğunun son dönemlerine baktığımızda yoğun bir şekilde batılılaşma hareketinde söz edebiliriz. gerek askeri alanda, gerek hukuk alanında, gerek devlet yönetim şekli alanında, gerek eğitim alanında ve diğer aklımıza gelmeyen çok sayıda alanda, yani devletin geleceğini direkt ilgilendiren alanlarda yoğun bir batılılaşma akımı söz konusudur. peki o dönemlerdeki batılılaşma hareketleri acaba o zamanki osmanlı devletinin belini doğrultmasına yardımcı olabilmiş midir? ya da yardımcı olabilmişse ne kadar olabilmiştir? elbette bu soruların cevabını yazmak oldukça uzun zaman alır. ama benim şahsi görüşüm şudur ki, o dönemlerdeki bu batılılaşma hareketi os manlı devletinin belini doğrultmasından ziyade daha fazla çöküntüye girmesine yol açmıştır. o dönemlerde osmanlı devletini dikkatice, etraflıca inceleyecek olursak, osmanlı devleti batıdaki siyasal ve ekonomik gelişmeleri yeteri kadar takip edememiş, sürekli olarak dışarıya kapalı kalmıştır. gelişmeleri takip edememenin ve sürekli olarak dışarıya kapalı bir ülke olmanın neticesinde doğal olarak osmanlı devleti batının gerisinde kalmış ve o dönemlerin padişahlarında ve devlet adamlarında bir batı hayranlığı baş göstermiştir. halbuki bilmedikleri bir şey vardı. "kendine güvenmek". işte onlar kendine güvenmedikleri için ve sahip oldukları aşağılık kompleksleri onları batı hayranı olmaya vesile oldu ve osmanlı devletini bir batı ülkesine benzetmeye, batıyı taklit etmeye çalıştılar. bu hastalık, özellikle abdülmecit dönemindeki tanzimat fermanının ilan edilmesiyle iyice ayyuka çıktı. peki sonuç ne oldu? bu batılılaşma hareketi osmanlı devletini kurtarabildi mi? hayır kurtaramadı ve 1919 yılında osmanlı devleti fiili olarak sona erdi.
aynı batılılaşma hareketi bugünün türkiyesinde gâzinin ölümünün akabinde başlamıştır. ismet inönü cumhurbaşkanı olur olmaz hemen ingilizlerle yani batının en başında duran ülke ile anlaşma yaptı ve istiklâl mücadelesinde bizlere destek veren rusyayı bir kenara attı. onun döneminde yunan-latin düşüncesi yani, batılı tarzı düşünce tarzı memlekete intikâl edildi. batı özentisi şairler ve yazarlar ve aydınlar türemeye başladı. cumhuriyet döneminde batıya tayyare üretip satan bizler, nedense tayyare üretmeyi bir tarafa bıraktık. atatürkün bizzat kurduğu ve çok kuvvetli bir yabancı dil takviyeli bir okul olan türk eğitim derneğine bağlı okullar sanki sihirli bir elin yardımıyla 1954 yılında yabancı dille eğitime geçti ve o yıldan beri dersler ingilizce verilmeye başlandı. ve son olarak da avrupa birliğine girme isteği hadisesiyle bu batılılaşma dediğimiz kavram, memlekette artık iyice ayyuka çıkmış oldu.
batılılaşma derken bu kavramı nasıl algılamamız gerekiyor? bu sorunun cevabını bulmaya çalışalım. batı aslında hayali bir kavramdır. hem bizim ürettiğimiz, hem de batının bizlere ısrarla kafamıza sokmak istediği hayali bir kavramdır. şimdi biz batı derken acaba hangi batıya yüzümüzü döneceğiz? bunu hiç düşündünzü mü? bat dendiği zaman bunun içinde ingiltere var, almanya var, fransa var, ispanya var, hollanda var, isviçre var. yani anlayacağınız batının içinde birbirine asla benzemeyen, kültürleri, düşünce sistemleri, anlayışları tamamen farklı olan ülkeler var. bu ülkelerden hangisi batıyı temsil ediyor? almanyanın müziği fransanın müziğine benzemez, ispanyanın resimi italyanın müziğine benzemez, italyanın dış politikası, ingilterenin dış politikasına benzemez. bu benzersizlikleri daha da çoğaltmak mümkündür gerek siyasal anlamda, gerek kültürel anlamda. onları birleştiren tek bir ortak yön vardır, o da hıristiyanlık dinidir. aslında hıristiyanlığın da onları birleştirdiği pek söylenemez çünkü katolikler, protestanlar ve ortodokslar arasında ciddi bir rekabet söz konusudur. bu yüzden batılılaşma derken hangi ülkeyi örnek olarak gösterebiliriz ki? işte bu denli kısır döngü içerisinde, böylesine bir karışıklık içerisinde acaba batılılaşma kavramının geçersiz olduğunu ya da temelsiz bir kavram olduğunu söylememiz mümkün müdür? bana sorarsanız mümkündür. çünkü az evvel de zikrettiğimiz gibi batı denen şey aslında biribirinden tamamen farklı ve asla bir araya gelmeyen topluluklar ve kültürler bütünüdür. dolayısıyla batılışlaşma kavramının bu sebepten dolayı temelsiz bir kavram olduğunu düşünüyorum.
yeri gelmişken şunu da zikretmek lazım gelir. batının düşünce sistemi doğunun düşünce sisteminden tamamen farklıdır. batı, dünyaya materyalist ve realist bir şekilde yaklaşır. yani batı gerçekçidir. gerçekçi ve disiplinli bir bakışları olmasından dolayı, doğudan aldıkları buluşları kendi içinde benimsemiş, geliştirmiş, harmanlamış ve bu harmanladıklarından bir medeniyet ortaya çıkarmıştır. batının böylesine gerçekçi bir düşünce tarzının olması batının gerek siyasal anlamda, gerek ekonomik anlamda ve gerek kültürel çok ileri bir seviyeye yükselmiştir. böylesine bir yükseliş onalrın aynı zamanda emperyal bir medeniyet olmasına sebep oldu. sömürdükleri ülkelere kendi düşünce tarzlarını yaymaya çalıştılar. çünkü onlar kendilerini diğer medeniyetlerden üstün olduklarını iddia etmektedirler.
batılılaşma dediğimiz kavram aslında kendine güvenmeyen, kendine olan güvenini kaybetmiş, aşağılık kompleksi olanların ortaya attığı hayali bir kavramdır.
bu noktadan hareketle artık kendimize güvenmemiz gerektiğini, kendi başımıza hareket etmemiz gerektiğini, batıdan asla icazet almamamız gerektiğini hararetle vurgulamak istiyorum.
yeri gelmişken şunu da söyleyelim. aldığımız duyumlara göre mustafa kemal atatürkün nutkunu günümüz türkçesine uyarlama işine giren bazı kimseler, nutukta yer alan "çağdaşlaşma", "medenileşme" kelimelerini kasıtlı olarak "batılılaşma" olarak çevirmişlerdir. halbuki şu bir gerçektir ki, mustafa kemal atatürk tamamen batının karşısındaydı, hiç bir zaman batıcı bir tutum içine girmemiştir. o tam bir anti-emperyalist ve anti-kapitalist idi. bu görüşe katılmayanlar varsa, onun nutkunu, söylev ve demeçlerini okuyarak bilgi sahibi olabilirler. bazıları "atatürk, arap alfabelerini kaldırdı, yerine latin alfabesini getirdi, o zaman atatürk batıcıdır" diyorlar. evet doğrudur, o harfleri batıdan getirtmiştir atatürk. ama olayın iç yüzüne dikkatlice bakarsanız atatürkün o harfleri batıdan almasında bir "mecburiyet" olduğunu görürsünüz.
son bir kez daha tekrar etmekte fayda var: "batılılaşma diye bir kavram yoktur, o hayali bir kavramdır..."
yazımı mustafa kemal atatürkün bir sözüyle bitirmek uygun olacaktır sanıyorum.
"...artık durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak icin mutlaka avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri avrupa’nın emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler çıktı. oysa, hangi istiklâl vardır ki, yabancılarin nasihatleriyle, yabancılarin planlarıyla yükselebilsin. tarih böyle bir olay kaydetmemiştir. tarihte böyle bir olayı yaratmaya kalkışanlar zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır."
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?