büyük yazar ile küçük yazar arasında kanımca şu fark vardır: büyük yazarların kişileri (kahramanları) saydam değildir, karışıktır; kolay kategorize edilemez, derinliklidir. küçük yazarlar ise kişileri kabaca iki sınıfa ayırır ve eserini bu iki zıt kutup arasındaki didişme üzerine inşa eder. büyük yazar, ele aldığı kişiyi eserin başından sonuna kadar anlamaya, analiz etmeye, deşmeye çabalar; küçük yazar ise kişisini pek sathi ele alır, belli klişelere oturtarak daha kolaycı bir yol benimser. büyük yazar, öğrenci edalıdır, dikte edilecek doğruları yoktur, okurla birlikte bir şeyleri anlamaya, öğrenmeye heveslidir. küçük yazar ise öğretmen edalıdır, her şeyin doğrusunu bildiğini ve –daha da kötüsü- sadece kendisinin bildiğini sanır, bu yüzden eseri, dünya görüşünü (ideolojisi, dini vs.) tebliğ eden bir araçtan farksızdır.
(ha unutmadan “bütün genellemeler yanlıştır” aforizmasını herkesçe görülecek bir yere not etmek de elzemdir şüphesiz.)
büyük ve küçük yazar farkı
buyuk yazar ile kucuk yazar arasindaki en buyuk fark dusunce yapilaridir. birisi buyuk dusunur digeri kucuk. bu da buyukluk, kucukluk siniflandirmasini olusturur... dusunce yapilarindaki bu zitliksa yasanmisliklarindaki azlik ya da cokluktan dolayidir. veya gozlem yeteneklerindeki gucluluk-zayifliktan dolayi...
bu fikrin yerleşmesi durumunda sözlüğe iki giriş kapısı koymak gerekecektir. zira büyük yazarlar küçük kapılardan eğilmeden giremez. onları eğmemek için de boylarına göre kapılar yapılır sanırım. işte fark buradadır.
(bkz: küçük 250 büyük 500 )
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?