sandalye

lenix
sevgili sandalye,

nasılsın, iyi misin. eğer beni sorarsan bende iyiyim. bir sıkıntım yok. geçinip gidiyorum. biliyorum, şu an bir sandalyeye mektup yazdığım için benim büyük ihtimalle bir deli olduğumu düşünüyorsun. varsın öyle olsun. sende deli olduğumu düşün. hem ne var yani, insan illa başka bir insana mı mektup yazar. bi kere de farklılık olsun. bi sandalyeye yazıyorum bu mektubu, var mı itirazın. ha şöyle, adam ol.

biliyo musun sandalye, senin en çok hangi yönünü seviyorum. ne zaman yemek yesem tek başıma, karşımda öylece durursun. hiç itiraz etmezsin. ben çok yavaş yemek yiyorum, bilirsin. bi kere bile demedin ki ’’ne yavaş yiyorsun, hadi kalk. çabul ol.’’ lokmayı boğazıma dizmedin. beni rahat bıraktın. sahi senin yanında kendimi hep rahat hissediyorum sandalye. neden öyle bilmiyorum.

bazen canım hiç konuşmak istemiyor. sadece yemek yemek istiyorum. işte öyle zamanlarda da ’’hayırdır, bi sıkıntın mı var, neden hiç konuşmuyorsun!’’ deyip üzerime gelmiyorsun. konuşmam için üstelemiyorsun.

senin yanında konuşmak, konu bulmak için zorlamıyorum kendimi. çok rahatım. bir de yemeği istediğim gibi yiyebiliyorum yanında. yemeğin suyuna ekmek bandığımda tuhaf tuhaf bakmıyosun. üstüme bişey döktüğümde gülmüyorsun. peçete falan da uzatmıyorsun ama varsın o kadar da oluversin.

dertleniyorum bazende, konuşmak istiyorum. derdim sadece içimi dökmek, bi ton nasihat dinlemek değil. bi kerecik bile sözümü kesmiyorsun. sonuna kadar dinliyorsun beni. ’’o da bişey mi, sen bi de şu olayı dinle’’ deyip üste çıkmıyorsun. kafa şişirmiyorsun. 10 numarasın sandalye, iyi ki senin gibi bi dostum var.

biliyor musun, daha önce hiç kimseye bu kadar uzun bi mektup yazmamıştım. kısmet sanaymış. hadi görüşürüz sandalye, kendine iyi bak.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol