duyuldugu ilk anda, kat’i suretle realize edilemeyen bir durum. nasil yani arkadas hep kayip mi olacaktir? artik yok mu sayilacaktir? peki yasanan onca sey, kayitli onca ani nasil bir devamliliga erecektir? aci midir? yoksa:"yo, niye aci olsun ki" midir? nedir bu yoklugun cevabi: her insan bir gun olur mudur? niyedir? nedir olum!!? nasil bir seydir!??
arkadaşın ölmesi
feci bir olaydir.lisedeyken bir arkadasimi o yasta kalp krizinden kaybetmistim.. olumunun uzerinden bir iki hafta gectikten sonra telefon numarasini cep telefonumdan silmeyi unuttugum icin o numaradan cagri aldim.kisa sureli bi sokun ardindan ailesinin, ogullarinin anilarini yasatmak icin tum arkadaslarina cagri birakmak istediklerini anladim..
yillar gecse de insanin bir turlu kavrayamadigi,galiba biraz da "nasil olsa biz de gidecez oraya" dusuncesinden kaynakli bir kisa ayrilik,sanki 5 dakikalik bir ayrilik gibi gelen,hayatin bir gercegi,yine de allah kimseye genc yasta yasatmasin.
yasamak isteyecegim son sey. talihsizlik.
kisa zaman araliklari ile iki kez yasadigim,insana ailesinden birini kaybetmis kadar aci veren,insana tarifsiz acilar yasatan durum.son derece dogal bir olay olan olumu kendisine ve cevresine bir turlu yakistiramayan insanoglunun kabullenmekte cok gucluk cektigi bir sey..hele siradan bir arkadasin otesinde bir cok seyi paylastiginiz,kardes gibi oldugunuz bir insansa olen,emin olun sizden de bir seyler olmus demektir.allah kimseye yasatmasin demek istiyorum ama,yalan olur maalesef.
(bkz: her olum erkendir)
yakınlık ilişkisi ve olayın ilginçliği durumun önemini belirler
çok ilginç ve duyulan bir şekilde ölen bir arkadaş yakın olmasa da anlatıla anlatıla bitirilemeyebilir hatta
en yakın arkadaşın ölmesi durumununzuhur etmesi ise kişiyi normal ölüm/ hayat sorgulaması işinden öteye taşır, yalnızlığın üste çökmesi halinden kurtulmak uzun zaman alır
çok ilginç ve duyulan bir şekilde ölen bir arkadaş yakın olmasa da anlatıla anlatıla bitirilemeyebilir hatta
en yakın arkadaşın ölmesi durumununzuhur etmesi ise kişiyi normal ölüm/ hayat sorgulaması işinden öteye taşır, yalnızlığın üste çökmesi halinden kurtulmak uzun zaman alır
üzerinden günler geçince anlaşılır bazen gerçekten öldüğü. ilk gün deli gibi ağlar insan, ertesi gün tören olur, gene ağlar herkes. sonra eve dönülür, bünye tekilalara boğulur, kan yerine tekila akar damarda, sonra geçer öyle günler... havadan sudan konuşulur, gülünür, uyunur. sonra bir an gelir, anlaşılır artık burada olmadığı. tepetaklak oluverir insan. ne yani o şimdi gerçekten yok mu? bir hollywood filmi sahnesinden fırlamamış mıydı o gözyaşlarımız? ben kantine girdiğimde onu bazen tek başına bazen sevgilisiyle bazen kalabalık bir grup içinde otururken bulamayacak mıyım? o şimdi gerçekten yok mu? soruları doldurur vücudu, ağlaya ağlaya eski resimlere bakılır, beraber yapılanlar düşünülür bir daha yaşanmayacağını hala tam olarak kabullenemeyerek...inkar günleri başlar, ne kadar süreceği bilinmez...
on bir kişilik sınıf mevcudumuzun iki kızından biriydi o.
dört yıl süren okul hayatımız boyunca aynı sırayı kim bilir kaç kere paylaştık onunla...
sonra mezuniyet...
sonra iş hayatımız...
sonra bir çocuğun sımsıkı tuttuğu avucundan dökülmüş sıcacık bilyeler gibi dağıldık memleketin dört bir yanına... soğuduk.
sonra yıllar geçti üzerinden...
zaman zaman rüyalarıma girer o günler...
onu da görürdüm yıllar öncesindeki haliyle...
kısacık kesilmiş kaküllerini -her seferinde önüne düşeceğini bile bile- kulaklarının arkasına sıkıştırması geliyor gözlerimin önüne...
sisli-puslu...
iki yıl önce facebookta alanını görüp, bir mesaj attım;"tanıdın mı beni?" diye.
"bir elin parmakları kadardık, nasıl tanımam. çok memnun oldum yıllar sonra karşılaştığıma." demiş, birkaç ay sonra.
nasıl olduysa görmemişim o zaman; birkaç hafta önce farkettim.
hemen bir yanıt yazdım aynı heyecanla...
ses yok!
sonra adını, soyadını yazdım gogıla.
birkaç kez arattım... sonra!
"odamız xyz sicil nolu üyemiz ..... ...... vefat etmiştir."
dört yıllık bir okul hayatımızın ardından 28 yıl birbirimizden bihaber olmamıza rağmen...
iki kolum iki omzumdan kesilmiş gibi sanki...
o kadar yalnız hissediyorum ki şimdi kendimi.
"mekânın cennet olsun meltem, rahat uyu"
dört yıl süren okul hayatımız boyunca aynı sırayı kim bilir kaç kere paylaştık onunla...
sonra mezuniyet...
sonra iş hayatımız...
sonra bir çocuğun sımsıkı tuttuğu avucundan dökülmüş sıcacık bilyeler gibi dağıldık memleketin dört bir yanına... soğuduk.
sonra yıllar geçti üzerinden...
zaman zaman rüyalarıma girer o günler...
onu da görürdüm yıllar öncesindeki haliyle...
kısacık kesilmiş kaküllerini -her seferinde önüne düşeceğini bile bile- kulaklarının arkasına sıkıştırması geliyor gözlerimin önüne...
sisli-puslu...
iki yıl önce facebookta alanını görüp, bir mesaj attım;"tanıdın mı beni?" diye.
"bir elin parmakları kadardık, nasıl tanımam. çok memnun oldum yıllar sonra karşılaştığıma." demiş, birkaç ay sonra.
nasıl olduysa görmemişim o zaman; birkaç hafta önce farkettim.
hemen bir yanıt yazdım aynı heyecanla...
ses yok!
sonra adını, soyadını yazdım gogıla.
birkaç kez arattım... sonra!
"odamız xyz sicil nolu üyemiz ..... ...... vefat etmiştir."
dört yıllık bir okul hayatımızın ardından 28 yıl birbirimizden bihaber olmamıza rağmen...
iki kolum iki omzumdan kesilmiş gibi sanki...
o kadar yalnız hissediyorum ki şimdi kendimi.
"mekânın cennet olsun meltem, rahat uyu"
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?