kapıçinin oğlu

ilean
ben guzel laflar edemem,
suslu kelimeleriyse hic beceremem.
ne hayat bilgisinden gayri kitap okudum.
ne de okul gordum, ilkokuldan gayri.
islak gorunumlu, kazik gibi saclarima dokundugunda ;
bu nasil briyantin demistin.
ben limon kullanirim diyememistim.
sadece, begendin mi demistim.
hamburger yerken ketcapa, salca dermis,
becerememis koftesini yere dusurmustum.
hele bir gece yanik yanik efkarli bir turku okurken,
dire straits’i hic dinledin mi dedigin de;
o sarkiyi cok severim demistim.
sen anlam veremedigim bir sekilde kahkahayla gulmus,
bense bir halt ettigimi anlamis ve susmustum...
nereden bilebilirdim,
dre straits’in bir sarki degil de, grup oldugunu...
ama sen hep anlayisliydin, hep olgundun, hep farkli.
ben ise her zaman pot kirmaya hazir.
her kelimesi facia bir sofor parcasi.
sen hep hatalarima gulup gecen, benim moral kaynagim.
hayatta beni anlayan tek insandin.
ilkokul mezunu olmami yuzume vurmamis,
ortaokulu disardan bitirdigimden nasil gururlanmis, bana cay ismarlamistin...
cunku, ben cayi, sen kolayi severdin.
sen kola kadar serinleten,
bense cay kadar yakan.
benzetme sanatinin mubalagasiz ornekleriydik.
her sabah bugun olmayacaksin korkusuyla uyanmis,
her gece ayni korkuyla yatmistim...
hele arkadaslarin ve arkadas sohbetlerin,
her birinin delip gecen, kucuk dusuren sozleri,
ve senin surekli savunmalarin.
israrla duymak istemedigim ama her seferinde yuzume bir yumruk gibi inen,
kizim birak bu herifi sozleri.
ama sen birakmadin, ama sen hep tuttun.
sen tuttukca, ben de hep kendime kahrettim...
icime kustum...
o kara kizin vizen nasildi sozune hemen atlamis.
yurtdisina mi gidiyorsun diye saskin saskin bakarken,
yine herkesin gulusuyle, yerin dibine batmistim.
nerden bileydim, vizenin yazili sinav oldugunu, kahretsin !
benin en iyi yaptigim sey araba kullanmakti.
hayalimse ; hep bir arabaya sahip olmak,
bir minibus alip, bir okulun servis soforlugunu yapacak,
kendi arabamla, kendi parami kazanip,
bak okumuslar bu kadar parami kazaniyor diyebilmekti.
ama o da olmadi.
hep baskalarinin arabalarinda calistim.
gunduz servis attim, gece ankara sokaklarinda...
yine baskalarinin taksilerinde...
yanik turkuler dinleyip, soforluk yaptim.
ankara’nin karanlik sokaklarini,
barlari, pavyonlari, sarhoslari topladim.
kimse senin kadar anlayisli degildi.
ne baban, ne annen, ne de kardeslerin.
belki de hakliydilar.
sen universite mezunu, rahatliklar icinde.
ben ise, ortaokulu disardan bitirme.
sorunlarla ic ice...
aslinda, bende nice umutlari olan, nice hayallere gebe,
kendi capinda bitirim bir sofordum.
evet, so-for...
ingilizce’sini de ogrendim, driver-surucu.
taksi zaten ingilizcede de taksiymis, dun otelci kadin soyledi.
bak yine abuk-sabuk konusmaya basladim.
ama dedim ya ben de hayalleri olan,
belki cicek abbas’i on kere izleyen,
kendi capinda bir ilyas salman’im, kim bilir?
hadi yeniden diyebilmek ne kadar zor bugun.
hadi bastan yani...
goz bebeklerimizin her biri farkli yone terlerken,
bir daha diyebilmek ne kadar zor gulum...
biliyor musun? saclarim dokulmeye basladi.
limondan mi ne ...
hamburgercilerin ise hepsinden nefret eder oldum.
makarnayi bile salcasiz yiyorum. ketcapsiz yani...
ne suslu kelimelerle guzel laflar edebildim sana.
ne de siir yazabildim...
ha unutmadan ;
bir siir yazmistim ya sana ;
orhan gencebay’indi. sen nasil olsa dinlemezdin,
bilmezdin o tur sarkilari...
"hatasiz kul olmaz, hatamla sev beni"
ama sen yine de, anilarinda da olsa, hatiralarimla sev beni.
bana bir kravat almistin ya, biz sozlenince takarsin diye,
dun kapicinin oglu evlendi, son hatiranda onunla gitti...
dun kapicinin oglu evlendi, yuregimde onunla gitti...
dun kapicinin oglu evlendi, sofor bendim.
dun kapicinin oglu beni benden etti, gitti...
gitti...
gitti...

(bkz: bedirhan gokce)

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol