dil meseleleri

quantitatif
az gelismis ulkelerde gelismis kapitalist ulkelerin uyguladiklari siyasal,ekonomik,kulturel; politikilar,yaptirimlar,empozeler sonrasi,bu tur olumsuzluklara magruz kalan ulkelerin dillerinde meydana gelen bozulmalardir ve sozlukte de cokca rastlanilan sorundur dil meseleleri.
quantitatif
diline titiz olmayani, aydin olarak, dusunemiyorum. dilini sevmek mi? turkce’nin disinda bir dilden universite egitimine isyan etmeyeni, dilini seven olarak tanimliyamiyorum. yabanci dilde universiteyi "iclerine sindirenleri", dil-onuru fukaralari kabul etmek yerindedir.dili sevmek, dili ciddiye almak ve gelistirmektir, hep buna calisiyorum. dilime askla bagliyim; ask, birlikte gelismektir.
dil sevgisi halk sevgisidir; oyle olmakla birlikte, tezler’de devrimciyi, tutucu olan halki ilerici yapmaya calisan olarak tanimliyordum. halka tapinmak, dalkavuklarin isidir ve bu nedenle de dili sevmek, tipki halki sevmek turunden, surekli gelistirmek demektir.
ben, dilimle birlikte gelismek istiyorum ve boyle yasiyorum. beni okuyanlar once, bir dil tutkusu okumalidirlar.yabanci bir dili ve bu arada tukce’yi bilmeyenlerin, sevmeyenlerin, tasallutu altindadir. bu tasallut her gun artiyor ve bir iskenceye donusmektedir; paris’ten zindana dondugumde, edirne kapali’dan ulucanlar kapali’ya nakledildigim aksam, 1998 sonudur, kanallarda korkmaz yigit’in akil almaz aciklamalari vardi, cok buyuk ve "mid-night express" filmini yalanlamayan bir kogustaydim, taniyanlar cikti , beni kogus-agalarinin yaninda, ayri bir yer demektir, misafir ettiler, kanallara daldim, kendimi unuttum, guya dinliyordum, guya turkce idi, fakat onemli yanlarini anlamiyordum. korkmaz yigit, arada bir "bunu basbakan mesut yilmaz’la paylastim" diyordu ve ben hic ama hic anlamiyordum, zengin bir insaatci idi, basbakanla neyi paylasiyor, cikaramiyordum. sik sik paylasiyordu, simdi ogrendim, tv spikeri kizlar da hep "bizimle paylastiginiz icin tesekkur ederim" diyorlar, gelir bolusumunun bu kadar bozuldugu bir zamanda, butun zenginlikleri koc’un, sabanci’nin topladigi bir asirda, insanlarimiz devamli birbiriyle paylasiyorlar; hem anlamiyordum ve hem de burada dilimizle ve halkimizla bir alay goruyordum. bunu anlamak icin, sonunda, once fransizca’ya cevirdim, paris’ten dogru zindana inmistim, cevirmem dogal karsilanmalidir ve anladim, fransizca bilmeyen, turkce sevmeyen, muhtemelen galatasaray lisesi’nden terk, bir tv cevirmeni, fransizca "faire-part" sozunu, "paylasmak" olarak ceviriyor, ahmak ve ahmaklar dilimize tecavuz ediyorlar. "bildirmek", �anlatmak�, demektir; bilmeyenler, "ortak etmek" ve dolayisiyla da "paylasmak" sanabilirler; fransa’da olum ilanlari bu fiil ile yaziliyor, "duyurmak" anlamindadir. ahmak cevirmen bilmiyor, bir isadami, bir basbakanla paylasmaz, "anlatir", eskiden "arz etmek" deniyordu, "maruzatim var" deniyordu. simdi, herkes paylasiyor, erkekler kiz arkadasi ile "cikiyorlar" veya "birlikte yasiyorlar", simdi dilimiz, ahmak ve cahil cevirmenlerin metresidir.benim sevgili kiz kardesimin sevgili oglu, benden ayrilirken, bana, "dayicim, kendine iyi bak" diyor; ben icimden sadece, "hay allah! bu da nereden cikti" diyordum, ilk kez duydum, bizim ailede, buyuklere ikinci sahis tekil hitap yoktur, bunu terbiyesizlik sayariz, bu soysuzluk’tur... benim kiz kardesimin oglu, bana, nasil "kendine iyi bak" yollu, emir verebilir; ahmak bir tv dizi cevirisi, "take care of yourself" sozunu boyle anliyor. yazik, dilini esarete veren bir millet, kimligini kaybetmis, demektir.
kapidan yolcu ediyordum, bir konuyu konusmustuk, "ben donerim" dedi, islamci dostum idi, ilk kez duymustum, her halde mevlevi oldu, oyle dusundum. arkasindan baktim, asansore donmeden biniyordu, buna da sasirdim, hem "ben donerim" diyor ve hem de donmeden giriyor, sonra baktim herkes donuyor, cogu da "geri donuyor", bunu da arastirdim ve arastirmak ciddiyettir, once aklima hasan cemal geldi, bir ipucu turunden ucundan yakaladim, surekli "geri dondum" diyor, bu nedenle, bu "geri donme" fiilini, hasan cemal’in baslattigi ve recep erdogan’in surdurdugu doneklik modasi sandim, veba salgini demek daha dogrudur, cunku modadan daha hizli yayiliyordu. ve dedim ki, baktilar ki bu donme isi kârlidir, herkes donuyor ve "ben sana geri donerim" diyorlar. bu da tuhaf ve fazla cinsel bir donus olmalidir. yazik sonradan, "i’ll come back" veya "i return back" diyorlarmis; cok sukur henuz, "i ring you back" demiyorlar, bir ahmak cevirmenin bunu, "arkani zillerim" olarak anlamasi ve soylemesi de mumkundur ve yakindir. o zaman islamci dostum bana, "arkani zillerim" diyecekti; yazik, islamcilar artik beni hic sasirtmiyorlar ve ben yakinda emine gulbaran ile nisa ozyurt hanimlarin baslarindaki turbani cikarip bunlarla bir guzel halaybasi olduklarini gorursem bile sasirmayacagim, yarindan da yakindir. yazik, milletimiz, hic sikilmadan donmektedir.dun, gercek hayat dergisine mulakat veriyordum, okuyuculari daha cok islamisttir, "islamizm’i ariyorum" dedim, her halde beklemiyorlar. peki islamistler, dilimize, yabanci tasallutuna, yabanci dilde universiteye isyan etmeyecekse ne yapacaklar, etmemeleri bir yana, hepsi yabanci dilde universitelere ve yabanci ilde universiteye kosuyorlar. yazik, cok yazik, bunlarin islamizmine kim inanir, bunlari kim muhafazakar sayar, avrupa’da mufazakarlar ne yapiyorlar, "gelmesinler" diyorlar ve bizim muhazakarlar, "gelsinler, gelsinler" deyip harem-i ismetini aciyorlar. bunlari soyluyordum, islamizme ve mufazakârligi en cok muhtac oldugumuz bir zamanda yok oldular; peki, artik, buyuk sairimiz fikret’in, �haluk’un vedai" siirine nasil karsi cikarlar, durum budur.


ahmet yildiz’in yalcin kucuk’le soylesisinden alintidir.
31subat
birbiriyle kavgasi olan iki dilin kendilerine sahip agizlarin masumane birlesmeleriyle ortaya cikan durumda kah carpisarak, kah birbirini kovalayarak hallettikleri meselelerdir bunlar ki bir diger adi fransiz opucugudur. her sey baris icindir ayrica.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol