planet terror

lenix
eğer film hakkında basında çıkan bir iki yazıyı okumuşsanız eğer eleştirmenlerin büyük bir çoğunluğunun filme burun kıvırdığını görmüşsünüzdür. filmi genel olarak vasatı aşamayan, iğrençliğin diz boyu olduğu, klişelerle dolu basit bir zombi filmi olarak tanımladılar. açıkçası filme azda olsa haksızlık yapıldığı kanısındayım. bununda nedenini açıklamadan önce tek bir eleştiriden söz etmek istiyorum. eleştiri özelinde şu cümleyi söylüyor; film, rodriguez’in ismini bir kenara koyarsak kaale alınacak türden değil. yani sadece yönetmeninin ismiyle hakkından söz ettiren ikinci sınıf vasat bir zombi filmi.
şimdi bu sözlerin doğru olduğunu varsayarsak, herşeyden önce rodriguez’in filme kendinden hiç bir şey katmamış olması ve direkt olarak taklide yamanmış olması lazım, değil mi! ama işin aslı hiçte öyle değil.
rodriguez o tuhaf sinema dilini filme yansıtmış olmasıyla birlikte filmde, o zamanların vasat zombi filmlerinde göremiyeceğiniz türde bir melankoli var. zaten filmin en tuhaf yanıda bu. film boyunca yüzlerce kişi parçalanıp öldürülürken yeri geldiğinde tek bir kişinin ölümüne (neredeyse) üzülebiliyorsunuz.

ayrıca diyaloglarda çok iyi. filmin kendine ait espirileri var. senaryosunun omurgası ise tek bir cümleyle özetlenebilir haldeyken (iğrenç varlıkların bir kasabaya saldırısı), rodriguez hoş ayrıntılarla filmi süslemeyi becerebilmiş. hepsinden önemlisi filmde sıkılmıyorsunuz ve eğer bu tür filmleri mideniz kaldırabiliyorsa yeterince eğleniyorsunuzda. yani, söyler misiz, kaç filmde bir bacağı taramalı tüfek olan bir kadın kahraman gördük ki! bence sırf bunun için bile görmeye değer.
kadın kahraman diyorum ama sevgilisinide hiç yabana atmamak gerek. yani filmde el wray’ı canlandıran freddy rodriguez (bilmeyenler için söyliyeyim, yönetmenle bir akrabalığı yok)! filmde inanılmaz bir karizması var. zaten cherry’nin (rose mcgowan) kendine güveninin gelmesini sağlayıp içindeki kahramanı ortaya çıkartanda o. filme aynı zamanda bir kadının içindeki kahramanı keşfetme öyküsü olarakta bakabiliriz. tabi bu ikiliden söz etmişken kopuk makara espirisinede değinmek istiyorum. bence gayet hoş bir espiri. zaten rodriguez’in öyle bir kamerası varki orada kopuk bir makara olmasaydı bile bir şey göremezdiniz bence, emin olun.

grindhouse olayına geri dönelim. proje iki filmden oluşunca bu iki filmin birbiriyle kıyaslanmasıda kaçınılmaz oluyor haliyle. ben bu durumda (her ne kadar eleştirmenler ölüm geçirmez’i yıldız yağmuruna tutmuş olsada, yaptığı göndermeler hasebiyle), rodriguez’in dehşet gezegeni’nin ölüm geçirmez’in bir adım önünde olduğunu düşünüyorum. hem daha eğlenceli olması açısından, hemde projeye rodriguez’in kendini daha çok adaması açısından. çünkü rodriguez filminin bir grindhouse filmi olmasına daha fazla çaba göstermiş. tarantino’nun filmi tam anlamıyla bir tarantino filmiydi.
bu arada, sıra olarakta projenin yanlış tasarlandığını düşünüyorum. film amerika’da ilk yarıda dehşet gezegeni, ikinci yarıda ölüm geçirmez gelecek şekilde gösterildi. keşke ülkemizde vizyona girdikleri sırayla gösterilselerdi. yani önce ölüm geçirmez, ardından da dehşet gezegeni... ölüm geçirmez’de şiddet kabilinden ne görüyorduk? manyak bir dublörün arabasıyla, içinde dört kadının olduğu bir arabaya çarparak kadınları öldürmesini görüyorduk. bu filmin en çarpıcı şiddet unsuruydu. peki dehşet gezegeni’nde şiddet olarak tanımlayabileceğimiz ne görüyoruz? ne görmüyoruz ki! insanları doğrayıp parçalayan yaratıklar, o yaratıkları parçalayan ve doğrayan insanlar... filmde şiddetin her türlüsü var! yaratıkları yok etmek için helikopterin pervanesini bile kullanıyırlar! film bazen ciddi anlamda aşırı şiddet içeren konsol oyunlarını andırıyor! ne kadar yaratık öldürürsen o kadar iyi!

iğrençlik derseniz ise onun binbir türlüsü var filmde. bence filmin iğrençlik seviyesine 10 üzerinden bir not vermek gerekirse rahatlıkla 10 verebiliriz. sam raimi’nin evil dead’inden beri bu kadar iğrenç bir film görmemiştim. 70’li yılların ikinci sınıf korku filmlerini pek izlemediğim için daha iğrenç filmler var mıdır diye soracak olursanız? vardır elbette, ben bunu bilemem.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol