tanıklarla dünyadan izlenimler

hayalbaz
alın size bulgaristan...
1) çok türk yaşar. 2) neredeyse bulgar vatandaşları bile türkçe bilir. 3) kızlar seksle on dört yaşlarında tanışmaya başlar. 4) eğlencelerine çok düşkünlerdir. ekonomisi o kadar iyi olmamasına rağmen diskolardan, eğlence merkezlerinden çıkmazlar. 5) köylerde disko, kafe, toplantı salonu, sinema, vs. bulunur. 6) eskiden köyler arasında festivaller düzenlenirdi. şimdi yerleşim yerlerinin çoğu boşaldığı ya da nüfusu azaldığı için pek düzenlenmiyor. 7) çingeneler oranın en iyi müzisyenleridir. düğünlerde kesinlikle çingene orkestraları çalar. 8) istisnasız herkes bulgar folk müziği dinler. ama son iki-üç yıldır özellikle gençler tarafından hiphop, rap, rock ve benzeri müzikler dinlenmeye başlandı. 9) giyim olarak çok rahatlar. kızların yüzde yetmişi tanga, g-string giyer. mini etek de çok giyilir. 10) erkeklerde kesinlikle bekaret takıntısı yoktur. hepsi bu olayı aşmıştır. sekse çok düşkündürler. 11) kızlar çok serbesttir. gecenin bir vakti dışarı çıkıp istediklerini yaparlar. 12) her yer çok yeşildir. yolların iki yanı da ağaçlıktır. 13) polisler yabancı plakalı aracınızı görünce kesinlikle durdururlar. birkaç euro aldıktan sonra bırakırlar. arabanızda ya da sizde mutlaka bir sorun bulurlar. 14) fiyatlar bize göre çok ucuzdur. 100 dolar ile bir ay paşa paşa yaşarsınız. 15) domuz eti çok tüketilir. özel sucukları ve yerel rakıları (üzüm ve erik rakısı) vardır.

belgrad izlenimlerim...
1- bu şehre uçan tek havayolu şirketi yugoslavya havayolları. pervaneli uçaklarında kendimi yetmişli yıllarda gibi hissettim. uçak inene kadar dua okudum. 2- belgrad’a indiğimizde durum değişmedi. bizdeki otobüs terminallerinden daha küçük olan havaalanında, komünist dönemden kalan üniformaları ile kadın polisler görev yapıyor. 3- şehir, savaş döneminde bombalanmış binalarına rağmen çok güzel. mimarisi harika. içinden geçen tuna ve sava nehirleri muhteşem. 5- muhteşem olan bir diğer şey ise kızları. resmen kompleks yaptım! ama erkekleri vasat. 6- şehirde %10 oranında yeni arabaya rastlıyorsunuz. hep 70’lerden kalma arabalara sahipler. 7- çok pahalı bir şehir. 8- belgrad çevresindeki kayak merkezleri ve balkan köyleri, insana emir kusturica’nın bir filmindeymiş hissini veriyor. çok hoş bir duygu.

yunanistan izlenimlerim
:1) insanları çok canayakın ve sempatiktir. 2) hediye vermeyi çok severler, hiç tanımadığınız ve sadece iki kelime konuştuğunuz birinin bile size vereceği bir şişe uzo, bir paket kahve ya da bir kavanoz reçeli vardır. hele size yemek ısmarlayacak olurlarsa kusana kadar yemeniz için ısrar ederler. 3) girdiğiniz ortamda türk olduğunuzu anlayan herkes (papazlar dahil) yanınıza gelir ve size bildiği türkçe sözcükleri saymaya, kökenlerinin türkiye’nin neresine dayandığını anlatmaya başlar. 4)yunan kızları genelde çirkin ve şişmandır. 5)evler bir oda ve bir salondan oluşur; çok küçük ve karanlıktırlar. odaların tavan köşesinde dini ikonlarını koymak için özel bir raf vardır. 6) yıkanmayı pek sevmezler, kadınların çoğu traş olur ve öperken yüzünüze sakalları batar. 7) çok ama çok yerler, etleri tüm ve sozsuz baharatsız olarak pişirirler ve tadı çok kötü olur. onun dışında tüm yemekler türk yemekleriyle isimlerine kadar aynıdır. 8) herkesin ismi ya maria ya kosta ya da niko’dur. çocuklara mutlaka dede ya da büyükannelerinin ismi verilir. 9) çok yüksek sesle konuşurlar.10) trafik kazasında ölen yakınları için kazanın olduğu yolun kenarına içinde kandil yanan ve ölenin resminin olduğu minik anıtlar dikerler.11) eğer telefon numaranızı verdiyseniz her gün sizi arayıp tekrar ne zaman geleceğinizi sorarlar, eğer siz onları çağırırsanız hemen gelirler ve haftalarca kalırlar.

makedonya izlenimlerim...
1. üsküp çok güzel bir şehir. bilhassa da kızları. 2. insanlar çok rahat. ekonomik düzeyleri düşük olmasına karşın hayatı dolu dolu yaşama eğilimindeler. 3. barlar ve gece kulüpleri çok iyi iş yapıyor. 4. hayat gece 12’den sonra başlıyor. 5. bayan sayısı her mekanda erkek sayısının en az iki katı. 6. bayanları kaprissiz ve tanışmaya meyilli. 7. çok rahat ve dekolte giyiniyorlar. 8. geceleri çok kalabalık olmasına karşın kavga veya rahatsız edilme gibi huzursuz edici bir durumla karşılaşmıyorsunuz. 9. taksi şoförlerine dikkat etmek lazım. yabancı olduğunuzu anladıklarında yüksek ücret istiyorlar. 10. açıkçası, nato emrinde görevli bir türk subayı olmanın avantajlarını burada da çok yaşadım.

bosna-hersek izlenimlerim:
1) sarajevo, milyatska ırmağının çevresinde kurulmuş ve savaşın tüm vahşetini her köşesinde barındıran bir şehir. mermi deliği bulunmayan tek bina yok.yollar, kamu binaları, evler yeniden düzenleniyor, yapılıyor. 2) şehrin içinde yürürken bile savaşı hissediyorsunuz. karşınıza çıkan kurukafa işaretleri mayınların göstergesi çünkü sırplar evlerin içine olduğu gibi şehrin içine de mayın döşemişler ve bu mayınlar ancak patlayarak çıkıyor. (rehberimizin anlattığına göre anayol ve belirtilen alanların dışında yürümek veya araba kullanmak tehlikeli) ekilebilir tarım arazilerinin büyük çoğu mayınlı. 3) baş çarşıda boşnak böreği, klepa (bir çeşit mantı), sogan dolma, çevapçiçi (koca bir ekmek, yanında 10-12 tane köfte, soğan) yiyebilir, kahvana’larda bol bol bosanska kahve (türk kahvesinden biraz daha iri çekilmiş, küp şeker veya lokumla birlikte özel bakır cezve ve fincanda servis edilen kahve) içebilirsiniz. servis edilen bakırları yine baş çarşıdan yaklaşık 15 avroya satın alabilirsiniz. 4) insanları çok çalışkan, dürüst ve dayanıklılar. 6) mostar her iki halkın da -boşnaklar ve hırvatlar- birlikte yaşadığı bir yer. kendisi hırvat eşi boşnak olan bir kadın "iki savaş vardı: hırvatlarla boşnaklar ve bu iki halkın da sırplarla olan savaşı.yavaş yavaş beraber yaşamayı öğreniyoruz" dedi. 7) hırvatistan da savaştan etkilenmiş ama daha çabuk toparlanmış. dubrovnik’te eski şehirde savaş müzesinde şehrin nasıl yıkıldığını görüyorsunuz.yaşatılan vahşeti ve barbarlığı anlamak mümkün değil.

bosna hersek’den izlenimler...
1) her beş gençten üçü sigara ve uyuşturucu kullanıyor! 2) saçlarını mor, yeşil, pembe gibi acayip renklere boyuyorlar. 3) yemiyorlar, içmiyorlar, sadece giyiniyorlar! marka bağımlılığı had safhada. 5) yemekleri hemen hemen bizimle aynı. sadece adları değişik. 6) soykırıma rağmen sırplar ile boşnaklar beraber yaşıyor. hatta evleniyorlar. 7) tarkan’a bayılıyorlar. 8) denize küçük bir kıyıları var. ama tatil için genelde sırbistan gibi ülkelere gidiyorlar. 9) saraybosna havaalanı çok küçük. ankara iç hatların 1/4’ü kadar bile değil!

bir senedir bosna-hersek’teyim.
buradaki hayatla ulkemi karsilastirinca moralim bozuluyor. 1- insanlarin neredeyse tamami hayatin icinde. ozellikle hizmet sektorunde hep kadinlari gorebilirsiniz. bu kadarla da kalmiyor. kadınlar çöp toplama, kamyon kullanma gibi islerde bile varlar. 2- ne is olursa olsun herkesin bir kiyafeti var. bunu niye mi soyluyorum? isyerinizin tuvaletinin temizliginden sorumlu kadını disarida gordugunuz zaman şoka girebilirsiniz. 3- asla kadinliklarini unutmuyorlar. daima bakimlilar. 4- buradaki kizlari taksim ya da kizilay meydaninda yürütseniz turk kizlari sokaga bile cikamaz herhalde. itirafima gelince: üç bucuk yillik evliyim. esimi cok seviyorum. ama burayi daha once gormus olsaydim kesinlikle evlenmezdim. bir aydir esim yanimda degil ve ben evden disariya cikamiyorummmmm!

sırbistan izlenimlerim
1-sanıldığı gibi aşırı milliyetçi ve türk karşıtı insanlar yaşamıyor. yani ziyaret etmek tehlikeli falan değil. 2-avrupa’nın en güzel kızları sırbistan’da yaşar. 3-para birimi olarak dinar kullanılıyor ve 1000 dinar 10 avro değerinde. 1 lira ise 40 dinar. çok ucuz bir ülke diyemeyiz. 4-türk olduğunuzu söyleyince mehmet pasha sokolovic diyenler çok oluyor. bu sırp asıllı sokullu mehmet paşa’nın oradaki ismidir. 5-avrupa’nın en güzel kızları sırbistan’da yaşar. 6-başkent belgrad’ta osmanlı izleri görmek gayet doğal çünkü 400 küsür sene osmanlı egemenliğinde kalmışlar. 7-sırpça ve türkçe’de 8000 kadar ortak kelime bulunduğunu görünce hayrete düşmeyin. neredeyse türkçe konuşacaklar biraz uğraşsalar. 8-sırbistan türk vatandaşlarına vize uyguluyor ama yılbaşında kaldırılması gündemde. 9-avrupa birliği’ne üye olma yolu karacic’in yakalanmasından sonra büyük ölçüde açıldı. önce ab ülkeleri vize uygulamasını durduracak sırp vatandaşlarına yıl sonunda. 10-sonuç itibariyle sırbistan gitmeye, görmeye değer, hiç de tehlikeli bir ülke değil. türkiye’ye olduğu gibi her ülkeye karşı ufak önyargıları var insanların fakat bu önyargıları kırmak için bir fırsat bence. 11-ve evet, tekrar söylüyorum; avrupa’nın en güzel kızları sırbistan’da yaşar.

romanya izlenimleri...
1- kızları hakikaten çok güzel. beklendiğinin aksine sarışın kadar esmer güzeller de var. fakat öyle her erkeğin üstüne atlamaları sözkonusu değil. zamanında türkiye’den gelenler tarafından istismar edildikleri için türkler’e karşı daha da temkinliler. 4- gece hayatı çok iyi. kapıda "damsız girilmez" diye bir durum yok. ama bodyguardlar içeri tipinize alıyorlar. 5- ucuz bir ülke. ancak ipin ucunu kaçırırsanız neye uğradığınızı şaşırabilirsiniz. 6- kumar serbest. bizdeki bakkallar büyüklüğünde ve sıklığında kumarhaneler dahi var. 7- kültür seviyesi çok yüksek. hemen hepsi ingilizce biliyor. 8- taksilerin yan tarafında tarifeleri yazıyor. üzerinde firma ismi yazmayan taksilere sakın binmeyin. inanılmaz kazıklanırsınız. binmeden önce gideceğiniz yerin ne kadar tutacağını sorun. 9- oteller çok pahalı. internetten araştırıp kiralık evlerde kalın. temiz ve ucuzlar. 10- işkembe çorbası milli yemekleri. çok da güzel yapıyorlar. 11- türkiye’deki gibi 2 saat kızları kesmeyin. ilk 30 saniyede bakıyorsa gidip hemen konuşun. ya da sonsuza kadar susun.

vezneciler kız yurdu’nda 4 yıl kaldım. işte izlenimlerim... 1. kız ırkından tiksindirecek her türlü kapris, kıskançlık, dalavere mevcuttur. 2. binlerce kişiyle birlikle yaşadığınız için artık iletişim kuramayacağınız insan türü yoktur. 3. koğuş sistemi olduğundan mezun olunca "içerden" çıkmış gibi olursunuz. 4. okulda kızlar; bakımsız, aç, paçoz, parasız "yurt kızları" ve hanım hanımcık "ev kızları" olmak üzere ikiye ayrılır. 5. sek’in son kullanma tarihi geçmiş tropikal meyve suları (ananas, mango vs.) kahvaltıda verilir. (mango diye bir meyveyi ilk kez suyunu görünce duymuştum.) 6. giriş saati kışın 21.00, yazın 23.00 olmasına rağmen o gece gelemeyen kızın yerine, nöbetçi memureyi saç boyasının rengi sorulup oyalanarak imza atılır. 7. vezneciler kız yurdu’nda duş sistemi yerine hamam olduğundan banyolar hep beraber yapılır. banyo yapılırken de sadece külot giyilir. bir ara rusya ve romanya gibi ülkelerden gelen yabancı uyruklu öğrenciler hamama çırılçıplak gelince bazı öğrenciler idareye şikayette bulunup hamamda kilot giymeyi zorunlu kıldırmıştı. ama "üst taraflar" her zaman foradır. 8. 1400 öğrenciye sadece iki hat olduğu için (benim kaldığım zamanlarda cep telefonu yoktu) ailelerin kızlarına telefonla ulaşması hemen hemen imkansızdı. sadece yüzlerce kez numara çevirmeyi göze alabilen çılgın ve sabırlı aşıklar telefonu düşürmeyi ve sevgilisinin adını anons ettirerek üç dakikayla sınırlı görüşmeyi yapmayı başarabilirdi. bir kıza telefon gelmesi olay olurdu. 9. yurtta çalışan erkek personelin tamirat için katlara çıkması tam bir panik yaratırdı. saatlerce anons yapılarak erkek personelin katlara çıkacağı duyurulur, buna rağmen yurt, don-atlet yakalanan kızların olaylarıyla çalkalanırdı. 10. lezbiyenler için (ki sayıları epey fazlaydı) yurtta kalmak adeta haremde yaşamak gibiydi. 11. içinde salatalık kırılan, aynı yatakta basılan, cinlerle sevişen kızların haberleri dilden dile dolaşırdı.


moldova izlenimlerim
1-trafik kurallarına bizden daha fazla uyuyorlar. 2-sokakları, caddeleri temiz. 3-sigara ve alkol çok ucuz, bu yüzden halk su yerine alkol tercih ediyor. 4-başkent kişinev’in altında 54 km uzunluğunda şarap mahseni var. 5-ulaşımda genel olarak münibüs kullanılıyor, otobüslerde ise yolculardan para toplayarak, para kazanan çalışanlar var. bu konuda teknolojiyi takip ettikleri pek söylenemez. 6-siyasi açıdan çok problemli bir ülke, nufusu 4 milyon olmasına rağmen üç parçaya bölünmüş durumdalar. 7-toprakları tarıma çok uygun, avurapa’nın en yeşil iki başkentinden biri moldova’ya ait. 8-etin kilosu 10 tl, sebze meyve genellikle dışarıdan getirdildiği için özellikle kışın pahalı oluyor. 9-balık ukrayna’dan geliyor, bir de kurutulmuş balıklar var. yemek bir yana, kokusuna dahi dayanmak mümkün değil. 10-kadınları çok güzel, dekoltelerinde sınır yok. şu günlerde havaların ciddi derecede soğumş olmasına rağmen hala mini etekle geziyorlar. 11-eğlence hayatı çok ucuz, türkiye’de kaliteli bir diskoya girebileceğiniz parayla burada eğlenip çıkabilirsiniz. ayrıca burada olan mekanları türkiye’de aramak abesle iştigal olur. 12-kişinev’de halkın hemen hemen hepsi, romence ve rusça biliyor. gagavuz türkleriyle çat-pat türkçe konuşabilmek mümkün. 13-hemen hemen her yerde kasinolar var. kulübe tarzında olanlarını bile görebilirsiniz.

ukrayna
1-trafik kurallarına bizden daha fazla uyuyorlar. 2-sokakları, caddeleri çoğunlukla kirli, bizim gibi. 3-sigara ve alkol çok ucuz, bu yüzden halk su yerine alkol tercih ediyor. 4-şehirlerarası otobüsle ulaşım tam bir işkence, yirmi yıllık eski araçlarla saate 60 km ile gidilenrahatsız yolculuklar... 5-ulaşımda genel olarak münibüs kullanılıyor. 6-siyasi açıdan çok problemli bir ülke, bizim gibi 7-toprakları tarıma çok uygun, avrupa’nın en yeşil ülkelerinden biri, uçsuz bucaksız ovalar deniz gibi. 8-etin kilosu 7 tl, sebze meyve genellikle dışarıdan getirdildiği için özellikle kışın pahalı oluyor. 9-bira ile genelde kurutulmuş balık yiyorlar, yemek bir yana, kokusuna dahi dayanmak mümkün değil. 10-kadınları çok güzel, dekoltelerinde sınır yok. şu günlerde havaların ciddi derecede soğumuş olmasına rağmen hala mini etekle geziyorlar. 11-eğlence hayatı çok ucuz 12-kiev havaalanında bir tek ingilizce bilen yok 13-pazartesi hariç her gün halk pazarı açık 14-su içimyorlar, onun yerine bizim soda dediğimiz içeceği mineral su diyerek tüketiyorlar.

ukrayna izlenimleri ii
eklemek isterim: 2-kiev çok güzel bir şehir. (ankara’dan güzel) 3-gelir dağılımı bozuk, tahminlerimin aksine son model üst sınıf arabalardan çok fazla gördüm. 4-trafik polisleri rüşvet olayını abartmış durumda. 5-kiev’deki oteller türkiye’ye oranla üç dört kat pahalı (yatırımcılara duyrulur.) otel yerine günlük kiralanan evler çok daha uygun. 6-kadınlar iş ve sosyal hayatta çok daha aktifler. kendilerine güvendikleri her hallerinden belli. 7-erkeleri de fizik olarak fena değil ama yine de kadınlar çok daha güzel. kadının erkekten uzun olduğu çiftlere sık sık rastlamak mümkün. 9-hem kiev hem kharkof şehir merkezinde türk restoranı var. 10-trafik ve güvenlik çok iyi değil. 11-alkol ile birlikte sigara kullanım oranı da çok fazla, gençliklerini koruma bilinci henüz oluşmamış. 12-sushi her yerde ucuz ve güzel yapıyorlar.

ukrayna izlenimleri...
ukrayna izlenimlerim: 1) caddeler, sokakalar türkiye’ye oranla çok temiz. 2) kadınlar tek kelimeyle enfes. 3) yemek kültürleri bizimkinden çok farklı, o yüzden yenilikçi bir bakış açısıyla sofraya oturmak tok kalkmanızda etkili olur. 4) kadınlar bir harika. 5) türkiye’ye oranla bir çok şey çok daha ucuz. 6) kadınlar... söylememe gerek yok heralde. 7)bulunduğunuz şehre göre insanlarla iletişim kurduğunuz dil aniden türkçe olabilir. kırım tatarları her yerdeler. 8) tekrar gitmek ister miyim? elbette evet.

ukrayna izlenimlerim:
herkesin ilk merak ettiği... hayır! kızları çok güzel değil. az bir kısım çok güzel. sadece süslü ve bakımlılar. erkekleri çok pasaklı. saçları jöleyle kafaya yapıştırma modası var. çok ucuz bir ülke. 100 dolar ile bir aylık mutfak masrafını rahat karşılayabiliyorsunuz. şehirler çok düzenli. otoyol, parklar, yaya yolları, her şey çok düzenli ve her yer yemyeşil. evlerin dışı bakımsız ve eski ama içleri modern. her şehirde ondan fazla üniversite var. herkesin elinde sabah akşam demeden bira şişeleri var. bira ve sigara çok ucuz. çoğu ingilizce bilmiyor. sadece gençlerden bir kısmı. eğlenmeyi çok seviyorlar. kutlamalarda hemen lenin meydanlarında toplanıp içiyorlar. karaoke çok moda. hem sokakta, hem barlarda var.
dağıstan cumhuriyeti’nden izlenimler
yaklaşık bir senedir yaşadığım rusya federasyonu’na bağlı dağıstan cumhuriyeti’nden izlenimler: 1) halihazırda kimine göre 33, kimine göre 36 millet birarada yaşıyor. 2) bu halklardan sadece ruslar hristiyan ve 1990’dan bu yana nüfusları azalmakta. dolayısıyla halkın %90’ından çoğu müslüman. 3) bu coğrafyada başı örtülü hatunlar bile file çorap giyiyor. mini etek de mevcut. 4) her şeyin ama her şeyin sahtesi var. 5)rusların votkayı sek içtiği koca bir yalan. bizim rakıyı yudumladıktan sonra su içmemiz gibi onlar da her shot’tan sonra koca bir bardak meyve suyunu yuvarlıyorlar. 6) halk, özellikle de kadınlar arap ve rus kültürleri arasında kaldıklarından kendilerini bulamamışlar. hem her şeyi yaşamak istiyorlar hem de çevre ve aile baskısından çekiniyorlar. 7) cafe ve restoranlarda ortalıkda kimsecikler yok, herkes kabinlere çekiliyor.


kazakistan izlenimleri
kazakistan-astana izlenimlerine birkaç ek ve düzeltme de benden. 1) evet ev kiraları pahalı ama sigara 0,6 ytl, benzinin litresinin de 0,4 ytl olduğunu bilmekte yarar var. ayrıca elektronik, ulaşım, ve içki fiyatları komik denecek kadar ucuz. 2) rahat bir millet, rusların bölgeye yıllarca egemen olmasının etkileri olarak eğlence, alkol hat safhada, öyle ki akşam 6’dan sonra ayık adam bulmak zor. 3) trafik polisi hata yapmanı engellemeye çalışmaktan öte yapmanı beklemekle vakit harcıyor, sonrası mı; malum, gelsin rüşvet. 4) mimarisi diğer orta asya türk milletlerine göre oldukça iyi. 10 yıllık bir şehir olmasına rağmen oradaki farklı yapı mimarilerinin yarısı bile burdaki şehirlerin çoğunda yok. 5) kadın çok ama hoş olanlar rusya kökenli olanlar.

son iki iş seyahatimden: 1) fransa: nefret edilecek bir ülke. kimse ingilizce konuşmuyor. halk turistlerden nefret ediyor. hiçbir şey için yardımcı olmuyorlar. paris’teki metro sistemi feci. champ elsyees etrafı hariç 22’den sonra şehir uyuyor. dünyanın moda merkezi paris’te bir tek bakımlı ve güzel kadına rastladım, o da türk çıktı! 2) rusya: hayat (özellikle de moskova’da) müthiş pahalı. taksilerde taksimetre açan yok. her şey pazarlığa tâbi. her taraf inanılmaz güzel, bakımlı kadınlar ve alkolik erkeklerle dolu. kadınlara bakarken defalarca düşme tehlikesi yaşadım. çoğu sutyen kullanmıyor. kullananlar da bluzlarıyla kontrast renklerde ve seksi sutyenleri tercih ediyor. g-string adeta milli forma gibi. moskova’da fuhuş da pahalı. bir gece kulübünde (night flight) kadınların en düşük fiyatı 300 dolardı. 500-600, hatta 1000 dolar isteyen bile vardı.

moskova-st.petersburg turundan yeni döndüm. turistik yerleri bir kenara koyup şunları sizinle paylaşmak istiyorum. 1) st.petersburg’u görmeyen güzel şehir gördüm demesin. 2) rusya her erkeğin görmesi gereken bir yer. sokaklar podyum gibi. hangi kıza bakacağım derken başınız dönebilir. 3) rus kızlarında iç çamaşırı giyme alışkanlığı yok. 4) maalesef insanlar çok kaba. 4) bira inanılmaz tüketiliyor. genç-yaşlı herkes elinde bira şişesiyle dolaşıyor. 5) fakir-zengin arasındaki fark korkunç. moskova sokaklarında her marka arabanın en son modelleri cirit atıyor ama metrolarda yaşlı kadınlar ellerindeki birkaç demet maydanozu satmak için yerlerde oturuyor. 6) mümkünse kril alfabesini yanınızda bulundurun. ingilizce bilginize güvenmeyin. ben rusça bildiğim için çok rahat dolaştım. 7) cos... adlı otelde kaldım. saat 21:00 itibariyle pazarlıklar lobide aleni başlıyor. otelde düzenli çalışan 20 kız var. her ay otele 500 dolar ödüyorlarmış. ortalıkta bu işe "uygun" kıyafetlerle dolaşıyorlar. bayanlar tuvaletinde, otele normal kıyafetle gelen, burada akşam için hazırlanan kızların kıyafet değiştirmesine şahit olduk.


rusya gözlemlerine ektir. 1. insanların ortalama maaşı 50 dolar olmasına karşın büyük şehirlerde (moskova, leningrad gibi) ücretler yüksektir. örneğin bir sekreter 300 dolar alır. 2. birçok kişi 90’lı yılların başından kalma bir bilgiyle buradaki her şeyin çok ucuz olduğunu düşünür. yanılıyorlar. meyveden mobilyaya pek çok şey aşırı pahalıdır. 3. rusya’da sadece ruslar yaşamaz. 150 milyonluk nüfusun 30 milyonu müslümandır. hıristiyan ve müslümanların dini bayramlarında televizyondan naklen yayın yapılır. örneğin bu kurban bayramı’nda bir camiiden bayram namazı yayınlandı. 4. burada yaşayıp içki içmiyor olmak imkansızdır. 5. gençler 14-15’li yaşlarda cinselliği yaşamaya başlar. 6. bira içmeye başlamaları ise daha erkendir. 7. moskova’da 40 metrekare, tek odalı evlerin kiraları 300 dolardan başlar. yerine göre 2500 dolara kadar çıkar. 8. moskova dünyada dairesel şekilde kurulmuş tek şehirdir. kızıl meydan ve kremlin dairenin merkezindedir. 9. bizimkilere haksızlık etmek istemem ama rus kızları çok az kapris yapar. 10. nüfusun çoğu 18 yaşında evlenip çocuk sahibi olur. bir-iki yıl sonra da boşanırlar. 11. onların deyimiyle "karakafalı" iseniz, "skinhead" denen dazlakların saldırısına uğrama ihtimaliniz yüksektir. hatta yaşamınızdan dahi olabilirsiniz. buna karşın rus hükümeti bu konuda ısrarla önlem almaz.

iste size rusya: 1- insaat iscilerinden baska turk yoktur. ama onlardan da epey vardir. 2- kizlar ilkokuldan sonra tirnaklarini boyamaya, makyaj yapmaya ve hatta seksle tanismaya baslar. 3- eglenceye asiri duskundurler. 4- votka bir numarali icecektir. 5- birayi zaten su niyetine icerler. icki icmeyenlere ’anormal’ gozuyle bakilir. 6- otobus ve tramvaya her bindiginizde minimum bes-alti sarhosa rastlarsiniz. bayram ve ozel gunlerde ise otobusun hemen hepsi sarhostur. 7- butun genc kadinlar g-string giyer. yazinsa kulotsuzlar cogalir. ogrendigime gore, o zaman kendilerini seksi hissediyorlarmis. 8- erkeklerde bekaret takintisi yoktur. kadın evlendiginde bakireyse ’tecrubesiz’ sayilir. 9- maaslar 35 dolar gibi komik rakamlardir. hatta maasini uc-dort ay alamayan bir suru insan vardir. buna ragmen gorunusleri, giyinisleri cok lukstur. bu degirmeninin suyunun nereden geldigini hukumet bile anlamaz. 10- insan hayati bes para etmez. kaldirimda ya da otobus duraklarinda donmus veya donmak uzere olanlara kimse bakmaz bile. 11- domuz eti cok tuketilir. 12- eksi yirmi bes-otuz derece havada buzlu suyla banyo yaparlar. ben de girdim. harika oluyo. bes dakikalik soktan sonra sapir sapir terliyosun. butun yil grip yanindan bile gecemiyo.

kız arkadaşım çeşitli ünvan ve dereceleri olan bir rus manken. hatta istanbul’da da best model of the world’e rusya adına katıldı. bir buçuk senedir beraberiz. 1) şu ana kadar çıktığım en güzel kız. 2) beraber olduğum tüm kızlardan daha cok eğlendiriyor. 3) kaprisi yok denecek kadar az. 4) kültür seviyesi çoğu türk kızından kat be kat yüksek. ekonomi dahil her konuya hakim. 5) içkiyi, özellikle votkayı rus usulü içmeyi öğrendim ve çok sevdim. 6) çok güzel rus yemekleri yapıyor. 7) seks mi? aşmış. 8) insan yanında güleryüzlü bir kızla gezince kendine güveni artıyor. dezavantajları... 1) ülkesine döndüğü zaman bir süre sonra krize girebilirsiniz. sadece belli aralıklarla çekimlere geliyor. 2) cepten mesaj atmaktan ve konuşmaktan bütçeniz sarsılıyor. 3) burdan rusya’ya kargo yollamak cok pahalı. 4) pahalı içkileri seviyor. 5) çok özlüyorum.

minsk izlenimlerim... 1- havaalanı çok küçük. uçaktan iner inmez etrafınızı sovyet üniformalı (ya da o giysilere çok benzeyen) polisler sarıyor. 2- komünizm burada hâlâ ölmemiş. o kadar çok bürokrasi var ki, türkler gibi alışkın olanlar bile illallah ediyor. 3- kentin mimarisi harika. ikinci dünya savaşı’nda almanlar şehrin %90’ını yıktığı için stalin şehri baştan inşa etmiş. bu yüzden de yoğun bir komünist mimarı hakim. 4- gidilecek pek fazla yer yok. iki-üç tane düzgün kafesi var. yiyecek ve votka çok ucuz. 5- halkı çok fakir. aylık kazançları ortalama 150 dolar civarında. ancak yine de şehir merkezindeki mc donald’s tıklım tıklım dolu. 6- kadınlarla ilişki kurmak çok kolay. zaten nüfus dengesi kadınların lehine, bir de rus erkekleri votka yüzünden erkeklik görevlerini ihmal edince bayanlar için türk erkek bulmak, türkiye’de bizim norveçli ya da finlandiyalı bayan bulmakla eşdeğer. 8- kadınların %50’sı için güzel denebilir. geri kalan ise % 50 orta. yani çirkin denemez. 9- karakafa (türk) olmak burada ciddi bir avantaj. türkler’i çok seviyorlar ve bizi çok zengin zannediyorlar. 10- gidin görün. pişman olmazsınız. insanları çok sıcak.

moskova izlenimleri
1- sadece havalimanında taksi bulabilirsiniz. şehir içinde bulamazsınız. otostop yapmanız gerekir ama pazarlık yapıp gideceğiniz yere taksi ücretini ödersiniz. 2- metro ağı o kadar yaygın ki metro kullanmanızı şiddetle tavsiye ederim. 3- havalimanında bir belge dolduruyorsunuz ve bu belgeyi onaylatmanız ve pasaportunuzla birlikte taşımanız gerekli. polis sorduğunda rüşvet vermeniz gerekebilir. 4- metroda ve çıkışlarında polisler kimlik kontrolü yapıyorlar, kesinlikle göz teması kurmayın. sorun çıkmaması için rüşvet vermeniz gerekebilir. 4- rus kadınlar hem güzel hem cana yakınlar. ama bu hemen birlikte olabileceğiniz anlamına gelmiyor. zaten biz türk erkeklerinin çok ciddi bir şekilde kötü ünü var. bu nedenle sabırlı olmak lazım. 5-havalimanında 2. kontrolde bekleyen polis size gülümseyerek cebinizde ne kadar dolar olduğunu soruyor. 3000 doların üzerindeki paranıza devlet adına el koyuyor ve kesinlikle geri alamıyorsunuz. dikkat...

ermenistan izlenimleri
ben de ermenistan izlenimlerimi aktarayım: 1) başkent yerevan’ın her yanı inşaat alanı. 2) şehir merkezinde opera ve kilisenin falan olduğu meydan oldukça güzel ama onun dışında insanların yaşam alanları oldukça kötü, binalar yıkılmak üzere. 3) ülkenin her yeri domuz kokuyor, ucuz olduğu için domuz yağını kullanım çok fazla ve bu kokuyu sadece türkler alıyor, kokusundan restorana giremeyince fransız’ı, italyan’ı hepsi şaşırıyor. 4) erkekleri çirkinken kızlarının nasıl bu denli güzel olduğunu düşünmeden edemiyor insan. 5) özellikle kızlar her yere düğüne gider gibi süslenip gidiyorlar, sokakta eşofmanlı bir kız görmek neredeyse imkansız, hemen herkes topuklu ayakkabıyla geziyor. 6) ağrı dağı’na ’’ararat’’ diyorlar ve ağrı onlar için çok önemli, başkentten dağı görmek mümkün ve herkese gösteriyorlar, ’’ararat’’ diye bir içkileri var, hediyelik eşya dükkanlarının hepsinde üstünde ’’ararat’’ yazan hediyelikler var. 7) müzelerinde karagöz ve hacivat’ı onların deyimiyle karagöz ve hacı ayvaz’ı gösteriyorlar. 8) yine müzelerinde tavla ve kemençe var. 9) bir başka müze tamamiyle rus ölülerinin kafa heykelleriyle dolu, nedenini ben de anlamadım. 10) orta yaş ve üstüne türk’üm deyince gidiyor ve gelmiyor. 11) çocuklara türk’üm diyince kaçıyor ama sonra yanına gelip resim çektirmek istiyor. 12) gençlere türk’üm diyince gülümsüyor ve yanında kalıyor, bizim çok fazla ermeni dostumuz oldu ve hepsi çok tatlı gençler, sanırım bu artık bazı şeylerin değişmeye başladığının göstergesi. benim için oldukça farklı ve güzel bir deneyimdi.

sofya izlenimlerim: 1) her yer gri görünümlü. çoğu bina 1950’li yıllardan kalma. her yer buram buram tarih kokuyor.ve doğal olarak bu tarihe dair dinleyeceğiniz çok hikaye var. 2) hayat çok ucuz. insanların ayda ortalama 200-300 leva (yaklaşık 100-150 euro) kazandığı göz önüne alınırsa, oldukça güzel bir restoranda 2 kişilik mükemmel bir yemeğin maliyeti 20 leva’yı geçmiyor. 3) ’tarator’ yemek kültürlerinde var fakat bizim bildiğimiz cacık ve ana yemek olarak yeniliyor. ayrıca shopska (yanlış yazmış olabilirim) denen, ana malzemesi domates-salatalık üzerine rendelenmiş bol peynirden oluşan salatalarıyla gurur duyuyorlar. o da bizim bildiğimiz söğüşün biraz zeytinyağlı ve peynirli hali. 4) insanları çok sıcakkanlı ve misafirperver. erkeklerinin geneli renkli gözlü ve kilolu. bol bol bira içiyorlar. hatta su yerine bira içiyorlar diyebilirim ve bu tarife uymayan erkekler bize göre ne kadar yakışıklı olurlarsa olsun garip bir kompleks içindeler. 5) kızları genellikle sarışın ya da sonradan sarıya boyatılmış saçlarla geziyorlar. oldukça özgür ve rahatlar. güzel olduklarını söyleyemeyeceğim ya da ben güzelleriyle karşılaşmadım. 6) her yer yemyeşil ağaçlarla dolu, geniş parklar var. düzenli yolları olan ve herkesin köpeği ile yürüyüşe çıktığı muhteşem yeşil alanlar gözalıcı. 6) tüm halk zengin ve fakir sınıf diye ayrılmış. ’orta sınıf’ kavramları yok ve bu iki sınıf arasında hayat standartları korkunç derecede farklı. 7) her türlü sosyal-kültürel etkinlikle içtenlikle ilgileniyorlar. 8) aile kavramları bizden çok farklı. birlikte yaşamak, nikahsız çocuk yapmak ve ayrılmak çok sıradan kabul ediliyor. 8) işlerine düşkünler ve sorumluluklarının bilincindeler. 9) halkın en çok şikayetçi olduğu sınıf ’çingene’ olarak adlandırdıkları sınıf. orada suç işleyen bu sınıfa dokunmaktan çekiniliyor. ve suç oranının çok büyük bir yüzdesine bu sınıf sahip. 10) kumar serbest ve gece hayatı oldukça renkli. her yer irili ufaklı bir sürü cafe-bar ve casinolarla dolu. muhakkak gidilip görülmesi gereken bir şehir.

bükreş tecrübeleri
gittim, gezdim, geldim, gördüklerimi, duyduklarımı paylaşayım dedim. 1) adamlar avrupa birliği’ne girmiş. 2) siz "bizde ne kadar çok cami var" mı diyorsunuz? bir de romanya’daki kiliselerin sayısını görün. üstelik çoğu çavuşesku sonrasında yapılmış. 3) kızları fena değil, rahat giyimleri ile göze bayram çekiyorlar. 4) çok sayıda türk var, bir kısmı iş için, kalanı malum iş için orada. 5) trafik problemi istanbul’dakine dahi on basar, bir de köprüleri olsa adamlar toptan felç olacakmış 6) kızları ihraç ürünleri arasına girmiş ve fakir kızlar üniversite okumak için gazete ilanı ile sponsor arıyorlar ve bilin bakalım en çok sponsor hangi milletten çıkıyor? 7) ikili ilişkilerini geliştirmek için bar, kafetarya, gece kulüplerine giden beylere işi hızlandırmak için bira yerine viski içmesi öneriliyor. işi abartıp gittiği yerde masasına beş bardak koydurup, ortaya viski şişesi yerleştirip beklemeye başlıyan öz güveni yüksek arkadaşların da hangi milletten olduğunu tahmin edersiniz sanırım...

güneydoğu izlenimleri
hekim olarak zorunlu hizmetimi yaptığım güneydoğudan ilk altı ay izlenimlerim: 1- herkesin ama herkesin yeşil kartı var. gariban olanın da, altında q7 olanın da. 2- bölgede her yer karışık ama kent merkezleri genellikle sakin, kırsallarda oluyor çok şey. 3- hiçkimse sıra beklemek istemiyor, herkes için en acil hasta kendisinin. 4- özellikle suriye sınırından inanılmaz bir kaçak mal girişi var, hemen hemen her gün polislerin getirdiği kaçakçılara rapor veriyorum. 5- yasa dışı işlem çok fazla. ilacını yazamayacağımı söylediğim zaman aldığım fiks cevap "sen türk’sün ondan yazmıyorsun!" 6- başkasının karnesiyle muayene olmak isteyen çok, fark ettiğimizde de "ne fark eder?" yanıtıyla karşılaşıyoruz. 7- benim yaşadığım yere mi özel bilemiyorum ama insanlar çok tembel, saat birde gazete geliyor, ekmek çıkmıyor, bayram günü dört gün hiçbir yer açık değil ve burası bir il merkezi. 7- yemekler şahane, asla verdiğiniz para için pişman olmazsınız. 8- sudan sebeplerle kavgalar çok fazla ve maalesef çoğu ölümle bitiyor, silah bulmak çok kolay. 9- ehliyetsiz motor kullanımı ve buna bağlı olarak motor kazası çok fazla ve çoğu ölüyor. 10- özellikle ambulans ile gece köylere gitmek çok tehlikeli, jandarma size eşlik etmiyor, hatta "biz gitmiyoruz, siz de gitmeyin!" diyor.

syria
geçtiğimiz nisan’da yaptığım suriye gezisinin izlenimlerini sizlerle paylaşmak istedim. 1) başkent şam küçük, karmaşık ve çok az gelişmiş bir şehir. ağrılıklı olarak din turizmine yönelik bir yer. hz. hasan ve hüseyin, hz. ayşe gibi zatların mezarlarının yanında sultan vahdettin’in mezarı da bu kentte. 2) kızları inanılmaz güzel. özellikle türkiye’nin suriye sınırında yer alan yerlerinde seks turizmi bu ülkeden işliyor. tab,i 4 eşe kadar izin verildiğinden tek eşlilik yok denecek kadar az. 3)osmanlı mimarisini her yerde görmek mümkün. hala osmanlı’dan kalan kurumlar kullanılıyor. 4) arabalar vergi düşüklüğünden dolayı dudak uçuklatacak kadar ucuz. hemen hemen yarı yarıya. 5) m.ö. 4. yüzyıldan kalma palmira antik kenti enfes, kendinizi mısır’da gibi hissediyorsunuz. ayrıca palmira civarlarındaki bedevi çadırında yemek yerken size suriye yerel çalgıları eşliğinde müzik ziyafeti de sunuluyor. 6) ülkenin en güzel şehri halep. inanılmaz modern bir yer. kentin yarısı zenginlerden oluşuyor ve bu zenginlerin evlerini 7-8 avrupa ülkesi gezen biri olarak başka hiçbir yerde görmediğimi belirtmeliyim. özel bir taştan yapılıyormuş. mimarisi enfes. ayrıca halep’in tarihte hiç fethedilememiş bir kalesi var. gece klubü yönünden de zengin bir yer.

suriye: 1)insanları çok fakir ve işsiz. 2) onların gözünde türkiye ulaşılması zor, zengin ve hayellerdeki bir ülke. 3)sadece iki resmi televizyon kanalları var. ancak hemen hemen tüm evlerde ucuz olduğun için uydu mevcut. 4) özellikle türkiye sınırı yakınlarında yaşayanların tamamı türk. türkçe konuşup türk kanallarını izliyorlar. 5)başbakanımızı ve cumhurbaşkanımızı, kendi reis-i cumhurları kadar çok seviyor ve övüyorlar. 6) akaryakıt bol ve çok ucuz. türkiye’deki dolmuş parasına ticari taksi ile bol bol gezebilirsiniz. 7) paramız onların parasına nazaran çok ama çok kıymetli. örnegin bin ytl ile orada 5 yıldızlı bir otelde günlerce kalabilirsiniz. 8) erkeklerin çoğunun 2,3 hatta 4 karısı var. çok eşlilik kanunen serbest. 9) kızları uzun boylu ve esmer, çoğunun ideali bir türk’le evlenip türkiye’ye gelmek. 9) türk televizyon kanallarından istanbul’un gece hayatını, gündüzleri yayınlanan kadın programlarını, haber ve spor programlarını takip ediyorlar.

bayram tatilinde suriye’deydim. halep’ten izlenimler... 1) arapça bilmiyorsanız işiniz zor. çünkü otel sahipleri dahil ingilizce bilen yok. 2) kapalıçarşı ve halep kalesi başta olmak üzere tarihi yapıları görülmeye değer. 3) trafik feci. yol hakkı gözeten, trafik ışıklarını, polisleri takan yok. her taraf daweoo marka taksilerle dolu. 4) insanlar aşırı kaba ve pasaklı. 5) kapalıçarşı’nın içinde koyunları dükkanlarının önünde boğazlayan kasaplar var! içerisi çok kötü kokuyor. 7) en temiz oteller "semiramis" ve "ramsis". bir gecelik fiyat 1000-1200 suriye lirası arasında. bu da 25-30 ytl’ye karşılık geliyor. 7) her şeye rağmen görülecek bir şehir. ayrıca 3 günlük süper bir tatili -alışveriş dahil- 150ytl’ye getirebilirsiniz!

sibirya izlenimlerim
sibirya (verkhovansk) izlenimleri: 1) altı ayın gündüz olduğu zamanlarda giderseniz direk bünye insomnia’ya bağlanıyor. 2) aracınızı kesinlikle dışarda bırakamıyorsunuz çünkü donuyor. bu gibi durumlar için ararözlere benzeyen, sıcak hava püskürten özel araçlar var. 3) dışardan geldiğinizde donan sakalınızı çıt diye kırabiliyorsunuz. 4) eski demirperdeden ve almanya’dan, her çeşit milletten insan var. ne de olsa sürgün yeri. her millet kendi mahallesinde yaşıyor. 5) üç öğün balık yiyebiliyorlar. kahvaltıda zeytin peynir yediğiniz için garip bakışlara maruz kalabiliyorsunuz. 6) polis kayıtlarında uzun zamandır işlenen bir cinayet yok. hoşunuza gitmeyen birini nehre itmeniz yeterli. 7) ordaki tek laz olma şansınız yok. benim hemşinli hemşerilerim daha önce keşfetmişler. pasta ekmek işi onlardan sorulur.

slovakya izlenimlerimi sizlerle paylaşmak isterim.
1-)şirin bir ülke ama çek cumhuriyeti kadar gezilip görülecek muhteşem mimarisi ve doğal güzellikleri yok. 2-)çok gelişmiş bir ülke olmamasına rağmen euro’ya geçmişler ve adapte olmuşlar. 3-)çek cumhuriyeti ve macaristan, polonya’yı da görmüş biri olarak kesinlikle avrupa’nın en güzel kızlarına sahipler. gezerken nereye bakacağını şaşırıyor insan. 4-) halkı dışarıdan soğuk görünüyor ama bir şey sorduğunuzda mutlaka güleryüzle cevap veriyorlar. 5-)sadece gençlerin bir kısmı ingilizce biliyor. 6-)son kez söylüyorum avrupa’nın en güzel, en alımlı kızlarına sahipler....

macaristan ve macar kızları izlenimlerim
vizildayan_kedi’nin itirafındaki önemli bir hatayı düzeltmeyi bir borç bilirim. macar kızları kesinlikle ne güzeller ne de rahatlar. kendisi bir türk kızı bularak en iyisini yapmıştır. hayal kırıklığı ile geçen 10 günlük budapeşte gezimin ardından söyleyebileceklerim: 1) sovyet döneminin soğukluğu insanların içine işlemiş, sokaklarda gülen insana rastlamak imkansız –hristiyanlar için en mutlu dönem olan noelde bile. insanları beyaz tenli, siyah saçlı ve genelde ela gözlü oluyor. 2) şehrin kasvetli ve soğuk havası etkileyici bir mimarisini gölgeliyor. 3) yemekler korkunçtu. çorba bile içemedik. 150 yıl osmanlı yönetiminde kalan bir ülkede nasıl olur da yemek kültürü biraz etkilenmez anlamak mümkün değil. 4) şehirdeki en güzel yer tuna nehri’nin ortasındaki yemyeşil bir park-ada olan margrit adası, mutlaka görülmeli. 5) insanları kesinlikle misafirperver ya da yardımsever değiller. "bir fotoğrafımızı çeker misiniz?" sorusuna "hayır" yanıtı aldığım tek avrupa ülkesi! 6) macaristan avrupa birliği’ne girdiyse kesinlikle türkiye’nin de girmesi gerekir, eksiğimiz yok fazlamız var. 7)ingilizce bilen çok az insan var, en basit soruları bile anlamıyorlar, duymazlıktan geliyorlar.

macaristan izlenimlerine atfen. 1) macarlar türkler’i fazlasıyla sever. türk olduğunuzu belirttiğinizde iki dil arasındaki ortak kelimeleri sıralamaya başlarlar. 2) her ortamda macaristan’daki osmanlı devrinin artılarından bahsederler. 3) buda (buda-pest) tarafında bulunan gül baba türbesi onlar için çok önemlidir çünkü gül baba’yı sevgi, saygı ve hoşgörü sembolü olarak görürler. 4) kahramanlar meydanı (hösök tere) macarlar’ın ilk hükümdarından başlayıp son hükümdarına kadar tüm krallarının anıtlarını sergiler. aralarından sadece hunjadi janos isimli kral türkler’e karşı nefret beslemiştir. tarihte "türk katili" olarak anılır. osmanlı’ya karşı düzenlenen haçlı seferlerini bizzat bu şahıs organize etmiştir. 5) macarlar’ın türkler tarafından ya da türkler yüzünden öldürülen kralı veya prensi yoktur.

varşova... 1- lehçe, okuması ve yazması çok zor bir dil. ingilizce hiç tabela veya yön levhası da yok! 2- mayıs, haziran gitmek için en ideal zaman. kışları dünyanın en soğuk iklimlerinden birine sahip. 3- yaşlıları hiç ingilizce bilmiyor. gençler ise çok az. bir de genel bir güvensizlik var. bir şey sormak istediğinizde bazı insanlar durup sizi dinlemiyor. zaten hemen her evi bir güvenlik şirketi koruyor. mafya da çok etkin. 4- türkiye’ye, özellikle de istanbul’a göre ucuz sayılabilecek bir şehir. 5- kesinlikle fiziksel olarak üstün bir ırk. kızları sarışın, yeşil veya mavi gözlü, kıpkırmızı dudaklı, uzun boylu ve ince. çoğu manken gibi. 6- ab’ye yeni üye oldukları için türklere henüz ikinci sınıf insan muamalesi yapmıyorlar. ayrıca türkleri de seviyorlar da zaten.

sevgilim olmasına rağmen senelerdir slav ırkından kadınlarla beraber oluyorum. hem parayla hem de burada çalışan bebek bakıcılarıyla uzun süreli ilişkilerim oldu. 1) ukraynalı, rus, moldovalı ve belaruslar sekste gerçekten çok iyidir. 2) romenler genelde oral seks yapmaz. 3) sürekli beraber olduğun kadın asla arkadaşınla yatmaz. ama istersen grup yapar! 4) hepsi giyimine çok düşkündür. hatta bu işlerden aldığı bütün parayı giyime harcayanları bile gördüm) 5) hemen hepsi 2000-3000 dolara türkler’le anlaşmalı evlilik yapıp türk vatandaşlığına geçer. 6) çok genç yaşta evleniyorlar. bu yüzden çoğu ya boşanmış ya da çocuk sahibi oluyor. 7) seni tanıyana kadar eve gelmezler. gözü tutmadıysa tanısa da gelmezler. 8) çoğu iyi bir eğitim almıştır. meslek sahibidirler. 9) aşırı içki ve sigara içerler. 10) kesinlikle hırsızlık yapmazlar. 11) hepsi iyi dans eder. müziğe bayılırlar. 12) çoğu türkiye’ye yerleşmek ister. 13) vücutlarına iyi bakarlar. sağlıklarına önem verirler. prezervatifsiz yatmazlar. 14) çok mütevazıdırlar. hiç kapris yapmazlar. 15) genelde aksaray civarındaki otel ya da evlerde kalırlar. 16) en güzelleri belarus ile polonya karışımı olanlardır. o kadar beyaz ve şeffafdırlar ki, neredeyse bir kirazın boğazlarından süzülüşünü görebilirsiniz.

orangina’ya ithafen. boşnak olarak biz.. 1- gerçekten de çoğumuz uzun ve alımlıdır. (ben hariç!) 2- ’’pita’’ dediğiniz bir börek çeşidi değil. böreğin bizim dilimizdeki karşılığı. pita yaparken hamur öyle açılmadır ki, yufka halini verip iki elinle kaldırdığında karşındakini görmen gerekir. yani o kadar incedir. 3- kuru et bence etin en lezzetli safhasıdır. yapımı çok zahmetlidir. yaklaşık iki ayda sizin gördüğünüz hali alır. ayrıca biranın bir numaralı mezesidir. obruşka’yı ben de bilmiyorum. hiç duymadım. 4- sözünü ettiğiniz şalvarın adı "dimiya"dır. her yeni gelinin giyme zorunluluğu vardır. 5- boşnaklar arasında pendik-yıldırım mahallesi çekişmesi vardır. biz, "pendik boşnakları"nı azınlık olarak görürüz. 6- pendik’ten yugoslavya’ya haftada 2 otobüs kalkarken, benim yaşadığım yerden günde 2 otobüs kalkar. 7- dilimiz ne yazık ki unutuluyor. 10 sene öncesine kadar sadece bu sebepten dolayı boşnaklar dışarı kız vermez ve almazlardı. boşnakça, slav dilleri grubundan geldiği için rusça, bulgarca gibi dilleri öğrenmemiz sadece birkaç ayımızı alır. bundan dolayı da rusların alışveriş cenneti laleli ve osmanbey’de çalışan kesimin büyük kısmı boşnak gençleridir.

litvanyalılar hakkında... 1) salatalığı bala banıp yerler. 2) çikolatanın içine acı biber koyarlar. 3) çiğ balık ve domuz sucukları vardır. 4) yemekleri aşırı yağlı veya tatlıdır. 5) bulaşık yıkarken yalnızca sıcak su kullanırlar. sizi bulaşık deterjanı kullandığınız için aşırı titiz olmakla suçlarlar. 6) sanıldığının aksine slav ya da rus değil, baltık ırkındandırlar. dilleri ve alfabeleri ruslar’ınkinden farklıdır. 7) ab üyesidirler. 8) avrupa’da en güzel kızlarının ve en iyi biranın litvanya’da olduğunu iddia ederler. 9) insanları kuzey avrupalılar’ın güzelliğine, akdeniz insanının sıcaklığına sahiptir. 10) nüfus yaşlıdır. kadınlar erkeklerden fazladır. 11) bizim kadar olmasa da ataerkil bir toplumdur. otobüste, trende yaşlılara yer verirler. 12) her litvanyalı en az 3-4 dili çok rahat konuşur. 12) marka bağımlılıkları ve lüks tutkuları yoktur. gelirlerini dünyayı gezerek harcamayı tercih ederler.

finlandiya izlenimlerim: 1. her taraf buz ama buz bile tertemiz. 2. ocak ayında toplam 7 saat güneş görmüş. 3. o kadar kar ve buza rağmen kaldırımlara döşedikleri özel taşlardan dolayı hiç kayıp düşmüyorsun. 4. tuzun asfalta ve bitki örtüsüne verdiği zararı önlemek için sodyum klorür değil; türevi olan sodyum klorid kullanıyorlar. en ücra köşede bile kar temizleme araçları hazır bekliyor. çoğunun şoförü kadın. körüklü belediye otobüslerinin de öyle. 5. kaldığım 1 hafta boyunca 1 tane dahi trafik polisi görmedim. trafik cezaları kişinin gelirine göre değişiyor. anlatılanlara göre dünya rekoru 17.000 ytl ile nokia’nın hissedarlarından birinin yediği cezaymış. 6. nokia’nın anavatanı olmasına rağmen herkes çok ucuz telefon kullanıyor. nasıl olsa orada yenisini alırım diye getirdiğim çok eski cep telefonu dahi burada üst düzey kaldı. 7. iraklı mülteci çok ve genelde market işletiyorlar. türkler ise kebapçılık yapıyor ve otellerde çalışıyorlar. 8. güzel kızların hepsi isveç ve norveç kökenli. fin kızları yuvarlak hatlı.9. türkçe ve fince aynı dil grubundan geldiği için ortak kelime sayısı fazla. 10. sosyal devlet ve hizmet sistemini o kadar iyi oturtmuşlar ki… eğitimle ilgili her şeyi üniversiteler yapıyor, sağlıkla ise tıp fakülteleri ilgileniyor. bunun dışındaki her şeyi belediyeler üstlenmiş. 11. balıkçılık çok yaygın, buna bağlı olarak da iş kazası sonucu kolunu ve bacağını kaybeden çok fazla sayıda insan var, protez ve ortez teknolojisi oldukça ilerlemiş durumda.

norveç
1- karşıdan karşıya geçmeye niyetlendiğiniz anda bütün trafik zınk diye durur ve seni bekler. istanbul’da doğup büyüyen biri olarak, trafikteki bütün sürücülere karşı kendinizi mahçup hissedersiniz. 2- gece durmadan lapa lapa kar yağar ama sabah işe gitmek için kalktığınızda, karların hepsi temizlenmiştir bile. 3- orjinal sarışın, mavi gözlü çok güzel bir hatunu, her an tır kullanırken veya inşaatta çalışırken görebilirsiniz. 4- maaşlar çok yüksektir, günde 7,5 saatten fazla çalışmazsınız. çok kazandığınızı sanırsınız ama hayat çok pahalıdır. 5- yürümeye başlarken kayak yapmasını da öğrenirler. 6- insanların çoğu hiç evlenmez ama yıllarca birlikte yaşar ve çocuk yaparlar. 7- suç oranı çok düşüktür. ana haber bültenlerinde dünyadan haberleri izlersiniz. 8- her biri memleketimin güneyine en az bir kaç kere gelmiştir ve iklimimize hayrandır. 9- attığın her adımda "burada ne işim var?" diye kendini sorgularsın. çünkü ancak karnının doyduğu yerdir, vatanından uzak asla ruhun doymaz ve benim gibi, şu an geri dönmek için bavulunu hazırlıyor olursun.

iskandinav izlenimleri
bendeanlatacagim rumuzlu arkadaşın yazdıklarına ek olarak: 1) danimarkalılar hariç isknadinav toplumu gerçekten güleryüzlü, samimi ve iyiniyetli. 2) altyapısı en düzgün ve temiz ülke danimarka, bu konuda en kötüsü bana göre norveç, ama sizi yanıltmasın, sadece yollar bildiğimiz geniş iki şeritli ve pürüzsüz otobanlar gibi değil. öte yandan kış çok sert geçmesine rağmen birçok kuzey kasabasına karayolu ile ulaşmak mümkün. 3) ya yemekler kötü ya da damak tadları bize göre değil. 4) en güzel kadınlar danimarkalı ve isveçliler, benim rastladığım en çirkin kadınlar norveç’teydi. arkadaşımızın güzel kadınları nerde gördüğünü merak ettim:) 5) baltık denizinde sefer yapan gemileri son derece lüks ve fiyatlar da inanılmaz derecede uygun, alkol fiyatlarının düşük olması nedeni ile özellikle haftasonu aktiviteleri için çok popüler bir eğlence aracı seçeneği haline gelmiş. hayallerinizdeki sarışını bu gemilerden birinde alkolün de yardımı ile ikna etmeniz mümkün. 6) isveç ve norveç’te doğa harika, danimarka’nın en yüksek yerinin rakımı 700 m. 7) son derece aklı başında ve barışsever topluluklar diyarı. danimarka’yı burda yine kategori dışına almak durumundayım zira bu arkadaşlar geçmişten gelen viking efsanesini hala yaşatmaya çalışıyorlar bence.

norveç izlenimleri
bendeanlatacağım’a atfen; 1. norveçte herkesin geçim durumu iyidir ama herkes ancak kendisine yetecek kadar para kazanır. fakir yok denecek kadar azdır.zor durumda olan devletten yardım alır. durum böyle olunca da kimse kimsenin halinden anlamaz çünkü her koyun kendi bacağından asılır. eğer yardım isterseniz size yardım ederler, halden anlama ya da dertleşme gibi terimleri yoktur. 2. vergiler çok yüksektir. fakat bir öğrencinin bile devletten aldığı kredi türkiye kazancı ile kıyaslandığında göze çok yüksek görünür. insanlar robot gibi çalışırlar. 3. balıklar güzeldir. kıyı kesimlerin kırsal yerlerinde haftanın 5 günü balık yemek normaldir. kahvaltıda da balık yenir. kokmuş, tuzlanmış, kurutulmuş, tütsülenmiş balık çeşitleri vardır. 4. nüfusu az bir ülkedir fakat 18-25 yaş arası genç kızların babasız bebekleri ile okumaya devam etmesi hiç tuhaf karşılanmıyor. 5. 70’li yıllarda petrolü denizden çıkarmaya başlayan norveç devleti petrol parasını kullanmakta çok cimri davranıyor. yüksek vergiler de bu yüzden tatsızlık kaynağı olabiliyor. 6. geyik, ceylan, gibi hayvanlar aniden otoyolda belirebiliyor. 7. insanları iyi fakat kendi içlerine kapanıklar. bir norveçli ile samimi olabilmenin en iyi yolu onunla eğlenceye gitmektir. eğlence tabii ki içki içmek anlamına geliyor. insanlar temasa alışkın değiller. yemekte eğlencede herkes kendi hesabını kendisi öder. kadın erkek farkı yoktur. kadınları 30’undan sonra genelde kısa saçlı düz ayakkabıyla gezen tipler olurlar. 15 ve 20’li yaşlardakiler genelde aynı fabrikanın ürünüymüş gibi görünür, saç, makyaj ve giyim aynı tarzdır. fiziği güzel, spora düşkün bir millettir. iş aşktan önce gelir.

norveç izlenimlerim
1) insanlar inanılmaz zengin ve cömertler. karnınızın aç olduğunu ve paranızın olmadığını söylediğiniz anda tanımadığınız birileri tarafından yemeğe davet edilebilirsiniz. 2) ülke zengin olunca, fiyatlar da türkiye’ye göre biraz yüksek, bir öğün yemek için ortalama 20 euro’yu gözden çıkarmak gerekiyor. 3) balıkçılık çok gelişmiş, en leziz somonları, en nefis uskumruları tadabilirsiniz. 4) nüfus 4.5 milyon civarında ve devlet üremeyi teşvik etse de artmıyor. 5) ülkenin temel geçim kaynakları petrol, doğalgaz, balıkçılık, mermer üretimi. 6) türkiye’de görmeyi ancak hayal edebileceğimiz fok, balina, kutup ayısı gibi canlıları görmek mümkün. 7) insanlar genellikle güleryüzlü ve konuşkanlar, fakat temastan hoşlanmıyorlar, öpme/öpüşme gibi adetleri yok. 8) kadınları oldukça güzel, şanslıysanız aşık olabilir ve norveç’in tüm güzelliklerini tanıma fırsatı yakalayabilirsiniz.

norveç’te yaşamak... 1- kışlar o kadar soğuk geçer ki, kardan, buzdan nefret edersiniz. fakat manzara çok güzeldir. adeta nefesiniz kesilir. 2- sadece ana yollar tuzlanır ve açılır. 3- sabah evden çıkabilmeniz için yarım saatinizi kar temizleme çalışmalarına ayırmanız gerekir. 4- siz 5-6 kat giysinin altında bile titrerken norveçli kızlar incecik bir kazak ya da montla göbekler fora dolaşabilir. 5- hava gibi insanlar da soğuktur. 6- bazı yönlerden bize çok benzerler. oldukça misafirperverdirler. ayakkabıyla eve girmezler. 7- büyük şehirlerde merkez hariç hiç apartman yoktur. evlerin çoğu ahşap ve müstakildır. 8- hafta sonları anormal içerler. cuma, cumartesi bir tek ayık norveçli göremezsiniz. 9- beyaz tenli bir ırk olmalarına rağmen beyaz tenli norveçli pek az vardır. solaryumdan çıkmazlar. 10- çok uzun yaşarlar. nüfusun çoğunluğunu yaşlılar oluşturur. 11- nisan ortasına kadar sadece beyaz rengi görmeyi göze alıyorsanız, az nüfusu, yüksek hayat standartı, doğal güzellikleri, insana ve çevreye verdikleri önem sebebiyle norveç dünyadaki yaşanılacak ülkelerden biridir.

dünya kadınlar ligi...
iskandinav ülkelerinin (özellikle norveç) kadınları istisnasız güzel. fakat sekste yüzeyseller. 2. moldovalılar hem temiz, hem kibar, hem de iyi sevişiyor. 3. irlandalılar yatağa çok yakın. 4. macar kadınlarının yüzde doksanının yüzü, tamamının fiziği kusursuz. sekste de başarılılar. gerçi daha sıcak olmalarını isterdim. 5. bir brezilyalı veya venezuellalı ile sevişmediyseniz seksin ne olduğunu bilmiyorsunuz demektir. 6. somalili kadınların vücutları kusursuz. yatakta inanılmaz ateşliler. 8. iranlılar çok kıllı. 9. fransızlar güzel ve kolay. 10. ruslar hem entellektüel, hem seksi. fena da sevişmiyorlar. 11. italyanlar hem güzeller, hem de iyi sevişiyorlar. 12. bütün avrupa ırkları sarışın sayılır bence dünyanın en güzel sarışın kadınları güney afrika cumhuriyeti’nde.

iskandinavya’nın soğuk güzeli
dumanı üstünde kopenhag izlenimlerim; iklim dezavantajını sanat ve kültüre yatırım yaparak bertaraf etmiş bir kent! her adımda karşınıza muhteşem bir saray, post-modern bir yapıt ya da ultra modern bir sanat galerisi çıkabilir. kopenhag, tıpkı diğer iskandinavya şehirleri gibi ilk görüşte aşık olacağınız bir şehir olmasa da, kenti anlamak için sokaklarını karış karış keşfetmek de gerekmiyor, sadece biraz yürüyün yeter. her adımda karşınıza çıkan büyüleyici saraylar, irili ufaklı heykeller, sanat galerileri bu soğuk kuşakta insanların kendilerini nasıl da sanata adadıklarının ispatı. öyle uzak durduğuna bakmayın, soğuk kuşağın sıcak şehri kopenhag; dünyanın dört bir yanından insanı bağrına basmış. kocaman gri bulutların altında her kültür var; diliyle, sanatıyla, mutfağıyla. kuzey’in soğuğuna inat, her daim gülümseyen yüzler sadece yüksek hayat standartlarının değil, sıcakkanlılığının da işareti. viking çağlarının balıkçı kasabası olan kobenhavn; koben ‘ticaret’, havn ise ‘liman’ anlamına geliyor. parlementosunun neredeyse %30 ‘u kadınlardan oluşan dünyanın en eski monarşik sistemi. carlsberg birasının anavatanı. şarküteri mamülleriyle de ünlü kentte tadılacak peynirler bizim damak tadımız için biraz ağır olsa da, tatmadan geçmemek lazım. andersen’in masalından tanıdığımız küçük deniz kızı heykeli çok güzel. surlarıyla ilk görüşte çarpılacağınız kastellet, en önemli yapılardan biri. en büyük anıt the gefion fountain’a gidin ardından kopenhag operası’nda bir mola verin, oradan amalienborg royal palace’dan yürümeye devam ettiğinizde marble church’ün kubbesinden isveç’e giden yolu görebilirsiniz.

londra izlenimleri: 1- avrupa temizse de londra çöp içerisinde. otobüsler, metrolar dur kalk yaptıkca çöpler bir o yana bir bu yana sallanıyor ve şehir berbat kokuyor. 2- her ırktan insanı bir arada görmek mümkün, ingilize rastlamaksa bir o kadar zor. 3- insanlar oldukça yardımsever, birbirlerine gülümsüyorlar ve mutlular. 4-akşam saat 18.00’den sonra açık yer bulmak çok zor, bar, kulüp dışında bir gece hayatı yok. 5-genç ebeveyn çok fazla, babalar çocuklarıyla annelere oranla daha ilgili ve bu durum çok şirin manzaralara sebep oluyor. 6-şehrin ortasında ormanlar var, en işlek yerde bile kocaman ağaçlara sahip göletli parklar mevcut. sincaplar ve çeşit çeşit kuşlar var. 7-thames nehri bizim b.klu derenin büyüğü ama yine de şehre güzellik katıyor. 8- ingilizler her şeyi paraya çevirmeyi çok iyi beceriyor. 9- kimse giyim kuşamından ya da davranışından dolayı farklı muamele görmüyor, herkes fazlasıyla özgürlüğe sahip. 10- türkler her yerde! ingilizce öğrenmek için gidilecek yer asla londra değil.

manchester izlenimlerim: 1. şehre adım atar atmaz ingilizlerin tipik şehir düzenini hemen hissediyorsunuz. 2. londra kadar olmasa da her türden insan var. her an bir türk’e rastlayabilirsiniz. 3. ingiltere’nin sanayi başkenti. tekstil fabrikaları yoğunlukta. ağırlıklı olarak kot üretiliyor. ingilizler buraya "kuzeyin başkenti" diyorlar. 4. piccadilly tren istasyonu görülmeye değer. trenle yolculuk etmek, uçakla yolculuk etmekten daha pahalı. 5. beetham kulesi sanırım en yüksek binaları. heaton parkı o kadar büyük ki, parkın içinde kaybolduğunuz hissine kapılıyorsunuz. opera evi ve albert meydanı diğer gezilecek yerleri. bilim sanat müzesi harika bir yer. 6. futbol adeta dinleri gibi. manchester united’ın maçlarını oynadığı old trafford stadyumu devasa. 7. londra gibi hayat çok pahalı. küçük bir öğün bile yirmi pound civarında. 8. alışveriş ve gece bara gitmek rutin işler arasında. kızlar güzel ve bakımlı. kızların göğüslerine silikon yaptırması çok yaygın. 9. su gibi bira tüketiliyor. 10. ülkemden güzel yer yok.

ispanya izlenimlerine atfen. 1) halk gerçekten de ingilizce bilmiyor ama herkes bir şekilde size yardımcı olmaya çalışıyor, özellikle de yaşlılar. 2) endülüs mutlaka görülmeli. elhamra sarayının biletlerini söylendiği gibi bankalardan değil; sabah 5’te saray kapısında kuyruğa girerek alabilirsiniz. 3) endülüs’te restoranlar daha salaş, ansızın masanızda bir dilenci bitebiliyor. insanlar daha esmer ve sokaklar daha egzotik. özellikle fas çayhaneleri, eski yahudi mahallesi görülmeli. kuzeye gidildikçe ten ve göz rengi açılıyor. 4) hatlar sonradan birbirine eklenmiş olmalı ki metro yolculukları uzun sürebiliyor. londra ve paris gibi organize değil. 5) barselona katalanların yeri. her şey iki dilde yazılıyor. 6) kosta brava diye bir sahilleri var ki kilometrelerce gidiyor. mutlaka görülmeli. 7) semt pazarlarına gidin ve meyve şekerlemesi alın. bir de baklayı tuzlayıp fıstık fındık gibi satıyorlar, onu da deneyebilirsiniz.

g-ez-g-i-n’in londra itirafında anlattıklarına ek olarak:1) oxford çok muhteşem bir yer. o kadar büyüleyici bir havası var ki kendinizi zamanda yolculuk yapmış gibi hissediyorsunuz. 2) trafalgar square, bizim taksim meydanı gibi. burada bulunan national gallery’de ünlü ressamların tablolarını görmek mümkün. fakat en az bir gününüzü ayırmanız gerek. 3) covent garden ise bizim ortaköy gibi rağbet gören bir yer. açıkcası ben beğenmedim. ama gezi boyunca en keyifli müziği oradaki bir sokak şarkıcısından dinledim.4) gezimin en güzel kısmı ve giderseniz mutlaka yapmanızı tavsiye edeceğim şeyse, opera ve müzikaller. the phantom of the opera ve sinatra büyüleyiciydi. sahne tasarımları, ışık, kostümler vb. muhteşemdi. operaya giderken kıyafetimizden dolayı sorun yaşarız diye düşünmüştük. ama öyle bir sorun olmadı. 5) ingiliz erkeklerini çok beğendim, kadınları ise kendimi çok güzel hissetmeme sebep oldu.çünkü hoş olanları azınlıkta, genelde hantallar. ayrıca ingilizler bizi hayrete düşürecek kadar sıcakkanlıydılar. 6) sokakları çok temiz olmasına rağmen,toplu taşıma araçları acayip pisti. bizim halk otobüsleri emin olun çok daha temiz. 7) insanlar birbirine o kadar saygılı ve rahatlar ki. ne bakışla, ne de sözle bir kere bile rahatsız edilmedik. 8) ingiliz publarını çok beğendim. iş çıkışı publar tıklım tıklım ve herkes zom durumda.

-e-z-g-i-n’in itirafına atfen. ingiltere türk nüfusu bakımından almanya ve fransa’dan sonra en büyük türk çokluğuna sahip üçüncü ülkedir. konsolosluk kayıtlarına göre londra’da 110.000 türk yaşıyor. tottenham court road’daki elektronikçilerin %80’i türk. eğer camden town’a gidersen çılgın giyim mağazalarının yarısından fazlasını türklerin işlettiğini görürsün. 29-259-279 ve 39 numaralı otobüslerle son duraklara kadar gidersen türkiye’den farklı olmayan mahallelere gidersin. hele harringay ve hackney tamamen türk mahalleleridir. picadilly circus ve leichester square’deki mc donald’s ve burger king personelinin alayı türk öğrencilerdir. kuzey ve kuzeydoğu londra tamamen türk hakimiyeti altındadır.

welcoming ingiltere’nin iyi taraflarını yazmış. ben de kötü taraflarından bahsedeyim. 1) hayat acayip pahalıdır. hele de içki ve sigara ile aranız iyisi ise ayın sonunu zor getirirsiniz. (bir paket marlboro light 5 pound 30 penny’dir. bu da 15 ytl eder.) 2) o çok methedilen metro sistemi aslında rezalettir. çok pis kokar, koltukların üzerinde sakız veya yemek artıkları bulunur. ama yine de trafik berbat olduğu için metro ilk tercihtir. 3) ingiltere’de nüfusun %25’i orijin olarak ingiliz değildir. özellikle de londra, bangladeş ve hintliler tarafından işgal edilmiş durumdadır. 4) çok lüks bir restondan çıktığınızda boynunuza bıçak dayanabilir. soyulmak çok normaldir. 5) ab üyesi bir ülkeden değilseniz havaalanında bütün bavullarınız açılıp kontrol edilir. 6) üniversite için ingiltere’yi kesinlikle düşünmeyin. ülkenin en iyi 2 üniverstesi london school of economics ve ucl. belki warwick’i de eklemek lazım. (cambridge ve oxford’u yazmaya gerek duymadım.) bu 5 üniversiteden başka bir okulda hiçbir şey öğrenemezsiniz. bilgisayar açamayan bir matematik hocanız dahi olabilir. 7) ingiltere’de her 4 kişiden 1’i alkoliktir. sabah 9’da bir puba gidip takım elbiseli adamları içerken görürseniz şaşırmayın. 8) bürokrasi inanılmazdır. hiçbir iş imzasız olmaz. postane, banka arasında gidip gelirsiniz. 9) ingiltere’de insan nüfusundan çok fare nüfusu vardır. sabah uyandığınızda kocaman bir fare ile göz göze gelebilirsiniz. belediyenin 3 ay boyunca şehri ilaçlaması da hiçbir şeyi değiştirmedi.

alevi-kurt asilliyim. istanbul’da dogdum. su anda egitimim icin ingiltere’de yasiyorum. 1. aile cevrenizdeki insanlar ya solcu ya da taparcasina ataturk hayranidir. 2. mekan ister istanbul olsun ister ingiltere, mutlaka birbirinizi bulursunuz. uc gun sonra da kirk yillik arkadas gibi olursunuz. 3. kesinlikle sunni bir kizla evlenemezsiniz. evlenseniz bile aile cevresi gelinlerini hicbir zaman benimsemez. 4. arif sag, sabahat akkiraz, sivan perwer gibi sanatcilar hastalik derecesinde dinlenir. 5. dugunlerin swiss otel’de yapilmasi, "dersim dort dag icinde" turkusu soylenmeye baslaninca insanlarin toplu halde zafer isareti yapmasina engel teskil etmez. 6. evlenmesi beklenen ogul alevi bir kiz bulamiyorsa, ailenin super kabarik gelin portfoyunden bir tane sectirilir. istenilen kriterlere gore bir aday illa ki bulunur. 7. ramazan ayinin gelip gittigini sadece kapinizi bahsis icin calan davulcudan anlarsiniz. 8. yurtdisinda mezhep ayriligi cok daha yogundur.

kanada’ya üc-dort ay once gelmis insanlarin ahkam kesmesinden biktim. on senedir kanada’da yasiyorum... 1. sosyal imkanlari amerika’dan biraz daha iyi olan, kirk milletten adamin oldugu bir ulkedir. 2. ingiltere kralicesi’ni sevmezler. ancak baslarindan da atamazlar. 3. insan haklari diye yirtinirlar ama ne kadar yapabildikleri tartisilir. 4. sokakta adama altin dagitmazlar. buraya gelen birkac yil para biriktiremez, anca kicini toplar. bu amacla gelmek isteyen varsa yerinde kalsin. 5. her gelen -cok asiri sansli degilse- sifirdan baslar. muhendisler kahvelerde calisir. 6. kanada tecrubesi istenir. bunu edinmek bir yana, ne oldugunu anlayana kadar dahi karniniz catlar. 7. "hukumet her gelene para veriyor, ev veriyor, besliyor, seks serbest, herkes cok rahat yasiyor" diye bir sey yok. yalan. inanmayin. 8. ev alanlar boyunun kirk kati borca giriyor. en az yirmi sene oduyor. o da becerebilirsen. buradaki turklere gelince... 1. turk dernekleri federasyonu ve ona bagli birkac dernek vardir. federasyon elcilige yakindir. kendini elit tabaka olarak gorur. turkleri "gutmeye" calisirlar. yonetim kurulu surekli degisir. istifalar, sikayetler, kavgalar girla gider. 2. camiciler diye bir grup vardir. (ne demekse?) 3. egitimli turkler’in cogu bilgisayar programcisidir. 4. egitimsiz turkler ise pizza ya da hali isi yapar. 5. son olarak, itiraf.com’u kanada’da cok turk okur. bu itiraf da epey bir tartisma yaratir.

new york gozlemleri: 1) iki gun once union square’e dogru yuruyordum. yolda gomleginin uzerine kolsuz sueter giymis bir delikanli gordum. cep telefonundan konusuyordu. "ebru’ya soyle gelsin, yoksa agzina si...cam" diyordu. new york’un gobeginde turkce kufur duyunca bir garip oldum. 2) dun kolombiya universitesi’ne bir seminere giderken bisikletli bir zenciye rastladim. bisikletinin koltugundan iple bagli bir cd sarkiyordu. demek ki bu olay evsensel. 3) universitenin kantinindeki tuvalette elimi yikarken mutfakta calisan iki uzakdogulu gencin cis yaptiktan sonra ellerini yikamadan ciktiklarina sahit oldum. ki tum amerikan restoran ve kantinlerinde su yazi yazar: "calisanlar tuvaletten sonra ellerini yikamalidir." 4) bugun bir arkadasim tansu ciller’i empire state civarindaki bir starbucks’ta gormus. herhalde secim sonrasi stres atiyordu.

londra’daki hatunlarin g-string olayindan zerre kadar haberi yok. girip cikmadigim yer kalmadi, g-stringli tek bir hatuna dahi rastlamadim. 2. ingiliz erkekleri cok salak ve utangac. ancak icki icince cesaretleri yerine geliyor. 3. hicbir hatunun zayif olma gibi bir takintisi yok. turk kizlari gibi kalori hesabi yapan bir ingiliz kizi bulma ihtimaliniz sifir. 4. buralara gelip bir ingiliz bulup kapagi bu ulkeye atmaya calisanlarin salak oldugunu dusunuyorum. 5. new york olaylarindan sonra herkes koyu renkli ve musluman olanlardan nefret etmeye basladi. allahtan acik tenliyim de milletin gozune batmiyorum. 6. herkes burada oldugum icin inanilmaz sansli oldugumu dusunuyor, oysa ben, her an ulkeme donebilirim, cunku burada yasamak disaridan gorundugu gibi cazip degil.

los angeles
gittim, gördüm, gezdim ve izlenimlerim... 1) kesinlikle gidilmesi gereken bir yer. 2) kızları hakikaten çok güzel. 3 ) sahil şeridi mükemmel. 4) hemen hemen her köşe başında, sokak arasında film ya da dizi çekimleri karşınıza çıkıyor ve her an bir ünlü ile karşılaşabilirsiniz. 5) kızları güzel. 6) yabancı olduğunuzu kesinlikle anlıyorlar. 7) kızları çok güzel. 8) sokaklar birbirinden güzel ve modifiyeli arabalarla dolu. 9) kızlar mükemmel. 10) tek sorunlu yönü, çok çok uzun süren uçak yolculuğu. 11) kızları söylemiş miydim?

abd’de okuyan her turk erkek ogrencinin gecirdigi baskalasimi anlattigim itiraf bekledigimden cok ilgi gordu. (tebrik, kufur vb.) madem bu kadar ilgi var, genellemelere devam edeyim. bu itirafta abd’ye gelen turklerin ruh halini anlatacagim. bu da bir onceki gibi yari itiraf sayilabilir. 1) abd’ye turist olarak gelmis her turk buralara hayran kalarak geri doner. cunku bunlar, 2-3 haftaligina new york, chicago, san francisco, los angeles, miami vb. gibi yerlere giderler. otelde veya bir arkadaslarinda kalip, sabah aksam, muze, park, disco, bar gezerler. sonucta da gayet eglenceli zaman gecirirler. belli bir duzeni olan ulkede iyi zaman gecirdikleri icin mutlu donerler ve her iyi ani gozlerini aca aca anlatirlar. (bunlara ayse arman’da dahil. hanimefendi tutup new york’ta girdigi barnes and noble’i anlatmisti.) 2) bir de buraya calismaya veya okumaya gelen turkler vardir. bunlar dogal olarak her gun park, bahce gezemezler. oturup gercek amerika’da yasamak zorundadirlar. zaten bir de midwest’te falan yasiyorlarsa isteseler de eglenemezler. bunlarin ruh halini yasadiklari sure ile orantili olarak anlatmak lazim. a) ilk 2 yilda butun turkler amerikalilari yavas ve eksik dusunen, pratik zekalari olmayan insanlar olarak gorur. nasil olup da, bu kadar "mankafanin" bir araya geldigi bir ulkenin bu kadar ileri olabilecegini dusunurler. turklerin ne kadar zeki oldugu ile ovunurler. zaten milliyetcilikleri de bu donemde cok artar. turkiye’nin aslinda insan problemi olmadigini, cok kisa bir surede hak ettigi yere gelecegini soylerler. b) amerika’da 2 ile 4 yil arasinda yasamis olan turkler, aslinda bu kadar "mankafanin" ustunde yasayan guclu bir sistem oldugunu gorur. bu sistemin turkiye’ye nasil uygulanabilecegi uzerine kafa yorarlar. bu donemde, her biraraya geldiklerinde birkac kere vatan kurtarirlar. c) amerika’da 4 ile 7 yil arasinda yasamis turkler, aslinda "mankafaliligin" cok zekice bir sey oldugunu, isini yaptigin surece ister zeki, ister mankafa ol, sistem icinde yukselebilecegini, yukseldikce de "mankafaliligin" mutlulugu arttirici bir ozellik oldugunu gorurler. turkiye’nin aslinda "mankafali" azligindan kurtulamadigini soylemeye baslarlar. d) amerika’da 7 ile 10 yil arasinda yasamis her turk, artik turkiye’nin kurtulmayacagina inanmistir. kendisinin kurtulup kurtulamayacagi uzerine kafa yormaya baslar. nasil mankafali hareket etmek gerektigi uzerine dusunur. yine de yeterince parayi kazanip turkiye’ye geri donmenin hayalini kurar. yeterince para kazanmayi da zengin olmak icin degil, turkiye’de gecim derdine dusmemek icin isterler. (cunku turkiye’deki is ortamindan korkarlar.) e) 10 seneden sonra ne olur onu bilmiyorum, bilen varsa anlatsin lutfen. 3) buralara gecim sikintisindan herhangi bir iste calismak icin gelen turkler vardir. (ki cogu garsonluk veya taksicilik yapar.) onlari gercekten tebrik ediyorum cunku amerika’nin o yuzu ile ugrasmak celik gibi sabir ister.

alaska’ya dair izlenimler; 1-) hava her zaman soğuktur ve yağışlıdır ama bazı zamanlar güneşli olabiliyor. 2-)her taraf yeşilliktir, doğa harikasıdır. 3-)bulunduğunuz şehirde karşınıza geyik ve ayı çıkabilir, dikkatli olmak lazım. 4-)insanlar çok yardımseverdir, sorunlarınız için çok yardımcı olurlar. 5-)balık fabrikaları olduğu için her tarafta balık kokusu vardır. 6-)filipin, meksika ve türk halkından birçok insan bulunmaktadır. 7-)ikinci el eşya satan yerlerde sakın pazarlık girişiminde bulunmayın, sizi rezil edip bırakıyorlar. 8-)yabancılarla asla yatmayın sonra bana içki içirip sarhoş etti diye şikayette bulunabiliyorlar; bir arkadasımızı bu nedenle polis merkeze götürdü.

meksika hakkında... 1- türkiye’den nüfus olarak 2, toprak olarak 3 kat büyüktür. 2- halkı genel olarak fakir ama sıcaktır. yabancı olduğunuzu anlayınca hemen tanışmaya çalışırlar. türkiye lafını duyduklarında ilk sözleri istanbul ve tarkan olur. (şimdilerde gökhan özen de diyorlar.) 3- fakirliğe bağlı olarak hırsızlık had safhadadır. ama kapkaç gibi değildir. yolda gayet sakin bir şekilde kafanıza silahı dayayıp soyar giderler. polisler genelde sesini çıkarmaz çünkü hırsızlardan çok korkarlar. polisin burada hiçbir otoritesi yoktur. ayrıca geçim kaynakları rüşvet ve bahşiştir. 4- tatil için çok güzel şehirleri, görmek için doğal güzellikleri, tarihi eserleri çoktur. lakin merkez olan mexico df. istanbul gibi büyük, hızlı ve karışıktır. trafik de dehşettir. 5- yemekleri fena değildir. acı sosları ise her yemeğe lezzet katacak kadar iyidir. her türlü yiyeceği (meyve ve tatlılar da dahil!) acı biber ve limonla yerler. 6- karınlarını genelde sokakta doyururlar. yollar "taco"cular (içine et konmuş üzeri soslu tortilla) ile doludur. 7- çamaşır ve bulaşık makinesi pek yaygın değildir çünkü herkesin hizmetçisi vardır. 8- türkiye’ye göre ucuz olan tek şey araba ve benzindir. 9- meksika hakkında "fiesta (tatil-kutlama) ve ciesta (öğle uykusu) ülkesidir" düşüncesi doğrudur. işyerleri 15:00 gibi kapanır, yılda 40 kutlama günü vardır. bir de doğum günleri çok önemsenir.

brezilya-belo horizonte
1- insanlar çok özgür ve rahat. göbekler fora, dekolteler derin, düşük beller moda. türk kası gelişmiş kadınlar kendilerini çok rahat hissedebilir. 2- yerli, yabancı karışmış vaziyette. size rahatça yol sorabiliyorlar. 3- ingilizce bilen yok denecek kadar az. anlaşmak çok vakit alabiliyor. 4- fiyatlar bizimle aynı kur farkından bir miktar ucuz. 5- fazla döviz bürosu olmadığından bankalara %5 komisyonla zarar edebilirsiniz. 6- sokaklarda evsizlere rastlarsınız. hatta yerleri belli olsun diye kutu ve battaniyelerini toplamıyorlar. 7- üç film birden furyası orada devam ediyor. 8- her yerde rahatça öpüşebilirsiniz. kimse kimseyle ilgilenmiyor ya da ayıplamıyor. 9- sokaklarda akşam sokak barları kuruluyor. 2 litrelik tüplerle masalarda saatlerce oturabilirsiniz. 10- yiyeceklerin baharatı bizim tadımıza uygun değil ve sokakları kokutuyor. 11- adana içli köftesine kiba, hamburger büyüklüğündeki pideye bibshiba diyorlar. 12- tropik meyveler yiyebilirsiniz. 13- kışın bile sıcak bir yer. 14- fenerbahçe formasını osmanlıca logolu ve türkçe logolu bulabilirsiniz. 15- 5 yıldızlı otelleri bile türkiye’deki 3yıldızlı oteller kalitesinde. 16- eyalet sisteminin ne derece kötü olduğu bir brezilyalının başka eyelete giderken bile polis ve gümrük kontrolünden geçmesinden belli.

brezilya izlenimlerim
1) insanları sıcak kanlı ve yardımsever. 2) kızlar çok güzel, erkekler yakışıklı. 3) manzara harika. hayatınızda görmediğiniz pek çok bitki ve hayvan çeşidine her an rastlamak mümkün. kumsallar ve deniz muhteşem. 4) pahalı bir ülke değil; fakat turist olduğunuzu anladıklarında her şeyi iki katı ücrete satabilirler. 5) ingilizce bilen kişi sayısı çok değil. portekizce’nin ardından en yaygın dil; ispanyolca olsa da; italyanca bilenler epey çok. 6) kadınların erkeklere sarkıntılık yapması sizi şaşırtmasın; ülkede ezici bir kadın üstünlüğü var! 7) sokak dansçıları çok yaygın. her köşe başında samba ve capoeira yapan gençler görmek mümkün. 8) igassu şelalesi, salvador, amazon nehri, eğlence düşkünleri için; rio de janeiro, doğa hayranları için; parque nacional de tijuca, vahşi hayatı merak edenler içinse; pantanal mutlaka görülmesi gereken yerler. 9) yazlar gerçekten çok sıcak. zaman zaman nefes almakta güçlük çekebilirsiniz. kışlar ise; son bahar tadında ve kısa sürüyor. 10) olumsuz yönlerinin başında hırsızlık ve gasp geliyor. hava alanına ulaştığınız andan itibaren dikkatli olmakta fayda var. 11) büyük şehirler; çok kalabalık ve trafik sorunu var. 12) bazı yiyecek ve içecekler; alışkın olmayan kişileri hasta edebiliyor; her şeyi yememek gerek. 13) ülke içinde uçakla yolculuk yapmak biraz pahalı. 14) tüm bunlara rağmen, gerçekten güler yüzlü ve neşeli insanların arasında, her şeyden uzak bir tatil geçirmek isteyenlere “kesinlikle gidin, görün.” derim!

brezilya izlenimlerim.1) gitmek için en uygun aylar ocak ve şubat. memlekette herkes donarken dünyanın diğer ucunda sıcaktan gevşemek çok zevkli. 2) tam bir turist tuzağı olan rio de jenario dev bir kent. meşhur copacabana plajı ise internette göründüğünden çok farklı. hırsızı, fahişesi, serserisi kum gibi. deniz çok dalgalı, yüzebilene aşk olsun. 4) sosyal adaletsizlik had safhada ve ülkede suç patlaması var. rio varoşlarında günde ortalama 7-8 kişi öldürülüyor. çoğu araştırmalarda dünyada suç oranı konusunda ilk sırada. 5) kuzey brezilya daha otantik ve güzel. salvador, bence rio’dan daha etkileyici ve mutlaka görülmesi gereken bir yer. 6) herkes sıcakkanlı ama iyiyi kötüyü ayırt etmek gerek, güvenirlilik düşük. 7) yüzölçümü avrupa kadar olduğu için kısa sürede gezmek imkansız ve ulaşım pahalı. iç hatlarda uçuş fiyatları bizim yurtdışı uçuşlarından daha yüksek. 8) gece en ateşli sambaları yapan, axe söyleyen kızlarla gündüz plajda futbol oynayıp bira içebileceğiniz, her şeyden uzak gevşeyip latin-amerika kültürü tadabileceğiniz güzel bir ülke.

hindistan izlenimleri
1-çoğunluk ingilizce biliyor. 2-insanlar samimi. 3-trafik facia. 4-sokaklar erkekler için açık tuvalet. 5-zaman kavramı yok, her şey yavaş. 6-yemekler çok baharatlı ve bulamaç halinde, fakat alman kafeleri süper. 7-ganj’daki sabah ve akşam seramonileri görülmeye değer. 8-tren yolculuğu yapılması gerekenlerden. 9-ellerin kınalanması, ipek şal alınması, sari giyilmesi tavsiye edilir...

hindistan izlenimlerim. 1- sokaklarda inekler ve yer yer maymunlarla birlikte yürüyorsunuz. bizim buradaki sokak köpekleri gibi. ülke tropik olduğu için hayvanlar yiyeceklerini etraftan sağlıyor. 2- bir kazada inek tarafından öldürülürseniz allah rahmet eylesin, ancak siz ineği öldürürseniz yasalara göre 8 yıl hapis yatıyorsunuz. 3- belediye otobüslerinin her ay 8 kişiyi öldürme durumu doğal hatta yasal sayılıyor. otobanların önleri ve ortalarında evsizler yatıyor. ezilenler, ölenler. insalığınızdan utanıyorsunuz. 4- kast sistemi tüm hızıyla devam ediyor. neden böyle diye sorduğunuzda ’’ben alt kast olarak bu yaşamımı yaşıyorum eğer böyle ölürsem öbür yaşamımda üst kast olarak doğacağım. üst kast olmaya çalışırsam fare olarak dönerim.’’ diyorlar. 5- sıkh dinine inananlar arasında evin erkeği ölünce ailenin geri kalanını diri diri yakma geleneği mevcut. ayrıca bu dinin takipçileri saçlarını, tırnaklarını kesmez ve yıkanmazlar. 6- bombai ve yeni delhi ticaret merkezi durumunda. silikon vadisi dünyanın teknoloji ve iletişim ağı. ucuz işçilik kapitalizmi buraya çekmiş. 7- çocuklar 2,5 yaşında okula başlıyor ve 4-5 yaşlarına geldiklerinde ingilizce öğrenmiş oluyor. duyamadım? britanya krallığı artık sembolik mi demiştiniz? 8- çikolata firmalarımızdan şö... bölgede çok yaygın. ül..., pı... gibi markalar da pazara girmiş. inşaatçı itirafçılar varsa hiç durmasın. bina yapacak olana bedava veya bedavaya yakın ücretlerle arsa veriyorlar. ayrıca ticaret çok hızlı ve resmi. 9- yemeklere kattıkları ağır baharat gün boyu kokmalarına neden oluyor. ben denemedim ama lezzetliymiş. 10- müslümanlar arasında da ne yazık ki kast sistemi bulunuyor. 11- pakistan ülkesinin ismine dahi tahammülleri yok. 12- yoga ve hinduizm eksenindeki tüm hevesleriniz bu ülkeyi görünce yerlebir oluyor. 13- hint sineması gerçekten çok gelişmiş. sokaklarda gezerken bir film setinin içinden geçmeniz doğal artık. ayda 10’a yakın film gösterime giriyor. sinemalar ucuz olduğu için halk ilgi gösteriyor.

çin işkencesi
3 günlük çin seyatinde yaşananlar; 1- ingilizce bilen çok azdır, bilenlerinde ne dedikleri anlaşılmaz. 2- internet hızı inanılmaz yavaş, birçok site açılmadan hata veriyor. 3- facebook, youtube ve twitter gibi sayfalar yerel sunucular üzerinden çalışmıyor. 4- otelde odaya verilen yemek siparişleri %100 hatalı geliyor. 5- duvarlar çok ince, yan odalardaki çiftlerin sesiyle uyuyorsunuz. 6- saat farkından dolayı geç yatıyorsunuz. 7- eğer çin yemeklerine alışkın değilseniz kesinlikle aç kaldınız demektir. 8- neyseki itiraf.com çalışıyor. 9- duvarlar çok ince, yan odalardaki çiftlerin sesiyle itiraf yazıyorsunuz. 10- istanbul’un gözünü seveyim.

münih izlenimlerim: 1- şehri gezmek çok kolay, tek bir biletle şehri bütün gün metro ve tramvay ile gezebilirsiniz. 2- havaalanından şehre geçerken ünlü allianz arena stadı’nın önünden geçiyorsunuz. stadın dış cephesi her gece farklı renkte ışıklandırılıyor, maç günleri ise skora göre ışıkların rengi değişiyor. 3- şehir merkezinde bulunan tarihi kiliselerden bazıları frauenkirche, st. peter, heiliggeistkirche. kilisenin saat kulesinden şehri izlemek istiyorsanız, binlerce basamak merdiveni tırmanmayı göze almalısınız. 4- isar nehri kıyısındaki english garten’da soğuk havada çin çayı yudumlamak oldukça keyif verici. 5- almanya’daki bir çok şehre göre oldukça bakımsız, şehirdeki türk sayısı da diğer şehirlere nazaran az. 6- deutsches museum’da astroloji, matematik, otomotiv, havacılık, denizcilik, matbaa, uzay bilimi ve daha birçok alanda eser, maket ve prototiplerin sergilendiği salonları gezerken kendinizi bir bilim tarihi içinde bulunuyorsunuz. en kötü tarafı da kendi memleketinizin bilim ve teknoloji alanında ne kadar geride olduğunu somut olarak görüyorsunuz ve bunun ezikliği içinde kayboluyorsunuz!

çin’e dair izlenimler: 1-) asla soğuk su içmezler. 2-)etrafta yeşil çay içen bir sürü insan görmeniz mümkün. yatıştırıcı etkisi varmış. 3-)fake market denilen yerde ne fiyat verirlerse en az beşte birini teklif edin. 4-)eğer dışarı çıkacaksanız mutlaka kaldığınız yerin çince isminin yazılı olduğu kartvisit almayı unutmayın. yoksa bizim gibi hilton hotel dersiniz taksiciler bön bön suratınıza bakar. 5-) acaip nemli bir hava vardır. 6-) bayanlar hafif güneşli havada bile şemsiye taşırlar çünkü beyaz ten bir ayrıcalıktır ve güzellik kriteridir. 7-) benzin bizim ülkemize göre oldukça ucuzdur. 8-) sokaklar börtü böceklerin şişlere dizilmiş ızgaralarını satan tezgahlarla doludur. 9-) şangay gibi meşhur yerlerde yanınıza yaklaşan adamlar "kadın lazım mı?" diye sorarlar. 10-) tüm masaj salonları aslında fuhuşun yapıldığı yerlerdir. anahtar kelime ise "six rangers"tır.

venedik izlenimleri
venedik gezisi izlenimlerim: 1-) avusturya’da bir mağazalar zincirinin alakasız kampanyasından alınan geliş/gidiş 98 euroluk tren bileti (iki kişilik) ile yaklaşık 9 saat süren bir yolculuktan sonra santa lucia tren istasyonu’na varıyorsunuz. mimari yapısı itibariyle haydarpaşa’ya benziyor. 2-) vaporetto denen üsküdar-beşiktaş arası çalışan motorların tek katlı ve uzun olan benzerleri ile kanallarda gezinmek ucuz yöntem (3-5 euro) ancak otantik gondol gezintisinin maliyeti 100 euro civarında; mutlaka pazarlık yapın. 3-) yanınızda harita bulundurmak işinizi zorlaştırabilir çünkü gidilecek olan merkez adanın diğer köşesindeki san marco meydanı. şehir labirent gibi ve bu şartlar altında haritayı kullanmak epey bir beceri gerektiriyor. zaten şehrin içinde her sokak ve meydanda önemli yerlere gitmenizi kolaylaştracak ok işaretli tabelalar mevcut. 4-) kahvaltı, yemek gibi ihtiyaçlarınızı şehrin merkezine uzak olan yerlerde yapmanız, hem lezzet hem de maliyet açısından kasılmanızı önler. adisyonlarda genellikle servis içinde ücret talep edildiğini görmek sizi şaşırtmasın. 5-) özellikle pizza, lazanya türü italya’ya özgü şeyler yemekten kaçının, zira iğrenç ötesi yapıyorlar. 6-) sırt çantanız ile her türlü yiyecek ve içeceğinizi yanınızda taşıyabilir ve tüketebilirsiniz, çok pratik oluyor. ancak san marco meydanı’nda ve çevresinde yiyecek/içecek tüketirken dikkatli olun, anında yanınıza sivil bir görevli geliyor ve sizi uyarıyor. 7-) kamera ya da fotoğraf çekimi yaparken dikkatli ve uyanık olun, bazı gondol sahipleri ile pek çok mağaza bu konuda biraz agresif. 8-) avrupa’da pek çok şehir görmeme rağmen ender rastladığım dilenci mevzusu venedik’te gözüme çarpan şeylerden birisi. prag’daki gibi, asla yüzünüze bakmıyorlar bu da olayın ilgimi çeken diğer kısmı. 9-) venedik pizza kulesi ve san marco’nun içine girip gezmek için, derbi maçlardaki turnike kuyruğuna benzer bir kuyrukta yaklaşık 1-2 saat beklemeniz gerekebilir. 10-) sahilde karakalem resim çizen ustalarla sohbet etmek ve yaptıkları bir resmi almak değişik bir tecrübe olabilir. 11-) morano kristali denen olay inanılmaz pahalı, maske çok revaçta bir hediyelik tercihi. pazar yerinden çin malı hariç her türlü hediyeliği alabilirsiniz, 2-3 eurodan 50.000 euroya kadar her türlü şey var, çok renkli. 12-) kadınlar da erkekler de acayip bakımlı, çirkin italyan neredeyse hiç görmedim. ticaretle uğraşan her insan, kibirli, tok satıcı ve ukala. bu durum pazarlık opsiyonunuzu yok ediyor.

çin izlenimleri
1) her şey küçük, yatakların boyu, battaniyeler, bazı yerlerde tavanlar. 1.75’lik ben bile yatağa sığamadım, ayaklarım dışarda kaldı. 2) kahvaltı alışkanlıkları hiç yok, garip çin çayını içip ahtapot yiyerek kahvaltı yapıyorlar. ekmeği zor bulabildik. 3) giderseniz yanınıza kahvaltılık, seviyorsanız baharat, hatta kraker ve biraz soğuk konserve almayı ihmal etmeyin. 4) pekin çok soğuk. güneydeki şehirler ise adana’nın iklimini andırıyorlar. 5) öğlen ve akşam yemekleri için alternatifiniz çok; balık, tavuk ve dana eti rahat ve ucuz bulunabiliyor. az çok yaptıklarını yiyebiliyorsunuz. güzelim tavuğun butu dururken ayaklarını yiyen garip bir zihniyet işte. 6) düzgün konuşulduğunda insanı rahatsız etmeyen bir dilleri var. ama sokak ağzı, özellikle de erkeklerin konuşmasında a,o, gibi sesli harfleri cümle sonunda uzatma alışkanlığı konuşmayı komikleştiriyor. 7) inanılmaz ucuz bir ülke. 40ytl’ye deri kaban aldığımı, 100ytl’ye üç adet erkek paltosu aldığımı söylersem yeterli olur sanırım. 8) erkeklerinin tamamı çirkin, kadınlarının ise çok azı güzel ve boylu boslu. 9) börtü böcük yediklerini önce inkar ettiler ama sonra her yörenin başka bir acayip yeme zevki olduğunu öğrendik. mesela guanzodakiler dana burnu çorbasına bayılıyor. yalnız normal dünya karşısında bu özelliklerinden biraz utanıyorlar gibi.

çin izlenimleri
kekliksheker’e ithafen. 1) herkes gelişmemiş olduğunu sanmıyor, aksine gelişmekte olduğunu bilenler çoğunlukta hatta bundan rahatsız olan devletler büyüyen devin gelişimini kontrol edebilmek için kota başlatmışlardı. 2)devlet politikasına ilaveten nüfus planlamasında çok katılar, her aileye tek çocuk politikası uygulanıyor. ikinci çocuğa sahip olabilen aileler maddi durumu çok iyi olanlar zira ikinci çocuğun 10 bin dolar kadar cezasının yanısıra eğitim ve sağlık vergileri çok yüksek, bir haftada sadece yedi çocuk görmenin sebebi bu olmalı. 3)restore işlemi, 2008 olimpiyatları’nı pekin kazandıktan sonar başladı. ne de olsa turist potansiyelini gözardı etmemek lazım. 4) ben ülkeyi çok pis buldum. shanghai kokuyor, insanlar her yerde yüksek sesle gırtlak temizleyip yerlere tükürüyorlar. hele şehirlerarası uçaklarda yol boyunca insanların gırtlak temizleme sesini dinlemek zorundasınız, havaalanı, otel lobisi gibi kapalı yerlerde bile bundan çekinmiyorlar, kültürlerinde ayıp değil. 5) allah’tan bisiklet kullanımı çok yaygın, ona rağmen araba trafiği felaket. 6) aslında sıcak kanlılar, iş için gittiğim ve birebir onlarla çalıştığım için biliyorum. 7) tuz kullanmıyorlar ama yemekleri yine de çok lezzetli bence. çin yemeğini çin’de yemek lazım. bazı yörelerin yemekleri ise kekliksheker’in sandığının aksine sırf yağda pişiyor. bir daha yolu düşerse szechuan style yemek yemesini tavsiye ederim, oldukça yağlı ve acı.

çin izlenimleri
1) herkesin sandığının aksine gelişmemiş bir ülke değil; hızla gelişen bir ülke. 2) devlet politikası olarak insanları işinden alıkoyacak düşüncelerden arındırmaya çalışıyorlar, buna aileleri de dahil. ikisi de memur olan eşleri aynı şehre vermemeye çalışıyorlar. 3) tarihlerinin önemini yeni anlamış olacaklar ki yeni yeni restore çalışmalarına başlamışlar. (çin seddi’nin sadece 10’da 1’i ayakta.) 4) temiz bir ülke. şangay ve pekin oldukça kalabalık şehirler, ancak çarşıya gitmediğiniz sürece kalabalığı görmüyorsunuz. 5) trafik yoğun ancak arabalar hiç durmuyor. trafik ışıklarına dikkat etmemelerine rağmen kaza oranı çok az. taksi çok ucuz. 6) şangay, pekin’e göre çok daha güzel bir şehir. gökdelenler şehri de denebilir. binaların mimarileri değişik ve güzel. 7) çekik gözlü olan diğer insanlara göre daha soğuklar. 8) bir haftada sadece yedi çocuk gördüm. 9) kızları çok güzel ve nazikler. 10) yemekleri tuzsuz ve yağsız. hepsi incecikler, sadece bir tane şişman çinli gördüm, o da türkiye uçağındaydı:)

çin izlenimlerim: 1- gerçekten muazzam şehirler inşa etmişler. üstelik çoğu da asya şehirlerine göre bakımlı ve temiz sayılabilir. ancak her yerde çok yoğun bir sarmısak kokusuyla karşılıyorsunuz. 2- çinliler’in çoğu korkunç bir egoya sahip ve kibirli. 3- ağız tadları bizden çok farklı. buna rağmen büyük şehirlerde lokanta sorunuyla karşılaşmıyorsunuz. hatta pekin’deki bir doğu türkistanlı’nın işlettiği lokantada yediğim pilav ve mantı bugüne kadar yediğim en muhteşem yemekti. 4- çok düşük bir ihtimal ama rastlarsanız doğu türkistanlılar türkler için deli oluyor. misafirperverlik, izzet, ikram... mahçup oluyorsunuz. 5- doğu türkistan’dan sakın "xinjiang" (sinkiang diye okunuyor) adıyla bahsetmeyin. çince’de "yeni fethedilmiş bölge" anlamına gelen bu kelimeye çok bozuluyorlar. tabii çinliler de "doğu türkistan" (east turkestan) lafını duymak istemiyor. anlamazlığa geliyorlar. israrla kullanırsanız size terörist muamelesi bile yapılabilir. 6- giderken egzotik hayaller kurmayın. sun tzu, konfüçyüs, tao, havada uçan tekme atan, çekik gözlü, kısa boylu adamlar.... ya benim gördüklerim bunları bilmiyordu ya da bir yabancıyla konuşmak istemediler.

çin ve pekin... 1) her şeyin ölçeği büyüktür. 2) pekin’in iç içe geçmiş tam altı çevre yolu vardır. 3) pekin’deki kadar gösterişli zenginlik en zengin batılı şehirlerde dahi yoktur. 4) çin mutfağının avrupa ve abd’deki çin lokantalarında yapılanlarla ilgisi yoktur. 5) meşhur pekin ördeği yemeği, ördeğin etinden değil derisinden yapılır! 6) çin’de her şey çok büyüktür. örneğin meşhur tiananmen meydanı 440 bin metrekaredir. 7) malum, nüfusta da ölçek büyüktür. karayoluyla seyahat ederken haritada minicik görünen küçük bir kasabada mola verecektik. meğer nüfusu sadece (!) 2 milyon olan "küçük bir kasaba" imiş! 8) çinliler’in gururu kimsede yoktur. onlara göre her şeyin en iyisi onlarda vardır. en büyüğünü onlar yapmıştır. 9) küçük çinli çocuklara bez bağlanmaz. çünkü pahalıdır. pantolonlarının ağı açıktır. kışın dondurucu ayazında bile. 10) ülkede her türlü iklim bulunduğundan her türlü sebze, meyve ve hububat yetişir. ancak çinliler bunların küçük bir kısmını yer. hepsini ihraç ederler. çünkü o üründen yapılan yemekler kültürlerinde yoktur. 11) buna karşılık uçan, yürüyen ve yüzen her şeyi (ama her şeyi!) yerler. 12) falun gong tarikatı, dalay lama ve uygur türkleri en korktukları siyasi tehlikelerdir. 13) her yer kötü kokar. 14) pekin’de her şey bulunur. yeter ki doğru yerde arayın. 15) kopya cd, dvd ve bilgisayar programı cennetidir. 16) internet devletin kontrolü altındadır. 17) gelecek 50 yılda dünyanın en büyük ekonomisi olmaya adaydır. bu nedenle de tüm uluslararası şirketler çin’de bir şekilde tutunmaya çalışır. 18) diğer ülkeler çin’in ekonomik olarak büyümesinden çekinir. ama çinliler de itiraf ediyorlar ki, asıl kendileri büyümekten korkuyorlar. zira zenginleşecek halkı nasıl siyasi kontrol altında tutabileceklerini bilmiyorlar.

italyan kadinlari: 1. koltukalti killarini almazlar. 2. uzun boylu degillerdir. 3. ozellikle genc ve orta yaslilari zayiflik hastasidir. plajlarda bikinili iskeletler dolasir. 4. sehirde alisverise ciktiginizda bir suru hos giyimli kadin gorursunuz. 5. genelde iyi makyaj yaparlar. 6. sarisinlik ozentileri ayni turk kadinlari gibidir. sokakta bir suru kara tenli, sari sacli kadin gorursunuz. 7. cocuklarinin kiz ise televizyonda kariyer yapmasini, erkekse futbolcu olmasini isterler. 8. kiskanctirlar. 9. cazgirdirlar. 10. begendikleri erkek evliymis degilmis fark etmez. pesinden giderler. 11. hic de erkeklerimizin sandigi gibi guzel degillerdir.

isim geregi italya’ya cok gidip geliyorum. carina25’in itirafina ek olarak: 1) tanri gercekten de italyan erkekleri bos zamaninda yaratmis. insanin dogdugundan beri onlarin arasinda olmadigina deliler gibi isyan edesi geliyor. 2) ilk gidisim turistik bir geziydi. otobus soforumuzle dort gece inanilmaz vakit gecirmistim. eros ramazotti’nin kuzeni oldugunu son gun soyledi. inanmadim, aile albumlerini döktürdüm. hala gorusuyoruz! 3) ikinci gidisimde ispanyol merdivenlerinde tanistigim bir sokak ressamiyla iki seneyi asan bir iliskim oldu. hayatimin en inanilmaz yatak tecrubelerini onunla yasadim. 4) amerikalilarin yatakta bencil olmadiklarini biliyorum ama yine de kadini italyanlar kadar dusunen ve mutlu edenine daha rastlamadim. 5) polisleri gercekten cok ama cok yakisikli. defalarca polis arabalarinin pesinden kostugumu bilirim. 6) cogu erkegin sarisin kadin tutkusunun aksine, italyanlar koyu renk sacli, renkli gozlu kadinlara hasta oluyor. 6) en son gittigimde -bir ay onceydi- armani’de alisveris yaparken muhatap olmak zorunda kaldigim ust duzey bir yetkili aklimi basimdan almakla kalmayip is seyahatimin bir haftadan on bes gune uzamasina sebep oldu. o gunlerden aklimda kalan iki sey var: a) portofino’nun dunya uzerinde bir ciftin gidebilecegi en romantik ve muhtesem mekan oldugu, b) meshur toscana saraplarini o bolgedeki uzum baglarindan birinde gece vakti mum isiginda icmenin inanilmaz keyfi. 7) tanri italyanlari basimizdan eksik etmesin.

yurtdışındaki genelevler hakkında benim de söyleyeceklerim var. 1- amerika’da bildiğimiz türden genelev sayısı çok az. olanlar da ya hispaniklerin (ispanyol asıllı, latin) ya da siyahların çalıştığı ve yine aynı kitleye hitap eden düşük kaliteli yerler. 2- iyi genelevlerin dekoru ve kadın kalitesi üst düzeydedir. her türlü fantazi, her türden eğlence vardır ancak gece sonunda yaklaşık 500 dolar’ınızdan olursunuz. 3- amerikan vatandaşlarının rağbet ettiği yerler ise striptiz barlardır. (al bundy en güzel örneği.) buralarda ister sadece striptiz şovunu seyredebilir (1-5 dolar arası), ister striptizciyi masanıza cağırıp kucağınızda dans ettirebilir ki buna "nap dance" deniyor ve bikini altına kadar her şeyini çıkarıyor (ederi 20-30 dolar), isterseniz de özel bir lounge’a gidip seks yapabilirsiniz. bunun içinse 100 dolar’ı gözden çıkarmanız lazım. 4- sokaktan kadın alıp otelde işinizi görebilirsiniz ancak o kadınlar da birinci maddedeki türdendir. sadece sokağa çıkıp fiyatlarını biraz arttırırlar. 5- en kralı escort servisleridir. hem müşterilerinin kimliklerinin gizli tutulmasına özen gösterirler hem de en iyi kadınlarla çalışırlar. bunların fiyatı ise 10.000 dolar’a kadar çıkabilir.

ingiltere’de okuyorum. bugune kadar cesitli ulkelerden onlarca arkadasim oldu. iste ayrıntılar: 1) japonlar’da para cok. ancak kompleksliler. gozlerinin cekik olmasını cok dert ediyorlar. 2) rus kizlarin sozune guven olmuyor. randevularina sadik degiller. "t" harfini "z" olarak telaffuz ediyorlar. 3) kolombiyali erkekler sekse duskun. ustelik cekiciler de. kizlariysa popolariyla varolacaklarini zannediyorlar. 4) almanlar arkadas canlisi. konusmayi seviyorlar. 5) hintlilerin ne bedenleri ne de yasadiklari mekanlar temiz. 6) ispanyol kizlar karsi cinsle muhabbetten muthis zevk aliyor. chat odalarinda yazismaya bayiliyorlar. 7) fransiz kizlar modayi yakindan takip ediyor. estetik kaygilari var. erkekleri ise potansiyel filozof. iki cinsin de ingilizce’sini anlamak cok zor.

beyrut
öncelikle tipik bir akdeniz ülkesi olduğu kadar arap ülkesi olduğunu hemen belli ediyor. şehrin en güzel yerlerinden biri el-hamra dedikleri bölge. gerçekten çok güzel bir yer, birçok ünlü markayı burada bulabilirsiniz. jeida mağarası mutlaka görülmesi gereken bir yer. daha önce gezdiğiniz tüm mağraları unutun, mükemmel ötesinde bir görünüme sahip.teleferik ile mutlaka tepeye çıkın ve beyrut’u bir de kuş bakışı izleyin, hayran kalacaksınız. çok karışık bir halka sahip. cumhurbaşkanı hristiyan, başbakanı müslüman, meclis başkanı yahudi olan tek ülke. gece eğlencesi oldukça güzel fakat mutlaka kapıda giriş ücretini sorun yoksa bizim gibi 4 biraya 375 dolar ödemek zorunda kalabilirsiniz. trafik tam bir kaos, hiçbir trafik kuralı yok polisleri kimse takmıyor bile. bunun dışında yemekleri bizim damak tadımıza çok yakın ve çok güzel yemekleri var hiç fast food’a ihtiyaç yok. suikast ile öldürülen başbakanları hariri’yi herkes çok seviyor ve merkezde mezarı halka açık bir şekilde düzenlenmiş. bence görülmesi gereken yerlerden biri. iç savaşın kalıntılarını hala çok rahat görebilirsiniz, evlerin duvarlarında mermi ve havan delikleri mevcut. son olarak lübnan kızları gerçekten çok güzel ve ilgi çekici.

kaynak:itiraf.com

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol