alıcı kısmı olmayan mektuplardır. okuyan yine siz olursunuz. eğer tuhaf biriyseniz okuyunuz;
merhaba sevgili
bu sensiz bilmem kaçıncı gece. hesaplamak zor çünkü doğduğum günden sonrasını hesaplamaya üşeniyorum. sevgili, sen hiç yastığına sarılıp uyudun mu? sıcaklığını hissettin mi sevdiceğinin? sıcaklığın durur koynumda ve ben geceler gündüzlere gebe diye küfrederim doğan güneşe. sağımda yokluğuun solumda olmayan soluğun ve sevgili sen günbe gün daha zifiri çöküyorsun gündüzüme. bulut bulut gözyaşları oluyorsun yanağımda ve sızlıyor çatlamış dudağım tuzunda o gözyaşlarının. bir hayali beklemek, sahi sen hiç olmayan bir mektup yazdın mı birine sevgili?
bir hayale erecek zaman ve zembereğinden pişmanlıklar zehri fışkıracak ama sevgili sen sol yanımda durdukça ben varoluşumun bedelini ödeyeceğim...
hoş kal sevgili...
olmayan sevgilim....
olmayan sevgiliye mektup
platonik bir sevgilinin daha kötüsü bir sevgilidir.
ey olmayan sevgili
geldiğinde üç kere öpüver...
geldiğinde üç kere öpüver...
doğmamış çocuğa don biçmek hadisesini romantik hale getirmek için yapılan bir eylem olmakla birlikte "e mektup hazır, sevgiliyi de bulunca sadece ismi değiştiririz olur biter" kaygısı ile yazılmış bir taslak mektuptur. evet.
kişide şizofrenik olguların başladığının göstergesi olabilir.
sevgili sevgilim.
iyi ki yoksun, iyi ki tanimami$im seni.olsaydin ve seni tanimi$ olsaydim kesin boynuzlardin beni, ben de seni oldurmek zorunda kalirdim, ondan sonra i$in yoksa curu hapislerde.
sevgili yarim.
hapislerde curumemi engelledigin icin sana ne kadar te$ekkur etsem azdir.meger ne iyi bir hayalmi$sin sen.
opuyorum gozlerinden.
seni cok seven benden cok sevilen sana.
imza:pur dikkat salak.
iyi ki yoksun, iyi ki tanimami$im seni.olsaydin ve seni tanimi$ olsaydim kesin boynuzlardin beni, ben de seni oldurmek zorunda kalirdim, ondan sonra i$in yoksa curu hapislerde.
sevgili yarim.
hapislerde curumemi engelledigin icin sana ne kadar te$ekkur etsem azdir.meger ne iyi bir hayalmi$sin sen.
opuyorum gozlerinden.
seni cok seven benden cok sevilen sana.
imza:pur dikkat salak.
gelecegine inanılan kişiye ya da gitmiş olan kişiye yazılan mektuplardır zira olmayan birşey zaten yoktur mektubu da yoktur.evet.
kişinin hayalini kurduğu sevgiliye, yani gelecekteki sevgilisine yazdığı mektuptur. veya bir şekilde kaybettiği sevgiliye yazılan mektup da olabilir.
ama mektup vardır ortada. mektup yazmak güzeldir ve mektup yazmak için illa bir sevgili öğesinin bulunmasına da gerek yoktur.
ama mektup vardır ortada. mektup yazmak güzeldir ve mektup yazmak için illa bir sevgili öğesinin bulunmasına da gerek yoktur.
benim bir sevgilim var henüz tanışmadığım misali.
sevgilim..
bilmem ki nerelerdesin..
hep olduğun bir yerdesin belki, belki de hiç olmadığın bir yerde..
şiirlerimdesin ama, düşüncelerimde..
kalbimin uçsuz bucaksız köşelerinde..
yazmakla, bahsetmekle olmuyor seni sözlükte..
bekliyorum gelişini, beni hiç bulamadığın o yerde..
bilmem ki nerelerdesin..
hep olduğun bir yerdesin belki, belki de hiç olmadığın bir yerde..
şiirlerimdesin ama, düşüncelerimde..
kalbimin uçsuz bucaksız köşelerinde..
yazmakla, bahsetmekle olmuyor seni sözlükte..
bekliyorum gelişini, beni hiç bulamadığın o yerde..
yalnızlıktan kafayı yemek üzere olan bünyenin yaptığı eylem.
beni gör. senin için başladığım ilk yer burası olabilir.
varlığımı işaretle. sana nasıl bakıp nerenle göreceğine dair bir işaret gönderiyorum. onun için önce gözlerimin içine bak. orada senin için, hem yola dair izler var ve hem de içime dair yollar..."
beni gör; içine akmam lazım. dünyayı seninle birlikte senin içinden görmem, seninle birlikte yeniden başlayabilmem, içime ilmeklenmiş bu eskiden emanet masumsuzluk hissini seninle yenmem, yüzümün kirlerini ellerinle savuşturabilmem lazım. beni tutarken düşmeden durabilmen, çelmelerime rağmen bana inanman lazım...
beni duy; nefesim eksilmeden sana sesimi duyurmam lazım. yüzümü kaç kez izledin şu aynadaki gölge oyunlarında, kaç kez yalanladım ben geçmişlerimi, kaç kez kucaklayıp öptüm kendimi. ben her sensizliğimde sendeleyişimde, çocukluğumun kaldırımlarında, düşmemeye hevesli denge oyunlarında oynarken buldum kendimi. kum saati bu seferlik sözlere kanıp durabilir mi ya da büyüdümse şimdi yıldızları eteğime düşürebilir miyim ki?
öylesine garip bir yetişememe duygusu kaplamış ki içimi, ben söküp atılamadıkça derinlerimden, susturulamamış kaygılara göz yumdukça, yalnızlığıma yaklaştıkça, gazetelerden harfler kırparak yaşıyorum sanki günlerimi. el yazım kendimden yorgun, kendime yabancı...
ne zaman bu kadar keskin oldu bu sayfanın beyazlığı? artık gözlerimde mi yalancı? yeterince kanatmadım mı kolumdaki çiçek izini? karalanmış umutlarla doldurduğum omuzlar buruşturup attığım hayatlar yetmedi mi?
üç kere içtim ben bu sudan, hiçbiri senin kadar duru değildi. yansıyanıma gülümseyişimden korkup da boz bulanık cümleler kurmasam belki hala benimleydin... kim bilebilir ki?
artık geç mi bilmiyorum? boğulmaktan da korkmuyorum, dudaklarımı çatlatıp yine de gülümsüyorum. güneşim yakın biliyorum. korkularımı yeniyorum, gitarımı da kutusuna koydum artık susuyorum...
dizlerimde tükenmez izleri, adını taşıyorum… bana geleceğin günü bekliyorum... inanması zor biliyorum ama yine de saçlarım esse senden biliyorum...
kimsecigim seni çok seviyorum...
varlığımı işaretle. sana nasıl bakıp nerenle göreceğine dair bir işaret gönderiyorum. onun için önce gözlerimin içine bak. orada senin için, hem yola dair izler var ve hem de içime dair yollar..."
beni gör; içine akmam lazım. dünyayı seninle birlikte senin içinden görmem, seninle birlikte yeniden başlayabilmem, içime ilmeklenmiş bu eskiden emanet masumsuzluk hissini seninle yenmem, yüzümün kirlerini ellerinle savuşturabilmem lazım. beni tutarken düşmeden durabilmen, çelmelerime rağmen bana inanman lazım...
beni duy; nefesim eksilmeden sana sesimi duyurmam lazım. yüzümü kaç kez izledin şu aynadaki gölge oyunlarında, kaç kez yalanladım ben geçmişlerimi, kaç kez kucaklayıp öptüm kendimi. ben her sensizliğimde sendeleyişimde, çocukluğumun kaldırımlarında, düşmemeye hevesli denge oyunlarında oynarken buldum kendimi. kum saati bu seferlik sözlere kanıp durabilir mi ya da büyüdümse şimdi yıldızları eteğime düşürebilir miyim ki?
öylesine garip bir yetişememe duygusu kaplamış ki içimi, ben söküp atılamadıkça derinlerimden, susturulamamış kaygılara göz yumdukça, yalnızlığıma yaklaştıkça, gazetelerden harfler kırparak yaşıyorum sanki günlerimi. el yazım kendimden yorgun, kendime yabancı...
ne zaman bu kadar keskin oldu bu sayfanın beyazlığı? artık gözlerimde mi yalancı? yeterince kanatmadım mı kolumdaki çiçek izini? karalanmış umutlarla doldurduğum omuzlar buruşturup attığım hayatlar yetmedi mi?
üç kere içtim ben bu sudan, hiçbiri senin kadar duru değildi. yansıyanıma gülümseyişimden korkup da boz bulanık cümleler kurmasam belki hala benimleydin... kim bilebilir ki?
artık geç mi bilmiyorum? boğulmaktan da korkmuyorum, dudaklarımı çatlatıp yine de gülümsüyorum. güneşim yakın biliyorum. korkularımı yeniyorum, gitarımı da kutusuna koydum artık susuyorum...
dizlerimde tükenmez izleri, adını taşıyorum… bana geleceğin günü bekliyorum... inanması zor biliyorum ama yine de saçlarım esse senden biliyorum...
kimsecigim seni çok seviyorum...
ahmet savaş’ın aşk ve cinayet kolaksiyonu kitanbında yokkadınına yazdığı mektuplardır. okunulası bir kitapdır.
(bkz: olan sevgiliye mektup)
bir bakıma bireyin kendine yazdığı mektup da olabilir.
(bkz: şizofren aşktan mektuplar )
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?