siyasi fıkralar

busabahlarinbiranlamiolmali
deniz baykal bir köyü gezerken, bağlı olduğu değirmeni döndüren bir eşek görmüş.
yanındaki köylüye sormuş:
-bu eşeğin boynundaki zil ne işe yarıyor ?
-efendim, demiş köylü. o zil sustuğunda eşeğin durduğunu anlıyorum. müdahale edince tekrar harekete başlıyor.
-akıllıca ,demiş baykal. peki eşek olduğu yerde durupta başını sağa sola sallarsa nereden anlayacaksın durduğunu?
-anlayamam ama, ne gezer efendim sizin gibi akıllı eşek buralarda...
***********
busabahlarinbiranlamiolmali
> >abdullah gul, amerika buyukelcisi ile birlikte
> >turkiye’de amerikalilar tarafindan acilan ilk
> >domuz ciftligini ziyarete gitmis. bir gun sonra yeni
> >safak gazetesi yazarlari gul’un domuzlar
> >arasinda cekilen resmine uygun bir baslik aramaya baslamislar.
> >biri ’ gul domuzlar arasinda’ olsun demis.
> >bir baskasi ’domuzlar gul’un etrafinda’
> >olsun demis. ve ucuncu oneri cok begenilmis.
> >’soldan ikinci gul’
duncan mac leod
bektaşi babasına:
- baba erenler, dediler; sen de seçim kampanyalarına katılıp, "türke türk propagandası" yapa yapa oy toplamaya kalksaydın, nasıl bir nutuk söylerdin?
baba erenler, şarap testisinden bir fırt çekerek hemen ayağa kalktı ve başladı nutkunu söylemeye:
- ey benim bakışı sert, yüreği mert, tarihi şanlı, kılıcı kanlı, ataları soylu, seçimleri oylu, kahramanlıkları sonsuz, kahpeleri donsuz yüce ırkımın soydaşları!
taharetlenmesini bile bilmeyen kefere; uzaya gitmeyi değil, turist olarak antalya’ya gitmeyi dahi düşünemediği dönemlerde; biz çoktan göklerdeki kehkeşana da hükümran olmuş; büyük ayı’ları da, küçük ayı’ları da, demirkazık’a bağlayarak uzayda rastlanmadık birer pehlivan olmuştuk. işte size bunun belgesi:
atalarım gökten yere indirdiler ay yıldızı
bir buluta sardılar ki, rengi şafaktan kırmızı!
***
bektaşi babasını dinleyenler, hemen ayağa kalkarak yürekten alkışladılar baba erenleri:
- işte fikir özgürlüğü böyle olur, dediler...
kurban
bir gün yıldırım akbulut yolda iki otostopçu dönmeyi arabasına almış.
bir süre gittikten sonra dönmelerden biri
-biz dönmeyiz demiş
akbulut da
-bu kadar yol gittikten sonra dönülmez demiş...
raskolnikov
lenin ölüyor ve tanrı onu cehenneme koyuyor.ama bu lenin durur mu hiç, başlıyor cehennemde insanlari örgütlemeye.

- bakin, biz burada yanıyoruz, acı çekiyoruz, öbürleri
orada cennette rahatla bollukla yaşıyorlar olmaz böyle diyor

ve cehennemde insanlar ayaklanmaya başlıyor. melekler hemen gidiyorlar tanriya;

- tanrım lenin cehennemi karıştırdı insanlar ayaklandı diyorlar.

tanrı da;
- o zaman onu alın cennete koyun diyor.

bu sefer de lenin cennette basliyor konusmaya;
- bakın, biz burada bolluk içinde yaşarken cehennemde yoldaşlarımız acı çekiyor, yanıyor, buna izin vermeyelim diyerek
orayı da karıştırıyor.

melekler hemen gidiyorlar yine tanrının huzuruna
- tanrım diyorlar, lenin orayı da karıştırdı insanlar cennette de ayaklandılar ne yapalım?

tanrı;
- getirin şu lenini karşıma bakayım diyor.

melekler gidip getiriyorlar lenini, lenin giriyor tanrının odasına, kapılar kapanıyor aradan 1 saat geçiyor, 2 saat geçiyor, lenin çıkmıyor odadan... melekler iyice merak etmeye başlıyorlar...

saatler sonra kapı açılıyor lenin çıkıyor içerden. hemen
giriyorlar melekler içeri;
-tanrım, ne oldu bu kadar ne konuştunuz?diye soruyorlar.
tanrı;
-ssst! tanrı yok, hepimiz kardeşiz!!!
pespembe
ingiliz, fransız, temel,bi toplantıda karşılaşırlar..ingiliz derki geçen iş kazasına uğramış bir adam getirdiler bizim labratuara adamın sadece parmağı vardı biz o parmağa uygun el, ona uygun kol, kola uygun beden yaptık adam bir verimliki olduki sayesinde 5 kişi işsiz kaldı..fransız lafa atlar;o ne ki der,bize gelen adamın sadece saç teli vardı biz ona uygun kafa kafaya uygun beden yatık adam bi verimli oldu sayesinde 10 kişi işsiz der...bizim temel atlar hemen lafa ula der o nekiii...ben geçen yolda yürüyodum baktım bi osuruk kokusu aldım hemen torbaya gittim labratuara..o osuruğa uygun bi popo ona uygun bir vücut yaptık..adam gitti başbakan oldu sayesinde binlerce kişi işsiz...
kuresel koylu
ikinci dünya savaşı sırasında ingiltere başbakanı churchill radyoda
konuşma yapmaya gidiyormuş. radyo evinin kapısına gelince bindiği
taksinin şoförüne sormuş:
- beni yarım saat bekleyebilir misin?
karanlıkta müşterisinin yüzünü seçemeyen şoför:
- özür dilerim sör, ama başbakanın konuşmasını dinleyeceğim.
churchill yurttaşının bu ilgisinden pek hoşnut kalarak iki sterlin
uzatmış. şoför parayı aldıktan sonra yerlere eğilerek selam vermiş:
tikmişim churchilli, sizi bekliyorum efendim.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol