spider

salavin
bir david cronenberg filmi.

"örümcek” filminin, oyunculuk ve senaryo açısından kayda değer bir yapım olduğunu söylemek mümkün. finalden anladığım kadarıyla, çocukken annesinin ölümüne sebep olduğu için, daha doğru bir ifadeyle annesini öldürdüğü için, travma yaşayan ve bu travmanın etkisiyle akli dengesini kaybeden bir adamın içinde bulunduğu dram, çocukluğuna yapılan geri-dönüşlerle (flash-back) anlatılıyor filmde.

filmin (tagline)ı : "the only thing worse than losing your mind... is finding it again." tercümeye gerek yok sanırım. gayet açık.

örümcek (spider)
yönetmen: david cronenberg
oyuncular: ralph fiennes, miranda richardson, gabriel byrne
yapım: 2002-kanada&ingiltere
tür: dram

salavin
bu film hakkında aklı başında bir msn sohbeti dökümü :

thelosthighway: bence spider falan izleyen yok hocam
nonself: yemişim, spideri, acıyı diyolar. yok tabi lan, izlese nolcak, adam karısını öldürdü eski fahişeyle evlendi diycekler al başına bela
thelosthighway: aynen boşver sen .ben bazı noktalarda spider yazının zayıf olduğunu düşünüyorum baba. ya da aynı gözle bakmadığımızı
nonself: yaz işte ne bileyim ben
thelosthighway: hımm
nonself: es geçtim ben çoğunu
thelosthighway: bütün gün içimde doldu yazma fikri
nonself: acıyı aldım, acıyı güne çektim, biraz bugüne, psikolojik imge fazlaydı
thelosthighway: evet es geçmişsin. mesela şunu sorgulamanı beklerdim
nonself: nedir?
thelosthighway: dennis hastaneden daha az sıkı önlemleri olan bi yere geliyo. belli ki buraya daha önce de geldi. ama damar soru: daha önce bunu fark etmedi mi? yani annesini zihninde deforme ederek öldürdüğünün farkına varmadı mı?
nonself: gazı mı? gaz yenidir belki lan?
thelosthighway: yani, dennis sürekli notlar, karalamalar tutuyo
nonself: sonra kötüleşmiştir
thelosthighway: tekrar bakıyo onlara
nonself: çünkü iyileşme sürecinde geliyor oraya
thelosthighway: bu, sürekli tekrar ediyo. notları muhtemelen yırtıyo, sonra tekrar. mesela fahişe olarak kafasında tiplediği kadının yurt müdiresi olarak tekrar onda görünmesi ve o sırada elinde çekiç ve kontrol kalemi yatağının başında beklediği an ve orda koptuğu an, yüzündeki ifade, herşeyi anlıyo o sırada, donup kalıyo orda, gerçek patlıyor kafasında. bunu ilk defa orda mı yaşıyo?
nonself: ;ben öldürdümü orda demiyo ki. hayır trenden inişi gördün mü? dennis oraya dolu geliyo?
thelosthighway: evet
nonself: neyse yaa
thelosthighway: elince bavul. bi sorun daha var
nonself: atladım tabi. taş duvarlar, pencereler...
thelosthighway: dennis kafasında neden annesini deforme ihtiyacı hissediyo? neden? annesi ona karşı ilgisiz mi? onu sevmiyo mu?
nonself: hayır, iyiler öldürülmez
thelosthighway: babasını neden zalim ve uçkur düşkünü olarak deforme ediyo?
nonself: hayır ya ne alaka? baba alet olacak bu yüzden
thelosthighway: neden annesini fahişe ile bir tutuyo?
nonself: kendi zihni için bu böyle
thelosthighway: bi dakkkaaaa. babasıyla annesi bi akşam çıkıyolar. dennis evde kalıyo. o sırada babası annesini avluda sıkıştırıyo.
nonself: sevişiyorlar filan
thelosthighway: bir fahişe gibi. annesi de hoşlanıyo bundan
nonself: hocam hocam
thelosthighway: biz muratla bişi tartıştık hatırlıyo musun?
nonself: o çok ekstrem oldu
thelosthighway: ben dedim ki ortada bi sebep yokken adam neden bağırıp çağırıyo karısına
nonself: yok
thelosthighway: adamın karısına bağırtıp çağırdığı yok aslında. dennis öyle kuruyo
nonself: yok tabi lann. yazdık ya bunu
thelosthighway: peki bütün bunları neden yapıyo?
nonself: aynen
thelosthighway: neden deforme ediyo?
nonself: hocam
thelosthighway: can alıcı soru bu bence. iyiler öldürülmez diyosun da annesini neden öldürmek istiyo?
nonself: ben derim ki evet acı çektiğini düşünüyor
thelosthighway: acı çektiğini mi? ne acısı?
nonself: mutsuz olduğunu düşünüyo annesinin
thelosthighway: neden? bana mutlu göründü annesi
nonself: filmde dennisin zihniyle, gerçekliğin ayrımını yapmak imkansız gibi bir şey
thelosthighway: peki o zaman neyin gerçek olduğunu biz anlayamıyoruz öyle mi?
nonself: zihin kurgusu filmin hemen hepsi. filmin sonunda biraz anlıyoruz
thelosthighway: gerçeklik yok mu, gerçekliğe tekabül eden bir şeyler yok mu?
nonself: gerçek olan şu. var. şu var
thelosthighway: peki o zaman neyi deforme ediyor dennis, gerçeklik yoksa?
nonself: baba aslında, bira içmeye gider, baba bara gider. bira filan içer, laklar. dennis ara ara babasını çağırmaya gider, ki bundan hiç haz duymamaktadır. fahişeler gülüşürler, yüksekten. ama aslında yüksekten değil. çocuk zihninde bu durum nasıl şekillenir? biliyor muyuz bunu? çocuk nasıl yetiştirildi? tutucu bir anne mi onunun zihnini şekillendiren? yani baba o kadar da tam ev adamı olmasa da barlarda takılışı
thelosthighway: sen hem gerçekliğin çok az olduğunu söylüyorsun hem de bize hiç gösterilmeyenler üzerinde varsayımlarda bulunuyorsun
nonself: gösterilmeyen ne?
thelosthighway: bak dostum, adamın barlarda takılması meselesi dennisin zihninde kurduğu bir şeyse biz, bize gösterilenden hareketle kestirimlerde bulunuyoruz
nonself: yok lan öyle değil, işte gidiyor diyorum adam barlara
thelosthighway: sen annenin tutuculuğuna falan gittin. bunu da nerden çıkarıyosun? anne tutucu falan değil.
nonself: adam bara gider, barda fahişeer vardır, çocuk orda fahişeyle tanışır
thelosthighway: anne çocuğa bir örümcek hikayesi anlatmış. ve ona örümcek diye hitap ediyor. buraya dikkat edelim.
nonself: bunlar yanlarındaki adamlarla sırnaşırlar. off!!! dinlemiyosun ,neyse sittiret, vaktin olursa yazarsın, ben de yazarım
thelosthighway: dinliyorum, sen devam etsene
nonself: o örümcek hikayesi fos
thelosthighway: fos mu?
nonself: ya da ben çözemedim
thelosthighway: film onun üzerine bina edilmiş, ismi örümcek filmin
nonself: evet fos
thelosthighway: ağlar falan
nonself: abi iyi de anlat filan nedir yani örümcek? ağlar, ip örmeler filan nedir? nasıl bir sonuç edindin sen örümcekle ilgili?
thelosthighway: adam kendini örümcek ağına dolamış, kendini sürekli ağla sarıyo
nonself: ee?
thelosthighway: ya da ağlar örüyor. ben şöyle düşünüyorum: çocuk annesini çok sever, çok etkilenir ondan, tüm sevgisinin kendisine yöneltmesini ister. cronenberg burada batılı bi hastalığı ifşa ediyor aslında. yani ödip kompleksine göndermeler yapıyor ama öldürülen baba değil anne. çocuk tekbaşına anneye sahip olmak ister, babayı düşman görür. babayı değil de anneyi öldürür. babayı karalar zihninde. bence bu film için yazılacak yorumun başlığı acının omuzlanışı olamaz. dennis bir acıyı omuzlamamış, bir çılgınlığı omuzlamış. bence bir kendini kaybedişi omuzlamış. bu bize acı gelir. kat kat gömlekler giymesi, sürekli örümcek ağları örmesi, anlaşılmaz notlar alması, dennisin içine düştüğü hastalık, bu unutkanlık, bu deformasyon süreci. kendi kendine kurduğu bir dünyanın içinde yaşayan bir adamın yaşamıdır söz konusu olan. o bir acıyı omuzladığının bile farkında olamayacak kadar hastadır. o annesini öldürmüştür. o mezarın başına gidip toprağa sarılması ve orda uzun uzun kalması acı vericidir elbette. sevgisiyle ne yapacağını bilememiştir dennis. onu ortadan kaldırarak sevgisini donduracağını, onunla bir olacağını düşünmüştür sadece çocuk aklıyla. sonrasında zaten akıl hastanesine kapatılınca iyice kendi içine gömülmüş ve herşeyi zihninde deformasyona uğratarak hastalığını derinleştirmiştir. orda mısın lan? kızdın mı bana?

şu anda bir titreşim gönderdiniz!

nonself: oğlum biz açıkoturum adabı almış adamız. neyse annesini öldürdüğü yaştan, trenden inen adamın yaşına kadar kaç yıl geçti?
thelosthighway: nerden baksan 40 yıl
nonself: bunu sen söylüyorsun, çılgınlığı, sevgisini dondurduğunu. niye söylüyorsun bunu?
thelosthighway: neyi ben söylüyorum?
nonself: çünkü sen kendini akıllı sanıyorsun? yani karşımızda bir zihin bir akıl bir beyin var
thelosthighway: dennis mi akıllı
nonself: oğlum bi sus beee
thelosthighway: tamam sustum. söz. özür. devam et sen
nonself: hasta diyoruz. çok hasta. ee? bu adam düşünüyor. uyuyor mu? hayır. gülüyor mu? hayır. konuşuyor mu? evet kendisiyle konuşuyor bu adam. notlar niçin alınıyor? yani biz akıllıyız tabi.
karşımızdaki yaz günü palto giymiş adam da çevresine alışılagelmiş reaksiyonlar vermediği için hasta oluyor!! kim hasta!!
thelosthighway: (hocam bak bu adam düşünmüyor. sadece vehmediyor. burayı atlıyorsun sen.)
nonself: offffffffff
thelosthighway: ne yani biz mi hastayız şimdi?
nonself: atlamıyorum. vehmettiren nedir? vehmin kaynağı ne? niye vehmeder o akıl ?hocam dur benim işim var gidecem gece yazarım
thelosthighway: sen normallik ile anormallik arasında bir ilişki kuruyosun ve bazen anormalliklerin aslında normal olandan daha yüce olduğunu ileri sürerek aslında sanki bizim dennisi anlamayarak anormal olduğumuzu ileri sürmeye kalkıyorsun.
nonself: sus. nedir bu son yazdığın yani?
thelosthighway: peki müsade var mı?
nonself: bana mı yazıyorsun bunu?
thelosthighway: açıklayayım
nonself: anormalliklerin aslında normal olandan daha yüce olduğunu ileri sürerek.. nedir bu? geç, tamam, boşver. ben ortada bir zihin, bir akıl, bir kalp var diyorum. ne anlarsanız anlayın
thelosthighway: adamın palto giymesi, 4 kat gömlek giymesi neden seni bu kadar etkiledi anlamadım?
nonself: hocam o bir yansıma ya
thelosthighway: tamam anlıyorum, buna kimse karşı çıkmıyor. ama zihni, aklı, kalbi yanlış çalışıyor onu diyorum.
nonself: palto ilgilendirmiyor beni. sapıtmış diyorum, yanlış çalışıyor tabi. ben başka birşey demiyorum
thelosthighway: sen diyosun ki bu adam çok acı çekiyo, acısından derbeder olmuş
nonself: ben hiç annemi öldürmedim bilmiyorum. neyse ne.
thelosthighway: ama senin yorumundan sanki biz dennisin tarafında olmalıyız gibi birşeyler çıkarıyorum. şunu anlarım: dennis annesini öldürmüş. bu büyük bir acı. bunu göz ardı eden yok. ama şu soru var: biz dennis’e mi acıyalım? dennis kendine mi acısın? dennis annesine mi acısın? neye acıyalım? kim acıyı omuzlamış? bunu anlamak istiyorum. dennis mi? dennis’e bakan sen mi?
thelosthighway: neyse sen böyle davranınca fazla üstelemiş hissettim kendimi. boşa çıktı tüm düşüncelerim. pişşşttt noldu lan? ne sustun?
nonself: iyinin kötünün terazisini kurmadım ki ben. acı çeken bir yüz var, bundan eminim. kaderini yaşıyor, annesine acıyalım, dennise acıyalım. şu son sorunu duymazlıktan geliyorum. dennis mi? dennis’e bakan sen mi? nedir bu?
thelosthighway: duymazlıktan mı geliyosun? dennis acıyı omuzlamış diyosun yani. evet öyle diyosun ben de öyle görmediğimi söylüyorum. sadece acı çekmek başka, acıyı omuzlamak başka. acıyı omuzlamak bilinçli bir eylemdir, bilerek altına girdiğin bir şeydir. acıyı omuzlamakta aktif olan sensin, acı çekmekte sen ancak pasif olabilirsin. neyse.
nonself: hocam kelime oyununu bırak ya
thelosthighway: kelime oyunu mu? ben sadece basit bir şey söylüyorum: dennis acıyı omuzlamış değil. dennis acı çekiyor, nedamet içinde. bunu görmezden gelmeye, annesini öldürdüğü gerçeğinden kaçmaya çalışıyor. acısı hem onu öldürmesi, hem de onu öldürdüğünü bildiği için ve bu acıya katlanamadığı, nedamet içinde olduğu için bu gerçeği ters yüz etme çabası ve bunu beceremeyişi. dennisin acısı bu . asıl kavram nedamettir üstad, nedamet. acı değil. sanırım bu son 3-4 cümle ile ne demek istediğimi tam olarak anlatabildim.
nonself: nedametin bi surattaki aksi nedir ki başka? ben gördüğümü söyledim, bunu gördüm. asıl kavram olmayabilir bu, haklı olabilirsin. ben acının peşindeyim
thelosthighway: anladım
nonself: asıl imgeyi açığa kavuşturma peşinde değilim.
thelosthighway: o zaman şöyle diyelim bitsin olur mu: "spider’da nedametin dennis’in yüzünde bıraktığı acıyı görebiliriz."
nonself: ona da gerek yok. dediğin gibi adam hasta zaten. ne nedameti?
thelosthighway: peki. adam hasta. tamam.
nonself: bu adam, sonradan intihar etmemişse eğer, acısını omuzlamamış da başka ne yapmıştır.?


http://www.blogcu.com/mirzabey/901458/
ivmenas
incy wincy spider incy wincy spider climbed up the water spout, down came the rain... diye iğrenç bir çocuk şarkısı da bulunmaktadır.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol