ayıplanmadan yaşamak

schumi
bugün gazetesinden gülay göktürkün 15 mayıs 2007 tarihli yazısı... şöyle bi şey:

sabahtan beri izmir mitingi’yle ilgili yorumları okuyorum. takıldığım birçok şey oldu. ama hiçbir şeye ece temelkuran’ın aşağıdaki satırları kadar takılmadım:

"o şimdi ayıplanmadan şortla gelebildiği bir mitingin tadını çıkarıyor. tıpkı güzel izmirli kızların ayıplanmadan gülüşmenin tadını çıkarması gibi. tıpkı ayıplanmadan yaşamak için kordon’da toplanan kalabalık gibi...’

bu kadarına pes gerçekten... yaşanan gerçek ancak bu kadar tersyüz edilebilir. temelkuran sanki bir başka ülkede yaşıyor, bir başka ülkeden izlenimler aktarıyor bize...

türkiye’de "ayıplanmadan" yaşamak isteyen birileri var gerçekten. ama bunlar şortlu kızlar ve oğlanlar değil... başını bağlayanlar, çarşaf giyenler, uzun etekliler, haşemayla denize girenler... karafatmalara benzetilen onlar... türkiye’nin "yüz karaları" olarak görülen, varlıklarından utanılan, bir ayıp gibi gizlenmeye çalışılan, uluslararası arenada ülkemizi rezil ettikleri söylenen onlar...

şortlu, bikinili kadınların kıyafeti değil, emine erdoğan’ın kıyafetleri her gün, her dakika aşağılanıyor bu ülkede. emine hanım, gün aşırı eline kalemi alan bir kadın yazarımızın, giydiği kıyafetlerle "olgunlaşma enstitüsü zevki" diye dalga geçmesine, üst perdeden akıl öğretmesine katlanmak zorunda.

hayrünnisa gül, zeynep babacan ve gözönündeki diğer tesettürlü kadınlara, "aşağılanmamak için", kıyafet zevklerini bizim giyim zevkimize göre revize etmeleri telkin ediliyor. sanki kıyafetlerini bize beğendirmek zorundalarmış gibi davranılıyor. gerçekleri bu kadar ters yüz etmek ayıptır gerçekten de... şortlu gençlerimiz ne dün ayıplandılar ne de şimdi ayıplanıyorlar. cumhuriyet tarihinin her döneminde "türkiye’nin çağdaş yüzü" olarak, atatürk türkiye’sinin medar-ı iftiharı olarak hep örnek gösterildiler, baş tacı edildiler. bugün de, şükürler olsun ki, hiçbir baskı görmeden dilediklerince yaşıyorlar...

temelkuran ve onun gibiler, bu yazılarıyla hayali bir "mağdur" yaratarak, gerçek mağdurları saklıyorlar. madem vurgu "ayıplanma" üstüne yapıldı, o noktada kalem oynatmaya devam edelim...

aslında denebilir ki, bu ülkede dindarların, bugün ak parti tabanını oluşturan milyonların baş derdi de budur; yani, kendi anavatanlarında ayıplanmadan, aşağılanmadan yaşayabilmek... bu kitlenin siyasi liderleri, şeriat devleti kurmaktan da, toplumu dindarlaştırmaktan da, islami bir yaşam tarzı oluşturmaktan da, hatta hatta, daha muhafazakar bir türkiye’den de çoktan vazgeçtiler. ister değiştikleri için deyin, ister bunu mümkün görmedikleri için deyin, ister dünya konjonktürü gereği deyin, ister reel politikanın gereği deyin... önemli değil! önemli olan şu ki; onlar bütün bunlardan vazgeçtiler.

artık sadece dinlerinin bütün gereklerini ayıplanmadan ve yasaklanmadan yerine getirebilecekleri bir ülke yaratmak derdindeler. ayıplanmadan türbanlarını takabilecekleri, ayıplanmadan beş vakit namaz kıldıklarını, hatta filanca tarikata sempati duyduklarını deklare edebilecekleri; ayıplanmadan imam hatip kökenli olduklarını söyleyecekleri, ayıplanmadan ve aşağılanmadan cumhurbaşkanı eşi de olabilecekleri bir ülke yaratmak... eğer bütün bunları, başka partilerin iktidarları döneminde sağlayabilselerdi, ak parti bu kadar çok oy da almazlardı zaten. ama başkası yapmadı. o yüzden, "kendi partileri" olarak gördükleri partiyi iktidara getirmek istiyorlar. başkalarını kendilerine benzetmek için değil, kendi seçtikleri yaşam tarzını güvenceye alabilmek için çabalıyorlar.

diyeceksiniz ki, geçtiğimiz dört buçuk yılda ak parti bunu yapabildi mi ki? evet yapamadı. ak parti iktidarı döneminde, din ve ibadet özgürlüğünü genişletme babında tek bir adım bile atılamadı. neden atılamadı? işte bu saçma sapan şeriat paranoyaları yüzünden atılamadı. ve şu gürültüye bir bakın... bir de atılsaydı ne olacaktı acaba...

(bkz: bu kadını seviyorum)

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol