aşık seyrani

ankakusu
aşik seyrani

seyrani, 19. yüzyılın önemli şahsiyetlerinden biridir. türkçe’yi şiirlerinde başarı ile kullanması, işlediği konuların dün olduğu gibi bugün de tazeliğini koruması ve yaşadığı devrin sosyal hayatından manzaralar sergilemesi, onun önemini ortaya koyan hususlardan birkaçıdır.

seyrani’nin asıl adı mehmet’tir. kayseri’nin develi ilçesinde doğmuştur. doğum tarihi 1800’dür. babası, oruza camii imamı cafer efendi, annesi emine hatun’dur. üç kardeşi olan seyrani, ailenin en büyük evladıdır.

ilk eğitimini babasının yanında tamamlayan seyrani, halasiye medresesi’ne devam etmiş, ancak tahsilini yarım bırakmıştır. onun dini, tasavvufî bilgilerinin kaynağını teşkil eden ve şiirlerinde tesiri açıkça görülen bu tahsilin hayatındaki yeri önemlidir.

seyranî, genç yaşta şiire başlamış ve ünü kısa zamanda çevresine yayılmıştır. askerlik sebebiyle uzak diyarları görmüş, memleketini, evini barkını bırakıp istanbul yollarına düşmüştür. istanbul’da bulunduğu süre içinde köprülü medresesi’ne devam etmiş ve hat sanatı ile nakkaşlık öğrenmiştir.

aşıklar, halkın kulağı ve dilidir. halkın sevgisinin ve öfkesinin en açık bir şekilde görüldüğü yer, aşıkların sazı ve sözüdür. işte bundan dolayıdır ki, yönetimler ya karşısındakileri çeşitli şekillerde susturmaya çalışmış veya onları yanlarına çekerek faydalanma yoluna gitmiştir.

seyrani’nin istanbul yılları sultan abdulmecit devrine rastlar. istanbul’un çeşitli yerlerinde aşık kahveleri vardır. bu kahvelerde sık sık yarışmalar düzenlenmektedir. saray, seçkin aşıkları toplayıp yarışmalar tertiplemekte, onlara çeşitli hediyeler dağıtmakta, yine 30-40 şairi saraya bağlayarak, onlara maaş bile vermektedir.

seyrani, istanbul’da kaldığı yıllarda şairlerin toplandığı meydan kahvelerine devam etmiş, düzenlenen yarışmalara katılmış, devrin önde gelen şairlerini pes ettirmiştir. saray çevresince iltifata layık görülmesine rağmen o, haksızlığa, yolsuzluğa, israfa ve her türlü kötülüğe karşı isyan eden bir ruh haline sahip olduğundan olayları değerlendirişi, yapılan değişiklikler karşısındaki tavrı ile her zaman sarayla uygunluk göstermemiştir.

özden mahrum, taklide dayalı bir takım yenileşme hareketleri, adalet çarkının adaletsizce işleyişi, rüşvet, cehalet, onun ruhunda fırtınalar uyandırmaktadır. halkın görüp, duyup söylemediği şeyleri o, hiç çekinmeden sazıyla, sözüyle dile getirmekte, müsebbipleri kim olursa olsun açıkça onları hicvetmektedir. padişahlar, halkı soyup soğana çeviren herkes, onun "hiciv oklarından" nasiplerini almaktadırlar.

arının deliğine çöp sokan seyrani, arıların hücumuna uğrar. istanbul’da sığınacak yeri kalmayınca nüfuzlu hemşehrilerinden birinin yardımıyla halep’e kaçırılır. seyrani’nin bu gurbet hayatı üç yıl sürer. bu arada kadiri tarikatına mensup olur.

bağdat ve mısır’ı dolaşan seyrani, daha sonra adana yolu ile develi’ye döner. develi’de bağıyla, tarlasıyla uğraşır. develi ve kayseri’de şiirleriyle, sohbetleriyle dost halkasını genişletir. fakat o bunlarla tatmin olmaz, bir müddet sonra elinde sazıyla memleketin çeşitli yerlerini dolaşmaya başlar. yaşı ilerleyip de artık dizlerinde dolaşacak derman kalmadığını görünce memleketine döner ve ömrünün kalan kısmını develi’de tamamlayarak 1866’da hakk’ın rahmetine kavuşur.



destan / aşik seyrani

asırda acâib işler çoğaldı
bilmem bu işleri kimler ediyor
dünyayı hep rezil köpekler aldı
gelen umeraya karşı gidiyor

biraz bahsedeyim ehl-i zamandan
yahşılar aşağı düşdü yamandan
aralık itleri olmuş kumandan
uyuz it kurtlara kumanda ediyor

buğday unu beğenmiyor enikler
iplikten aşağı düşdü ipekler
hep sedire geçti itler köpekler
hanedan ayakta hizmet ediyor

koltuk kılı fark olmuyor sakaldan
tüccarlar aşağı indi bakkaldan
aslanlara çoban düşmüş çakaldan
şimdi aslanları çakal güdüyor

mekteple medrese ortadan kalktı
meyhane kerhane meydana çıktı
ar namus denen şey ortadan kalktı
şimdi kişi bildiğine gidiyor

sarhoşlar çoğaldı kalmadı ayık
bu asır böylece hallere layık
müzevvirin adı muhbir-i sadık
şimdi kişi bildiğine gidiyor

isimlerin tebdil etsem satılmaz
cisimlerin tahvil etsem zat olmaz
altun eğer vursan eşek at olmaz
şimdi kişi bildiğine gidiyor

şahinler yurdunu tutdu yarasa
baklava yerine geçdi pırasa
şimdi rağbet deyyus ile terese
zamane bunlara rağbet ediyor

boy kürkünü beğenmiyor köçekler
babasına aklöğretir çocuklar
yumurtadan burnu çıkan cücükler
horoz oldum diye cik cik ediyor

küçükler büyüğe çorap geydirir
tatlıyı insana acı yedirir
seyrani zamane böyle dedirir
şimdi kişi bildiğine gidiyor.

http://www.ilkadimdergisi.com/171/acikkapi-erkanozdemir.htm
ravanelli
ne hikmettir şu dünyaya
gelen ağlar, giden ağlar
soralım yoksula, baya
aslı nedir, neden ağlar?

aziz allah şefik allah kerim allah rahim allah
bize sensin ulu rehber, şefaat ya resulallah

bir deveci yeder deve
yularından seve seve
birbirinden ive ive
deve ağlar, yeden ağlar.

aziz allah şefik allah kerim allah rahim allah
bize sensin ulu rehber, şefaat ya resulallah

seyrani’ye acep ne olmuş
yüreği dert ile dolmuş
kimi yitmiş kimi bulmuş
bulan ağlar, yiten ağlar.

aziz allah şefik allah kerim allah rahim allah
bize sensin ulu rehber, şefaat ya resulallah.
cinuçen tanrıkorur güzel okur.birde link olsaydı.....

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol