barbar ve sehla

goetica
ahmet telli’nin 2004 yılında everest yayınlarından çıkmı$ olan $iir kitabı.

sesinden ı$ık bakı$larından
zifirî karanlık sızan deli tay
$imdi sana hangi dağın yeli
hangi uçurumun uğultusu
hangi suların yıldız $avkları...
instrument
ahmet telli şiiri

barbar ve şehla
-1-

hayyam, yalnızdın sevgilinin yanında
şimdi gitti, artık ona sığınabilirsin

rivayetti ve zaman sakin
bir su gibi hareleniyordu
senin için orman uğultuları
uzun kış geceleri getirdim
artık okunmayan masallardan

bildim ama bilemeyip düştüm
yollara ıslığımdaki gül kokusuyla
çünkü gül mağrur bir yalnızlık
yahut dalgın bir keder olarak
yakışırdı senin tenine

rivayetti ne zaman sahi oldu
bildim bilemedim sahi nasıl oldu

anka’nın beni bıraktığı yerde
barbarlara rastladım, en çok
seni andırıyordu incelikleri
seni ve senin şehla duruşunu
rüzgar doldurdular ceplerime

oysa ben yılanların deri değiştirdiği
bir çöl arıyordum kendi çölümde
gövdemin çağına ulaşmak için
matematik ve şiir çalışıyordum
tarihse barbarlık öncesi devirlerdi.

rivayetti ne zaman sahi oldu
bildim bilemedim sahi nasıl oldu

dağlarımda yangın ovalarımda
tufan hikayeleri anlatılırken
masadan masala, efsaneden
efsaneye sığınıyordun ve ben
sıfırı öğreniyordum aztek’lerden.

şiirse şehla sesine benziyordu
yani yalan yani bir kara zulüm
inceliğin bir barbar duruşu belki
vak’anüvis edasıyla geziniyor
yenildiğim tüm alanlarda şimdi

rivayetti ne zaman sahi oldu
bildim bilemedim sahi nasıl oldu.

bir kez daha uğradığımız
cinayet yerine benziyor
unutmak istediğimiz ne varsa
meğer ne çok biriktirmişim
unutmam gereken şeyleri

duruşunu, şehla sesini mesela
yatağımda kalan sıcaklığını
yastıkta başının bıraktığı çukuru
en çok da bir yolculuğa çıkarken
dönüp dönüp sarılışını

zaman bir su gibi hareleniyor yine
rivayetti ne zaman sahi oldu.

-2-

uzun uzun susuyorsun bir gülü koklarken
yüzün büsbütün gülistan oluyor ve bitti
sandığımız yerde yeniden ürperen bu aşk
hangi hatıralarla kanadı hangisinde sustu
biz hangi şehirde güller taşıdık odamıza
hangisinde yaralarımızı saracak bir dost
bir yoldaş aradık ölürcesine, yoktular.

zilsiyah hatıralar edinmişti şehirler ve barbar
zamanlardı bizim şehla sessizliğimizde

nice yıkımlardan kurtardığın şeydi susmak
adressiz yaşamlardan, mutsuzluklardan
umutlardan geri kalandı ve yakıştırdın
kendine, yüzünün biçimi buradan geliyor
iki şehir, iki darbe arasında geçirdiğin yıllar
sana bir onur gibi ekledi susmayı ki güller
sessizliğin koynunda bulurlar renklerini

ayrılıkların bir rengi vardır, susuşların
bekleyişlerin, yalnızlıklarında öyle
şehrin görüntüsünü unutmanın rengine benzer
istasyonlarsa özleme dönüktür nedense
ve bir köşesinde mutlaka bir taşra kokusu
kokunun rengi nasıl yayılır bilirsin
güllerden, fesleğenlerden ve acılardan

hiç konuşmayalım istersen susmak bir dil
bir hatırlamak olsun yitirdiğimiz ne varsa
hatırlamak deyince içimden bir rüzgar
işıkları söndürülmüş kasabalar geçiyor
komşu bahçeden hoyratça kopardığım güller
kendimi pekos bill yerine koyduğum
günler düşüyor içime, kendime sığamıyorum.

hatırlamak deyince anemin öldüğü gün
içimden bir mürekkep ırmağı akmıştı
su ve ateş, hava ve toprak ve her şey
cıvaya dönüşmüştü orada, iki de bir
gül kurusu yolculuklara çıkışım bundandı
yön duygumu galiba o zaman yitirdim
hangi şehirde yoksan ben kayboluyordum orada

zarif hatıralar edinmiştik sokağımızdan
ve eğilip bakardı geçip giden bulutlar
sen mektubundan önce gelirdin, kuruyan
fesleğenler için yas tutardık yaz sonları
devrim bir ihtimal olarak kaldı diyenlere
sessizce itiraz etmeyi öğrendik o günlerde
dokunsalar akasyalar gibi yaprak dökerdik.

şimdi ürperten, onara bir şey var, sen bir gülü
uzun uzun koklarken anlatıyorsun bunu
kalbimizse küllerin altında kalabilen iki söz
iki cehennem; imlası bozuk mektuplar gibiyiz
çünkü imla evlilikle biten aşklara benziyor
rüzgarını yitirmiş vadiye, bulutsuz
yağmursuz bir gökyüzü de diyebilirsin.


uzun uzun susuyorsun bir gülü koklarken
hatırlamak böyle bir şey olmalı diyorum
unuttuğumuz ne varsa barbarlar sızıyor
bizse şehla bir isyan oluyoruz şehrin
zilsiyah hatıralarından sıyrılarak
sevmek böyle bir şey herhalde diyorum
sen uzun uzun koklarken bir gülü

ve yüzünün doğusu gül kokuyor çünkü doğu
gülistandı dağın ve destanın bize anlattığı.


ahmet telli

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol