insanin buyumesini ve bu evrede gecirdigi degisimleri anlatan etkileyici bi roman.
the catcher in the rye
mel gibson ve julia roberts in oynadigi the conspiracy theory adli filmde mel in canlandirdigi adamin takintili oldugu ve kutuphanesinin bir rafini ona ayirdigi, sik sik gidip kitapcidan bilmem kacinci kez aldigi kitap.filmle nasil bir baglantisi var acaba?
j.d. salinger in tek romani.romanın baş karakteri holden caulfieldin düşüncelerinin oldukça etkileyici olduğu başucu kitabım.ayrıca bir çok katilin en sevdiği kitaplar arasındadır.
biraz iç karartıcı olsa da kurgusunun çok güzel olduğunu düşündüğüm bir kitap. bazı yerlerinde genç caulfield’in hallerine çok üzülüyor, bazen de çok gülüyorsunuz. sanırım bu kitabi 100 büyük eser içine sokan en büyük özelliği samimiyeti... kimi bölümleri herkesin yaptığı ya da yapmak isteği ama bunu kendine bile itiraf etmeyi marifetten saymadığından sadece yaşamakla yetindiği pek çok hadiseyi içeriyor. ergenlik dönemi bunalımları, bir kişiliği sırtlanma çabaları, sosyal ortama ayak uydurmaya çalışma, ve çoğu zaman sevilmeyen bir koyu hayatı yaşamak kaygısı... ben bu çocuğu sevdim ya...
lennonın katilinin üzerinden çıkan kitapmış.
desmondın yanında taşıması gereken asıl kitap. her birimiz için.
j d salinger’ in çavdar tarlasında çocuklar ismi ile yayımlanan romanı.
:--------------------------------------------------spoiler--------------------------------------------------:
sonra milletin beni bir mezara tıktıklarını filan düşündüm, mezar taşında adım filan yazılıydı. çepeçevre ölmüş heriflerle sarılmış bir durumda. vay canına, öldüğünüzde işiniz gerçekten bitik yani! (sayfa 147)
başına bela sarıp düşmeye başlayan birine dibe vardığını anlama şansı verilmez. düşer, düşer, düşer, ama düştüğünü anlayamaz. tüm düzen, hayatlarının şu ya da bu döneminde çevrelerinin onlara vermediği şeyleri arayan insanlar için kurulmuştur. veya çevrelerinin onlara sağlayamadığını sandıkları şeyleri arayan insanlar için. onlar da aramaktan vazgeçerler. (sayfa 176)
olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir. (sayfa 176)
sorun da buydu işte. asla güzel ve huzurlu bir yer bulamıyordunuz, çünkü böyle bir yer yoktu. var sanıyordunuz, ama siz oraya varır varmaz, sizin bakmadığınız bir sırada biri gizlice gelip, burnunuzun dibinde, "seni ..." diye yazıveriyordu. sanırım, öldüğüm zaman bile, beni bir mezara tıktıklarında başıma diktikleri taşın üstündeki "holden caulfield" ile doğduğum ve öldüğüm tarihlerin hemen altında, "seni ..." yazılmış olacaktır. biliyorum bunu, gerçekten. (sayfa 190)
pek çok kişi, özellikle de şu psikiyatrist herif, önümüzdeki eylül ayında okula başladığımda kendimi derslere verecek miyim diye sorup duruyor. bu salakça bir soru bence. yani, bir şeyi yapmadan önce, ne olacağını nereden bilebilirsiniz ki? yanıtı belli bunun; bilemezsiniz. yemin ediyorum, çok salakça bir soru bu. (sayfa 198)
:--------------------------------------------------spoiler--------------------------------------------------:
sonra milletin beni bir mezara tıktıklarını filan düşündüm, mezar taşında adım filan yazılıydı. çepeçevre ölmüş heriflerle sarılmış bir durumda. vay canına, öldüğünüzde işiniz gerçekten bitik yani! (sayfa 147)
başına bela sarıp düşmeye başlayan birine dibe vardığını anlama şansı verilmez. düşer, düşer, düşer, ama düştüğünü anlayamaz. tüm düzen, hayatlarının şu ya da bu döneminde çevrelerinin onlara vermediği şeyleri arayan insanlar için kurulmuştur. veya çevrelerinin onlara sağlayamadığını sandıkları şeyleri arayan insanlar için. onlar da aramaktan vazgeçerler. (sayfa 176)
olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir. (sayfa 176)
sorun da buydu işte. asla güzel ve huzurlu bir yer bulamıyordunuz, çünkü böyle bir yer yoktu. var sanıyordunuz, ama siz oraya varır varmaz, sizin bakmadığınız bir sırada biri gizlice gelip, burnunuzun dibinde, "seni ..." diye yazıveriyordu. sanırım, öldüğüm zaman bile, beni bir mezara tıktıklarında başıma diktikleri taşın üstündeki "holden caulfield" ile doğduğum ve öldüğüm tarihlerin hemen altında, "seni ..." yazılmış olacaktır. biliyorum bunu, gerçekten. (sayfa 190)
pek çok kişi, özellikle de şu psikiyatrist herif, önümüzdeki eylül ayında okula başladığımda kendimi derslere verecek miyim diye sorup duruyor. bu salakça bir soru bence. yani, bir şeyi yapmadan önce, ne olacağını nereden bilebilirsiniz ki? yanıtı belli bunun; bilemezsiniz. yemin ediyorum, çok salakça bir soru bu. (sayfa 198)
:--------------------------------------------------spoiler--------------------------------------------------:
son dönemlerde okuyup en çok beğendiğim romanlardan biri. samimi üslubu beni en etkileyen yönüydü. ve holden adeta içimde kalıp da yapmak istediğim ama yapamadığım tüm şeyleri yapan, düşündüğüm tüm şeyleri korkmadan söyleyen bir kahramana dönüşmüştür benim için. hatta bir ara abartıp ona aşık olduğumu bile hissettim. sanırım deliriyorum sözlük.
-----------------------------spoiler----------------------------:"... sorun şu; bir kızla -yani, orospularla filan değil- bu iş tam olacak gibiyken, başlıyor durmadan size dur demeye. benim derdim de bu işte; duruyorum. çoğu herif durmuyor. benim elimden gelmiyor. durmanızı gerçekten mi istiyorlar veya yalnızca korkuyorlar mı ya da işin sonunda kusurun onların üstünde değil de sizin üstünüzde kalması için mi dur diyorlar, hiç bilemiyorsunuz. ben yine de, hep duruyorum. sorun, onlara acımam. yani, bu kızların çoğu aptallaşıyor. bir süre oynaştıktan sonra, bir bakıyorsunuz, akılları başlarından gitmiş. bir kız kendisini oynaşmaya bir kaptırdı mı, beyin meyin aramayın onda. ne bileyim? dur diyorlar, ben de duruyorum. onları evlerine bıraktıktan sonra, keşke durmasaydım diyorum, ama yine de durmadan edemiyorum."-----------------------------spoiler----------------------------
-----------------------------spoiler----------------------------:
sakın kimseye bir şey anlatmayın.
herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra.
-----------------------------spoiler----------------------------
sakın kimseye bir şey anlatmayın.
herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra.
-----------------------------spoiler----------------------------
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?