mesnevi

angelus
mevlana’nin en onemli eseri, farsca ve aruz vezniyle yazilmistir, icice anlatilan hikayelerle tasavvuf ogretisinin aciklanmasidir, 6 cilde ayrilmis 25.700 beyitten olusur.
utopya
iranlilardan turklere gecmis nazim seklidir.
nazim birimi beyittir.
her beyit kendi arasinda kafiyelenir. bu sebeple uzun hikayelere musaittir. sairin anlatacaklari cok genis oldugunda bu nazim seklini secer. ayrica kafiye bulma sikintisi da bu sebepten dolayi yoktur.
kutadgu bilig’den sonra pek cok eser bu nazim sekliyle yazilmistir. mevlana’nin mesnevisi mesnevi-i mevlana yine bu nazim sekliyle yazilmistir.
firambogaz
mevlana, mesnevisi için şöyle demiştir:
"mesnevi masaldır diyenlere, evet masaldır. onda kendini görmek erlik ister. mesnevimiz tamamen vahdet dükkanıdır. bu dükkanda vahdetten başka gördüklerin puttur. mesnevi bir meradır. ondaki misaller ise merada otlayan hayvanlara benzer. sen hayvanlara takılma da merayı ve ovayı seyretmeye bak."
ankakusu
soyle bir hikaye vardir içinde:

adamın biri, büyük bir şehre gelmişti. çarşıyı gezerken güzel kokular satan attarların sokağına saptı. dükkanlardan gül, menekşe, kokuları dalga dalga sokağa dökülüyordu. adam birkaç adım attı. güzel kokular başını döndürmüştü. fazla dayanamadı, düşüp bayıldı.

halk, bayılan adamın başına üşüşmüştü. kimi kalbini yokluyor, bileklerini ovuyor, kimisi de gül suyu ile yüzünü yıkıyordu. ne yaptılarsa adamı ayıltamamışlardı. ferahlatıcı kokular, gülsuları boşuna harcanmış, adam bir türlü kendine gelememişti. ve baygınlığı daha çok artmıştı. çaresiz kaldılar. etrafa haber salarak akrabalarını arattılar. hiç kimse adama sahip çıkmıyor, saatler geçtiği halde adam da bir türlü kendine gelemiyordu. akşama doğru oradan geçen bir debbağ (derileri terbiye eden) adamı tanımışta. kalabalığa seslendi:

’- sakın ona gülsuyu serpmeyin! ben onun hastalığının ne olduğunu biliyorum. siz ona hiç dokunmayın, ben biraz sonra geleceğim...’ diyerek uzaklaştı. bir vîraneye girdi. avucuna bir parça gübre aldı. attarlar sokağına gelerek, gizlice, gübreyi bayılan adamın burnuna tuttu. hayret! .. adam kendine gelmeye başladı. biraz sonra da ayağa kalktı. debbağla birlikte yürüyerek gitti.

bayılan adam da bir debbağdı. yıllarca kokmuş deriler arasında pis kokulara alışmış, attarlar sokağında güzel kokulara dayanamayarak düşüp bayılmıştı.
gizemliyabanci
dinle neyden zira o birşeyler anlatmada ayrılıklardan şikayet etmededir.
***
ayrılık bağrımı parça parça eylesin ta ki aşk derdini anlatabileyim.
***
ney kan dolu bir yoldan haber verir mecnunun aşk hikayesini anlatır.
***
neyin sadası ateş oldu onu hava sanma kimde bu ateş yoksa yazıklar ona.
***
ney gibi bir zehir ve panzehir ney gibi bir dost ve aşık olmaz.
***
eğer ben bir dost bulsaydım ney gibi sırrımı ifşa ederdim.
***
ne olur bizi dinleyen dostlar olsa.zira bu destan bizim halimizin hikayesidir.
***
diye başlar.






dugmeburun
...
güneşin ışığı duvara vurur: duvar geçici bir parlaklık bulur.
ey dürüst kişi! kerpice neden gönül bağlıyorsun? sürekli parlayan aslı ara.
ey kendi aklına aşık olan sen; kendini surete tapanlara üstü görme!
senin hissinin üzerindeki,aklın ışığıdır.altını,bakırında geçici bil.
güzellik beşerde altın yaldız gibidir.
yoksa taze sevgili,nasıl yaşlı eşek oldu?


...

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol