platonik aşkla yukarıdan aşağıdan ilgisinin kurulamayacağı teslimiyet biçimi.
karşılıksız aşk
(04.07.05`teki yazımdır.. çetin altan tandansı yapayım dedim..)
kar$ılıksız çek gibidir..
senden hiçbir beklentisi olmayan birine kar$ı duyduğun, zamanla platoniğe dönü$endir.
a$k aslında nedensiz, niçinsiz sevmektir. kar$ılıksız a$k, mazo$isttir. kendin kurduğun dü$ dünyanı kendin yıkarsın çoğu kez. kar$ındakinin de senin gibi hissetmesini istemen, aslında hiçbir zaman senin olmayacak birine döktüğün gözya$ın, ona ithaf ettiğin ve devamında kaosu, $iiri, mutsuzluğu getiren o $arkıyı dinlemen, inan, onun umrunda bile değildir. çünkü haberi yoktur onun senin yalancı mutluluk deltandan: sevdiğin uykusundayken onun kapısında sabahlaman, yarına yalnızca ba$ağrısı ve halsizlik ta$ır. oysa ki dozunda bırakmaktır bazen a$k.
"yani sen elmayı seviyorsun diye, elmanın da seni sevmesi gerekmez ki."
ama hep kabullenmekten korktuğun için değil midir ki bunca keder?
(sonra bir acı $arkıdır ki, pikapa takılan...)
çok a$ina bir sestir seni çeker. - radiohead`den exit music- travmatik gündüzlerin, gözlerinin telefonuna odaklandıgı gecelerine karı$ır. tahin olup, a$kın pekmezinde çözünürsün. bir umut ki her $eyin sorumlusudur; biter. inancının antresinden mistraller geçer.
(unutulmu$ a$ıklar senfonisinin prelüdünü kaç kez dinleyebilir ki yüreğin?)
doğan gün, aklındaki karma$anın daksilidir. ta ki demin yüzünü yalayarak geçen günı$ığı bir ba$ka "sevilen"e değinceye kadar. biçersin bilincinin nasırlı tarlasındaki faydasız anızları. orak ki, sana çok değip geçmi$tir, onları da savurmalıdır. onlar sana kalan a$kın son kırıntılarıdır belki...(ıykkk) beyninde takılı kalan son cam kırıkları..
artık bir ku$ hafifliğiyle seni kucaklayacak olan mavi gün, paketteki son sigaranın cezbindedir. ak$am yemeğinde ekmeğin kenarına gözüne dikmenden farksız.
(unutma platoniğim, ben sana kroniğim..)
kozasından fırlayan ipek böceğinin yenileni$i gibidir aurandaki direnç. sana omuz veren bir dostun sadakatini ta$ır aklındaki "bo$luğun" rahatlığı. en galip yanlarını geri kazanırsın. duvarlar, yürek sızıları, alkol spazmları, geceleri nedensiz ağlamalar yoktur artık. dagılmı$tır odandaki romatizmal hava. ta ki ili$inceye kadar gözlerin, $arjına taktığın eski moda telefonundaki "1 yeni mesaj var" yazısını görünceye kadar..
kar$ılıksız çek gibidir..
senden hiçbir beklentisi olmayan birine kar$ı duyduğun, zamanla platoniğe dönü$endir.
a$k aslında nedensiz, niçinsiz sevmektir. kar$ılıksız a$k, mazo$isttir. kendin kurduğun dü$ dünyanı kendin yıkarsın çoğu kez. kar$ındakinin de senin gibi hissetmesini istemen, aslında hiçbir zaman senin olmayacak birine döktüğün gözya$ın, ona ithaf ettiğin ve devamında kaosu, $iiri, mutsuzluğu getiren o $arkıyı dinlemen, inan, onun umrunda bile değildir. çünkü haberi yoktur onun senin yalancı mutluluk deltandan: sevdiğin uykusundayken onun kapısında sabahlaman, yarına yalnızca ba$ağrısı ve halsizlik ta$ır. oysa ki dozunda bırakmaktır bazen a$k.
"yani sen elmayı seviyorsun diye, elmanın da seni sevmesi gerekmez ki."
ama hep kabullenmekten korktuğun için değil midir ki bunca keder?
(sonra bir acı $arkıdır ki, pikapa takılan...)
çok a$ina bir sestir seni çeker. - radiohead`den exit music- travmatik gündüzlerin, gözlerinin telefonuna odaklandıgı gecelerine karı$ır. tahin olup, a$kın pekmezinde çözünürsün. bir umut ki her $eyin sorumlusudur; biter. inancının antresinden mistraller geçer.
(unutulmu$ a$ıklar senfonisinin prelüdünü kaç kez dinleyebilir ki yüreğin?)
doğan gün, aklındaki karma$anın daksilidir. ta ki demin yüzünü yalayarak geçen günı$ığı bir ba$ka "sevilen"e değinceye kadar. biçersin bilincinin nasırlı tarlasındaki faydasız anızları. orak ki, sana çok değip geçmi$tir, onları da savurmalıdır. onlar sana kalan a$kın son kırıntılarıdır belki...(ıykkk) beyninde takılı kalan son cam kırıkları..
artık bir ku$ hafifliğiyle seni kucaklayacak olan mavi gün, paketteki son sigaranın cezbindedir. ak$am yemeğinde ekmeğin kenarına gözüne dikmenden farksız.
(unutma platoniğim, ben sana kroniğim..)
kozasından fırlayan ipek böceğinin yenileni$i gibidir aurandaki direnç. sana omuz veren bir dostun sadakatini ta$ır aklındaki "bo$luğun" rahatlığı. en galip yanlarını geri kazanırsın. duvarlar, yürek sızıları, alkol spazmları, geceleri nedensiz ağlamalar yoktur artık. dagılmı$tır odandaki romatizmal hava. ta ki ili$inceye kadar gözlerin, $arjına taktığın eski moda telefonundaki "1 yeni mesaj var" yazısını görünceye kadar..
aşkın tek kişilik bir orkestra olduğu düşünüldüğünde aslında bütün aşklar bir anlamda karşılıksızdır. birisi diğerine göre her zaman daha fazla özler, daha fazla önemser ve de daha fazla sever. tam anlamıyla karşılığı bulunabilen bir ilişki insan doğasına aykırıdır ve de bu dengesizlik, bu farklılık ters kutuplar gibi birbirini çeker durur..
aşkların en güzelidir bence bir gülüşüne bir hayatı yıkar sabah başka dünyada uyanırsınız asla sizin ona olan zaafınızı kullanmaz adam gibi seversiniz yollarını beklersiniz ama ruhu duymaz canı alır yavaştan şarkılar anlam kazanır ve bira extraya daha kolay çıkar dağlara bağıra bağıra adın söylerken gözlerine bakarken incinmesin diye korkarsınız bu hal durumunda müslüm gürses uzaktan seveceğim parçasını mutlaka dinlemelisiniz.
ne kadar elle tutulabilir ipuçlarınızda olsa ahada bu beni seviyor diyip kendi dünyamızı yaşarız ama sonra bir bakarızki elde sıfır biz görmek istediğimiz görmüşüz duymak istediğimizi duymuşuz.bu yüzden aşkın en çok insana koyanıdır.kendi kendini döversin sonunda bir nevi..
şu tip bir şiire sebep olmuştur...azıma sıçmıştır açıkcası :
tüm servetimi tüm eserlerimi akşam yemeğine geç veya erken gelmemle ilgilenen bir kadin uğruna hiç çekinmeden feda edebilirim demiş yazar...
haksiz da değil hani!
herşeyi sevdiğine bağlamak..
bir çift selamin kiymeti ölçülmez eğer ondan gelmişse..
hele onun bir gülüşü!
nerden bileceksin ki
sen hiç yeryüzünün bir kayik gibi sallandiğini hissettin mi...
newton’un yasalarinin seni bağlamadiği anlar oldu mu hiç?
gözlerinde, dünyanin tüm renklerini gördün mü sevdiğinin
ruhunun, göğsünde kuş gibi çirpindiğini hissettin mi...
herşeye rağmen mutluyum be arkadaş...
yanik olmak da başkadir...
ne ortadoğudaki çatişmalar
ne çin komünizmi ilgilendirir seni...
sen sevgilinin kalbinde yer edememişken,
avrupa birliği nasil teselli ederki!
fenerbahçenin şampiyonluğu;
alex’in kralliği çok mu önemli ?
sen uzatmalari oynarken
sevmek adami bambaşka yapiyor...
koca adam değişiveriyo bir anda
çiçekler, kuşlar, hayat ne güzel demeye başliyorsun
hatta ara ara ayaklarin yerden kesilir gibi oluyo
en tatli uykular bile aci soslu artik
sevdiğinin olduğu yere önceden binbir zahmetle giderken
artik orasi senin ikinci yerin
bir parçan olmuş
ayrilmak istemiyorsun
sevmek başka şey bambaşka...
hayatimda ilk kez "yaşiyoruz çok şükür dediğimi hatirliyorum"...
hayatin rengi değişiyor sanki...
artik herşey daha kolay...
ara sira telefon açiyorsun
umutlanmişsin...
o da nesi, zoraki bi açiliş
ve umutsuz sözler...
binbir hayalkirikliği
yarin öleceğini söylemişler gibi
neşe ve ümidin güneş gibi ağardiği yüreğin
şimdi karanliklar ülkesi...
uğruna dünyanin tüm nimetlerini tüm güzellkilerini
bir kenara ativereceğin varlik
yeni kurduğun umut köprülerini yikmiş
kendini zor tutuyosun...
ama gözyaşlarin senden habersiz dökülüveriyor.
müzikten medet umuyosun..
birkaç şarki dinilyorsun
derdi bol olanlardan
belki başka şarkilarda olur ama bunlarin etkisi bi başka oluyo
damardan denmesinin sebebini yeni anliyosun.
bazen o da fayda vermiyor...
aniden çikiyosun evden ve dolaşmaya başliyorsun.
belki biraz sakinlik ve huzur....
o geceyle birlikte hayatinin bir bölümüde tarihe karişiyor.
gece uzun ve karanlik...
düşünceler içinde kivranip duruyosun...
hayata yine ayni neşeyle devam edebilmek için
çikiş yollari ariyosun...
çok geçmeden sen değil ama bedenin uykuya yenik düşüyo..
ertesi gün ...
hayatin akişi alip götürmesede
belli bir süre hafifletiyor üzüntülerimi..
unutmanin en zor olduğu zamanlar
ne zormuş yenilemek kendini
diyeceğim o ki
sevgim birşey kaybetmiş değil sonsuzluğundan
hiçbirşeyin hayali ,daha güzel olmasada gerçeğinden
ben yine senin gelmeni , sevgini bekleyeceğim
büyük olasilikla ne geleceksin , ne de seveceksin
olsun be deniz gözlüm;
-ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim!-
tüm servetimi tüm eserlerimi akşam yemeğine geç veya erken gelmemle ilgilenen bir kadin uğruna hiç çekinmeden feda edebilirim demiş yazar...
haksiz da değil hani!
herşeyi sevdiğine bağlamak..
bir çift selamin kiymeti ölçülmez eğer ondan gelmişse..
hele onun bir gülüşü!
nerden bileceksin ki
sen hiç yeryüzünün bir kayik gibi sallandiğini hissettin mi...
newton’un yasalarinin seni bağlamadiği anlar oldu mu hiç?
gözlerinde, dünyanin tüm renklerini gördün mü sevdiğinin
ruhunun, göğsünde kuş gibi çirpindiğini hissettin mi...
herşeye rağmen mutluyum be arkadaş...
yanik olmak da başkadir...
ne ortadoğudaki çatişmalar
ne çin komünizmi ilgilendirir seni...
sen sevgilinin kalbinde yer edememişken,
avrupa birliği nasil teselli ederki!
fenerbahçenin şampiyonluğu;
alex’in kralliği çok mu önemli ?
sen uzatmalari oynarken
sevmek adami bambaşka yapiyor...
koca adam değişiveriyo bir anda
çiçekler, kuşlar, hayat ne güzel demeye başliyorsun
hatta ara ara ayaklarin yerden kesilir gibi oluyo
en tatli uykular bile aci soslu artik
sevdiğinin olduğu yere önceden binbir zahmetle giderken
artik orasi senin ikinci yerin
bir parçan olmuş
ayrilmak istemiyorsun
sevmek başka şey bambaşka...
hayatimda ilk kez "yaşiyoruz çok şükür dediğimi hatirliyorum"...
hayatin rengi değişiyor sanki...
artik herşey daha kolay...
ara sira telefon açiyorsun
umutlanmişsin...
o da nesi, zoraki bi açiliş
ve umutsuz sözler...
binbir hayalkirikliği
yarin öleceğini söylemişler gibi
neşe ve ümidin güneş gibi ağardiği yüreğin
şimdi karanliklar ülkesi...
uğruna dünyanin tüm nimetlerini tüm güzellkilerini
bir kenara ativereceğin varlik
yeni kurduğun umut köprülerini yikmiş
kendini zor tutuyosun...
ama gözyaşlarin senden habersiz dökülüveriyor.
müzikten medet umuyosun..
birkaç şarki dinilyorsun
derdi bol olanlardan
belki başka şarkilarda olur ama bunlarin etkisi bi başka oluyo
damardan denmesinin sebebini yeni anliyosun.
bazen o da fayda vermiyor...
aniden çikiyosun evden ve dolaşmaya başliyorsun.
belki biraz sakinlik ve huzur....
o geceyle birlikte hayatinin bir bölümüde tarihe karişiyor.
gece uzun ve karanlik...
düşünceler içinde kivranip duruyosun...
hayata yine ayni neşeyle devam edebilmek için
çikiş yollari ariyosun...
çok geçmeden sen değil ama bedenin uykuya yenik düşüyo..
ertesi gün ...
hayatin akişi alip götürmesede
belli bir süre hafifletiyor üzüntülerimi..
unutmanin en zor olduğu zamanlar
ne zormuş yenilemek kendini
diyeceğim o ki
sevgim birşey kaybetmiş değil sonsuzluğundan
hiçbirşeyin hayali ,daha güzel olmasada gerçeğinden
ben yine senin gelmeni , sevgini bekleyeceğim
büyük olasilikla ne geleceksin , ne de seveceksin
olsun be deniz gözlüm;
-ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim!-
balıklarımla aramdaki ilişkinin ta kendisidir. her sabah kahvaltımı etmeden onların yemini veririm, çorabımı değiştirmeyi unuturum ama akvaryumun suyunu değiştirmeyi asla, odanın en güzel en manzaralı köşesi onlarındır; ama ne zaman beni görseler köşe bucak kaçar bu minik sevdicekler. seviyorum ulan sizi, (bkz: doldur meyhaneci)
(bkz: karşılıksız çek)
normal şartlar altında "hassittir lan bu da şarkı mı lan" denilecek şarkıları adama sevdirirler.
msn de mesaj yazmışken ve de henüz cevap almamışken, msn penceresinden "i closed your conservation window" mesajının gelmesidir. etik değildir belki ancak karşılıksız aşkları artık msn in çeşitli eklentileri de tespit etmektedir.
masturbasyonla gecen gunlerden olu$ur zira alternatifi masturbasyondur.
belki de en yuce ask,sadece karsindakini sevmek,sana kendini guzel/yakisikli hissetirmesi degil,seni mutlu ettigi icin degil icinden geldigi icin sevdigin ask,belki de askin kendisine ask..
insan birini severken nasıl bilerek ve isteyerek seçer sevdiceğini benim aklım ermiyor. aşk çıkarsız ve saf olmalı. bir kere sevmeye görsün gönül, eğer karşılık alamayacağını düşünüp vazgeçmeyi seçebiliyorsa kişi ya korkaktır ya da gerçekten sevmiyordur. nazım hikmet in dediği gibi
sen elmayı seviyorsun diye
elma da seni sevmesi şart mı
kasmamak lazım, küçük hesaplar peşinde koşmamalı.
sevdiğini mutlu et, seninle mutlu olmuyorsa bırak nerde kimde mutlu oluyorsa olsun.
sen elmayı seviyorsun diye
elma da seni sevmesi şart mı
kasmamak lazım, küçük hesaplar peşinde koşmamalı.
sevdiğini mutlu et, seninle mutlu olmuyorsa bırak nerde kimde mutlu oluyorsa olsun.
allah aşkı.
aptal yanilgisi.
zaten aşkın karşılık beklenmeden olması gerektiği düşünüldüğünde züğürt tesellisinden öte gidemeyen yargı.
önemli olanın aşkı yaşamak olduğunu gösterir herhalde. karşılıksız olduğu için karşıdakinin yerine de siz hissedersiniz. o zaman işte duygu yoğunluğuna denecek laf yoktur.
içine düşülesi muhtemel bir acı çekme durumu.
(bkz: nevrotik sayıklamalar)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?