ingilizce gunluk.
ayni zamanda bir iced earth parçası.
mine is pure darkness
it is as blackness is
damn the light which comes from
you as a moth to flame i burn
in the twilight of morning i rest my weary eyes
for the benefits of the nights bounty were many
my soul has been redeemed (with those of others)
i missed my love tonight
hiding behind the figure i cannot bare to face
that of a dead profit
and his beast of burden
thorns ripping through his brow
skin soft and white, eyes fire and ice
just as i recall
not longer than nine score
certainly food for the gods
and fit for a prince
her throat ill have it now
i will have her, she is mine
rise of the sun, my test of time
and when shadows fall on unholy ground
its time to sleep again
as consciousness slips into blackness
i rise to nights warm embrace
and though my blood runs cold
i know my love will be alone
and my mortal heart shall beat again
like it did ten thousand years ago
forbidden love can only taste this sweet
not like the others so incomplete
the symbolic arrow that pierces my heart
takes the shape of a wooden stare
now i am the one crucified
for her immortal heart id give my own
and die for mankinds sins
but that is not the nature of this beast
i am denied
i will have her, she is mine
rise of the sun, my test of time
when shadows fall on unholy ground
i will make her mine
diary
chuck palahniukin 2003 tarihli kitabı. türkçesi "günce" adı ile ayrıntı yayınlarından çıkmıştır.
intihar girişiminde bulunduktan sonra ölüden beter hâle gelmiş kocası hastanede komada olan, on iki yaşındaki kızına ve kayınvalidesine bakmaya çalışan misty kleinmanın güncesidir.
kitap arkasında şöyle diyor;
"her şey bir otopotre. her şey bir günce."
bu kitap bir günce. kalemi eline alan kişinin korkularına, sevinçlerine, hüzünlerine yapılan bir yolculuk. sıradan bir insanın sıradan yaşamı... belki de sıra dışı birinin zaman zaman peri masalına, zaman zaman kabusa dönüşen yaşamından kesitler sunan anı parçacıklar. sahte mücevherlerin ışıltısına kapılan bir kadının öyküsü bü. komadaki kocasının günbegün çürümesini izleyen, sanat, yaşam ve ölüm üçgeninde sıkışıp kalmış bir kadının. kimilerine göre basit bir garson, kimilerine göre ise her an bir başyapıt yaratabilecek büyük bir ressam. anakarayla bağlantısı her an yok olabilecekmiş gibi gözüken waytansea adasının gizemli öyküsü bu aynı zamanda.
her şey başka birinin yaşamını sürdürmeye zorlanarak bireyselliğini yitiren misty marie kleinmanın güncesinde saklı. bir tek kişi tarafından yazılmış bir günce bu. ancak gerek anlatıcı, gerek anlatılan hikaye açısından pek çok katman söz konusu.
chuck palahniuk, insanın ezeli ölümsüzlük arayışına tüyler ürperten bir bakış atarken, sanatın denetlenemeyen gücüne de saygı duruşunda bulunuyor. mistynin güncesini tuvale yansıtırken hiçbir detayı gözardı etmiyor. bizler, kimi zaman acımasızca vurulan fırça darbelerini izlerken, geçmiş, şimdi ve gelecek iç içe geçiyor. ben ve öteki arasındaki ayrım gittikçe silikleşiyor. gerçek ve hayal arasındaki karmaşık ilişki zihnimizi bulandırıyor. ve kişisel komalarımızdan çıkıp kolektif bir komaya giriyoruz hep beraber. kimin kimi kandırdığı belli olmayan bir oyun oynanıyor. kimin kurban olduğu belli değil. insan kendi yazgısını elinde tutabilir mi? yoksa zalim feleğin elinden oyuncak mıdır? yalan mı daha gerçek, gerçek mi en büyük yalan, belli değil. zira waytansea adası dört tarafı gerçeklerle kaplı bir yalan...
intihar girişiminde bulunduktan sonra ölüden beter hâle gelmiş kocası hastanede komada olan, on iki yaşındaki kızına ve kayınvalidesine bakmaya çalışan misty kleinmanın güncesidir.
kitap arkasında şöyle diyor;
"her şey bir otopotre. her şey bir günce."
bu kitap bir günce. kalemi eline alan kişinin korkularına, sevinçlerine, hüzünlerine yapılan bir yolculuk. sıradan bir insanın sıradan yaşamı... belki de sıra dışı birinin zaman zaman peri masalına, zaman zaman kabusa dönüşen yaşamından kesitler sunan anı parçacıklar. sahte mücevherlerin ışıltısına kapılan bir kadının öyküsü bü. komadaki kocasının günbegün çürümesini izleyen, sanat, yaşam ve ölüm üçgeninde sıkışıp kalmış bir kadının. kimilerine göre basit bir garson, kimilerine göre ise her an bir başyapıt yaratabilecek büyük bir ressam. anakarayla bağlantısı her an yok olabilecekmiş gibi gözüken waytansea adasının gizemli öyküsü bu aynı zamanda.
her şey başka birinin yaşamını sürdürmeye zorlanarak bireyselliğini yitiren misty marie kleinmanın güncesinde saklı. bir tek kişi tarafından yazılmış bir günce bu. ancak gerek anlatıcı, gerek anlatılan hikaye açısından pek çok katman söz konusu.
chuck palahniuk, insanın ezeli ölümsüzlük arayışına tüyler ürperten bir bakış atarken, sanatın denetlenemeyen gücüne de saygı duruşunda bulunuyor. mistynin güncesini tuvale yansıtırken hiçbir detayı gözardı etmiyor. bizler, kimi zaman acımasızca vurulan fırça darbelerini izlerken, geçmiş, şimdi ve gelecek iç içe geçiyor. ben ve öteki arasındaki ayrım gittikçe silikleşiyor. gerçek ve hayal arasındaki karmaşık ilişki zihnimizi bulandırıyor. ve kişisel komalarımızdan çıkıp kolektif bir komaya giriyoruz hep beraber. kimin kimi kandırdığı belli olmayan bir oyun oynanıyor. kimin kurban olduğu belli değil. insan kendi yazgısını elinde tutabilir mi? yoksa zalim feleğin elinden oyuncak mıdır? yalan mı daha gerçek, gerçek mi en büyük yalan, belli değil. zira waytansea adası dört tarafı gerçeklerle kaplı bir yalan...
(bkz: diary of jane)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?