chatlak

muque
gözyaşlarımızın tadı aynı…
hep birileri geldi gitti hayatımdan
bir elin parmağı kadar daimi olanlar
hepsi benim hepsi içimde
bir gün biri daha geldi
işte bu dedim “hayat” dedim
seni özledim…
ölümü seçtiğim zamanlarda oldu
soğudum yaşamaktan
“uzak dur yakınıma bu mesafe beni bozar”
ağladım, ağladım, ağladı
babam dedi ki;
“kimseyi sevme kızım bu kadar!”
“sus baba! sadece sarıl n’olur…”
sabahına “senle” uyandım
yeni kelimeler öğrendim;
sözlüklerden değil…
anlamlarını yaşayarak
her çözdüğümüz bulmaca için
her kelime için
her defasında
aynı şaşkınlık we sevinçle mutlu olduk
“pikniklerimiz oldu bizim
diet pikniklerimiz
gözlerimiz ağladı”
kalbimiz güldü
söyle nerdesin?!
bir gün “benim için en fazla n’aparsın?” dedi bana
seviyorum ya kalbimle
sevmeyi bilmiyorum ya
tüm cesaretimle
“senin için ölürüm” dedim
güldü yandan…
anlayamadım bozuldum da inceden
“senin için yaşarım demeni isterdim” dedi
o zaman anladım
adı “hayat” tabi yaşamamı ister
“onda yaşıyorum” zaten ben
o biliyordu ben öğreniyordum
zaman aşımına uğradı sayfalarımız
“kablosuz iletişimde
yakalayamadık gözlerimizdeki anlamı”
uzaklık tüm “kinimizi” ortaya çıkardı
oysa biz kavga edemezdik
dilimiz bile dönmezdi doğru düzgün
kalplerimiz çarpışırdı ancak
ışıklar çıkardı sora ortaya
“sarılırdık”
bir gece o kadar yalnızdım ki
“her şey geçti” demesi için kıvrandım yorganın altında
bir gün canım o kadar yandı ki
“artık seni sevmek istemiyorum” derken buldum kendimi…
hiç paramız olmadı bizim
ama soframızdan da
“tekel biramız, çerezzamız
şarap, gazoz ve bardağımız”
hiç eksik olmadı ne hikmetse
sönsün mumlar da
bu karanlıkta yüzümüzü
göremeyelim…
sonum kötüye varacak..
“beni koyup gitme n olursun”
elimi tutuyorlar ayağımı
yetişemiyorum ardından..
seninle gelmeyeceğim
yine de
“beni koyup gitme n olursun”
sabahına seninle uyandığım günlerim yok
“bize!” dediğim yudumları almıyorum içkimden
anlatmak istediklerimi içimde tutuyorum artık
bağıra bağıra şarkı söyleyecek cesaretim de yok
her şeyi de bırakıyorum seninle birlikte
seni düşünmemeye çalışıyorum bu son
ah, biriktirdiğimiz bütün hevesler nasılda hızla tükendiler

"ne güneşe uzandık yan yana
ne yağmurda ıslandık
bir vapura atlayıp
bir sabah hiç gittik mi bir yere
olmadı olamadı
hayat güzelmiş
çiçek açarmış
dünya dönermiş
kuşlar uçarmış
utanmadan"
(bkz: kendisi bir garip melek)
independence
daha tani$tigimiz gun potlardan potlara kirma zinciri olu$turugum, ona ragmen yuzunden gulucuk eksik olmayan tatli sesli di$i ki$i.demek ki alkolu fazla kacirmamak lazimmi$.
yesil
hoşgeldin dostumun,taç yaprağını dikenli tellere takmış çiçeği,geçte olsa hoşgeldin dediğim bilgiç.
muque
6 nisan günü saat 14:00 de geliyorum demeye başlamış saat 16:00 da dünyaya gözlerini açmış bir inci çiçeği o….taç yapraklarını dikenli tellere takmış, kanamış ama ses etmemiş büyürken…herkesten gizlediği bir hali varmış, herkesten gizlediği bir hüznü.kimseciklere çaktırmadığı gözyaşları…cebinde de “masal kahramanı” olma umudu!
kimseciklerin masalına konu olmamış inci çiçeği…hep kaçmış masallardan aslında!!!sonuna gelemeden yarıda bırakmış…gülünce burnu kırışırmış, gözleri kısılır göremezmiş…öyle güzel gülermiş ki çizgi film kızları gibiymiş “ay savaşçısı” bir inci çiçeğiymiş o…tam 19 yıldır demir atmış bu yenik hayaller ülkesine…şimdilerde biraz ümitsiz,biraz kırgın, biraz biraz da (aslında herkeste olması gerektiği kadar) “hayat” dolu yaşamakta…bu “masal”da burada bitmemiş…öyle ki onla başlayan hiçbir şey bitemiyormuş…biz hep şişelerin dibini birlikte gördük,biz hep birlikte dibe vurduk, düşeceksek de beraber, çıkacaksak ta beraber!!!iyi ki varsın, iyi ki doğdun çiçek!!!

-“biz”e…
drl
iyiki dogdun iyiki varsın hayatımda ve hiç gitme sakın gitme senin enerjin mutlulugun sevimliligin sapsallıgın herseyinle kal burda...
yesil
ay savaşçısının doğum gününü burdan kutlamak nasipmiş.nice mutlu senelere.sevdiklerinle olman dileğiyle.
darklord
bilgiç olmadan önce müqüe ile alakalı kısa bir telefon görüşmesi yaptığımız hatun kişi. ayrıca doğum günüymüş kutlu olsun der gözlerinden öperim.
drl
bir kirik genclik hikayesi
yok mudur sevdanin caresi
hasretin kizil haresi
cileli basima gelip tac oldu
ah yine o gurbet bestesi
gunun minesi soldu, soldu..

yarali kusum hazan gunesim
guz ayazinda kor atesim
bir sozun ucur gogum gun acsin
yadeller aldi bizi
haberini sal kara bahtlim
beni yanina al yarasi saklim
uzerime hatiran yagiyor
bu yokluk yakti bizi..

sezen aksu
chatlak
kolay iyileşen yaralarımız yok artık
çay siyahı gözlerimizden akan boncuk yaşlarımız
isyan bile edemeyen bezgin kalplerimiz
kırık bileklerimiz, incinmiş hatıralarla dolu
yenilmişliğe mahkum benliğimiz
drl
ben sana küsüm aslında, haberin yok
koyup gittiğin yerde kötülük çok
kime kızayım, nazım senden başka kime geçer?
benim sensiz kolum, bacağım, ocağım yok

sen esas alemi seçtiğinden beri
ben o saniyede bittiğimden beri
dünya bildiğin dünya, dönüp duruyor işte
uzun uzun konuşuruz birgün son istanbul beyi

yol arkadaşım, nerdesin?

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol