cok da uzak olmayan bir tarihte hayata veda etmis,red beard ile bana kendini tanitmis,ran ile de kendimden gecmemi saglamis japon yonetmen..
akira kurosawa
japon sinemasının gelmiş geçmiş en büyük yönetmeni ve dünya sinemasının da en büyük yönetmenlerinden biri.bu arada önceki gün japonyanın ikinci büyük yönetmenini(shohei imamurayı) da kaybettik.tüm sinemaseverlerin başı sağolsun.toprağı bol olsun.
23 mart 1910’da tokyo, japonya’da doğmuş,6 eylül 1998 yılında ölmüştür..
filmleri;
1993: not yet
1991: rhapsody in august
1990: dreams
1985: ran
1980: kagemusha
1974: dersu uzala
1970: clickety clack
1965: red beard
1963: high and low
1962: sanjuro
1961: the bodyguard
1960: the bad sleep well
1958: three bad men in a hidden fortress
1957: the lower depths
1957: macbeth
1955: i live in fear
1954: the seven samurai
1952: living
1951: the idiot
1950: in the woods
1950: scandal
1949: stray dog
1949: the quiet duel
1948: drunken angel
1947: wonderful sunday
1946: no regrets for my youth
1946: those who make tomorrow
1945: walkers on the tiger s tail
1945: sanshiro sugata part two
1944: the most beautiful
1943: sanshiro sugata
1941: uma
filmleri;
1993: not yet
1991: rhapsody in august
1990: dreams
1985: ran
1980: kagemusha
1974: dersu uzala
1970: clickety clack
1965: red beard
1963: high and low
1962: sanjuro
1961: the bodyguard
1960: the bad sleep well
1958: three bad men in a hidden fortress
1957: the lower depths
1957: macbeth
1955: i live in fear
1954: the seven samurai
1952: living
1951: the idiot
1950: in the woods
1950: scandal
1949: stray dog
1949: the quiet duel
1948: drunken angel
1947: wonderful sunday
1946: no regrets for my youth
1946: those who make tomorrow
1945: walkers on the tiger s tail
1945: sanshiro sugata part two
1944: the most beautiful
1943: sanshiro sugata
1941: uma
asya sinemasının gelmiş geçmiş en büyük yönetmeni olarak gösterilir..
yönetmen, yapımcı, senarist. imparator lakaplı kurosawa, sinema dünyasında bir çok tekniği ilk kez kullanarak öncü olmuş, filmlerinde birden fazla kamera kullanmış, batı dünyasını kıskandıran başyapıtlara imza atmış ve düşük bütçeli filmlerde bile dehasını ortaya koymuştur. seven samurai, ran, dreams, rashomon, yojimbo ve dersu uzala; gelmiş geçmiş en büyük yönetmenlerden biri olarak görülen rejisörün önemli filmleri arasındadır. amerikan film endüstrisince senaryoları ve filmleri en çok taklit eden yönetmen olan kurosawa, iki büyük dünya savaşını görmüş ve atom bombası felaketini yaşamış, gittikçe kararan bir dünyada, kendine bile yabancılaşan insan için duyarlılıkların ölmeyeceğine inanmış ve filmlerinde bu umudun ışığını yükseltmiştir.
23 mart 1910da isamu ve shima kurosawanın sekiz çocuğundan biri olarak tokyo, japonyada dünyaya geldi. 3 erkek, 4 kız kardeşi olan kurosawanın babası askeri okulda müdürdü ve samuray savaşları üzerine araştırmalar yapıyordu. öğrenciyken çizim konusundaki yetenekleri yüzünden yüreklendirilen kurosawa, bu yeteneğinden ötürü ileride her filminin senaryo aşamasında "story-board"unu çizecekti. kurosawa, 1923teki büyük kantō depreminden oldukça etkilenmişti. ülkesi japonyanın katı toplumsal yapısı ve otoriter kuralları, kurosawa’nın ailesine de yansımıştı ve akira, samuray kültüründen gelen babasının baskıcı tutumuna uyum göstermekte zorluk çekmişti.
sakin bir çocukluk geçiren kurosawanın kardeşi heigo kurosawa, japoncada benşi olarak adlandırılan ve sessiz filmlerde anlatıcılık yapan kişi anlamına gelen işle uğraşıyordu. heigonun önerileri doğrultusunda birçok sinema klasiğini izleme fırsatı bulan kurosawa resimle de yakından ilgileniyordu. ağabeyi heigonun intiharı, bu olaydan birkaç ay sonra da en büyük erkek kardeşini kaybetmesi kurosawayı erken yaşlarda büyük travmalarla tanıştırmıştı. kurosawanın kelimelerle de güçlü bir ilişkisi vardı ve radikal bir üslupla yazdığı yazılar birkaç dergide yayınlandı. kendisini o dönem komünist olarak tanımlamıyordu ama daha sonra yapacağı açıklamalarda bu durumu kabullenecekti.
sinemaya olan tutkusu nedeniyle 1936da film endüstrisine adım atan kurosawa, japonyanın önde gelen stüdyolarından plcde yardımcı yönetmenlik yapıyordu. kajiro yamamotonun yanında yetişen kurosawa, yönetmenle 1941de uma adlı filme imza attı. bir sonraki yıl tsubasa no gaika ve seishun no kiryu filmlerinde de yardımcı yönetmen olarak çalışan kurosawa, ilk uzun metrajlı filmi sugata sanshiro için 1943te kamera arkasına geçti. film sansüre uğradı. japon hükümetinin kontrolünde çektiği filmlerde milliyetçi temalara rastlanıyordu. örneğin, the most beautiful isimli filmi propaganda niteliği taşıyordu ve askeri bir fabrikada çalışan kadınlarla ilgiliydi. judo saga 2 anti-amerikan eğilimler taşıyordu ve yönetmenin ilk post modern savaş filmi olan no regrets for our youthta eski japon rejimini eleştiriyordu. çağdaş japonya ile ilgili olarak drunken angel ve stray dog gibi filmleri yöneten rejisör, adının tüm dünyada duyulmasını sağlayacak olan ve ona venedik film festivalinde altın aslan ödülü kazandıracak rashomonı 1950de izleyiciyle buluşturdu. rashomon, 1952de oskar adayı olduğunda batılı seyircinin dikkati japon sinemasına çekilmişti ve bu ciddi bir başarıydı. bir haydutun ormanda bir samurayı öldürüp karısına tecavüz etmesi sonrası, haydutun, samurayın, tecavüze uğrayan kadının ve tüm bunları izleyen oduncunun olayı farklı açılardan anlattıkları film, gerçeğin göreceli bir kavram olması temasını işliyordu. kurosawanın filmde kullandığı yeni çekim ve anlatım teknikleri yönetmenin gücünün anlaşılmasını sağladı.
1945de yôko yaguchiyle hayatını birleştirmiş olan yönetmenin hisao kurosawa ve kazuko kurosawa isimlerinde iki çocuğu oldu.
kurosawa dostoyevskynin budala adlı romanını beyaz perdeye uyarladığı hakuchiden sonra ikiru(1952) ve 1954te ona yeniden oskar adaylığı getiren filmi shichinin no samuraii (seven samurai) çekti. japon sinema tarihinin en önemli filmlerinden biri olarak kabul edilen yapımda kurosawa, eşkiyaların saldırısı altındaki bir köyü korumakla görevli yedi samurayın hikayesini anlatıyordu. filmden sonra yönetmen john sturges; yul brynner, eli wallach ve charles bronsonlı oyuncu kadrosuyla dikkat çeken ve kurosawanın senaryosuna bir çok açıdan çok benzeyen the magnificent sevenı çekti.
william shakespearein "macbeth" adlı eserinden sinemaya uyarladığı kumonosu jô (1957), gorki uyarlaması donzoko (1957) ve daha sonra star-wars filmine esin kaynağı olacak kakuşi toride no san akunini (1958) çeken yönetmen, yine hollywooda olağanüstü bir fikir veren (bir avuç dolar için) yojimbo için 1961de kamera arkasındaydı.
aynı ekiple çalışmaya özen gösteren kurosawanın filmlerinde fumio hayasaka müzikleri, asakazu naki ise kameramanlığını yaptı. takaşi şimura ve toşiro mifune de oyuncu olarak kurosavanın birçok filminde başroldeydiler. tora tora tora adlı filmiyle 60ların sonunda hollywooda giden kurosawa, yapım tamamlanmadan ülkesine döndü ve rus bir subayla moğol bir avcı arasında geçen bir dostluk öyküsünü anlattığı dersu uzalayı çekti. dersu uzala kurosawaya 1976 yılında en iyi yabancı film oskarını kazandırdı.
1980 yılında eserleri francis ford coppola ve george lucas tarafından büyük bir hayranlıkla izlenen kurosawa iki yönetmenin yardımlarıyla epik bir samuray filmi olan kagemushayı (1980) yönetti ve bu filmiyle cannes film festivalinde büyük ödülün sahibi oldu.
filmografisinde büyük önemi olan ran (1985), dreams (1990) ve madadayo (1993) filmlerini çektikten sonra kurosawanın başarılarla dolu hayatı 6 eylül 1998de tokyoda sona erdi.
birçok yönetmene ilham kaynağı olmuş olan kurosawa, birçok sinema otoritesi tarafından tüm zamanların en iyi yönetmenlerinden biri olarak görülmüştür. eserleri zamanın ötesindedir.
kurosawadan
iyi bir yönetmen, iyi bir senaryo ile başyapıtlar üretebilir; aynı senaryo ile vasat bir yönetmen, ancak sıradan bir film yapabilir. fakat kötü bir senaryo ile çok iyi bir yönetmen bile iyi bir film yapamaz. bir sinema özdeyişine göre , kamera ve mikrofon , yangını ve suyu birlikte geçmelidirler. gerçek bir film ancak böyle yapılabilir ve güç büyük ölçüde senaryodadır.
23 mart 1910da isamu ve shima kurosawanın sekiz çocuğundan biri olarak tokyo, japonyada dünyaya geldi. 3 erkek, 4 kız kardeşi olan kurosawanın babası askeri okulda müdürdü ve samuray savaşları üzerine araştırmalar yapıyordu. öğrenciyken çizim konusundaki yetenekleri yüzünden yüreklendirilen kurosawa, bu yeteneğinden ötürü ileride her filminin senaryo aşamasında "story-board"unu çizecekti. kurosawa, 1923teki büyük kantō depreminden oldukça etkilenmişti. ülkesi japonyanın katı toplumsal yapısı ve otoriter kuralları, kurosawa’nın ailesine de yansımıştı ve akira, samuray kültüründen gelen babasının baskıcı tutumuna uyum göstermekte zorluk çekmişti.
sakin bir çocukluk geçiren kurosawanın kardeşi heigo kurosawa, japoncada benşi olarak adlandırılan ve sessiz filmlerde anlatıcılık yapan kişi anlamına gelen işle uğraşıyordu. heigonun önerileri doğrultusunda birçok sinema klasiğini izleme fırsatı bulan kurosawa resimle de yakından ilgileniyordu. ağabeyi heigonun intiharı, bu olaydan birkaç ay sonra da en büyük erkek kardeşini kaybetmesi kurosawayı erken yaşlarda büyük travmalarla tanıştırmıştı. kurosawanın kelimelerle de güçlü bir ilişkisi vardı ve radikal bir üslupla yazdığı yazılar birkaç dergide yayınlandı. kendisini o dönem komünist olarak tanımlamıyordu ama daha sonra yapacağı açıklamalarda bu durumu kabullenecekti.
sinemaya olan tutkusu nedeniyle 1936da film endüstrisine adım atan kurosawa, japonyanın önde gelen stüdyolarından plcde yardımcı yönetmenlik yapıyordu. kajiro yamamotonun yanında yetişen kurosawa, yönetmenle 1941de uma adlı filme imza attı. bir sonraki yıl tsubasa no gaika ve seishun no kiryu filmlerinde de yardımcı yönetmen olarak çalışan kurosawa, ilk uzun metrajlı filmi sugata sanshiro için 1943te kamera arkasına geçti. film sansüre uğradı. japon hükümetinin kontrolünde çektiği filmlerde milliyetçi temalara rastlanıyordu. örneğin, the most beautiful isimli filmi propaganda niteliği taşıyordu ve askeri bir fabrikada çalışan kadınlarla ilgiliydi. judo saga 2 anti-amerikan eğilimler taşıyordu ve yönetmenin ilk post modern savaş filmi olan no regrets for our youthta eski japon rejimini eleştiriyordu. çağdaş japonya ile ilgili olarak drunken angel ve stray dog gibi filmleri yöneten rejisör, adının tüm dünyada duyulmasını sağlayacak olan ve ona venedik film festivalinde altın aslan ödülü kazandıracak rashomonı 1950de izleyiciyle buluşturdu. rashomon, 1952de oskar adayı olduğunda batılı seyircinin dikkati japon sinemasına çekilmişti ve bu ciddi bir başarıydı. bir haydutun ormanda bir samurayı öldürüp karısına tecavüz etmesi sonrası, haydutun, samurayın, tecavüze uğrayan kadının ve tüm bunları izleyen oduncunun olayı farklı açılardan anlattıkları film, gerçeğin göreceli bir kavram olması temasını işliyordu. kurosawanın filmde kullandığı yeni çekim ve anlatım teknikleri yönetmenin gücünün anlaşılmasını sağladı.
1945de yôko yaguchiyle hayatını birleştirmiş olan yönetmenin hisao kurosawa ve kazuko kurosawa isimlerinde iki çocuğu oldu.
kurosawa dostoyevskynin budala adlı romanını beyaz perdeye uyarladığı hakuchiden sonra ikiru(1952) ve 1954te ona yeniden oskar adaylığı getiren filmi shichinin no samuraii (seven samurai) çekti. japon sinema tarihinin en önemli filmlerinden biri olarak kabul edilen yapımda kurosawa, eşkiyaların saldırısı altındaki bir köyü korumakla görevli yedi samurayın hikayesini anlatıyordu. filmden sonra yönetmen john sturges; yul brynner, eli wallach ve charles bronsonlı oyuncu kadrosuyla dikkat çeken ve kurosawanın senaryosuna bir çok açıdan çok benzeyen the magnificent sevenı çekti.
william shakespearein "macbeth" adlı eserinden sinemaya uyarladığı kumonosu jô (1957), gorki uyarlaması donzoko (1957) ve daha sonra star-wars filmine esin kaynağı olacak kakuşi toride no san akunini (1958) çeken yönetmen, yine hollywooda olağanüstü bir fikir veren (bir avuç dolar için) yojimbo için 1961de kamera arkasındaydı.
aynı ekiple çalışmaya özen gösteren kurosawanın filmlerinde fumio hayasaka müzikleri, asakazu naki ise kameramanlığını yaptı. takaşi şimura ve toşiro mifune de oyuncu olarak kurosavanın birçok filminde başroldeydiler. tora tora tora adlı filmiyle 60ların sonunda hollywooda giden kurosawa, yapım tamamlanmadan ülkesine döndü ve rus bir subayla moğol bir avcı arasında geçen bir dostluk öyküsünü anlattığı dersu uzalayı çekti. dersu uzala kurosawaya 1976 yılında en iyi yabancı film oskarını kazandırdı.
1980 yılında eserleri francis ford coppola ve george lucas tarafından büyük bir hayranlıkla izlenen kurosawa iki yönetmenin yardımlarıyla epik bir samuray filmi olan kagemushayı (1980) yönetti ve bu filmiyle cannes film festivalinde büyük ödülün sahibi oldu.
filmografisinde büyük önemi olan ran (1985), dreams (1990) ve madadayo (1993) filmlerini çektikten sonra kurosawanın başarılarla dolu hayatı 6 eylül 1998de tokyoda sona erdi.
birçok yönetmene ilham kaynağı olmuş olan kurosawa, birçok sinema otoritesi tarafından tüm zamanların en iyi yönetmenlerinden biri olarak görülmüştür. eserleri zamanın ötesindedir.
kurosawadan
iyi bir yönetmen, iyi bir senaryo ile başyapıtlar üretebilir; aynı senaryo ile vasat bir yönetmen, ancak sıradan bir film yapabilir. fakat kötü bir senaryo ile çok iyi bir yönetmen bile iyi bir film yapamaz. bir sinema özdeyişine göre , kamera ve mikrofon , yangını ve suyu birlikte geçmelidirler. gerçek bir film ancak böyle yapılabilir ve güç büyük ölçüde senaryodadır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?