1841 doğumlu ünlü çek besteci,klasik batı müziğinin romantik dönem temsilcilerindendir.3 nolu senfonisi avusturya ulusal ödülünü aldı ve bu sayede ünü tüm dünyaya yayıldı.senfonileri arasında 9.senfoni;operaları içerisinden ise ruselka başyapıtları olarak önemini korumaktadır.bunların yanında bestecinin çalkantılı aile hayatı ve patolojik ilişkileri psikiyatrik bir çok araştırmaya konu olmuştur.
antonin dvorak
8 eylül 1841 de nehalozeves’te doğmuş, 1 mayıs 1904’de prag’ta ölmüştür.
dvorak, prag’ın kuzeyinde, moldau ırmağının kenarında bulunan nehalozeves adlı küçük bir köyde dünyaya gelmiştir. friedrich smetana^nın senfonil şiiri ile yurdunun sembolü haline gelen bu ırmağın kıyısında doğmuş bulunan besteci de, kendisinden önce smetana’nın çek folklöründen yarattığı milli müziğe bağlı kaldı. bu devirde bir çok avrupa memleketlerinde milli ekoller teşkil ediyor, halk arasında yaşayan türklere ve romantizm ruhu ile dolu tarihi, milli hatıralara dayanan sanat eserleri meydana getirme arzusu uyanıyordu. (bu sırada kuzey memleketlerinde alman romantik müziği ile sıkı bir temas halinde bulunan norveçli edvard grieg, danimarkalı niels w. gade, isveçli andreas hallen, finlandiyalı robert kajanus gibi besteciler etrafında yeni sanat çevreleri zuhur etmeye başladı. bu gelişme zamanımızda hala devam etmekte ve carl nielsen ile jean sibelius gibi şahsiyetlerde mükemmel bir şekle varmış bulunmaktadır).
yukarı elbe’nin her iki tarafından uzanan bohemya ormanlarını ve ovalarını, bir kalenin taçlandırdığı ve efsanelerin bir altın kaplama gibi gölgelendirildiği prag şehrinin güzelliğini, halk türküleri, oyunları ve adetleri aksettirir. renk renk bir manzara arzeden bu çevre gerek smetana’nın eserlerinde gerekse dvorak’ın senfonik şiirlerinde ve oda müziği eserlerinde ifadesini bulmuştur. fakat bütün operalarının en güzeli olan satilmiş nişanli’yı yaratan smetana’da taşralı bir dilin sıkı çerçevesinde kalan bu tesirler daha geniş bir ifade kudretine sahip olan dvorak’ta şümullü bir seviyeye yükselmiştir.
dvorak’ın hayatı bu değişimi aksettirir. hayat onu uzak dünyalara yollamıştır. fakat daima yurduna içten bağlı kaldı. ne kadar uzaklaşsa yine yurduna döndü. prag’ta öğretmenlik yaptı, eserler yarattı. brahms’ın ve hans von bülow’un, diğer taraftan liszt’in de takdirini kazanan dvorak, dünyanın ilgisini üzerine çekti. berlin, viyana ve cambridge’de olduğu kadar memleketinde de ziyadesiyle takdir topladı. okyanusu aşarak new york’a gitti ve orada da şerefli bir mevkiye ulaştı. fakat orada yerleşmemesi dikkate değer. yeni dünta ona birçok ilhamlar verdi. senfonileri, senfonik şiirleri, konçertoları, oda müziği eserleri, liedleri ve operaları hep slav danslarının ritmlerini taşır. bunları dinlerken genç dvorak’ın kemanı koltuğuna alıp yurdunun köylerini gezerek dans havaları çaldığını hatırlarız. sanatkarlığının kökü o köyleridir. fakat tahsilini yapması ve prag operasında orkestra üyesi olarak çalışması ona menşeinin dışında olan sahalar açtı. be sebepten bir çalgıcının müzisyen olması tabii görünmektedir. en çok brahms’i örnek aldı. fakat liszt’in dikkatini de çekti. bu suretle, müzikte tafar tutanların o zaman ciddiye alınan can sıkıcı tartışmalarına da sürüklendi. beş uvertür ve yedi senfoniden başka beş senfonik şiir yazması, yaratıcılığında mevcut olan ikiliği açıkça gösterir. senfonilerinin en meşhuru yeni dünyadan adlı senfonisidir. fakat bu senfoninin yurdunun danslarından biri olan furiant’ın saadeti ile bitişi gibi, nihayet prag’a, moldau’a ve eski dünyaya olan sonsuz hasretine dayanamayıp yine yurduna döndü.
lakin her iki yolda da dvorak’ın esas unsuru aynıdır. bu sayededir ki, eserleri hakiki manasıyle popüler olmuş ve sonraları da değerini kaybetmemiştir. böylece çağdaşı çaykovski ile aynı safta bulunmaktadır.
dvorak, prag’ın kuzeyinde, moldau ırmağının kenarında bulunan nehalozeves adlı küçük bir köyde dünyaya gelmiştir. friedrich smetana^nın senfonil şiiri ile yurdunun sembolü haline gelen bu ırmağın kıyısında doğmuş bulunan besteci de, kendisinden önce smetana’nın çek folklöründen yarattığı milli müziğe bağlı kaldı. bu devirde bir çok avrupa memleketlerinde milli ekoller teşkil ediyor, halk arasında yaşayan türklere ve romantizm ruhu ile dolu tarihi, milli hatıralara dayanan sanat eserleri meydana getirme arzusu uyanıyordu. (bu sırada kuzey memleketlerinde alman romantik müziği ile sıkı bir temas halinde bulunan norveçli edvard grieg, danimarkalı niels w. gade, isveçli andreas hallen, finlandiyalı robert kajanus gibi besteciler etrafında yeni sanat çevreleri zuhur etmeye başladı. bu gelişme zamanımızda hala devam etmekte ve carl nielsen ile jean sibelius gibi şahsiyetlerde mükemmel bir şekle varmış bulunmaktadır).
yukarı elbe’nin her iki tarafından uzanan bohemya ormanlarını ve ovalarını, bir kalenin taçlandırdığı ve efsanelerin bir altın kaplama gibi gölgelendirildiği prag şehrinin güzelliğini, halk türküleri, oyunları ve adetleri aksettirir. renk renk bir manzara arzeden bu çevre gerek smetana’nın eserlerinde gerekse dvorak’ın senfonik şiirlerinde ve oda müziği eserlerinde ifadesini bulmuştur. fakat bütün operalarının en güzeli olan satilmiş nişanli’yı yaratan smetana’da taşralı bir dilin sıkı çerçevesinde kalan bu tesirler daha geniş bir ifade kudretine sahip olan dvorak’ta şümullü bir seviyeye yükselmiştir.
dvorak’ın hayatı bu değişimi aksettirir. hayat onu uzak dünyalara yollamıştır. fakat daima yurduna içten bağlı kaldı. ne kadar uzaklaşsa yine yurduna döndü. prag’ta öğretmenlik yaptı, eserler yarattı. brahms’ın ve hans von bülow’un, diğer taraftan liszt’in de takdirini kazanan dvorak, dünyanın ilgisini üzerine çekti. berlin, viyana ve cambridge’de olduğu kadar memleketinde de ziyadesiyle takdir topladı. okyanusu aşarak new york’a gitti ve orada da şerefli bir mevkiye ulaştı. fakat orada yerleşmemesi dikkate değer. yeni dünta ona birçok ilhamlar verdi. senfonileri, senfonik şiirleri, konçertoları, oda müziği eserleri, liedleri ve operaları hep slav danslarının ritmlerini taşır. bunları dinlerken genç dvorak’ın kemanı koltuğuna alıp yurdunun köylerini gezerek dans havaları çaldığını hatırlarız. sanatkarlığının kökü o köyleridir. fakat tahsilini yapması ve prag operasında orkestra üyesi olarak çalışması ona menşeinin dışında olan sahalar açtı. be sebepten bir çalgıcının müzisyen olması tabii görünmektedir. en çok brahms’i örnek aldı. fakat liszt’in dikkatini de çekti. bu suretle, müzikte tafar tutanların o zaman ciddiye alınan can sıkıcı tartışmalarına da sürüklendi. beş uvertür ve yedi senfoniden başka beş senfonik şiir yazması, yaratıcılığında mevcut olan ikiliği açıkça gösterir. senfonilerinin en meşhuru yeni dünyadan adlı senfonisidir. fakat bu senfoninin yurdunun danslarından biri olan furiant’ın saadeti ile bitişi gibi, nihayet prag’a, moldau’a ve eski dünyaya olan sonsuz hasretine dayanamayıp yine yurduna döndü.
lakin her iki yolda da dvorak’ın esas unsuru aynıdır. bu sayededir ki, eserleri hakiki manasıyle popüler olmuş ve sonraları da değerini kaybetmemiştir. böylece çağdaşı çaykovski ile aynı safta bulunmaktadır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?