(bkz: dojo).
aikido
(bkz: budo).
bir aikido’cuyu yenmenin yegane yolu mesafe kontrolü ile ayak tekniği uygulamaktır. bunu da çok seri, elit bir taekwondo dövüşçüsü yapabilir.
insanlar tarafından genelde " savunma sanatı bu bişey yapmıyolar ki pek" şeklinde lanse edilse de, temelde çat çut kol ve eklem kırma teknikleri içeren bir uygulamadır.adam size yumruk atar. kolunu kırarsınız. evinize gidersiniz. mutlu son çok yakınlardadır.
aikido hareketlerinin elle yapılan tekniklerinin kökünde kılıç kullanma sanatı yatar.
savunma ağırlıklı dövüş sanatı. genellikle rakibin eklem yerlerine yapılan spor. hocalığını yaptığım spor.
jin ve bir çok kişi kızacak, ama en az 5 yılınızı vermeden dayak yersiniz. bu spora 5 yıl veren sokakta kendisini kazandığı kondisyonla ancak korur. ustalaşmak için uzun yıllar harcamak, sakal uzatmak falan gereklidir. pratikten çok teori, eylemden çok oturma içerir.
aikido’ya başlayan bir insan o aiki den sonra gelen do(yol)’yu uzaktan ancak görebilmek için 3,4 sene sabretmesi gerekmektedir ondan sonra da tek göz hedefte tek göz yolda yürümemelidir.. masakatsu agatsu. (bkz: the art of peace)
bir insanın kendini adayabileceği en güzel şeylerden birisi ve daha önce de yazıldığı gibi , kesinlikle bir sanat...
aiki kelimesi hukum veren ruh/enerji /uyumlu enerji/ ruh olarak cevrilebilir.bu arada savunma mıymıs ne ıse yarıcakmıs gibi talıhsız acıklamalara hitaben 1.76 cm lik bı adamın 1.98 lik ve 120 kiloluk bi adamı el bılegınden yararlanarak ayaklarını yerden kesip takla atısını izlemis biri olarak bida dusunelim derim.ha bide saldırmayı amaclamaz ama ustasına sorunca 1/99 u vurustur denen,(bi nevi tetigi siz cekiyorsunuz) uyumlu enerjı/uyum yolu olarak anılmasının sebebi siz ne yaparsanız size yansıtması ile problemı cozmesı olan sanat. bu yuzden aikido da musabaka yoktur.
morihei ueshiba tarafından bulunan yapabilecek kadar sabrı olanlara tavsiye edecegım sanattır.savas sanatı demiyorum sanattır.
kursta bu sporun bir dersini izledikten sonra "biri bana saldırmazsa ben bu sporu ne yapacağım?" diye düşündüğüm ve savunma sanatı olduğuna kanaat getirdiğim hede.
sanilanin aksine aikido bi savunma sporu deildir.savas sanatidir.kesinlikle kendini savunmazsin aikidoda.ogretilen tekniklerin hepsi,rakibi elimine etme usulune dayanir.rakibe,kendini savunamayacak konuma getirdigin anda rakip olmus demektir.cunku aikido tekniklerinin hepsi eldeki kilici ekarte etmek icin kullanilir.tabi antrenmanlarda sadece senseinin gercek kilici olur yaninda.kyu derecesine sahip ogrencilerse bokken denilen tahta kiliclar kullanabilirler.
karsinizdaki adam arkadasinizi dovuyorsa bir sey yapamayacaginiz, ama size bir yumruk salladigi anda kendisni ucan hali gibi yere serececiginiz, savunma, savunma ve sadece savunma sporu.
aikido, kisinin kendisiyle barisik, dogal ve sosyal cevresiyle uyum icinde yasamasinin yoludur.
aikido, ayni zamanda bir savas sanatidir.
yalniz, aikidonun oncelikli savasi, kisinin kendisine, baska bir ifadeyle ic dunyasinda yarattigi hayali/marazi dusmanlara karsi vermesi gereken bir savastir.
bu hayali/marazi dusmanlar, genelde guven eksikligi veya yoklugundan kaynaklanan kisinin korkulari, endiseleri, panikleri,… ile kompleksleridir. tabii buna bir de onun acgozlu / doyumsuz egosunu eklemek gerekir. kisideki bu guven eksikligi veya yoklugu sureklilik arz ederse, hayali / marazi dusmanlarinin sayisi artar ve kroniklesir. bunun sonucu olarak karsimiza ya icine kapanik, sinik bir kisi cikar veya kaba saba, saldirgan ve doyumsuz biri. yalniz, her iki kisiligin de ortak paydalari, uyumsuz ve asosyal olmalaridir.
iste aikido, kisinin kendisiyle barisik, dogal ve sosyal cevresiyle "uyum" icinde yasamasinin onundeki engelleri kaldirarak onu toplumun icine ceker, sosyallesmesine yardimci olur. bu yuzdendir ki aikidoya ayni zamanda “uyum yolu” da denir.
ic ve dis barisin saglanmasinda bu denli onemli olan "uyum" aikido ile nasil saglanir?
kisi, aikido yapmaya karar vermekle zaten “uyum” yolunda ilk adimini atmis demektir.
daha ilk derste, aikidocular arasinda tanik oldugu icten sevgi, arkadaslik ve “uyum” onun uzerinde etkisini hemen gosterir. kisi, o zamana kadar pek tanik olmadigi bu hos ve guven verici ortama intibak etmekte zorlanmaz. bir sure sonra kendisi de mevcut “uyum”un bir parcasi haline gelir. dojoda samimi arkadasliklar, kalici dostluklar kurar.
bu arada hayatta baska guzellikler ile baska zenginliklerin oldugunun farkina varir. hayatindaki mevcut eksileri artiya cevirirken, olay ve olgulara daha mantikli yorumlar/cozumler getirmeye baslar. tum bu olumlu degisme ve gelismeler sonunda o, daha iyi bir es, daha guvenilir bir dost, daha iyi bir patron, (…) ve daha iyi bir insan olmustur.
hâsili aikido kisinin yasaminda, dunya gorusunde koklu degisikliklere neden olur. bu yuzdendir ki bircok aikidocu hayatina, “aikido’ dan once”; ”aikido’ dan sonra” diye bir milat bicer.
tum bunlarin yaninda aikidonun soylu bir amaci daha vardir:
“evrensel baris”
“evrensel baris”in yolu ise sevgiden gecer.
“sevgi” her seyin koruyucu tanrisidir. onsuz hic bir sey olmaz. aikido “sevginin gerceklesmesidir” der aikidonun kurucusu m.ueshiba.
tanri’nin sevgisi yalniz insanlari degil tum varliklari kavrar. cunku var olan her sey ayni “ulu mimar” tarafindan ayni kozmik maddeden yaratilmistir. o halde hepimiz “ozde bir”iz. ayni evrensel yasalara tabi olmanin yaninda ayni kozmik kaderi paylasmaktayiz; yani hepimiz olumluyuz.
bu evrensel gercegi biliyor olmali ki, kizilderili reisi, yaklasik iki asir evvel beyaz adama, “topraga tukuren (aslinda topraga degil) kendi yuzunu tukurmustur” der. keza bir aikido ustasinin, insanin kendini ziyan etmesini evrenin bir parcasini ziyan etmekle; baskasina zarar vermesini de kendisine zarar vermekle esdeger tutmasi ayni evrensel gercegin baska bir acidan veciz bir ifadesidir.
iste bu “ozde bir” ve “kaderde bir” olma duygu ve dusuncesi bizi var olan her seye saygi duymaya, onlari sevmeye goturur.
aikidonun kendisini “baris, sevgi ve kardeslik sporu” olarak deklare etmesinin ardindaki soylu felsefenin dayanagi iste bu duygu ve dusuncedir.
goruldugu uzere insana, dogaya/evrene bakisiyla aikido yetkin bir dunya gorusu, bir ogretidir.
yasama hakki haklarin en kutsalidir. bu kutsal hakka yonelik bir saldiri halinde aikido kendini savunmayi bir hak, bir gorev kabul eder. yalniz, bu hakki kullanirken bile “baskalarinin maddi ve manevi butunlugune zarar verme” yi ahlak disi gorur.
aikido teknikleri basit, dogal ve son derece etkilidir. yalniz, sanatta bu seviyeye gelmek buyuk bir istek ve sabirla calismayi gerektirir.
boyle bir calisma sonucu varilan nokta heyecan vericidir. yukarida da deginildigi uzere kisinin kendine guveni artmis, insanlarla daha cabuk ve icten iletisim kurmaya, olay ve olgulara daha mantikli ve gercekci bakmaya baslamistir. dahasi, zaman icinde bazi ruhsal ve bedensel rahatsizliklardan kurtulmanin yaninda, kendisinin de sasiracagi buyuk bir ruhsal ve bedensel guce sahip olmustur.
aikido, ayni zamanda bir savas sanatidir.
yalniz, aikidonun oncelikli savasi, kisinin kendisine, baska bir ifadeyle ic dunyasinda yarattigi hayali/marazi dusmanlara karsi vermesi gereken bir savastir.
bu hayali/marazi dusmanlar, genelde guven eksikligi veya yoklugundan kaynaklanan kisinin korkulari, endiseleri, panikleri,… ile kompleksleridir. tabii buna bir de onun acgozlu / doyumsuz egosunu eklemek gerekir. kisideki bu guven eksikligi veya yoklugu sureklilik arz ederse, hayali / marazi dusmanlarinin sayisi artar ve kroniklesir. bunun sonucu olarak karsimiza ya icine kapanik, sinik bir kisi cikar veya kaba saba, saldirgan ve doyumsuz biri. yalniz, her iki kisiligin de ortak paydalari, uyumsuz ve asosyal olmalaridir.
iste aikido, kisinin kendisiyle barisik, dogal ve sosyal cevresiyle "uyum" icinde yasamasinin onundeki engelleri kaldirarak onu toplumun icine ceker, sosyallesmesine yardimci olur. bu yuzdendir ki aikidoya ayni zamanda “uyum yolu” da denir.
ic ve dis barisin saglanmasinda bu denli onemli olan "uyum" aikido ile nasil saglanir?
kisi, aikido yapmaya karar vermekle zaten “uyum” yolunda ilk adimini atmis demektir.
daha ilk derste, aikidocular arasinda tanik oldugu icten sevgi, arkadaslik ve “uyum” onun uzerinde etkisini hemen gosterir. kisi, o zamana kadar pek tanik olmadigi bu hos ve guven verici ortama intibak etmekte zorlanmaz. bir sure sonra kendisi de mevcut “uyum”un bir parcasi haline gelir. dojoda samimi arkadasliklar, kalici dostluklar kurar.
bu arada hayatta baska guzellikler ile baska zenginliklerin oldugunun farkina varir. hayatindaki mevcut eksileri artiya cevirirken, olay ve olgulara daha mantikli yorumlar/cozumler getirmeye baslar. tum bu olumlu degisme ve gelismeler sonunda o, daha iyi bir es, daha guvenilir bir dost, daha iyi bir patron, (…) ve daha iyi bir insan olmustur.
hâsili aikido kisinin yasaminda, dunya gorusunde koklu degisikliklere neden olur. bu yuzdendir ki bircok aikidocu hayatina, “aikido’ dan once”; ”aikido’ dan sonra” diye bir milat bicer.
tum bunlarin yaninda aikidonun soylu bir amaci daha vardir:
“evrensel baris”
“evrensel baris”in yolu ise sevgiden gecer.
“sevgi” her seyin koruyucu tanrisidir. onsuz hic bir sey olmaz. aikido “sevginin gerceklesmesidir” der aikidonun kurucusu m.ueshiba.
tanri’nin sevgisi yalniz insanlari degil tum varliklari kavrar. cunku var olan her sey ayni “ulu mimar” tarafindan ayni kozmik maddeden yaratilmistir. o halde hepimiz “ozde bir”iz. ayni evrensel yasalara tabi olmanin yaninda ayni kozmik kaderi paylasmaktayiz; yani hepimiz olumluyuz.
bu evrensel gercegi biliyor olmali ki, kizilderili reisi, yaklasik iki asir evvel beyaz adama, “topraga tukuren (aslinda topraga degil) kendi yuzunu tukurmustur” der. keza bir aikido ustasinin, insanin kendini ziyan etmesini evrenin bir parcasini ziyan etmekle; baskasina zarar vermesini de kendisine zarar vermekle esdeger tutmasi ayni evrensel gercegin baska bir acidan veciz bir ifadesidir.
iste bu “ozde bir” ve “kaderde bir” olma duygu ve dusuncesi bizi var olan her seye saygi duymaya, onlari sevmeye goturur.
aikidonun kendisini “baris, sevgi ve kardeslik sporu” olarak deklare etmesinin ardindaki soylu felsefenin dayanagi iste bu duygu ve dusuncedir.
goruldugu uzere insana, dogaya/evrene bakisiyla aikido yetkin bir dunya gorusu, bir ogretidir.
yasama hakki haklarin en kutsalidir. bu kutsal hakka yonelik bir saldiri halinde aikido kendini savunmayi bir hak, bir gorev kabul eder. yalniz, bu hakki kullanirken bile “baskalarinin maddi ve manevi butunlugune zarar verme” yi ahlak disi gorur.
aikido teknikleri basit, dogal ve son derece etkilidir. yalniz, sanatta bu seviyeye gelmek buyuk bir istek ve sabirla calismayi gerektirir.
boyle bir calisma sonucu varilan nokta heyecan vericidir. yukarida da deginildigi uzere kisinin kendine guveni artmis, insanlarla daha cabuk ve icten iletisim kurmaya, olay ve olgulara daha mantikli ve gercekci bakmaya baslamistir. dahasi, zaman icinde bazi ruhsal ve bedensel rahatsizliklardan kurtulmanin yaninda, kendisinin de sasiracagi buyuk bir ruhsal ve bedensel guce sahip olmustur.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?