yılmaz özdil

4 /
rumuz pilis tiray egen
şu rakı muhabbeti de onundur, güzeldir.

raki

neymiş efendim..
atatürk rakı içiyormuş.
aslandı o, aslan...
...aslan sütü içecek tabii.
*
hadi siz "dönülmez akşamın ufkundayız" diye ince ince başlayın, ben de size yıllar önce yazdığım yazıyı anlatayım...
*
içki yasaklanabilir.
bence mahzuru yok.
ama rakı asla...
çünkü takunyalılar öyle zanneder ama, aslında "içki" değildir rakı.
*
yurt sevgisidir örneğin...
iki tek attın mı, "n’olacak bu memleketin hali?" diye endişelenmezsin aksi olsa!
*
tıp bazen çaresizdir...
o ilaçtır.
gurbete bile iyi gelir.
*
kontörsüz muhabbettir.
büst gibi oturan adamın bile çenesini açar, gülümsetir.
kahkahadır.
acısıyla tatlısıyla hatıraları kaydeden hard disk’tir.
*
botoks’tur bir nevi.
en kaknemi bile bir başka görünür gözüne...
çirkin kadın yoktur, az rakı vardır.
içilir, güzelleşilir.
*
herkesin gençlik hatası olabilir...
bira içersin.sonradan para kazanıp tenise başlayınca, şarap içmeyi matah zannedersin. amerika’da tir şoförlerinin içtiği viskinin dublesine etiler’de tir parası ödersin, ayrı...
*
kürkçü dükkánıdır.
döner dolaşır, gelirsin.
*
orhan gencebay’dır.
entel barlarda, sosyete kulüplerinde dinlemeye utanırsın...
ama hepimiz biliriz ki, ezbere bilirsin...
istediğin kadar ağız burun kıvır, altın plağı hep o alır.
tatlıses’tir.
realite’dir.
*
çocuktur, ağlarsın.
*
hele beyaz "p"eynir ile "k"avun olursa sağında solunda...
örgüttür.
prk...
ama bölücü değil, birleştirici örgüt.
türk’ü de içer, kürt’ü de, laz’ı da, çerkez’i de. sor bak, ermeni’si de, rum’u da, yahudi’si de.
*
ab’cidir...
çünkü rum öyle bir meze yapar ki, helali hoş olsun, kıbrıs’ı veresin gelir!
*
madem gıcıksın rakıya...
neden balık avlıyorsun o zaman kardeşim?
şerbetle mi yiyeceksin lüferi?
ne anlamı var deniz börülcesinin, rokanın, radikanın, cibezin...
inek miyiz biz?
*
yanlış şiir okuyorsun...
hapse giriyorsun.
(üstüne, yanlış şair okuyorsun...)
*
oku bak...
ne diyor dünya güzeli orhan veli:
şiir yazıyorum
şiir yazıp eskiler alıyorum
eskiler verip musikiler alıyorum
bir de rakı şişesinde balık olsam...

yilmaz özdil
elma sekeriiii
kalemi çok güçlü yazardır; ağzına sağlık...

işte bugünkü yazısı:



yeni başlayanlar için referandum... madde madde


aylardır anlatılıyor... hâlâ “hangi maddeleri oylayacağız?” diyen var.

izah edeyim.
¡
memur maddesi: kamu personeli seçme sınavı yapıldı, dini imanı dilinden düşürmeyen cemaatçi arkadaşların soruları arakladığı, kul hakkı yemeye utanmadıkları ortaya çıktı.
¡
eğitim maddesi: üniversite sınav sorularının takunyalılara sızdırıldığı, kendi dershanelerine servis edildiği, milyonlarca evladımızın geleceğini çaldıkları ortaya çıktı.
¡
güvenlik maddesi: polis akademisi sınavında soruların zimmete geçirildiği, tarikatçılara ezberletildiği, uzun lafın kısası, hırsızların polis olmaya çalıştığı ortaya çıktı.
¡
eşitlik maddesi: trt’ye personel almak için sınav yapıp, sonuçları internetten yayınladılar, ancak, torpil taleplerini silmeyi unuttular, böylece, kazanan isimlerinin yanında “şu müdür tanıyor, bu müdür kefil” gibi notların düşüldüğü ortaya çıktı.
¡
işçi hakları maddesi: akp’li belediye itfaiyeye alınacak üç personel için sınav yaptı, yüzlerce aday “belgen eksik” diye sınava sokulmadı, “prosedürü uyguladık” dendi, sonuçlar bi açıklandı, başkanın oğlu ve kayınbiraderiyle, zabıta müdürü oğlunun kazandığı ortaya çıktı.
¡
ekonomi maddesi: kamu bankası sınav yaptı, müfettişler aldı, boru değil, müfettiş bu, sahtekârları yakalayacak, 80 puan alanlar girecekti, 70 alanlar dolduruldu, rezalet ortaya çıkınca, bilgisayarın hata yaptığı söylendi... bir başka kamu bankası müfettişler aldı, sınavı hazırlayan özel üniversitenin aynı soruları daha önce bir başka kamu kurumunun sınavında sorduğu ortaya çıktı, suçüstü enselenen üniversite “ayy çok pardon” dedi.
¡
sağlık maddesi: sağlık bakanlığı unvan sınavı yapıldı, 20 soru iptal edildi, 17 sorunun cevap şıkları değiştirildi, zaten 50 soru vardı birader, belli ki unvanı yükseltilmek istenenler buna rağmen becerememişti, sonuçlar bir hafta geç açıklandı, rezaletin ayyuka çıktığı ortaya çıktı.
¡
spor maddesi: çok örnek var, birini anlatayım, menderes üniversitesi beden eğitimi yüksek okulu’nda sınav yapıldı, kazananların listesi açıklandı, sonra o liste indirildi, başka liste asıldı, kazanıp kayıt yaptıranlara “siz kazanamadınız” dendi, kazanamayanlar kayıt edildi, savcı “oha artık” demek zorunda kaldı, mahkemenin yürütmeyi durdurduğu ortaya çıktı.
¡
sendika maddesi: eğitim kurumu müdürlüğü sınavı yapıldı, soruların iktidara yakın bi sendikanın çalıştayında sorulan sorular olduğu, o sendikadan olanların kazandığı ortaya çıktı.
¡
din maddesi: diyanet işleri başkanlığı vaizlik, kuran kursu öğreticiliği, müezzinlik sınavı yaptı, başarılı olan adaylar başarısız ilan edildi, başarısız denilen adaylar mahkemeye başvurdu, olmayacak duaya amin denildiği, sınavın iptal edildiği ortaya çıktı.
¡
netice itibariyle...
¡
son 4-5 senede, vatandaşların geleceğiyle alakalı olup, seçenekli şıkları bulunan her sınavda, hukuken tespit edilmiş “yamuk” olduğuna göre, pazar günü cevabı aranması gereken asıl soru şudur... hukuk sınavı referandumda katakulli olmayacağının garantisini kimse verebilir mi?
a, evet
b, hayır


instrument
mail adresi tam olarak kendisine uygun olan kişi. nasıl yaptı etti bu mail adresinin sahibi oldu bilemiyorum ama kendisini tebrik ediyorum.

yozdil@hurriyet.com.tr
independence
son yazisi hayli ilginc. ilginc olan kismi ne demek istedigini cok yuksek ihtimalle kendisinin de anlamami$ olmasidir herhalde. ben cikamadim i$in icinden ama son cumlesi pek etkileyici. ibrahim tatlises’i kafasindan vurmu$lar ki kafasina dank etsin diye, zira pek cok i$ yapiyormu$ kendisi;

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/17271267.asp?yazarid=249

(ara: akıl* fikir*)
deus ex machina
çok rağbet gören, yazıları sürekli feysbukta orda burda paylaşılan köşeyazarlarımızdan biridir. neden bu kadar çok seveni var diye sormuyorum, nedeni belli çünkü. sivri dilli, lafı gediğine oturtan, cesur, esprili..yok yok ironi bile yapamayacağım lan.

bu kadar mı düz muhalefet olunur, çok manasız saldırgan yazıları var. bugünkü yazısında da kara mizah falan yaptığını sanmış kendisi. 10 yaşındaki çocuğa akp’yi eleştiren bir yazı yaz desen bu ayarda bişey yazar sanırım. biraz daha yaratıcılık yılmaz ya, az bi’ derinlik bişey kat ya. öyle üç noktalı, beş boşluklu yazı yazmakla şekil yapmakla olmuyor ki her şey.

bir de böyle şakacı yazılarının yanı sıra, ciddi ciddi çatandk diye konuştuğu, yine mükemmel ironilerle döşediği yazıları var kendisinin. 29 temmuz tarihli yazısı misal. bu kadar mı tersinden okunabilir lan bir ülkenin profili? ya da bu kadar mı görmezden gelinir, çarpıtılır, başka şeylere yorulur yapılanlar? kendisi o yazısında demiş ki:

"ermenistan cumhurbaşkanı ağrı’yı alacaz dedi, bizim nesil hepimiz ermeniyiz diye slogan attı." bravo yılmaz, bu ne müthiş ilişkilendirmedir yahu. çok iyi anlamışsın sen o sloganın anlamını, amacını. sanırım bu götoş medyaya rağmen bütün türkiye artık biliyor ki o slogan hrant için atıldı, ermenistan cumhurbaşkanı için değil. bu sloganı atanlar, ermenistan cumhurbaşkanı gibi işgalci, ırkçı tüm insanlara karşı duran kimseler, bunu da hatırlatalım.

bi de bizim rezil nesil yusuf halaçoğlu’nu türk tarih kurumu başkanlığından almış. asrın yanlışı! nasıl olur lan? vakanüvis vari tarihçilik yapan, 19. yüzyıl ulus devletlerin ideolojilerini haklı çıkarmak için oluşturulmuş bir tarihyazımını benimseyen bir tarihçi nasıl alınır türk tarih kurumu başkanlığından? ali birinci, diğer bir harikulade tarihçimiz nasıl getirilir bu göreve? sen de haklısın. yusuf halaçoğlu kafasında devam, zira çok az insan yetişmiştir bu ülkede onun gibi. bütün tarihçilerimiz öyle eleştirel, öyle nesneldirler ki..

"benim neslim, soykırım kongresi’ne ev sahipliği yapan avrupa parlamentosu’nun heyetine ev sahipliği yaptı, tbmm’de ağırlayıp ziyafet verdi, çini tabak hediye etti." etmesin de göriyim.

"lübnan, sözde soykırımı tanıdı, bizi bebek katili ilan etti.benim neslim...
lübnan’a türk telekom’u verdi." e vermesin de göriyim.

tc dediğin bu zaten? ne bekliyordun ki? ulusalcı ideolojilerini bu topraklardaki ermenilere karşı uygulasın, ama mevzubahis "dışardakiler" olunca uluslararası prestijim sarsılmasın, diplomatik ilişkiler bozulmasın diye onun bunun yalakalığını yapıp sus pus olsun. yazık ki devlet denen şey böyle ikiyüzlü bir şey işte, onu da hatırlatalım.

kendisi obama’ya yalakalık yapanları da eleştirmiş yazının sonunda. ne hoş. peki bu mudur senin tüm amerika karşıtlığın? obamayı pohpohlayanlara laf geçirmek. e çıkıp sokakta buna karşı direnmektense, köşende üç noktalı yazılarınla böbürlenmeni de anlıyoruz tabii.

yılmaz özdil gibi insanlardan basın dünyamızda bol bol var. ama şu yukarda bahsettiğim yazı beni çileden çıkardı ve bu başlığa şunları yazmama sebep oldu. böyle bir provokatörlük olamaz ya. resmen kışkırtıyor insanları, hem tarihi hem günceli çarpıtarak. hani hrant dink suikastı de gerçekleşti bu ülkede, hani 6. filo’ya direnen insanlar asıldı falan, "ermeni piçi" diye yaftalandı insanlar, "özgür" türkiye üniversitelerinde bu mevzuya yönelik konferanslara izin verilmedi. bizim nesil bunları da anımsar mı acaba? yoksa şu tip köşeyazılarıyla hemencecik unutmuş mudur yakın-çok yakın!- tarihini?
benduruyorumsebagitti
tam tadında döşediği yazılarıyla ayar verir. ha ayar tutar mı şirazesinden çıkmışlığa, ııhh.

kâinatın sırrını mı vermelidir, böyle mi okunmalıdır yazıları?

hani şu, eleştirin efendim ama peki doğrusu nedir onu söyleyin bari, kuru muhalefet yapmayın, uyanıklığı vardır. bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak, gibi... maksat eleştiriyi bitirmek.

hani garsona bu omleti beğenmedim demiş de müşteri. beyefendi siz omlet yapabiliyor musunuz? diye sormuş garson? adam hayır deyince, garson: omlet yapamıyorsanız bu omleti eleştiremezsiniz demiş, aklınca laf çakmış. beyefendi demiş garsona: ben yumurtlayamam da ama yumurtanın sağlam mı bozuk mu olduğunu anlarım.

hem, hani demokratikleşiyorduk kardeş? ülkenin bölünebileceği dahi konuşulabiliyor, serbest. teröriste terörist de denmiyor. düne kadar, sayın dedi diye içeri alınırken birileri, yakında itin tekine sayın demedik diye içeri doldurulacağız neredeyse. demokratikleştik yani, o derece.

yılmaz özdil evde, okulda, mahallede, iş yerinde, sanal alemde, orda burda her yerde noluyoruz lan diyenlerin sesidir. birebir mi sesidir? her söylediği ayet gibi midir? haşa! kendi klavyesinden konuşur. bazılarına ellerine sağlık deriz, bazılarına yok artık!..

topyekün şeytanlaştırma siyaseti yürütülürken devletin bazı kurumlarına ve halkın bir kısmına karşı. düne kadar muhalif takılanların bir kısmı içerde, bir kısmı arazi, bir kısmı efendilerinin eteğinin dibine ilişmişken, bırakın özdil de yazsın. nokta kullansın, yıldız kullansın; boşluk bıraksın yazılarında. haddini aşsın, teşbihte hata yapsın. o mudur memleketi bu hale getiren, o mudur düzeltecek olan bu yamuklukları?

insaf ehlini dahi marjinalleştiren, terörize eden konjonktür utansın.

demokrasiyi kıçından anlayanlara, kıçından ayar vermiş. kör gözüne parmağım demokrasicilik, insan hakları-hukukçuluk oynayanlara yine bir tarafıyla ayar vermiş. anladıkları dilden konuşuyordur belki de.


yakın zamana kadar özdil’e, oray eğin’e şu bu pek çok muhalif yazara da giydirmiş biri olarak; susmasın özdiller, kâh bülbül gibi şakısın, kâh saydırsın...
yaslibirkisarehindussedegunler
#1037126 numaralı entryde geri çekilen büyükelçilerin ne ara geri gönderildiğini çok merak ettiğimi söylemiştim. yılmaz özdil 23/12/2011 tarihli yazısında açıklamış:


1972...

fransa’da ilk soykırım anıtı dikildi. paris büyükelçimiz hasan esat işık, ilk thy uçağıyla geri çekildi. sonra bakıldı ki, fransa jömanfu diyor, eyfel’den aşşa kasımpaşa bi nevi... türkiye çark etti, bizim dışişleri bakanı, fransa dışişleri bakanı’nı aradı, büyükelçi göndermek istiyoruz dedi, fransa dışişleri bakanı “keyfiniz bilir, nasıl isterseniz” dedi. bizim dışişleri bakanı’nın keyfi yerine geldi, anıt meselesini açtı, “vatandaşlarımızı rahatsız ediyor, önüne bi ağaç dikelim de görülmesin, ne dersiniz” dedi. fransız dışişleri bakanı ne cevap verdi biliyor musunuz? “o işe ben bakmıyorum, bizim orman bakanı’yla görüşün” dedi!
*
2001...
fransa, soykırımı tanıdı. paris büyükelçimiz sönmez köksal, ilk thy uçağıyla geri çekildi, “adiyö” filan denildi, “elveda” yani... sonra bakıldı ki, adamlar bizi sallamadığı gibi, arkamızdan el bile sallamıyor, anında u dönüşü yapıldı, büyükelçimiz tıpış tıpış geri gönderildi.
*
2006...
fransa, soykırım yok diyeni hapse tıkan yasayı geçirmeye çalıştı. paris büyükelçimiz osman korutürk, ilk thy uçağıyla geri çekildi. yumurta kapıya gelene kadar
kılını kıpırdatmayan türkiye, baktı ki, yumurta rafa kaldırıldı... büyükelçimiz rafadan olarak geri gönderildi.
*
2006...
kanada, soykırımı tanımakla kalmadı, devlet okullarında müfredata koydu. ottawa büyükelçimiz aydemir erman, ilk thy uçağıyla geri çekildi. sonra
bakıldı ki, koyduklarını çıkarmıyorlar, bari biz çıkardığımızı koyalım denildi, büyükelçimiz geri gönderildi.
*
2007...
abd temsilciler meclisi, soykırımı tanıdı. washington büyükelçimiz nabi şensoy, ilk thy uçağıyla geri çekildi.
ankara’da yakıt ikmali yapıldı.
ilk thy uçağıyla geri gönderildi.
*
(ilk tanıyan ülke, teee uruguay...
angusları teee oradan alıyoruz.)
*
(arjantin, iki-üç değil, yedi defa tanıdı... bizi “insan kasabı” ilan eden arjantin’in devlet başkanı, geçenlerde türkiye’ye geldi, çankaya’da onur konuğu olarak ağırlandı, dışişleri bakanım az önce
imzayı attı, türkiye’ye 80 milyon dolarlık “sığır” göndereceğiz dedi.)
*
2009...
kanada’da soykırımı anma gecesi yapıldı, kanada hükümeti resmen katıldı. ottawa büyükelçimiz rafet akgünay, ilk thy uçağıyla geri çekildi. sonra bakıldı ki, en azından daha bi sene anma gecesi yok, öbür seneye kadar zaten bizim ahali çoktan unutur, büyükelçimiz geri gönderildi.
*
2010...
isveç, soykırımı tanıdı. stockholm büyükelçimiz zergun korutürk, ilk thy uçağıyla geri çekildi. sonra düşünüldü ki... kardeşim biz daha önce soyadı korutürk olan öbür büyükelçiyi geri çekip, gerisingeri göndermedik mi? gönderdik... e madem öyle, bu korutürk’ü niye göndermeyelim ki? ha yaşa be denildi... bu büyükelçi korutürk de gerisingeri gönderildi.
*
2010...
abd temsilciler meclisi, soykırımı bi daha tanıdı. washington büyükelçimiz namık tan, ilk thy uçağıyla geri çekildi.
ankara’da yakıt ikmali yapıldı.
ilk thy uçağıyla geri gönderildi.
*
2011...
fransa, soykırımı tanımakla kalmadı, soykırım yok diyeni hapse tıkan yasayı kabul etti. paris büyükelçimiz tahsin burcuoğlu, tahminim ilk thy uçağıyla...
independence
$oyle yazilar icin kendisine ko$e verilmesi ve uzerine bir de para verilmesi benim zoruma gidiyor arkada$;

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20910389.asp

mahalle berberlerinde ve & veya kiraathanelerde konu$ulanlardan tek kelime ustunlugu yok. hatta berberlerde daha guzel irdelemeler yapiliyor, kiraathaneleri net bilmiyorum.
independence
bugunku yazisinda tatilde oldugu donemde icinde biriken her $eyi yazmi$ cizmi$. ben pek begendim;

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21134094.asp?yazarid=10&hid=21060787
independence
normalde bu adami sevmem, yazilarini okumaya deger bulmam. paragraflari anlamsiz bo$luklarla doldurup satirlara birer kelime yazmasi, ardindan yine 4 enter boyunda paragraf arasi verip yeniden sadece tek kelime yazmasini tarzi olarak gormem de yazacak bir $eyi yok daha az sacmalamak adina boyle yapiyor diye du$unurum.

kimi zamanda sanki icinden bir pehlivan firlami$ta er meydaninda kim var kim yok supurmu$cesine yazilar yazar ya hani orgeni az olsa da, o zamanlarda da bayilirim bu adama. benim de ne yaptigim belli degil.

bunca zamandir takip ederim, bugunku gibi "sizin ben sulalenizi sikeyim" minvalinde bir yazisini bu kadar $iddetli olarak ilk defa okuyorum. bugun bu adama bayildigim gunlerin arasinda liste ba$i olacak bir gun dolayisi ile. sen de oku bir, kilim motifli falan, guzel yani. sen de tepkisizgiller familyasindan geliyorsan oturma odana falan serersin i$te, bele$.

yazi $uralarda bir yerde;

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21508884.asp
independence
30 ekim tarihli yazisi icin spoiler vermeye kalksam yemin ederim yazinin komplesinden daha uzun surer.

bu kadari da ayip ama, gercekten ayip. okuyucuyu salak yerine koymaktan cok daha ote bir $eu bu. $imdi "tek cumle ile neler anlatmi$ ama" diyeceksin ya, deme. girme o topa sen.

bak yazinin tamami $u $ekilde;

`29 ekim 2012

istediğin kadar tazyikli su sık...
korkma sönmez!`

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21808053.asp
4 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol