yılmaz erdoğan

0 /
anarchy in turkey
turkiye nin son donem kultur tarihinde sanatci soylemle yola cikan ve kisa zamanda sanati holdinglestirme calismalarinin en aktif neferi olmus,eskiden sevilen artik antipati duyulan medyatik sanat holdingi patronu
(bkz: bi siktir git)
matem
ankara’ya
öyle yakisirdi ki kar..
asfaltlar isildar,
buz tutardi resmi yalanlar...
kimse keman çalmaz belki ama
çok keman çalinsin balolarinda
diye yapilmis
gri
sisli
binalar...

alninin ortasinda
ciddi bir devlet asabiyeti.

çok kötü günlermis gibi en genç zamanlar,
bu zulüm bu sevda bitmezmis sevmek
bir halki sevmekse ask o zaman sevmekmis!
(biz bir seyi delicesine severiz ama tanrim neyi?)

kahve önü çatlak mozaik
bel kemigine tehdit
kürsüler üstünde
çok sigara içen
ögrenciler

bir daha asla yasayamayacagi
asklari teget geçerken
hep onu sevmeyenleri severek
hep onu sevenin gözlerinden
kalabaliklara kaçarak
karisarak toplumcu gerçekçi yalnizliklara,
yüksek rakimlarda çatlamis dudaklarini
bir izmirli güzele dayatmak varken
(hep kardes olacak degiliz ya, yasasin halklarin sevgililîgî!)

soyut bir sevdaya
besik kertilmis olan
dagda çoban,
sehirde sark çibani sayilan,
firat’in büyük elleri
ararat’in kiz yelleri
cilo’nun derin nefesleri
hülasa kente hukuk mukuk okun
mümkünse o arada da memleketi kurtarmaya gelmis

anadolu çocuklari,
ankara’ ya
öyle yakisirdi ki kar
asfaltlar isildar,
buz tutardi resmi yalanlar

belki balkona kar seyretmeye çikar diye
sevdigimiz kizlar
çok dibimiz donmustur
ve çogu zaman
bu kar mevzuu
kizlara yeterince ilginç gelmemistir

hiçbir sey
kapali bir dükkan kadar
hüzünlü gelmez insana
ankara’da,
yoksa bugün bir hayat
yasanmayacak mi duygusu çöker bütün bozkira.

kimse keman çalmaz belki
belki bu fiim hiçbir zaman
o kadar fiyakali olmayacak ama
hiçbir lahmacunda
o okul yolundaki üçüncü sinif lokantadakinin
tadini vermeyecek bir daha
çok daha iyilerini yedim sonra
bizzat urfa’da hatta
ama hiçbirinde
o kadar aç oturrnadim sofraya
ankara’ya

öyle yakisirdi ki kar
çok yabanci bir soluk duyulur bazi
bilinmez bir dilin isligindan
anla ki sikildi bizim konsolosluktaki konuklar
öyle deme ankara’yi sevmeyene bir zulümdür
bu kadar insanin neden ankara’yi sevdigini anlamadan

ankara’da yasamak
yollarina hep sevdigimiz insanlarin
adlarini vermediler ama
biz her duvara
bilvesile onlarin adini yazarak yasadik
kül ve betondan mürekkep
yasadikça yasanilasi gelen
o tuhaf bozkir kokusunda.

ankara’ya
öyle yakisirdi ki kar.
asfaltlar isildar...
bir günden bir sürü gün yapan
mesai saatlerinde hiçbir sey yapan

hiçbir sey alip hiçbir sey sunan
rakiyi bol sulu içen
dokunmasin için degi!
çabuk bitmesin dîye devletimin tekel rakisi,
hep kagitlara bakarak,

hep kagitlardan bakarak
hem neset ertas’ i hem bülent ersoy’ u
ayni anda sevmeyi basararak,
karisinin bayat ekmeklerden yaptigi tatliyi
çok begenmeyerek ama
yine de bu tasarrufunu takdir ederek
boynu hep kidemli bir atkinin içinde sakliyken
hep bir seylere birilerine küsmüs gibi
yürüyen...

memurlar.......
ankara’ya
öyle yakisirdi ki kar..
asfaltlar isildar,
buz tutardi resmi yalanlar...

biz,
simdi kapali birr kuruyemisçi

dükkaninin
-ki bütün plan kar altinda
tuzsuz ay çekirdegi çitieyip
yani sira bafra içmektir-

kötü isiklandirilmis vitrininden
umutsuzca içeri bakan,

kimligi gereginden fazla sorgulanmis,
merhabadan çok çikar ulan kimligini denmis,

-yani sistem kendi verdigi kimligi
zirt pirt geri istemektedir-
dogdugu yer yüzünden
dogustan kavgaci zannedilen ama
pek çogu kavgadan nefret eden

kavgaci
esmer
cesur

korkak
çogu kürt
çogu türk
çocuklardik...
ankara’ya
öyle yakisirdi ki kar....
ha sonra

belki ahmed arif’in aklina
hiçbir sairin aklina gelmeyecek
-çünkü hiçkimse bir daha ankara’’ yi

o’nun kadar sevemeyecek
-bir siir islenir:

kar altindadir varoslar
hasretim,nazlidir ankara.....

ustam yine sen bilirsin ama
hangi aralikta bir sair ölmüsse
iste o,en netameli aydir bence.

ankara’ya
öyle yakisirdi ki kar...
asfaltlar isildar...
yalanlar...

simdi ve sonra
ne zaman ankara’ya kar yagsa
elim gönlüm,
çocuklugum buz tutar.
2693
insanlari aglatmak kolaydir ama guldurmek zordur.her ikisini de basariyla yapabilen ender insanlardan biri yilmaz erdogan.
spoiled
"bir asktan baska bir aska kac saatte gidilirdi ve soyulur muydu kabugu hayatin ? yoksa butun vitamini kabugunda miydi ?" gibi mukemmel bir cumleyi kurabilecek kapasiteye sahip insan,sair,oyuncu,hede ve hodo.
abbaxxas
bundan yıllar önce bir röportajında oyunlarımı kürtçe de oynamak isterderdim (o zamanlar kürtçe yasaktı) diyen ve bu sebeple benim için izlenesi olmaktan çıkmış ama artık kürtçe konuşmak yazmak oynamak serbest olduğu halde yıllardır bu eylemi hala gerçekleştirmeyerek diğerleri gibi bu konuda sadece duygu sömürüsü yaptığı bunu söylemekte başka hesaplar ve amaçlar peşinde koştuğu ispatlanmış bir şahsiyet.
tiryaki
gençlik yıllarında girdiği tiyatro elemelerinde ;ferhan şensoy’un ’’senden tiyatrocu olmaz’’ dediği’’şu anki pozisyonuyla,üretkenliğiyle,çok yönlülüğüyle bana göre ferhan şensoy’dan kat be kat başarılı bir sanatçı.
instrument
stand up yapması, senaryo yazması, film çekmesi, yönetmenlik yapması, tiyatro oynaması bir yana şiir yazması ve okuması insanı insandan alıp götüren insan. insan bu kadar güzel yazabilir ve bu kadar güzel okuyabilir. ses tonu şiire çok güzel yakışıyor. ahmed arif den sonra şiir okuması en çok etkileyen insandır.
arh negatif
"şimdi sen gidiyorsun ya herşey sana benzeyecek" adlı, seyhan müzik imzalı, nefis bir şiir albümünün yaratıcısı olan muhteşem kişilik.
2693
bir ihtimali sevebilecek kadar yalin,"bende sana yetebilecek kadar ben kalmadi"diyebilecek kadar yalniz,sevincimizi,sikayetimizi,saskinligimizi,telasimizi ve caresizligimizi bizden daha iyi anlatacak kadar bizden biridir o...
nickten yana sansim yok
şiirlerinin isimleri çok aklazarar.

-sevgilim yoksa sen sevgilim olmayabilir misin?
+?hebe. heb. hebeb.be beee evet!
-sen hiç üç gün uyumadın mı?
+üüü. hüüü. üüüççç. hüç. ühühühü... oynamıyom yeaaa.
independence
son donemdeki ticari kaygisini cok hazetmiyor olsam bile, $airligine laf soyleyemem. kendisi farkinda midir bilinmez ama kimi zaman oyle cumleler kuruyor ki spontane olarak, duyan ki$i mih yemi$ gibi kaliveriyor yerinde.

az once ta en eski bolumlerinden birisini izliyordum bir demet tiyatro’nun ve hic yabanci olmadigimiz hani $u babasi almanyada olan ya da oldugunu zannettigi kudret isimli karaktere mukremin citir bir palto veriyordu.

mukremin: kudret al bu palto senin. babamindi, sonra ben giydim $imdi de senin.
tirbi$on: vay be paltonun hayat hikayesine bak.
mukremin: ee napacaksin oglum, "yoksulun asaleti bundan ibaret, paltolar babadan ogula gecer."

tamam bu spontane degil, daha onceden yazilmi$ bir replik ama o tavirla ve o ses tonuyla bir serseri edasinda bu cumleyi sarfedince duyan insan irkiliyor. seviyorum bu adamin $iir okumasini da, $iir yazmasini da, mukremin zamanindaki hal ve tavirlarini da. son senelerini sorma, yorum yapmayayim o seneler ile alakali.
nanahurra
para kazanmak için berbat işleri yapmayı hazmeden kişi sanatçı değildir, üstelik zaten halivakti gayet yerindeyken. bu durumdan ne anlıyoruz: yılmaz erdoğan sanatçı değil. tüccar sıfatını daha çok hak ediyor gibi son dönemlerde.
ayrıca kendisi de bilsin, neşeli günler adlı berbat filme verdiğim bilet parasına hala acımaktayım ağalar beyler.
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol