confessions

the wall

- Yazar -

  1. toplam entry 221
  2. takipçi 1
  3. puan 15444

genellemelerin hastasıyım

the wall
ki$ileri herhangi bir argümanla "bile" genellemek imkansızken, binlerce insanı kendi mabadından ihrazatta bulunduğu farazi tespitlerle (tespit eyyy gidi) genelleyen insanların (insan?) hayata bakı$ açıları için kullandıkları söz öbeğidir.

zaman kaybolmaz

the wall
nilgun uysal’ın ilber ortaylı ile yaptığı röportajların toplamından olu$an ve otobiyografik değeri olan kitap.

kitapta ortaylı ile ilgili / dü$ünceleriyle ilgili, ivme kazandırılması / incelenmesi / üzerine dü$ünülmesi gereken onlarca konu var bir de tabi... lakin, benim kitabı bitirdikten sonra "aklıma takılı" kaldığını dü$ündüğüm durum, ortaylı’nın kitabın ba$larında,

"ben küçükken de grup oyunlarına katılmazdım. paket program sevmiyorum" demesi... dolayısıyla; büyük bir ihtimal, ortaylı’nın kim olduğunu belirleyen / ba$arılarına kaynak sağlayan ilk neden; "kümelenmekten ho$lanmaması / kendi tabiriyle paket program sevmemesi" $eklinde bir intiba olu$tu bende.

son olarak 2006 basımı olduğuna da ekliyeyim.

guru

the wall
kendisiyle ilgili bir röportaja $uradan ula$ılabilir:

http://www.renkhaber.com/haberler/roportaj.56/nihat_genc’in_kusuruna_bakmiyorum/6883.html


havada spoiler kokusu var:

röportajda guru, ek$isozluk ile bağının sadece hissi olduğundan / ahbap çavu$ eksenli olduğundan söz etmi$. lakin, bunları yaparken (diğer soruları da yanıtlarken) öyle politik / objektif / nötr yorumların yapmı$ ki, bi’ an roportaj; ek$isözlükte’ki yazar / moderatör guru ile değil de, sanki ek$i sözlük’teki ceo ile yapılmı$ gibi geldi bana. (neden ceo dediğimi okuyanlar anlar) ilginç. neyse. hepsinin diline sağlık.

havadaki spoiler, yerini balkanlar’dan gelen yüksek basınca bıraktı.

ahmet çakar

the wall
kendisiyle ilgili türkiye’de bulunan birçok ki$inin alakası / ilgisi / bilgisi olan adam. fakat bu eğilim / ilgi türevi olaylardan daha önemli bi konu var ki, evet belki bunu geç fark etmi$ olmaktan dolayı bir parça kusurlu sayabilirim kendimi. o durum ise $u: bu ülkede, bu adamla (bu derken sayın ahmet çakar müstesna ki$iliği yanlı$ anla$ılmasın) ilgili herkesin bir anı’sı var. hatta evet artık benim de var. $öyle ki:

bugün birtakım i$lerim vardı halledilmesi gereken, hatta geceden üzerime dert olma potansiyelini hissettiğim... neyse, gündüz gözüyle yarasalar sokaklara dolu$madan hepsini hal çaresine sokayım, faturalar temerrüde dü$mesin, dostlarım kırılmasın, sonra sayın ev’ime geri döneyim tandanslı tahayyüllerim vardı evden çıkarken... çıktım evden, sonradan (nasıl oldu bilmiyorum) sallana sallana hallettim bütün olaylarımı ve ak$am üstü evime doğru yollandım ve evime ula$tım. standardize bir durum yani. normal. evet. (inanın mutluy(d)um hatta) elhasılı, eve gelip oturma i$lemini ba$lattıktan sonra; tv denilen eloğlu men$eli alette, fransa’nın euro 2008 maçı olduğunu gördüm... bu görme a$amasında da, önce, nedeni bilinmez bi’ halde pek bir heyecanlandım, pek bir sevindim; bu maçı izleme konusunda pozitif dü$üncelerim geli$ti hatta... akabinde en sevdiğim gıda kahveceğimizi alıp, atv’de maç öncesi kiritik / analiz / sentez olaylarının hepsine birden tur bindirilen eoruikibinsekizbizdensorulurgerisikakayesin muhteviyatlı yayınını dikizlemeye koyuldum. evet.

ve o anda, müstesna adamla kar$ı kar$ıya kaldık. ahmet çakar, bo$ bir oda ve ben... itiraf etmeliyim ki, önce biraz çekinmedim de değil hani, o sol i$aret parmağını ekranları ba$ında oturan (sayısını benim hesaplayamadığım) “millonlara” (öyle mi deniyordu) savurmasından... sonradan, “vardır bi bildiği ”moduna geçip, duvardaki saat ile tv ekranı arasında gözlerime egzersiz yaptırmaya karar verdim... 1 dakika, 2 dakika, 3 dakika, çakar konu$uyor, 4 dakika, 5 dakika, 6 dakika, çakar konu$uyor, 7 dakika, 8 dakika, çakar konu$uyor, 9 dakika, 10 dakika.... ve i$te tam o anda, tam o anda beynimde tüm paratonerlere bağı$ıklık kazanmı$ bir fikir peyda oldu:

-yahu bu adam her $eyi biliyor!!!!!

kesinlikle doğru. ben de ilk dü$ündüğümde “ya olmaz öyle hede ” dedim, lakin bu durum realite... futbolcuların (ömründe bir kere bile profey$ınıl futbolcu olmadığı halde) yaptıkları antrenmanların uzunlukları / sürelerinden, topçuların yatma / kalkma vakitlerinin anla$mazlık olmasın halinde maç saatinde ya$ayacak uyumsuzluktan, fifa ba$kanının hakem atamalarında yaptığı izafi durumların; maçların sonucunu müspet / menfi $ekilde etkilediğinden, insanların (tümevarımı futbol dünyasında bulunan ki$ilerden yapıyor) toplum içerisinde yaptıkları davranı$ların kariyerlerini etkilediğinden, bu etkileni$ halinde yapılması gerekenlerden... her $eyi... her $eyi...

ve tam bu fark edi$ anında, o anda istedim ki, ke$ke bütttüüüün bu i$leri ahmet çakar yapsa. yani fifa ba$kanı koltuğundan “hoop” kaldırsak da, yerinde çakar geçse. fifa 2008’deki “12 hakemi”n (sayısı öyleymi$) hepsinin sözle$melerini iptal etsek de, tüm bu maçları yalnız ba$ına ahmet çakar yönetse... hatta milli takım oyuncularımızı haber etsek de, yerlerini “her konudaki enformasyona nükteli yorum yapabilme uzmanı ahmet çakar”a devretseler.. hatta milli takımın helldorado’lu reklamında; servet yerine sağdan ortayı ahmet çakar yapsa, emre yerine de voleyi ahmet çakar vursa...

ne güzel olurdu...

***

i$te sonuç itibarıyla benim kendisiyle ilgili güzel fikirlerim olu$mu$ bulunmakta, bundan dolayı ayrı bi celebrity hissediyorum kendimi.

ha maç mı ne oldu. bilmem. sonradan geli$ gidi$ yönünü çözemediğim bir $evksizlik olu$tu o maçı izleme konusunda... ya bu arada bu saat fazla gürültülü çalı$ıyor sanki.

nude

the wall
daha önceden b side larda yer almı$ radiohead eseri. son haliyle in rainbows da kar$ımıza çıkmı$tır ki, thom amcanın "dont get any big ideas" $eklinde agresif / depresif solosu alır götürür...

öyledir.
6 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol