confessions

serco

- Yazar -

  1. toplam entry 2898
  2. takipçi 1
  3. puan 79753

yine seninle geldi hayat

serco
cezmi ersoz ekim 2002 yilinda cikan kitabi..

hayat kitaplarda yazilan gibi degilmis. kitaplarda her kelimenin altinda baska bir kelime gizliymis. her yuzun altina baska bir yuz... boyle gidiyormus, bunun sonu yokmus.

gec de olsa simdi anliyorum. beni asar bu kelimelerin altindaki kelimeler, bu yuzlerin altindaki yuzler... ben icimdeki aciya bakarim. icimdeki enayilige bakarim.

evet, kelimelerin altindaki kelimeyi, yuzlerin altindaki yuzu biliyorum ama, ben seni icimde hissederken, sana inanmisken sehrin her tarafinda yanan bir isik vardi. yollarda, bahcelerde, hic durmadan yanan bir isik... sen bu hayatta her seyi benden iyi bilirsin. oyleyse acikla seni icimde hissettigim her an hayati aydinlatan bu isigi... yollarda, bahcelerde, evlerde gece ve gunduz durmadan yanan bu isigi...

hadi boyle bir isigin hic olmadigina inandir beni. enayisin de bana... cocuklardan, sarhoslardan, budalalardan bile daha enayi...

dunyayi, insanlari, hayatlari gorundugu gibi sandigim icin... her seyin gorundugu gibi olduguna inandigin ve oyle sevdigim icin enayisin de...

ama acikla bana bu isigi...

şizofren aşka mektup

serco
ne kadar guzel anlatmis cezmi ersoz ..
bir sizofrendim artik... yalanlar soyluyordum, hem sana hem de ona... kendimi taniyamaz olmustum. hangisi bendim? icimdeki, o guzelligiyle dunyayi elde etmeye kiskirtilmis, karanlik ve ilgi tutsagi kadin miydim; yoksa ugruna hayatindan vazgecmeye hazir oldugu askina mahkum, ezilmis, kapilarda birakilmis, verdigi guven ve tasidigi masumiyetle sana cazip gelmeyen o sevdali kadin mi? ikisi de olmak istemiyordum. ama ikisinden de vazgecemiyordum. sanki biri olmazsa digeri yikilacak gibiydi. birbirinden nefret eden ve birbirinin varligina tahammul edemeyen bu iki benlikle yalniz kaldigimda cildiracak gibi oluyor, agir agir ruhumu olduruyordum. artik yalniz kalmak dayanilmaz olmustu benim icin. seni goremedigim zamanlar ona gidiyor, onu goremedigim zamanlar sana siginiyordum. icimdeki bu birbirine aykiri iki kadin beni durmadan diplere cekiyordu...

kırk yilda bir gibisin

serco
nisan 2000 yilinda yayinlanan cezmi ersoz kitabi.

biraz sabahattin ali’nin "kurk mantolu madonnasi"ydin; biraz ahmet hamdi tanpinar’in "huzur"da anlattigi nuran, ve en cok da nilgun marmara’ydin. ne yalan soylemeli, yine tanpinar’in "bir yaz yagmuru" romanindaki o buyulu, o ucari kadinda da senden cok izler vardi. masum bir sevinc icin ikbal yakan kadinlardandin sen...

bir cinnetin, bir karabasanin yasandigi bu hayatta artik yoksun. iyi ki de yoksun diyorum; cunku cok aci cekerdin. beynindeki esrar da yetmezdi seni avutmaya.

olumune kadar, sana olan askimi bir sir gibi saklayip, bu aska o derin merhametinle baglandigin icin sana minnettarim. cok yalnizim ve seni cok ozluyorum...

sen benim icin kirk yilda bir gibisin; oyle eksik, oyle hazin, oyle paramparca...

haritanin yirtilan yeri

serco
cezmi ersoz ’un yillar sonra hapisten cikan genc adamlardan biri, "disariya" karsi "hucresinin daha iyi oldugunu" soyluyor, bir baskasi, "sanki her sey dusman, ama ortada dusman yok," diyordu. buyuk umutlarla universiteye giren bir genc kizin "bogazinda bir hickirik var"di "ama tam olarak anlatamiyor"du. bir baska universiteliye gore "bu universite ortami normalse kendi gibiler sizofren cocuklar"di. diyarbakir’da bir ogretmen, "devlet bizim uzerimizi kirmizi kalemle cizmis," diye yakiniyordu. ailesini silahli catismadan koruyabilmek icin pencerelerine duvar oren cizreli bakkalin aciklamasi, "gunes bizim neyimize!" idi. sirnak’ta bir ogretmen yasadigi o felaket gecesinin ardindan aklini oynatmis. "yasasin turk ordusu!" diye haykirarak sokaga firlamisti. cizre’de, henuz bir erkek arkadasiyla bir aksamustu parkta elele oturmamis bir genc kiz daglara cikip gerilla olmaktan sozediyordu o saklayamadigi huznuyle.

bir sair, "duygularimiz medyanin kusatmasi altinda," diye sikayet ediyordu. "bir sure sonra hicbir sey hissetmez hale gelebiliriz."

ve kalplerimizdeki, sehirlerimizdeki haritalar ne aci yirtiliyordu... haritalarin yirtilan yerinde, o karanlik ve umutsuz ormanda kucuk ve caresiz cocuk bir an once kurtarilmayi bekliyordu. bekliyor.. diye anlattigi muhtesem eseri.

bana türkçe bir ekmek ver

serco
cezmi ersoz’un muhtesem kitaplarindan bir tanesi.

bir yanimi burada, bu insanlara biraktim. korktum onlarin yaninda kendimi ele vermekten. yanlarinda ruhumu, dusuncelerimi, duygularimi, taslaklarin icine yerlestirdim. cerceveledim...bir yanim cekip gitti, o ibret verici karanlik oykulere. bu yuzden, bu ikiye bolunmusluk ve hicbir yere tam ait olamayis yuzunden, cok asagiladim kendimi, cok kinadim.ama farkindayim her seyin. ne kadar celiskiye dusersem, ne kadar cok hissedersem parcalanmisligimi, ask o kadar cok birikiyor icimde...ask olum gibi bakiyor bana. her gecen gun guzellesen bir olum gibi..

şehirden bir çocuk sevdin yine

serco
temmuz 2000 yilinda cikan cezmi ersoz kitabi...

yaktin masum hirslarini geliyorsun
oysa bir bilsen, seni ona tasiyan sehir
sacini bagladigin iple bile alay ediyor
ah! bir bilsen herkes tetikte;
sense boyle hesapsiz, boyle sevincle

ah! bir bilsen
sadece guzelligin tutuyor acimasizligin
kapilarini

yaktin masum hirslarini geliyorsun,
sehirden bir cocuk sevdin yine...

yok karşıligi yuzunun

serco
cezmi ersoz’un nisan 2000 yilinda cikarttigi kitabi ;

senin sana ragmen bir yuzun var ,
herkesin ilk askina benzeyen..
beklemek kadar aci, anlamak kadar zor
nedensiz olumlerin suskunlugu gibi
yok karsiligi yuzunun

senin sana ragmen bir yuzun var,
herkesin ilk askina benzeyen
yakinlastikca imkansiz ucurumlar
nedensiz hayatlarin o buyuk acisi gibi
yok karsiligi yuzunun..

son yuzler

serco
cezmi ersoz’un roportajlarinda, yapmak isteyip de yapamadigimiz eylemleri yapan, korumak isteyip de koruyamadigimiz degerleri koruyan, gerceklestirmek tutkusuyla yasayip da gerceklestiremedigimiz dusleri gerceklestiren insanlarla ve bu insanlarin hayat tarzlariyla karsi karsiya geliriz. yalnizlik, meslek, tutku ve degerlere dayali hayat tarzi gibi dilekleri derinlemesine icsellestiren hayat tarzlaridir bunlar. iste, cezmi ersoz’un, roportajlarin ayirici ozelligi, soz konusu izleklerin anlamsal niteliginden kaynaklanmaktadir. o halde, nedir bu izleklerin anlamsal nitelikleri? son yuzler’i olusturan kisiler mutlak bir yalnizlikla iralanan bir toplumsal yasanti icindedirler. buradaki yalnizlik nitelemesi, bu kisilerin tercihli bir yalnizliga mahkum olmalarindan bir duzen olusturamamalarina kadar genis bir anlam alanini icermektedir. ortega y gasset’in "hayat tumden yalnizliktir" sozunun somutlastigi bir icerige denk dusmektedir bu durum. yani, kisinin belli bir durum ve zamanlarda yasadigi yalnizliktan cok, butun bir hayatin yalnizligidir, burada soz konusu olan. son yuzler’in yalnizligi, bu kisilerin toplumun ve hayatin kotuluk makinesinin disinda yer almalarindan kaynaklanan bir yalnizliktir..

saçlarınin kardeş kokusu

serco
birazdan sabah olacak... para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, is, anneler ve korkular baslayacak... bunlar varsa ve bizim icin gecerliyse ask yoktur ve hic olmamistir sevgili. birbirimizi kandirmayalim.hadi gune hazirlan. yasadiklarimizi unutmaya calis. ask bize guvenip verdigi buyusunu, sirlarini, cesaretini, bilgeligini ve o ilkel, o yaban agrisini geri alacak. bunlar olurken icimiz bir an cok usuyecek, sona gececek...hadi, oyalanma birazdan yarin olacak...askta yarin yoktur sevgili...

annelik oyunu bitti

serco
mart 2000’de cikartilan cezmi ersoz kitabi.
sanki butun bunlari kendine soyluyor, kendinle konusuyor gibiydi. dogruldu, semenderini su bardaginin icinden usulca alip gogsune yerlestirdi. semenderin kulagina yavasca, "sakin ol bebegim, sakin ol, yok bir sey." dedikten sonra ustunu giydi. sonra o da bir sigara yakti, sonra da bakislarini gece lambasinin golgelere bogdugu odasinin tavaninda bir noktaya dikerek konusmaya devam etti: "biliyor musun, fotokopiyle cogaltilmis gibisiniz. duygulariniz hep onceden kurgulanmis. bana benzer seyleri soyleyip sonra da benimle sevismek isteyen, ama gogsumdeki semenderi gorunce hemen hemen ayni tepkileri gosteren o kadar cok erkek oldu ki, artik her seyden ve herkesten umudumu kestim... gece aldiklari alkolun etkisiyle benim icin olmek istediklerini soylerler, buradan giderken de cuzdanlarini kontrol ederler, yerinde duruyon mu diye..."

içime gir ama sigaranı söndürme

serco
cezmi ersoz’un nisan 2000 yilinda cikarttigi kitabi.
birden fermuarini cozdu, pantolonunu asagiya indirdi. sonra da kulodunu cikartti. beni nasil asagilayacagini biliyordu, ama ofkesini kontrol edemiyordu da: "hadi gel, gir icime, hadi hakkindir, beni evine aldin ya, beni o soguk sokaklardan getirdin ya buraya, gir icime hadi..." diye bagirmaya basladi... karanlik yeriminin bu kadar zorlanmasi ofkeden deliye dondurmustu beni. ona tam, "yeter artik, yeter, bitir bu oyunu" diye bagirirken, cinsel organin cevresinde, kasiklarinda, karninin altinda derin sigara yaniklarini farkettim... iste o an ofkem gulunc geldi bana, gulunc ve acinasi... o ise adeta aciyla kivranarak ve soluk soluga, kendiyle konusmaya devam ediyordu. "gir icime, ama sigara sondurme oramda, duyarli yazarsin ya icime gir, hadi..." yillardir biriktirdikleri dokuluyordu agzindan. sesi kesildi oylece kalakaldi bir sure...yavasca koluna girdim. yatagina kadar goturdum. hatirladigi her sey onu bitkin dusurmustu. pijamasini giydirdim. uzerini orttum, gozyaslarini sildim... "hadi icime gir, icime girmiyorsan, gomleklerini utulerim, bulasiklari yikarim istersen," diyen dudaklarini susturdum. yuzunu hicbir zaman unutmamak icin ona butun benligimle, ruhumla baktim. sevdigim kadinlara verdigim butun o "az zarar"lar onun yuzunde kaskati, tesellisi imkansiz bir aciya, acinin gercek, sahici imgesine donusmustu. egildim ve o aciyla optum, dudaklarim parcalansin, bu aci beni ne yapacaksa yapsin ve ben artik boyle kalmaliyim diye optum...

kafka market aykırı yazılar

serco
cezmi ersoz’un 2000 yilinda cikarttigi kitabi.ben hayal kirikliginin kiyilarinda dolasirken, bu arada iceri kafka market’in sahibi girdi. kahvede okey oynuyormus, kasiyer kizlardan biri kosarak gidip cagirmis. herhalde "markete tuhaf biri geldi. kafka diye bir romanciyi sorup duruyor," demistir. marketin sahibi yuzundeki teri silerken,"buyrun beyefendi, sorun nedir?" diye sordu. "efendim," dedim."marketinize unlu romanci kafka’nin adini koymaniz beni cok heyecanlandirdi ve cok sevindirdi, sizi tebrik etmek icin geldim," dedim. market sahibi zararsiz bir deli olduguma kanaat getirmis olacak ki, derin bir soluk aldi:" yok kardesim, ne romanci kafka’si diyorsun sen. bu kafka, kafkas kartali’nin kisaltilmisidir. o kadar. ben esasen o kartali cok severim de. gokyuzunde oyle bir suzulusu vardir ki, bir gorseniz. ah kafkas kartali ah..."

açıkla bana bu ışığı

serco
cezmi ersoz’un aralik 2003 yilinda cikarttigi kitabi.
hayati anlamak icin, tipki yazmaktan vazgectigim zamanlarda oldugu gibi basimi bir suyun icine sokuyor, tam bogulacagim sirada basimi yukari kaldiriyor, can havliyle nefes aliyor, o anda yasadigimi ve hayatimi anladigimi hissediyorum.yazmak, budur benim icin. o boslugu basim suyun icindeyken bir kez daha gorur, kimsesiz kalmis ve hep kalacak olan sevgimin kaninda bogulmak icin yazmaya koyulurum.cunki o nefes alis sirasinda o boslugu yazamazsam olup gidecegim, hissederim. sonsuz sandigim bir seyi yitirmenin tek tesellisi yazmaktir. o teselliyi ararken ayri duserim herkesten. iste bu yuzden bu dunyaya ait gibi hissedemem kendimi. herkesin kendisine bir duzen kurma kaygisi varken, benim omrum adeta bir olum kalim savasiyla; yazmakla gecer.gelecegi, ileride neler yapacagimi, ne olacagimi dusunemem bile. buna hakkim olmadigimi dusunurum. hep o bogulma duygusu, son anda derin bir nefes alis ve tekrar bosluk...kurtulus; yazi.bir daha soracak misiniz bana o siyah onluklu cocuk neden yaziyor diye? o zaman gunese bakin ve aciklayin bana su isigi.hayatin yaziya, yazinin hayata donus seruveni..

hayallerini yak evi isit

serco
cezmi ersoz’un 1999 yilinda cinar yayinlarindan cikarttigi okunmasi gereken kitaplarindan birisi..
bir tek seni sevdigim dogruydu... ve bu dogru yuzunden hayatim yalana batti... sen beni disladigindan beri beni sevenlere bir hayalet hediye ettin..
tepeden tirnaga aska, tepeden tirnaga ozleme batmis bir hayalet...
bu hayaletin icinde beni degil seni gorduler hep. cogu bu hayalete dayanamayip cekip gitti... kimisi senin beni beklettigin kapida, beni bekledi. seni beklemekten yorulur, onunla birlikte cekip giderim diye buralardan... ve ben en cok onlarin sevgisine inandim. en cok onlara derinden uzuldum. ve hep merak ettim, karsiliksiz ve onca yil bir hayaleti nasil boylesine sevebildiler diye... dunyanin iyi bir yer olduguna ve yasamak icin cok sebep bulunduguna bu insanlarin bir hayalete duyduklari o akilalmaz, o sonsuz sevgileri yuzunden bir kez daha inandim... seni unutmak icin basladigi her aski yine seninle aldatan bir hayalete... seninle kendini, butun hayatini, duslerini, cocuklugunu, yasadigi butun acilari aldatan bir hayalete..bir tek sana duydugu sevgisi dogru olan, bu yuzden butun hayati buyuk bir yalan olan hayalete...

cezmi ersöz

serco
1959 yilinda istanbul’da dogdu. kabatas erkek lisesi’ni bitirdikten sonra egitimine istanbul universitesi siyasal bilimler fakultesi’nde siyaset ve kamu yonetimi bolumunde devam etti. edebiyat yasaminin baslangicini edebiyat dergilerinde yayimladigi siir ve elestiriler olusturdu. daha sonda cumhuriyet, gunes, ozgur gundem, aydinlik gibi gunluk gazetelerde yazilari ve roportajlari yayimlandi. ardindan haftalik deli dergisinde yazdi, halen leman dergisinde yaziyor.

(bkz: suctur umutsuzluga kapilmak)

(bkz: hayat bir emrin var mi)

(bkz: yine seninle geldi hayat)

(bkz: sizofren aska mektup)

(bkz: Bana Turkce Bir Ekmek Ver)

(bkz: sehirden bir cocuk sevdin yine)

(bkz: yok karsiligi yuzunun)

(bkz: son yuzler)

(bkz: haritanin yirtilan yeri)

(bkz: kirk yilda bir gibisin)

(bkz: hayallerini yak evi isit)

(bkz: saclarinin kardes kokusu)

(bkz: annelik oyunu bitti)

(bkz: icime gir ama sigarani sondurme)

(bkz: kafka market aykiri yazilar)

(bkz: ancak bir benzerim oldurebilir beni)

(bkz: acikla bana bu isigi)


üçüncü dünya savaşı

serco
kitabi dun bitirdim. kitabin sonu bana metal firtina’yi hatirlatti. hic bir yere baglanmayan bir final. ancak soylemeliyim ki kitap boyunca cok eglendim.turk ozel timinin maceralari bana tom clancy romanlarini hatirlatti. ama kitabin sonu herseyi berbat etti. kitap icerisine basarisizca yerlestirilmis bir ask hikayesi ise yer yer sinir edici bir noktaya variyordu. entrika, ihanet, gizem kitap boyunca bir an eksilmiyor. savastaki catismalarin anlatildigi bolumler ise gercekten cok hostu. yazar bence catismalari cok guzel ve akici bir dille anlatmis. amerikan baskaninin kimligi ise beni kahkahalara bogdu. her ne kadar cok da imkansiz olmasa da. eglencelik bir kitap istiyorsaniz tavsiye ederim. kitap boyunca bazi yerler haric sikilmayacaginizi garanti ediyorum. alternatif strateji turundeki calismalari seviyorsaniz bu kitabi da seversiniz. turkiye’nin dunyanin kaderine etki etmesi hayal bile olsa cok hos.

burak turna

serco
20 ocak 1975 yilinda istanbul’da dogdu. ilk, orta ve lise ogrenimini yesilkoy’de tamamladi. kibris girne amerikan universitesi’nden isletme lisansini aldi. medya sektorunde, dergi ve kitap cevirmenligi, ekonomi muhabirligi yapti; sonrasinda bankacilik, tekstil gibi cesitli islerde calisti. halen cesitli sahalarda calismaya devam ediyor.

yazma seruveni, gunluk, oyku gibi ara adimlar olmadan dogrudan roman yazmakla basladi, ancak hayal kurma seruveni, bilincinin acildigi ilk andan beri suruyor. metal firtina, yazarin ilk romanidir. roman disinda felsefe metinleri ve ingilizce-turkce olarak senaryo yazmaya devam ediyor. yazarin kendi gelistirdigi mantik sistemini anlattigi, sistema: mutlak sistem teorisi ve zaman makinesinin mantiksal altyapisina giris isimli felsefe kitabi bitmis ancak henuz yayinlanmamistir.

(bkz: metal firtina 2 kurtulus)

(bkz: ucuncu dunya sava$i)

(bkz: metal firtina)

eski zaman muçitlerinin inanılmaz hayat öyküleri

serco
esas adi kitab ul hiyel eski zaman mucitlerinin inanilmaz hayat oykuleri olan ihsan oktay anar’in 2003 yilinda cikartmis oldugu kitabi.lalezar necef bey’in, kilic ali pasa camii muvakkitlerinden kedigoz besir dede’den naklettigi bir rivayete gore, calud, gulhane hatt-i humayunu’ndan bir yil, custinyani’nin cadde-i kebir’de fransiz tiyatrosu’nu acmasindan ise alti ay sonra, diyarbekirli ikiz hiyelkarlarin da yardimiyla yeni bir devridaim makinasi yapmaya koyulmustu. artik otuz yasini coktan geride biraktigi icin, gucunu barindiran saclari agarmaya yuz tutmus, ancak suvas sefaretinin dukkanlarindan birinde perukarlik yapan angilidis efendi’nin siyah sac boyalari imdadina yetismisti. kendini daha fazla yorup iktidarini israf etmek istemediginden makinanin hesaplarini samur ve yagmur celebiler’e yaptiriyor, zavallilar adeta nefes bile almadan calisirlarken o gun boyu galata balozlarini dolasip keyfine bakiyordu. ikizler ise, babalarindan cok daha kufurbaz birinin yanina dustuklerini anlamalarina ragmen, konu komsuya, "aramizda akrabalik falan yok. biz sadece onun yaninda calisan iki efendiyiz," deyip durumu kurtariyorlardi.

amat

serco
ihsan oktay anar’in 2005 ekim ayinda cikartmis oldugu okunulmasi gereken kitaplarindan bir tanesi.

olaganustu" dunyalarin yaraticisi ihsan oktay anar yine, tarihin gizemli sayfalarini aralayan, adeta masalsi; ironik ama derin felsefi anlamlar yuklu, sasirtici, surukleyici bir romanla cikiyor karsimiza..

aynalar, atlaslar, okunmasi yasak sir dolu kitaplar, savaslar, gulleler, yeniceriler... uc direkli, iki guverteli ve 58 toplu bir kalyonda ilâhî duzeni bozmaya meyyal bir kaptan, karanliga ve kirmizi atlasa sarili bir deniz seferi..

kiyida ise uc direkli, iki guverteli ve 58 toplu bir kalyon, o karanlikta usturmacalarini puta edip iskeleye palamar vermisti. yelkenlerin sarili oldugu serenler hisa edilmis ve tez zamanda yola cikacagini ilân icin mizana diregine mavi bayrak cekilmisti. esrarengiz adam, kalabaligi yarip elinden tuttugu isrâfil’le iskeleden gemiye dogru yurumeye basladi. kalyonunikmesinin palangalarina asilan ve tiraka tutan gemicilere vardiyan, yisa, sizi gidi sutu bozuk sunepeler! yisa beraber! varda ruhsuzlar! varda! bre aman! laska! laska!? diye feryat ediyor ve hurclarin, sandiklarin ve ficilarin ambarlara usûlunce istifine nezaret ediyordu. gunesin dogmasina 7 saat kala esrarengiz adam, surme iskeleden kalyonun cukur guvertesine cikmak istedi. fakat eline ne kadar asilirsa asilsin esek isrâfil yerinden bir turlu kimildamiyordu. o karanlikta eline son bir kez daha asilip gel yâ mubarek diye nida eyledi. bunun uzerine cocuk her nedense inat etmekten vazgecti. ne var ki, surme iskelenin kayganligindan dolayi dusmemek icin midir, isrâfil’in kusagina 40-50 yaslarinda, iri yapili, sirma islemeli siyah kaput giymis biri yapismisti. iste bu adam kusagi birakip kupesteye tutundu ve guverteye ayak basti. bunun ilâhi duzenin bozulmasi demek oldugunu hic kimse bilmeyecekti.
99 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol