selluka

özellikle 30 lu yaşlardan sonra hacimsel gelişimini durdurmakta zorlanılan tombalak yumuşaklık.

aslında çevremizdeki sadece arkadaşlar değil, tanıdıklar, dostlar şeklinde genellenebilecek bir olay.
çok zordur. söylesen küsecek, söylemesen insanlar arkasından konuşuyor ve sen bunu duyuyorsun. hadi ben diyemiyorum eşi, çocukları da mı demiyor.
bilmedim. öyle devam ediyor işte bu durum bol dedikodulu.

bir işle ilgili kendisine iş verilmeye uygunluk. yeterlilik, yetenek, bilgi en donanımlı olmak.
çok önemli bir kavramdır ki bu kavramın geçerli olduğu ülkelerde kafa kol ilişkileri gibi feodal ilişkilerden söz edilemez.

nasıl uzmanlar yetiştirdiğimizin sonuçları oldukça üzücü kanıtı. şahsın oğluna gerçekten çok üzüldüm. ne denilebilir ki?

kapitalizmin çevreyi mahvederek, tüm doğayı katletmesi sonucu ekolojik dengenin bozulması.
bugün okuduğum bir habere göre rize'de hes projeleri nedeniyle dereler kurumuş. bu ne demek düşünebiliyor musunuz? rize gibi yağış alan bir bölgede. bu tabi belki de en küçük örneklerden biri bu duruma.

2007 den bu yana her yıl ağustos ayının ilk cuma günü kutlanan günmüş.
ben de ilk defa bu yıl öğrendim. sanırım bitmesine 15 dakika kalmış.
neyse kutlu olsun ne diyim.

kendimi bildim bileli her yaşadığım yaz mevsiminin bir türlü son 101, 102, 103... şeklinde artmayan sayıyı içeren sıcaklık uyarıları. sanıyorum ben bir yerde hata yapıyorum ama nerede?
neyse 8-9 ağustos tarihlerinde son yüz yılın en yüksek nemi görülebilirmiş.

uykun olduğu halde sıcağın bir canavar gibi boğazını sıktığını, karabasan gibi üzerine üzerine çöktüğünü hissettikçe delirten eylem. uyuyamıyorum.
son 2 gündür yoğun şekilde yaşadığım. üstelik 8-9 ağustos günleri için meteoroloji uyarıda bulunuyor. daha kötüsünü düşünemiyorum.

ev temizliği yaparken ne kadar çok boşa vakit geçirdiğini anlamak.
kırk yılda bir olsa anlarsın da her gün her gün aynı işlerin olması ve bunların senin zamanının büyük çoğunluğunu aldığını anladığında ne yapıyorum ben, kimim diye sorguluyorsun.
sanıyorum hayat sevmediğin işleri yaparken sorgulanıyor.

hayatımız boyunca sürekli almaya çalıştığımız, taksit üzerine taksit ödediğimiz eşyaların aslında ömrümüzü çaldığı gerçeği.
bu ne ya bitmek bilmiyor.

evlenirken bir ömür olması için temenni edilen durum.
eskiden yastıklar tek ve uzundu. sanıyorum buradan geliyor.

çok sevdiğin bir insanı kaybettikten sonra hissedilen durum. hiç bir şey ölüm acısının yaktığı içi söndüremez.
-içi yanmak-

milyonların önünde tartışılacak başka veya daha önemli bir konu kalmamış gibi gündemi meşgul eden gereksiz tartışma.

mahvedilen bir çocukluktan ileriye gidebilecek bir hayat demek ki bu kadar. ne mutlu ona yine de. arkasından insanlara eserler bırakabildi.

rahat birine benziyor. relax sanki.
umarım öyledir. uzun yaşar en azından.

dolapta dururken aradan epey zaman zaman geçse bile bir türlü bozulmayan yoğurt.
kanserin ilacı doğal yoğurtmuş. sütü kendiniz alıp mayalayınız.
kamu spotu olsun bu da.

o korkuyu yaşayan ve hisseden herkese geçmiş olsun.

içim yandı diye dolaptaki tek içecek olan acılı şalgam suyu içtim. sonuçlarının ne olacağına dair fikrim yok. yarım litre içmişimdir.

kışın tek tük görülen karıncaların yazın artarak evde gezinmeleri.
her yerdeler. tuvalette bile. sürekli bir yerlere limon kesiyorum, tarçın serpiştiriyorum. bir nevi büyücü gibi hissetmeye başladım kendimi.
sonuç; gitmeye niyetleri yok.

düzensiz yatma ve kalkmadan kaynaklanan durum.
eğer öğleden sonra uyanmaya başlamışsanız artık normal geliyor. o değil de bazen makarna, bazen ekmek arası. gidişat iyi değil.