my son is father

pasaportu bakınızdan öteye vize görmeyen tremoron cumhuriyetinden yazarlardır..

iki tiptir bunlar..

birincisi, laf soktuğunu sanıp mutlu olan lakin düzgün yazamadığının farkında olduğundan tatmin olamamış akabinde de ben sana ayar verdim tadında bkz veren yazarlardır..

ikincisi, birinci tipteki yazarların yalayıcısıdır.. birinci tipteki yazarlara hitaben; ayar vermede bir numara, hayatımda gördüğüm en ayarmatör yazar, ayar vere vere kalmadı kalmadı gibi entryler yazan.. hmmm, ee şeydir.. ha, yazardır..

ne kadar bunları iki tipe ayırsakta aslında tek kişilerdir.. danışıklı dövüş modunda bazen biri yalar bazen diğeri..
aslında hayattan zevk alan, küçük şeylerden mutlu olan tiplerdir.. bir gün bunlardan birine, bana ayar verdin diye mesaj atarsan mutluluktan ölür..

edit: arkadaşlara aşağıdaki örnekler için teşekkürler..

optimum seçim mekanizması, çileyi az zamanda atlatma süreci içinde değerlendirilen yazar..

bir şeyi savunurken ilgili tezi çürütmek için konudan saparak, ilgisiz açılardan konuya yaklaşma ve kişiye saldırma eylemi..

fikrini ilgili başlıklarda, iki kelimeyi bir araya getirip beyan edemeyen.. içinde patlayan kanamalı uktelerini ad hominemlerle ifade etmeye çalışan şahısların iltahaplı manevi yaralarına çare aradıkları, çocuklar ölmesin laf soktumculuk oynayalım ekolü temsilcilerinin mütemadiyen takıldığı alan..

kaç saattir; mesajlaşmak varken laf sokmanın anlamsızlığına dair yazdığım bir entryi ararken, benden hızlı davranmış - bir zamanlar yazdıklarımla kendi içimde çelişkiye düşürmüş.. tam kendi çelişkimin içinde uyuya kalacakken beni uyandırmış yazar..
31şubat ’ın dediği gibi yokluğumuzda iyi bir yazar kazanmıştır sözlük..

medeni usul alanında öncelikli tercih edilen profesor..
uygulamacıların başucu eserleri arasındadır; medeni usul ve icra-iflas alanında yazdığı kitaplar...

(bkz: algıda maymunluk)

algıda seçiciliğin bir alt türüdür..
aynı şeye bakıp, aynı şeyi algılayan bünyenin sırf ibnelik olsun diye yazarın arkasından dolaşıp iki puan alma sevdasıdır...

bir zorunluluktan kaynaklanıyormuşcasına yapılan eylem..

bazen kendini bu şekilde gösterir:
mütemadiyen sözlükte tartıştığı yazara hitaben; zirvede tanıştıktan sonra, şöyle tartışıyorduk böyle tartışıyorduk lakin ne iyi adammış, kıvamında girilir..
iki yüzlülüktür, kendini bilmezliktir.. onca zamandır tartışıyorsun sözlükte, ne bok olduğunu anlayamacak kadar sefil misin

bazen de şu şekildedir:
iyi etmiş de gelmiş dedirten yazar, şeklinde girilir.. bu kadar yüzeysel entry gireceğine hiç yazma daha iyi..

yazar kişisi bir kere kendini zorunlu hissediyor, her yazara hitaben bir kaç kelam edecektir.. boktan, sıkıcı ve itici olacaktır ama olsun bu kişi illa ki bir şeyler yazacaktır..

(bkz: zirvede tanışılan yazarlara hitaben entry girmek)

sözlük formatından haberi olmayan ya da formattan haberi olmasına rağmen entry yazmayı beceremeyen yazarların tercih ettiği metottur..
şöyle dedirten başlık, böyle sorgulatan başlık.. burdan çok komik gözüküyorsunuz lan.. önce yaptığınız işin mahiyeti kavrayın sonra entry yazın, ayar vermeye çalışın..

nietzsche ’nin, hayatımın gidişatını değiştiren sözü..

misal, sivrisinekler.. her akşam beni ısırır sabaha kadar, kaşınmama sebeb olurlar..
sonuç, işaret parmağımın güçlenmesi

misal iki, sokak köpekleri.. küçükken ısırldığımdan beri ne zaman bana doğru havladığını görsem, depar atmama sebep olan hayvanatlarıdır..
sonuç, bacak kası gelişimi

misal üç, ayar yemem.. her bana verilen ayarda, alınama özelliğimim azalması
sonuç, kaşarlanma

sinir bozucu aletlerdir..
misal, televizyon; televizyonda görüntü gitmiştir, tüm kablolar on kere kontrol edilmiştir.. son çare televizyonu yüklenip, elektronikçiye götürmektir..
tamirci, televizyonu fişe takarken size sorar
- nesi var
+ açma düğmesine basıyorum ama görüntü vermiyor..
televizyoncu fişe takar aleti, açma/kapama düğmesine basar, televizyon ayna gibidir..

misal iki; cep telefonu yere düşmüştür ve üç-dört dakikada bir kapanmaya başlamıştır.. soluk telefoncuda alınır.. durum adama anlatılır ve beklenilmeye başlanır.. aradan geçen zamanda 2 tane çay içilir lakin telefon tıkır tıkır çalışmaktadır.. telefonla, ya sen beni ya ben seni misali inatlaşılır ve alet, telefoncuda bırakılır.. iki gün sonra telefoncuya uğranıldığında, telefonun maşallahı vardır, şarjı bile her zamankinden daha az tükenmiştir....

(bkz: öyle göte böyle yarrak)

kadıköy sahilden boğaya doğru çık..
aynı hızla stada doğru ilerle
sağdaki iş bankasına sırtını dön ve başını kaldırıp 4. kata sabitlen -- aha işte..
ben
(bkz: oyle başlığa boyle entry )

naıl ki; ikinci sınıf filmler, diziler oluyor.. işte bunların entry olanları da var...
ilgili kişi de mütemadiyen, komik entry yazayım derken sıçan, yazdığına sadece kendi gülen yazardır..
arada tematik çalışma yapsa kurtaracak olayı mamafih bunu da beceremiyor bu tür yazarlar..

şaşı bak şaşır tadında bir başlık olmasının yanında; şaşı bakan biriyle konuşurken gözlerinizi nereye odaklayacağınızı hesaplayamamanızıda ihtiva etmektedir..
sizinle konuşan şaşı kişinin, bir gözü size bakarken diğeri başka yere dönüktür.. ancak bu noktada belirtmek isterim ki; başlığın bir gözü işte bir gözü oynaşta deyimiyle alakası yoktur.. kaldığımız yerden devam ederek, size dönük olan göze odaklanmanız daha normaldir ancak bünye buna müsaade etmez diğer gözün nereye baktığını merak eder ve birden diğer göze bakmaya başlarsınız..
lakin karşınızda ki kişiye ayıp olmasın diye size bakan göze tekrar dönersiniz ama iki gözününüzün birden aynı göze odaklanması pek normal gözükmez o yüzden normal bakan birine bakarmış gibi yapmaya çalışırsınız ama nasıl olduğu aklınıza gelmez.. bir ara gözler, karşınızdakinin burnuna bakar ama bu durumda pek makul değildir...

çoğunlukla, ironiyi kıçından anladığı için beceremeyen yazarların kullandığı cümle..
bir kere de görmedim, bu cümleyi yazmış olup da hakikaten ironiyi becerebilmiş birini...

-1inci geleneksel- yazınca da salaklık statusunden çıkamayacak insanlardır