beşike hâdisesi için
çıkıyor gönüllere istimdadı
sâmiamda vatanın feryâdı
çıkıyor gönüllere istimdadı
yaralı bir ananın evlâdı
etmesin mi anaya imdadı?
rumeli can veriyor yok mu ilaç.
edelim sıhhatini istimzaç;
etmeyelim kimseyi izaç?
zırhlılar her yeri tehdit ediyor,
makedonya bunu tesit ediyor.
inkırazı bize teyit ediyor.
yemenin purişi malumu cihan
ne için eyledi millet isyân?
zulme ister mi bu yoldan burhan
turuşkalar bile aldı meydan
hani kânun-u adaâlet nerede?
mülk-ü millette himâye saadet nerede?
haricen mülk-ü himaye nerede?
bizde evvelki şecaat nerede?
gelse ertuğrul şöhret-i pervas
eder elbette tahayyür ibraz
vatanın feyzine kâdir olamaz
yeniden fethine verseydi cevâz...
yıldırım görse şu ahvâlimizi
ateş kahrı yakar hâlimizi,
af eder mi bizim efâlimizi,
mahveder cumle-i emsâlimizi,
ey büyük fâtihi istanbulun...
bu revş olmadı mı makbulün
sây ile toplanılan mahsulün
berhava oldu fakat meçhulün...
yazık oldu vatana âh yazık...
her ağızdan çıkıyor: eyvâh yazık!..
acısın bizlere, âh yazık!
çıkıyor gönüllere istimdadı
sâmiamda vatanın feryâdı
çıkıyor gönüllere istimdadı
yaralı bir ananın evlâdı
etmesin mi anaya imdadı?
rumeli can veriyor yok mu ilaç.
edelim sıhhatini istimzaç;
etmeyelim kimseyi izaç?
zırhlılar her yeri tehdit ediyor,
makedonya bunu tesit ediyor.
inkırazı bize teyit ediyor.
yemenin purişi malumu cihan
ne için eyledi millet isyân?
zulme ister mi bu yoldan burhan
turuşkalar bile aldı meydan
hani kânun-u adaâlet nerede?
mülk-ü millette himâye saadet nerede?
haricen mülk-ü himaye nerede?
bizde evvelki şecaat nerede?
gelse ertuğrul şöhret-i pervas
eder elbette tahayyür ibraz
vatanın feyzine kâdir olamaz
yeniden fethine verseydi cevâz...
yıldırım görse şu ahvâlimizi
ateş kahrı yakar hâlimizi,
af eder mi bizim efâlimizi,
mahveder cumle-i emsâlimizi,
ey büyük fâtihi istanbulun...
bu revş olmadı mı makbulün
sây ile toplanılan mahsulün
berhava oldu fakat meçhulün...
yazık oldu vatana âh yazık...
her ağızdan çıkıyor: eyvâh yazık!..
acısın bizlere, âh yazık!
kasidei istibdat yahut kirmizi izler
bir köhne kadit parçası, bir çehrei menhus,
zulmetler içinde mütereddit, mütelâşi,
daim mütefekkir görünen, kendine mahsus
efkârı sakimane ile âleme karşı
ateş saçarak etmede her gün bizi tehdit,
âmali harisanesini eyledi tezyit...
gördükçe bu mazlumlarını, sinesi mağrur,
tırnaklarını aileler kalbine saplar;
mağdurlarının her biri bir kûşede ağlar,
katlandı vatan görmeğe evlâdını makhur...
birçoklarımız mahpes-ü menfada süründük.
ey gazii mecruhu vega dideye döndük.
ey kanlı eliyle vatan âmaline hail,
ey enmilei sürbu cinayata delâil
teşkil eden ey köhne kadit, katili efkâr,
ey katili şübbanı vatan, katili ahrar,
ey varlığı bir millet için bâdii zillet.
ey çehresi ifrite veren dehşeti vahşet,
zindanları, menfaları, mahpesleri doldur,
ziniciri esaretle bütün hisleri dondur.
tesmimi nefes, nefyi ebet, sonra denizler..
her girdiğin evlerde durur kırmızı izler...
kâbusi hiyanetle vatan can çekişirken
âtimizi dendanı harisin kemirirken
bir gün rumeli dağları envara boyandı;
hürriyetin enfası ile herkes uyandı.
bir köhne kadit parçası, bir çehrei menhus,
zulmetler içinde mütereddit, mütelâşi,
daim mütefekkir görünen, kendine mahsus
efkârı sakimane ile âleme karşı
ateş saçarak etmede her gün bizi tehdit,
âmali harisanesini eyledi tezyit...
gördükçe bu mazlumlarını, sinesi mağrur,
tırnaklarını aileler kalbine saplar;
mağdurlarının her biri bir kûşede ağlar,
katlandı vatan görmeğe evlâdını makhur...
birçoklarımız mahpes-ü menfada süründük.
ey gazii mecruhu vega dideye döndük.
ey kanlı eliyle vatan âmaline hail,
ey enmilei sürbu cinayata delâil
teşkil eden ey köhne kadit, katili efkâr,
ey katili şübbanı vatan, katili ahrar,
ey varlığı bir millet için bâdii zillet.
ey çehresi ifrite veren dehşeti vahşet,
zindanları, menfaları, mahpesleri doldur,
ziniciri esaretle bütün hisleri dondur.
tesmimi nefes, nefyi ebet, sonra denizler..
her girdiğin evlerde durur kırmızı izler...
kâbusi hiyanetle vatan can çekişirken
âtimizi dendanı harisin kemirirken
bir gün rumeli dağları envara boyandı;
hürriyetin enfası ile herkes uyandı.
hakikat nerede?
gafil, hangi üç asır, hangi on asır
tuna ezelden türk diyarıdır.
bilinen tarihler söylememiş bunu
kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,
dinleyin sesini doğan tarihin,
aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak
yalan tarihi gömüp, doğru tarihe gidin.
asyanın ortasında oğuz oğulları,
avrupanın alplerinde oğuz torunları
doğudan çıkan biz
nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz
türk sadece bir milletin adı değil,
türk bütün adamların birliğidir.
ey birbirine diş bileyen yığınlar,
ey yığın yığın insan gafletleri
yırtılsın gözlerdeki gafletten perde,
hakikat nerede?
gafil, hangi üç asır, hangi on asır
tuna ezelden türk diyarıdır.
bilinen tarihler söylememiş bunu
kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,
dinleyin sesini doğan tarihin,
aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak
yalan tarihi gömüp, doğru tarihe gidin.
asyanın ortasında oğuz oğulları,
avrupanın alplerinde oğuz torunları
doğudan çıkan biz
nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz
türk sadece bir milletin adı değil,
türk bütün adamların birliğidir.
ey birbirine diş bileyen yığınlar,
ey yığın yığın insan gafletleri
yırtılsın gözlerdeki gafletten perde,
hakikat nerede?
bir askerin mezarina
şurada, kabrin üzerinde konulmuş bir,
beyaz taş var, onun altında bayraklar
temevvüç ederken, kelleler uçuşurken...
celâdeti tâbân olurken aldığı cerîhai mevt
ile bu âlemi hîçîye vedâ etmiş bir
asker yatıyor...
onun hâbı istirahate çekildiği şu
makberin üzerine rüfekası eşki teessür döktüler.
kadınlar dümü rizi mâtem oldular. ihtiyarlar
nâle eylediler, çocuklar ağladılar.
şu söğüt ağacının nim setreylediği senin
mezarın üzerine bir zırh başlık ile kılıç hak,
olunmuştur. işte orası o kahramanı muhteremin
câyi istirahatidir. ne mutlu ki, hâki pâye vatan
ona nâilini intizar olmuş!...
şurada, kabrin üzerinde konulmuş bir,
beyaz taş var, onun altında bayraklar
temevvüç ederken, kelleler uçuşurken...
celâdeti tâbân olurken aldığı cerîhai mevt
ile bu âlemi hîçîye vedâ etmiş bir
asker yatıyor...
onun hâbı istirahate çekildiği şu
makberin üzerine rüfekası eşki teessür döktüler.
kadınlar dümü rizi mâtem oldular. ihtiyarlar
nâle eylediler, çocuklar ağladılar.
şu söğüt ağacının nim setreylediği senin
mezarın üzerine bir zırh başlık ile kılıç hak,
olunmuştur. işte orası o kahramanı muhteremin
câyi istirahatidir. ne mutlu ki, hâki pâye vatan
ona nâilini intizar olmuş!...
<bkz bayandan hasarsız tanga>
yunanlıların popstarı.
http://www.famestory.gr/
http://www.famestory.gr/
japonyada çok yaygınmış iç çamaşırı ticareti.ahanda ekşiden aşırdığım link:http://www.ukbest50.co.uk/rank.asp?section_no=110§ion_name=clothing&page_type=sub
<bkz aldatılmak>
asagidaki yemini etmis olan mali musavir:
yeminli mali musavirlik mesleginin,
bir kamu hizmeti olduğunu bilerek,
turkiye cumhuriyeti kanunlarına,
mesleki kurallara ve meslek ahlakina uyacagima,
meslegimi tam bir bagimsizlik, tarafsizlik ve
durustlukle yerine getirecegime,
uzerime aldigim isleri dikkat ve ozenle yapacagima,
namusum ve serefim uzerine yemin ederim.
yeminli mali musavirlik mesleginin,
bir kamu hizmeti olduğunu bilerek,
turkiye cumhuriyeti kanunlarına,
mesleki kurallara ve meslek ahlakina uyacagima,
meslegimi tam bir bagimsizlik, tarafsizlik ve
durustlukle yerine getirecegime,
uzerime aldigim isleri dikkat ve ozenle yapacagima,
namusum ve serefim uzerine yemin ederim.
bir şirketin gelirini,giderini yasal bir şekilde tutan kişi.yaptığı iş itibariyle muhasebeciden üstün kabul edilir.yeminli mali müşavir ondan da makbuldur.
(9 nisan, 1821 – 31 ağustos, 1867) 19. yüzyılın en önemli fransız şairlerinden.
1821’de paris’de doğdu. mutsuz bir çocukluk geçirdi. babası 1827’de öldü. 1839’da okuduğu okuldan displinsizlik yüzünden atıldı. hukuk öğrenimi görmeye zorlanan baudelaire, buna başkaldırarak quartier latin’de bohem bir hayatı seçti. burada frengiye yakalandı. 20 yaşında hindistan’a gitmek üzere yola çıktı. 1842’de fransa’ya döndü. sonradan metresi olan jeanne duval’le tanıştı. babasının mirasını aldı ancak bu parayı hesapsızca harcadığı için ailesi miras hakkını geri aldı.
1846’dan sonra kötülük çiçekleri kitabına girecek şiirlerini yazmaya başladı. 1847’de edgar allan poe’yı keşfetti ve eserlerini fransızcaya çevirmeye başladı. 1848’de devrimcilerin yanında yer aldı. 1857’de les fleurs du mal (kötülük çiçekleri) kitap olarak yayınlandı, içindeki altı şiir kamu ahlakına aykırı bulunduğu için baudelaire hakkında dava açıldı.
1860’da yapay cennetleri yayınladı. bu eserde de uçlarda gezinen bir kişilik sergiledi. bir tür otobiyografi olan “çırılçıplak soyulan yüreğim” üzerine çalıştığı ve 1862’de paris sıkıntısı adıyla düzyazı şiirlerini yayımladığı sırada frenginin yan etkileri giderek kendini daha fazla hissettirmeye başladı. iki yıl kaldığı belçika’dan dönüşünde felç olan sanatçı 31 ağustos 1867’de paris’te 46 yaşındayken öldü.
mezarı paris cimetière du montparnasse’dadır
yaşadığı dönemde kurulmakta olan modern paris’in metropol yaşantısı üzerine inşa ettiği edebiyatı ve eleştiri yazıları modernist estetiğin habercisi sayılır. şiirlerini derledeği kötülük çiçekleri (les fleurs du mal-1857) ve paris sıkıntısı (le spleen de paris-1869), rimbaud’dan mallarme’ye, yahya kemal ve cahit sıtkı tarancı’ya kadar pek çok şairin çarpıldığı, 20. yüzyıl edebiyatının en etkili kılavuzları olur. gerek klasik geleneğe, gerekse egemen çağdaş zihniyetlere karşı isyanı ve gerçekliğe kafa tuttuğu imgelemi, zamanında şiirlerinin yasaklanmasına kadar varan düşmanlıklar uyandırır. sonradan bu başkaldırı ve imgelem, avangard sanat ve edebiyatın çekirdeğini oluşturacaktır.
http://tr.wikipedia.org/wiki/charles_baudelaire
1821’de paris’de doğdu. mutsuz bir çocukluk geçirdi. babası 1827’de öldü. 1839’da okuduğu okuldan displinsizlik yüzünden atıldı. hukuk öğrenimi görmeye zorlanan baudelaire, buna başkaldırarak quartier latin’de bohem bir hayatı seçti. burada frengiye yakalandı. 20 yaşında hindistan’a gitmek üzere yola çıktı. 1842’de fransa’ya döndü. sonradan metresi olan jeanne duval’le tanıştı. babasının mirasını aldı ancak bu parayı hesapsızca harcadığı için ailesi miras hakkını geri aldı.
1846’dan sonra kötülük çiçekleri kitabına girecek şiirlerini yazmaya başladı. 1847’de edgar allan poe’yı keşfetti ve eserlerini fransızcaya çevirmeye başladı. 1848’de devrimcilerin yanında yer aldı. 1857’de les fleurs du mal (kötülük çiçekleri) kitap olarak yayınlandı, içindeki altı şiir kamu ahlakına aykırı bulunduğu için baudelaire hakkında dava açıldı.
1860’da yapay cennetleri yayınladı. bu eserde de uçlarda gezinen bir kişilik sergiledi. bir tür otobiyografi olan “çırılçıplak soyulan yüreğim” üzerine çalıştığı ve 1862’de paris sıkıntısı adıyla düzyazı şiirlerini yayımladığı sırada frenginin yan etkileri giderek kendini daha fazla hissettirmeye başladı. iki yıl kaldığı belçika’dan dönüşünde felç olan sanatçı 31 ağustos 1867’de paris’te 46 yaşındayken öldü.
mezarı paris cimetière du montparnasse’dadır
yaşadığı dönemde kurulmakta olan modern paris’in metropol yaşantısı üzerine inşa ettiği edebiyatı ve eleştiri yazıları modernist estetiğin habercisi sayılır. şiirlerini derledeği kötülük çiçekleri (les fleurs du mal-1857) ve paris sıkıntısı (le spleen de paris-1869), rimbaud’dan mallarme’ye, yahya kemal ve cahit sıtkı tarancı’ya kadar pek çok şairin çarpıldığı, 20. yüzyıl edebiyatının en etkili kılavuzları olur. gerek klasik geleneğe, gerekse egemen çağdaş zihniyetlere karşı isyanı ve gerçekliğe kafa tuttuğu imgelemi, zamanında şiirlerinin yasaklanmasına kadar varan düşmanlıklar uyandırır. sonradan bu başkaldırı ve imgelem, avangard sanat ve edebiyatın çekirdeğini oluşturacaktır.
http://tr.wikipedia.org/wiki/charles_baudelaire
an itibariyle msn listimdeki kişilerin yarısında yazan hede.bitiren var,bitiremeyen var şeklinde kıskanç tepkilere neden olabileceğinden yazılmaması önerilir.
eğer sınav sırasında cep telefonunun hesap makinesini (!) kullanmaya izin veren bir hocanız varsa,formüllerin tek tek fotolarını çekip sınavda gayet rahat bir biçimde bakarak yazmanız ve 95 almanız işten bile değildir.
<bkz açılın ben psikologum>
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?