confessions

ilseyim

- Yazar -

  1. toplam entry 606
  2. takipçi 1
  3. puan 15296

bamboleo

ilseyim
gipsy kings’in söylediği bir şarkı. insanın kanını kaynatır, yerinde duramaz insan dinlerken. hemen bir sahil kasabasına gidip, bu şarkıyı dinlemek ve dans etmek için bir sürü insan toplamak ister. evde bilgisayardan dinlenince dinleyene yaşamını sorgulatan şarkıdır.

siyah oje

ilseyim
kendiliğinden uzun olan tırnaklarda çok hoş duran oje. bir de parladı mı yoktur üstüne. nasıl da asil gösterir o kadını. kırmızı oje kadar iddalı değildir ama yine de kendine güven gerektirir sürmek. nitekim en ufak bir hata göze çarpar. çıkardıktan sonra da bir kaç gün tırnaklarınızın leş gibi gözükmesine katlanmanız gerekir ne yazık ki. yine de katlanmaya değer.

kenan doğulu

ilseyim
"yakarım roma’yı da yakarım." diyerek yıllar öncesinde tanınmış şarkıcı. o klipte mor bir ceketi de vardı. uzun saçlarını ve bir dönem bir yığın insanın ondan özenip aldığı güneş kolyesini de unutmamalı tabii.

benim adım kırmızı

ilseyim
gerek kurgusuyla, gerek anlatım teknikleri ve üslubuyla her yiğidin harcı olmayan roman. orhan pamuk belli ki bu kitabı yazmadan evvel nakkaşlar üzerine esaslı bir araştırma yapmış ve doğu’nun klasiklerine yaptığı değinmelerle de doğu edebiyatını ne kadar iyi bildiği anlaşılıyor. olayları farklı kişilerin dilinden anlatması başarılı bir yeniliktir ve para, köpek, ağaç, ölüm gibi şeylerin resimlerini de kouşturması oldukça ilginçtir. hayata bakışı değiştirecek,kesinlikle okunması gereken bir roman değilse de keyifli. ama edebiyatla ciddi olarak ilgilenen kişilerin değişik teknikleri sebebiyle okuması gerektiğini düşündüğüm roman.

zeki kadın

ilseyim
nedense toplumumuzun bir kısmında gerçek olamayacağı varsayılan kadın tipi. oysa zeka kadın veya erkek olmakla alakalı değildir. kadınların daha iyi yerlere gelemediklerini, bazen de saçma sapan şeyler düşündüklerini söyleyenler var. evet, bu büyük oranda doğru olabilir. çünkü kadınlara erkeklere olduğu kadar eğitim imkanı sağlanmıyor bir çok bölgede. sağlansa bile kızlara çocukluklarından beri eve fazla para getirmek olarak benimsetiliyor. bir erkeğin kariyer yapması teşvik ediliyorken, kızlar için "bul maaşlı bir iş, garantin olsun" düşüncesi yerleştiriliyor. mesela üniversitede eğitim fakültesinde akademisyen olarak kalmak istenen bir bayana, "boş ver, lisede öğretmen ol, yarım günün boş olur, rahat edersin, yemeği var, temizliği var, çocuğu var, bir bayan için uygun meslek." deniyor. bir erkek ailede sadece para getiren görevini üstlenirken bir kadına hem anne olmanın sorumluluğu, hem temizliği, hem yemeği ekleniyor. eskiden kadınlar çalışmıyordu, iş bölümü bu şekildeydi ama çalışan bir kadının olduğu ailede kadın erkeğin geleneksel görevini paylaşırken, erkek kadına yüklenen geleneksel görevleri paylaşmayabiliyor. bu durumda da tabii kadınlar iş hayatında yapabileceklerinin en iyisini yapamıyorlar. en kötüsü de kızlara bu çocukluklarından benimsetiliyor ve kız büyüyünce bunda bir terslik görmüyor. üstüne bunda görev abanan kadınsa tabii iş hayatında geri planda durmayı tercih ediyor.
tabii sadece iş hayatı bazında değerlendirilemez zeki kadın sorunu. zeka, eğitimle kendini gösteren bir şeydir ve eğitimin bir parçası da sosyal ortamdır. eskiden kızlar sosyal bir hayata karışamıyorlardı. en fazla yaptıkları evde oturup dedikodu yapmaktı. bu durumda tabii insanları tanıyamazlar, kime nasıl davranacaklarını bilemezler, evin içinde dış dünyadan uzak yaşadıkları için de gerçeklerle yüzleşemezler, evde saçma hayaller kurarlar. sonra da buna inanırlar. ki hala daha ailesi tarafından dışarı salınmayan bir çok kız olduğu gibi en rahat kızlar bile bir erkek kadar karıştırılmıyorlar sosyal hayata. korumacı aile yapımız kızları daha çok koruduğu için kızların kendi ayakları üzerinde durabilecek bir birey haline gelmesi daha da zorlaşıyor.
bir de erkeklerin zeki kadın sevmemesi var tabii. bu yüzden susturulmuş, zekasını göstermesine fırsat bırakılmayan bir çok kadın var. çocukluğundan beri, aile içinde "elinin hamuruyla bulaşma" mantığını tanıyan kız, tabii ki kendine güvenini yitirecektir ve zekasını gösteremeyecektir.
bütün koşullar eşitlenmeden kadın zekidir, değildir ayrımını yapmak büyük haksızlıktır.

kim dokunduysa sana ona git

ilseyim
çok içten yazılmış ve söylenmiş şarkı. başkası için terk edilen ya da aldatılan ama gururlu bir insanın duygularını çok güzel anlatıyor. şarkı kime söyleniyorsa artık, karşı cinsi etrafında pervane eden, kendini beğenmiş, her istediği kişiyi elde edebileceğini sandığı biri olduğu izlenimi uyandırıyor. sonra da terk ettiği kişiyi tekrar kendine oyuncak etmek istemiş de beceremeyince hırs yapmış gibi. herkesin öyle karaktersiz, gel deyince gel, git deyince git türünden bir kukla olmadığını öğrenmeli tabii. azıcık sönmeli o havası ki insanlarla oynamamayı öğrenmeli. bütün başkası için terk edilenlerin, aldatılanların içten bir şekilde söylemesi gerektiğini düşündüğüm şarkı. böylelerine asla köle olmamalı.
onlar gibi değilim ben
adam olmaı hala benden
adam kölen olsun senin , ben olmam; demeli.

haydar dümen e gelen yaran sorular

ilseyim
"haydar bey, benim kızlığım bozuldu, acaba kalın penisli bir erkekle evlenirsem tekrardan kanar mı?" diye sormuştu biri. haydar bey de haklı olarak "öyle bir şey olabilecekse bile seninle evlenmek isteyen adamalara ’penisinizi çıkarın, kalınlığını ölçeceğim.’ mi diyeceksin evladım." demiştir.

başkasına aşık oldum diyen sevgili

ilseyim
aslında dürüstlüğünden ötürü tebrik edilmesi gereken kişi. lakin terk edilen tarafın tebrik etmesi zordur. bunu söyleyen sevgili bin bir beddua alır, arkasından lanet edilir, dünyanın en adisi ilan edilir, görüldüğü zaman yüzünü bile tükürülebilir. tamam, bunları yapmak mantıklı değil ama terk edilmiş bir aşık neden mantıklı olsun ki. o kadar acı çekerken onun hakkıdır mantıksız olmak. zaten canı yanıyor, bırakılmalı da "başkasına aşık oldum" denilen sevgiliye sövsün zavallı.

bir kadının şiir yazması

ilseyim
bulunan en eski şiirler hep kadının çekiciliği üzerine yazılmıştır. kadının estetiğine hayran kalınarak. gerçekten de kadınlar daha estetik varlıklar. bakın, kıvrım kıvrım vücut hatları; sakalsız, bıyıksız, yumuşak bir yüz, o salına salına yürümeler. bir erkeğin bakıp da hayran kalması gayet normal. bu yüzden şiirler daha çok kadınlar üzerine yazılmıştır. bir kadının erkeğin vücuduna bakıp da anlatacağı çok şey yok ki. insanın içinden gelmez ki erkek vücuduna bakıp o vücudu şairane bir şekilde anlatmak. evet, kadınlar da şiir yazabilir tabii ki ama bu hem daha seyrek görülen bir durum, hem de erkeğin güzelliğini değil de ona karşı olan duygular anlatılır genelde. en güzel şiirler erkeklerin kadınlara yazdıklarıdır, çünkü zaten kadının kendisi şiirdir.

arnavut

ilseyim
inatlarıyla tanınan bir balkan milliyeti. balkan savaşları sonrasında anadolu’ya göç edenleri olmuştur. bugün o göç edenlerin torunları yaşamaktadır. tabii ki bu torunlar kültürlerini unutmuşlardır. annem, çocukluğumdan beri her inat ettiğimde "yine arnavut damarın tuttu." der. bir de eski insanlar arasında "arnavuttan kız al, arnavut’a kız verme." derler. çünkü arnavutlar’da kız olmak zordur. gelin sürekli hizmet etmek, misafir geldiğinde ayakta durmak zorundadır. zordur arnavutlar arasında gelin olmak. artık o özellikler kalmadı ama bizim sülalenin yaşlıları arasında gördüğüm kadarıyla bunlar doğru.

ferit edgu

ilseyim
uslubu o kadar dengine özgüdür ki bir sürü yazarını bilmediğim hikaye arasından onunkini seçebilirim. soğuk, duygusuz bir üsluptur. bu üslup sayesinde kahramanların dünyaya yabancı bakışını sezersiniz. üslubundan dolayı kaç yaşına gelmiş olsa da içinde hep bir genç asiliği olduğunu düşünürüm. kendisi varoluşçuluğun türkiye’deki takipçilerindendir. gençliğinde hep sartre gibi yazmak istemiş ama sonra sadece kendisi gibi yazabileceğini fark etmiştir. gayet üretkendir. şekil konusunda da alışılmış biçimlere hep bir aykırılık yapar. çok güzel kısa öyküleri vardır. kısa dediysem, gerçekten kısa, bir kaç cümleden oluşan hikayeler. ama o bir kaç cümleyle her şeyi anlatabilen.

mango

ilseyim
her tarza uygun kıyafet bulunabilen, fiyatları diğer markalara göre daha uygun olan bayan giyim markası. özellikle indirimleri çok ünlüdür. tikky markası falan derler ama oradan şimdiye kadar 20 ytlnin üstünde bir pantolon aldığımı hatırlamıyorum. 5ytl’ye bile pantolon bulabilirsin. yeter ki indirim beklensin.
28 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol