ödüller:
- 1000 enrty girene ada tarafından aferim denilecek. herkes ona inek dicek.
500 entry gireni müqüe radyoya konuk olacak ve aferim dicek.
- 300 entry giren yine müqüe tarafından radyoya canlı bağlanıcak ve ona istek şarkı çalıncak.
- 200 entry : girene kaybol gözümün önünden denilecek
ada tarafından düzenlenen ve 27.08.2006 - 00:00’dan 27.08.2006 - 23:59’a kadar 1000 entry girenlere aferim denilecek yarışma.
genel kurallar ve bilgilendirme:
1. katılımcı için herhangi bir kayıt gerekmemektedir.
2. doldurulan her 10 ukde 13 entry olarak kabul edilecek. yani 100 ukde doldurursanız 130 enry girmiş sayılacaksınız.
3. zaman konusunda bi sınır olmamakla birlikte dakikada 1 enrty girdiğinizde 1000 dakiya ihtiyaç duyacaksınız. buda ortalama 16 saate tekamül ettiğinde olası rahatsızlanmalarınızdan ada sorumlu olmayacaktır.
4- gereksiz girilen entryler silinecektir.
5- sözlük formatına uymamanız sizi kanatlandırır.
6-independence derse ada tarafından valla benim haberim yok denilecek ve sizi tanımayacaktır.
genel kurallar ve bilgilendirme:
1. katılımcı için herhangi bir kayıt gerekmemektedir.
2. doldurulan her 10 ukde 13 entry olarak kabul edilecek. yani 100 ukde doldurursanız 130 enry girmiş sayılacaksınız.
3. zaman konusunda bi sınır olmamakla birlikte dakikada 1 enrty girdiğinizde 1000 dakiya ihtiyaç duyacaksınız. buda ortalama 16 saate tekamül ettiğinde olası rahatsızlanmalarınızdan ada sorumlu olmayacaktır.
4- gereksiz girilen entryler silinecektir.
5- sözlük formatına uymamanız sizi kanatlandırır.
6-independence derse ada tarafından valla benim haberim yok denilecek ve sizi tanımayacaktır.
kişinin kendisini yada karşısındakini tanıması veya benzeri amaçlarla hazırlanmış testler.
örn:
#275314
#275317
örn:
#275314
#275317
(bkz: kangaroo)
kangaroonun yayına geçmesiyle devam etmekte olan promosyon.
an itibari ile başlatmış olduğum promosyon.
radyo reklamında promosyon olarak kullanmayı düşündüğüm içecek.
(bkz: radyoya gelen herkese bedava mor gazoz)
(bkz: radyoya gelen herkese bedava mor gazoz)
içindekiler
spirit the earth aflame
gods to the godless
the soul must sleep
the burning season
glorious dawn
the cruel sea
children of the harvest
to enter pagan
the calling
among the lazarae
and the sun set on life forever
spirit the earth aflame
gods to the godless
the soul must sleep
the burning season
glorious dawn
the cruel sea
children of the harvest
to enter pagan
the calling
among the lazarae
and the sun set on life forever
primordial albümü.
yarım kalmış söz.
soyunucam ama bakma diyebilen bi kuşağa
ait olduğunu düşündüğüm ukdeci’nin her nedense vermekten çekinmeyip açmaktan çekindiği başlık.
uktecinin $öyle bir notu varmi$ :
bu ba$ligi ben acmaya utandim ama acilmasi gerekli.
soyunucam ama bakma diyebilen bi kuşağa
ait olduğunu düşündüğüm ukdeci’nin her nedense vermekten çekinmeyip açmaktan çekindiği başlık.
uktecinin $öyle bir notu varmi$ :
bu ba$ligi ben acmaya utandim ama acilmasi gerekli.
ukdecinin şimdilerde 70 yaşında olan ebem’e duyduğu hayranlık ve aşkı saklayamadığı durum.
uktecinin ayna karşısında her gün kendisine söylediğini beyan ettiği kelime.
how do you do isimli şarkılarıyla sevilesi bir alman grubu.
jostein gaarderin "sofinin dünyası"ndan önce kaleme aldığı ve insanın kendine - dünyaya bakışını sorguladığı kitabı.
sabah uyandığında günaydın sevgilim ne güzel bir gün değilmi şarkısını söylediğini düşündüğüm minimalist uktecinin şiarı.
çılgın çanta kraliçesi.
alıntı: sabah gazetesi
güncel sanatın çılgın tasarımcısı tracey emin, türkiyedeki ilk kişisel sergisinin açılışı için istanbula geldi. ünlü fransız markası longchampa da çanta tasarlayan ingiliz sanatçı, çalkantılı özel hayatından sıradışı çalışmalarına her şeyi cumartesi sabaha anlattı...
***
çantanın çılgın kraliçesi
10 yıldır güncel sanat gündemini meşgul eden ingiliz sanatçı tracey emin türkiyedeki ilk kişisel sergisinin açılışına katılmak üzere istanbula geldi.
güncel sanattaki başarısı, mahrem çizgileri, neonları ve filmlerinin yanı sıra medyatik kişiliğiyle sanatseverlerin her zaman ilgisini çeken tracey emini 1997 yılında istanbul bienalinde, haydarpaşa tren istasyonundaki neon çalışması ve pera palas otelindeki performansıyla tanımıştık. tracey emin yedi yıl sonra, ülkemizdeki ilk kişisel sergisiyle yeniden istanbullularla buluştu. bu sezon, tüm moda dergilerinde adını sıkça duyduğumuz sanatçı, ünlü fransız markası longchampa özel bir koleksiyon hazırladı. "international woman" adını taşıyan bu çok özel seri tüm dünyada büyük yankı uyandırdı. ortaya çıkan modeller markanın alışılagelmiş çizgisinden çok uzak olsa da sezona damgasını vuracak kadar da etkili. serideki favorisi ise "international woman" bavulu. tracey emin, bavulu kapladığı pembe battaniyenin, çocukken kullandığı battaniyeye çok benzediğini söylüyor. her biri, kendi el yazısıyla kişiselleştirdiği bir rozet taşıyor. rozetlerin üzerinde sanatçıya aşkını hatırlatan farklı bir otel, şehir ya da sokağın ismi yazıyor. sadece 200 adet üretilen bu çanta 3000 euroya satılıyor. eminin benzersiz iç dünyası, avangart şiirsel anlatımı, aşk ve seyahatle birleşince, ortaya bir ülkeden diğerine seyahat eden bir erkekle mekansız bir aşk yaşamak isteyen, zamansız ve mekansız bir kadın profili çıkmış. sanatçının tasarımları kadar kullandığı malzemelerin hikayesi ve tasarım konsepti de çantalara farklılık katıyor. traceynin çok ilginç bir hikayesi var... 1963 yılında londrada doğan sanatçı, ingilterenin margate kentinde büyüdü. kıbrıs türkü olan babası enver eminin otel işi dolayısıyla 8 yaşına kadar prensesler gibi yaşadı. fakat babasının işlerinin kötüye gitmesiyle beraber hayatı tamamen değişen sanatçı, ikiz erkek kardeşi ve annesiyle daha önce otel çalışanlarının kaldığı bir karavanda yaşamaya başladı. aşk hayatı oldukça karışık olan sanatçı, evlilik deneyimini kendinden on sekiz yaş büyük olan ve balıkçılık yapan bir türkle yaşadı. londrada royal college of artta resim eğitimi almadan önce, "hayatımın en kötü iki yılı" diye bahsettiği evlilik döneminin ardından 1990 yılında hamile kalmasıyla her şey daha da kötüye gitti, kürtaj oldu. 1992 yılında ikinci kürtajı yaşadığı ve "ruhsal intihar" olarak nitelendirdiği bu dönemde o güne kadar yapmış olduğu tüm çalışmaları yok etti. birkaç yıl sonra tekrar sanata döndükten sonra tüm deneyimlerini, adeta günah çıkartmasını sağlayan eserleri yaratmaya yöneltti. ilk kişisel sergisini 1994 yılında white cubede açtı. tracey emin büyük bir içtenlikle çalışmalarında hayallerini, kibirlerini, kişiliğini, başarısızlıklarını ve başarılarını anlatıyor. ama yaptığı hiçbir işinde geçmişinden kesinlikle kopartamıyor kendini. perşembe günü saat 15.00da platform garanti güncel sanat merkezindeki sergisinin tanıtımı için yapılan basın toplantısına sanatçıyla tanışmaya gittik. yapacağımız röportajın sorularını gözden geçirirken, tracey eminin o saatlerde çırağan otelinin havuzunda olduğunu öğrendiğimde bunun bir şaka olabileceğini düşündüm. yaklaşık 1 saatlik beklemenin ardından ıslak saçlarıyla gelen sanatçı geç de olsa sorularımızı yanıtladı.
* modanın yeni çanta kraliçesisiniz. longchamp hikayesini anlatır mısınız?
longchamp "le pliage" çantalarının 10uncu yılına özel bir çalışma yapmak istedi. longchampın, çizgisini gençleştirmek istediğini düşünüyorum. bu ortak çalışmadan gerçekten çok keyif aldım. ortaya çok feminen, rengarenk ve çok neşeli çantalar çıktı. ilginç olan bu çantaların tüm dünyada havaalanlarında da satılıyor olması. havaalanları bence üzücü, maskülen mekanlar... böyle bir yerde benim feminen ve neşeli çantalarımın insanlara keyif vereceğini düşünüyorum.
* 3000 euro bir çanta için oldukça yüksek bir rakam. üstelik sadece 200 adet üretilmiş... çantalarınızı çok kişide göremeyeceğiz...
3000 euro yüksek bir rakam gibi görülebilir ancak, üzerindeki patchwork çalışmaları ve işçiliği düşünülünce bu fiyat hiç de fazla değil. bu valizin bir yüzünde "uluslararası kadınlar", diğerinde "dünyanın her yerinde aşık olun" ve üst tarafında "yalnızlık" yazıyor, benim en çok sevdiğim çanta bu. ayrıca çok daha düşük fiyata el çantaları da var. kesinlikle bir gucci, prada ya da louis vuittonunkilerden çok daha ucuz. üstelik bu çantalar da çok da eğlenceli, neşeli ve enerjik. fiyatları da 350 euro civarında.
* peki bundan sonra moda dünyası için ne gibi projeleriniz var?
çalışmalara devam edeceğim. sırada john galliano ile birlikte gerçekleştireceğimiz bir proje var.
* vivienne westwood hayranı olduğunuzu biliyoruz. başka hangi tasarımcıları beğeniyorsunuz?
vivienne westwood çok yakın bir arkadaşım. vücut hatlarıma onun tasarımlarının çok iyi oturduğunu düşünüyorum. hatta beraber bir şeyler yapmayı planlıyoruz. ayrıca diane von furstenbergin elbiselerine de bayılıyorum.
* agent provocateur iç çamaşır tutkunuzu da okuduk...
bayılıyorum... içimde var, gösterebilirim. parfümünü de kullanıyorum.
* aksesuvarlarınız dikkatimi çekti, hepsi altın takılar. yoksa türkiyeden mi aldınız?
aslında hepsinin bir hikayesi var. kolyelerimin ikisi de erkek kardeşimin hediyesi. bir tanesini koleji birincilikle bitirdiğimde, diğerini turner ödülüne aday olduğumda hediye etmişti.
* kolyenize taktığınız yüzüklerin anlamı nedir?
büyükannemin 1916 yılındaki düğün yüzüğü. diğeri ise bir gün kızım olursa, onun yüzüğü olacak. bileziklerimi istanbuldan aldım. eski erkek arkadaşım bunlara çok benzer bir bilezik hediye etmişti, kaybettim. ayrılmış olsam da onun hediye ettiği bilezikler olmadan dolaşmak tuhaf bir duyguydu, tekrar yerine koymak istedim.
* istanbul hakkında ne düşünüyorsunuz?
istanbula üç yaşımdan beri babamın işleri dolayısıyla çok sık geliyorduk, hatta yaz tatilimizi de burada geçiriyorduk. ama hala bir turist gibiyim, yine de istanbulu seviyorum.
alıntı: sabah gazetesi
güncel sanatın çılgın tasarımcısı tracey emin, türkiyedeki ilk kişisel sergisinin açılışı için istanbula geldi. ünlü fransız markası longchampa da çanta tasarlayan ingiliz sanatçı, çalkantılı özel hayatından sıradışı çalışmalarına her şeyi cumartesi sabaha anlattı...
***
çantanın çılgın kraliçesi
10 yıldır güncel sanat gündemini meşgul eden ingiliz sanatçı tracey emin türkiyedeki ilk kişisel sergisinin açılışına katılmak üzere istanbula geldi.
güncel sanattaki başarısı, mahrem çizgileri, neonları ve filmlerinin yanı sıra medyatik kişiliğiyle sanatseverlerin her zaman ilgisini çeken tracey emini 1997 yılında istanbul bienalinde, haydarpaşa tren istasyonundaki neon çalışması ve pera palas otelindeki performansıyla tanımıştık. tracey emin yedi yıl sonra, ülkemizdeki ilk kişisel sergisiyle yeniden istanbullularla buluştu. bu sezon, tüm moda dergilerinde adını sıkça duyduğumuz sanatçı, ünlü fransız markası longchampa özel bir koleksiyon hazırladı. "international woman" adını taşıyan bu çok özel seri tüm dünyada büyük yankı uyandırdı. ortaya çıkan modeller markanın alışılagelmiş çizgisinden çok uzak olsa da sezona damgasını vuracak kadar da etkili. serideki favorisi ise "international woman" bavulu. tracey emin, bavulu kapladığı pembe battaniyenin, çocukken kullandığı battaniyeye çok benzediğini söylüyor. her biri, kendi el yazısıyla kişiselleştirdiği bir rozet taşıyor. rozetlerin üzerinde sanatçıya aşkını hatırlatan farklı bir otel, şehir ya da sokağın ismi yazıyor. sadece 200 adet üretilen bu çanta 3000 euroya satılıyor. eminin benzersiz iç dünyası, avangart şiirsel anlatımı, aşk ve seyahatle birleşince, ortaya bir ülkeden diğerine seyahat eden bir erkekle mekansız bir aşk yaşamak isteyen, zamansız ve mekansız bir kadın profili çıkmış. sanatçının tasarımları kadar kullandığı malzemelerin hikayesi ve tasarım konsepti de çantalara farklılık katıyor. traceynin çok ilginç bir hikayesi var... 1963 yılında londrada doğan sanatçı, ingilterenin margate kentinde büyüdü. kıbrıs türkü olan babası enver eminin otel işi dolayısıyla 8 yaşına kadar prensesler gibi yaşadı. fakat babasının işlerinin kötüye gitmesiyle beraber hayatı tamamen değişen sanatçı, ikiz erkek kardeşi ve annesiyle daha önce otel çalışanlarının kaldığı bir karavanda yaşamaya başladı. aşk hayatı oldukça karışık olan sanatçı, evlilik deneyimini kendinden on sekiz yaş büyük olan ve balıkçılık yapan bir türkle yaşadı. londrada royal college of artta resim eğitimi almadan önce, "hayatımın en kötü iki yılı" diye bahsettiği evlilik döneminin ardından 1990 yılında hamile kalmasıyla her şey daha da kötüye gitti, kürtaj oldu. 1992 yılında ikinci kürtajı yaşadığı ve "ruhsal intihar" olarak nitelendirdiği bu dönemde o güne kadar yapmış olduğu tüm çalışmaları yok etti. birkaç yıl sonra tekrar sanata döndükten sonra tüm deneyimlerini, adeta günah çıkartmasını sağlayan eserleri yaratmaya yöneltti. ilk kişisel sergisini 1994 yılında white cubede açtı. tracey emin büyük bir içtenlikle çalışmalarında hayallerini, kibirlerini, kişiliğini, başarısızlıklarını ve başarılarını anlatıyor. ama yaptığı hiçbir işinde geçmişinden kesinlikle kopartamıyor kendini. perşembe günü saat 15.00da platform garanti güncel sanat merkezindeki sergisinin tanıtımı için yapılan basın toplantısına sanatçıyla tanışmaya gittik. yapacağımız röportajın sorularını gözden geçirirken, tracey eminin o saatlerde çırağan otelinin havuzunda olduğunu öğrendiğimde bunun bir şaka olabileceğini düşündüm. yaklaşık 1 saatlik beklemenin ardından ıslak saçlarıyla gelen sanatçı geç de olsa sorularımızı yanıtladı.
* modanın yeni çanta kraliçesisiniz. longchamp hikayesini anlatır mısınız?
longchamp "le pliage" çantalarının 10uncu yılına özel bir çalışma yapmak istedi. longchampın, çizgisini gençleştirmek istediğini düşünüyorum. bu ortak çalışmadan gerçekten çok keyif aldım. ortaya çok feminen, rengarenk ve çok neşeli çantalar çıktı. ilginç olan bu çantaların tüm dünyada havaalanlarında da satılıyor olması. havaalanları bence üzücü, maskülen mekanlar... böyle bir yerde benim feminen ve neşeli çantalarımın insanlara keyif vereceğini düşünüyorum.
* 3000 euro bir çanta için oldukça yüksek bir rakam. üstelik sadece 200 adet üretilmiş... çantalarınızı çok kişide göremeyeceğiz...
3000 euro yüksek bir rakam gibi görülebilir ancak, üzerindeki patchwork çalışmaları ve işçiliği düşünülünce bu fiyat hiç de fazla değil. bu valizin bir yüzünde "uluslararası kadınlar", diğerinde "dünyanın her yerinde aşık olun" ve üst tarafında "yalnızlık" yazıyor, benim en çok sevdiğim çanta bu. ayrıca çok daha düşük fiyata el çantaları da var. kesinlikle bir gucci, prada ya da louis vuittonunkilerden çok daha ucuz. üstelik bu çantalar da çok da eğlenceli, neşeli ve enerjik. fiyatları da 350 euro civarında.
* peki bundan sonra moda dünyası için ne gibi projeleriniz var?
çalışmalara devam edeceğim. sırada john galliano ile birlikte gerçekleştireceğimiz bir proje var.
* vivienne westwood hayranı olduğunuzu biliyoruz. başka hangi tasarımcıları beğeniyorsunuz?
vivienne westwood çok yakın bir arkadaşım. vücut hatlarıma onun tasarımlarının çok iyi oturduğunu düşünüyorum. hatta beraber bir şeyler yapmayı planlıyoruz. ayrıca diane von furstenbergin elbiselerine de bayılıyorum.
* agent provocateur iç çamaşır tutkunuzu da okuduk...
bayılıyorum... içimde var, gösterebilirim. parfümünü de kullanıyorum.
* aksesuvarlarınız dikkatimi çekti, hepsi altın takılar. yoksa türkiyeden mi aldınız?
aslında hepsinin bir hikayesi var. kolyelerimin ikisi de erkek kardeşimin hediyesi. bir tanesini koleji birincilikle bitirdiğimde, diğerini turner ödülüne aday olduğumda hediye etmişti.
* kolyenize taktığınız yüzüklerin anlamı nedir?
büyükannemin 1916 yılındaki düğün yüzüğü. diğeri ise bir gün kızım olursa, onun yüzüğü olacak. bileziklerimi istanbuldan aldım. eski erkek arkadaşım bunlara çok benzer bir bilezik hediye etmişti, kaybettim. ayrılmış olsam da onun hediye ettiği bilezikler olmadan dolaşmak tuhaf bir duyguydu, tekrar yerine koymak istedim.
* istanbul hakkında ne düşünüyorsunuz?
istanbula üç yaşımdan beri babamın işleri dolayısıyla çok sık geliyorduk, hatta yaz tatilimizi de burada geçiriyorduk. ama hala bir turist gibiyim, yine de istanbulu seviyorum.
1933 doğumlu polonyalı besteci. polonyo çağdaş müziğine önemli katkılardan bulunmış ve bu estetiğin temsilcisi olarak ilk akla gelen isimler arasında.
mehmet akif ersoy şiiri.
zulmü alkislayamam, zâlimi asla sevemem;
gelenin keyfi için geçmise kalkip sövemem.
biri ecdâdima saldirdi mi, hattâ bogarim!..
- bogamazsin ki!
- hiç olmazsa yanimdan kogarim.
üç buçuk soysuzun ardinda zagarlik yapamam;
hele hak nâmina haksizliga ölsem tapamam.
dogdugumdan beridir âsikim istiklâle,
bana hiç tasmalik etmis degil altin lâle!
yumusak basli isem, kim dedi uysal koyunum?
kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ cigerim,
onu dindirmek için kamçi yerim, çifte yerim!
adam aldirma da geç git, diyemem aldiririm.
çignerim, çignenirim, hakki tutar kaldiririm!
zalimin hasmiyim amma severim mazlumu...
irticâin su sizin lehçede manâsi bu mu?
zulmü alkislayamam, zâlimi asla sevemem;
gelenin keyfi için geçmise kalkip sövemem.
biri ecdâdima saldirdi mi, hattâ bogarim!..
- bogamazsin ki!
- hiç olmazsa yanimdan kogarim.
üç buçuk soysuzun ardinda zagarlik yapamam;
hele hak nâmina haksizliga ölsem tapamam.
dogdugumdan beridir âsikim istiklâle,
bana hiç tasmalik etmis degil altin lâle!
yumusak basli isem, kim dedi uysal koyunum?
kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ cigerim,
onu dindirmek için kamçi yerim, çifte yerim!
adam aldirma da geç git, diyemem aldiririm.
çignerim, çignenirim, hakki tutar kaldiririm!
zalimin hasmiyim amma severim mazlumu...
irticâin su sizin lehçede manâsi bu mu?
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?