beyaz pantolon da giyebilirlerdi, iyi ki beyaz pantalon giyiyorlar. içlerine beyaz boxer giyme zorunluluğu var mıydı.
kadın için üniversite bitirmesi + en az 2 yıldır iş hayatında olması + tek başına yaşamayı deneyimlemiş olması + geçmişinde en az 2-3 ilişki deneyimlemiş olması
erkek için üniversite bitirmesi + askerlik + en az 4 yıldır iş hayatında olması + tek başına yaşamayı deneyimlemiş olması + bir eve ucundan kredi ile falan da olsa girmiş olması + en az 5-6 kadınla ilişki deneyimlemiş olması
bu kriterleri geçenlerin evliliğinde sorun çıkma ihtimali de diğerlerine göre düşük olacaktır.
erkek için üniversite bitirmesi + askerlik + en az 4 yıldır iş hayatında olması + tek başına yaşamayı deneyimlemiş olması + bir eve ucundan kredi ile falan da olsa girmiş olması + en az 5-6 kadınla ilişki deneyimlemiş olması
bu kriterleri geçenlerin evliliğinde sorun çıkma ihtimali de diğerlerine göre düşük olacaktır.
işerken hapşurmayın
çocukluğumdan beri müslüman olarak doğduğum için kendimi çok şanslı hisseder, müslüman olmayan tüm insanların ne kadar da zavallı olduklarını düşünmeden edemezdim. teknoloji geliştikçe ve bilgiye ulaşmak kolaylaştıkça okumaya başlayıp önce kendi kendime daha sonra çevremdeki din bilgelerine ufak ufak sorgulama soruları sormaya başlamıştım. örneğin ;
1-sadece müslüman'lar cennete gidebilecekse dünya medeniyetine büyük katkıları olan ancak çoğu ateist veya yahudi olan, smart telefon teknolojisini bulan steve jobs, arabayı icat eden henry ford, modern uçağı bulan william boeing, elektriği bulan nikola tesla, interneti bulan dr. vintan cerf, çiçek aşısını bulan edward jenner nereye gidecek?
2-dünyadaki doğan çocukları %99'u ailelerinin dinini takip etmekte. örneğin japonya'da doğan bir çocuğun tüm şartlanmalara rağmen, araştırıp müslümanlığı benimseme ihtimali %1 den bile az.. yani tüm insanlık babalarından veya çevresinden gördüğü dini takip ederken müslüman olamadığı için direkt olarak cehenneme mi gidecek?
bu sorulara verilen cevaplar hep aynıydı, 'yapacak bir şey yok, bunların hepsi müslüman olmadığı için cehenneme gidecek'.
hristiyanların görüşü ise, 'müslümanlık hristiyanlıktan kopya çekilerek uydurulmuş bir dindir'. hristiyan olmayan ve kutsal baba ve oğluna inanmayan kimse cennete giremez.
museviler ise şöyle düşünüyor; ne yazık ki bizim ırkımızdan gelmeyen ve bizim dinimize sahip olmayanlar cennete giremeyecektir. cennete girse bile cennetin en güzel köşesi yahudilere ait olacaktır.
tüm bu cevapları zihnimin derinliklerinde analiz kuyularında analiz ettikten, okuduğum kutsal veya kutsal olmayan kitapları, makaleleri, forumları da analiz çorbasına doğradıktan sonra şu sonuca daha önce varmıştım;sonsuz evrende din olmadığını fark etme eşiği. (bkz: #1113166)
bu eşiği geçtikten sonra karşımıza cevaplaması kolay bir soru çıkıyor;
hz. muhammed gerçekten peygamber mi yoksa büyük bir filozof mu?
din olmadığını kabul ettiğimize göre hz. muhammed'in bir peygamber olmadığını da kabul etmiş oluyoruz. peki, hz. muhammed bu kitabı neden yazmış olmalı?
1500 yıl önce eski kaynakları okuyup, derleyip toparlayıp, yeni edindiği bilgileri de katarak bir ahlak ve nizam kitabı yazmış olmasını takdir etmemek mümkün değil. sırf bu kitap onu gelmiş geçmiş en büyük filozoflardan biri yapmaya yeterlidir. onu, dünya, ahlak, ruh'a dair nizamları belirleyen diğer filozoflarla aynı kategoride değerlendirmek gerekir. hz. isa, hz musa , siddhāttha gautama (yüce buddha), aristotales,eflatun, konfüçyus.. bunlar da dünyadaki bilinen en büyük filozoflardır. (filozof :var olanların varlığı, kaynağı, anlamı ve nedeni üzerine düşünme ve bilginin bilimsel olarak araştıran kişi.)
1 milyar takipçisi olan budizm'im kurucusu yüce buddha'nın kendini bulmak için zengin ailesinden ayrılarak yolculuğa çıkıp, bir ağacın altına oturup 42 gün boyunca meditasyon yapması ile hz muhammed'in mağaraya çekilmesiyle beraber peygamberlik gelmesi benzer hikayelerdir.
peki bu kişiler neyi keşfetmiş olmalı da biz ilkel insanlara bir şeyler anlatmaya çalışmış olmalı?
burada 2 şık ortaya çıkıyor ,
1-ateistlere göre hz muhammed zamanına göre kafası çalışan biri olmanın avantajını, hitap yeteneğini de kullanarak topu 3. birine yani tanrı'ya atarak bir siyasi iktidar kurmuştur. tutup da ben tanrıyım bana tapın deme riski alacağına, ben tanrı'nın elçisiyim diyerek o zamana göre sahip olduğu yüksek iq'sunu sonuna kadar hurafelerle ve hikayelerle destekli bir şekilde kullanmış ve kendisini kainatın sahibi ilan etmiş biridir.
2-hz. muhammed uzun süren meditasyonlarından sonra kâinatın nasıl var olduğunu tamamen çözmüştür. (hatta bugünkü tabirle beyin dalgalarının %100'ünü kullanmayı bile çözüp, maddelerle oynamaya, uçmaya bile başlamış.) tüm bunları ise insanlara anlatmak istemiştir. ancak ilkel insanlara bunu anlatmak çok zor olacaktı. bu nedenle evrenin sırlarını tasfir yöntemi ile anlatmaya çalışmıştır. örneğin, allah, evrenin ta kendisidir. sürekli allah diye bahsettiği aslında evrensel bütünlüktür. bknz. Panteizm.https://tr.wikipedia.org/wiki/Panteizm anlattığı her şey tasvir üzerine kuruludur. cennet diye tasvir ettiği, yaşarken ruhunu yeterince enerji yükleyen bir kişi öldükten sonra o ruhu ile başka alemlere akıp kendine yeni bir yaşam kurabilmesi olabilir.
esas anlatmak istediği şeyi açmak gerekirse; biz dünyaya gelen evrenin birer parçalarıyız. evren biziz, biz evreniz. yapmamız gereken şey madden var olduğumuz sürece ruhumuzu medite edip beslemeliyiz. bknz namaz, dua diye tasvir ettiği şey. eğer bir insan ruhunu yeterince medite edip ruhsal doygunluğa ulaşırsa öldükten sonraki bilinci ile başka ışınsal alemlere taşınıp oralarda güzelce yaşayabilir. (cennet). eğer yeterince ruhunu arındıramaz ise ruhunu güzel alemlere taşıyacak gücü kendinde bulamayacak ve cehenneme düşecektir. yani belki de bizden çok daha zeki varlıkların olduğu bir alemde fino köpek olacaktır. (fino köpeğe eziyet eden mahalledeki şımarık çocuk da tasvire göre zebani oluyor.)
tabi ruhu beslemenin önemini anladığı için neredeyse her duada kendisinden de bahsettirmeyi de ihmal etmemiştir. çünkü kıyamet kopana kadar kendisinden her olumlu bahsediliş onun ruhuna bir bonus olacaktır. bknz ölen kişiye dua okumak.
kıyamet kopmasında da anlatılmak istenen, dünyanın manyetik dalgasından kopamayan ruhların büyük bir manyetik yıkım ile (güneşin patlaması olabilir) serbest kalması olmalıdır.
tüm bu bilgiler ışığında karar vermek gerekirse, ateistlerin söylediği gibi hz muhammed günün şartlarında ilkel halkı siyasi iktidarı altına almak için kitap derleyen yüksek zekâlı bir hatip midir? yoksa evrenin sırlarını çözmüş ve ilkel insanları tasvir yöntemiyle uyarmaya çalışan müthiş bir filozof mudur?
1-sadece müslüman'lar cennete gidebilecekse dünya medeniyetine büyük katkıları olan ancak çoğu ateist veya yahudi olan, smart telefon teknolojisini bulan steve jobs, arabayı icat eden henry ford, modern uçağı bulan william boeing, elektriği bulan nikola tesla, interneti bulan dr. vintan cerf, çiçek aşısını bulan edward jenner nereye gidecek?
2-dünyadaki doğan çocukları %99'u ailelerinin dinini takip etmekte. örneğin japonya'da doğan bir çocuğun tüm şartlanmalara rağmen, araştırıp müslümanlığı benimseme ihtimali %1 den bile az.. yani tüm insanlık babalarından veya çevresinden gördüğü dini takip ederken müslüman olamadığı için direkt olarak cehenneme mi gidecek?
bu sorulara verilen cevaplar hep aynıydı, 'yapacak bir şey yok, bunların hepsi müslüman olmadığı için cehenneme gidecek'.
hristiyanların görüşü ise, 'müslümanlık hristiyanlıktan kopya çekilerek uydurulmuş bir dindir'. hristiyan olmayan ve kutsal baba ve oğluna inanmayan kimse cennete giremez.
museviler ise şöyle düşünüyor; ne yazık ki bizim ırkımızdan gelmeyen ve bizim dinimize sahip olmayanlar cennete giremeyecektir. cennete girse bile cennetin en güzel köşesi yahudilere ait olacaktır.
tüm bu cevapları zihnimin derinliklerinde analiz kuyularında analiz ettikten, okuduğum kutsal veya kutsal olmayan kitapları, makaleleri, forumları da analiz çorbasına doğradıktan sonra şu sonuca daha önce varmıştım;sonsuz evrende din olmadığını fark etme eşiği. (bkz: #1113166)
bu eşiği geçtikten sonra karşımıza cevaplaması kolay bir soru çıkıyor;
hz. muhammed gerçekten peygamber mi yoksa büyük bir filozof mu?
din olmadığını kabul ettiğimize göre hz. muhammed'in bir peygamber olmadığını da kabul etmiş oluyoruz. peki, hz. muhammed bu kitabı neden yazmış olmalı?
1500 yıl önce eski kaynakları okuyup, derleyip toparlayıp, yeni edindiği bilgileri de katarak bir ahlak ve nizam kitabı yazmış olmasını takdir etmemek mümkün değil. sırf bu kitap onu gelmiş geçmiş en büyük filozoflardan biri yapmaya yeterlidir. onu, dünya, ahlak, ruh'a dair nizamları belirleyen diğer filozoflarla aynı kategoride değerlendirmek gerekir. hz. isa, hz musa , siddhāttha gautama (yüce buddha), aristotales,eflatun, konfüçyus.. bunlar da dünyadaki bilinen en büyük filozoflardır. (filozof :var olanların varlığı, kaynağı, anlamı ve nedeni üzerine düşünme ve bilginin bilimsel olarak araştıran kişi.)
1 milyar takipçisi olan budizm'im kurucusu yüce buddha'nın kendini bulmak için zengin ailesinden ayrılarak yolculuğa çıkıp, bir ağacın altına oturup 42 gün boyunca meditasyon yapması ile hz muhammed'in mağaraya çekilmesiyle beraber peygamberlik gelmesi benzer hikayelerdir.
peki bu kişiler neyi keşfetmiş olmalı da biz ilkel insanlara bir şeyler anlatmaya çalışmış olmalı?
burada 2 şık ortaya çıkıyor ,
1-ateistlere göre hz muhammed zamanına göre kafası çalışan biri olmanın avantajını, hitap yeteneğini de kullanarak topu 3. birine yani tanrı'ya atarak bir siyasi iktidar kurmuştur. tutup da ben tanrıyım bana tapın deme riski alacağına, ben tanrı'nın elçisiyim diyerek o zamana göre sahip olduğu yüksek iq'sunu sonuna kadar hurafelerle ve hikayelerle destekli bir şekilde kullanmış ve kendisini kainatın sahibi ilan etmiş biridir.
2-hz. muhammed uzun süren meditasyonlarından sonra kâinatın nasıl var olduğunu tamamen çözmüştür. (hatta bugünkü tabirle beyin dalgalarının %100'ünü kullanmayı bile çözüp, maddelerle oynamaya, uçmaya bile başlamış.) tüm bunları ise insanlara anlatmak istemiştir. ancak ilkel insanlara bunu anlatmak çok zor olacaktı. bu nedenle evrenin sırlarını tasfir yöntemi ile anlatmaya çalışmıştır. örneğin, allah, evrenin ta kendisidir. sürekli allah diye bahsettiği aslında evrensel bütünlüktür. bknz. Panteizm.https://tr.wikipedia.org/wiki/Panteizm anlattığı her şey tasvir üzerine kuruludur. cennet diye tasvir ettiği, yaşarken ruhunu yeterince enerji yükleyen bir kişi öldükten sonra o ruhu ile başka alemlere akıp kendine yeni bir yaşam kurabilmesi olabilir.
esas anlatmak istediği şeyi açmak gerekirse; biz dünyaya gelen evrenin birer parçalarıyız. evren biziz, biz evreniz. yapmamız gereken şey madden var olduğumuz sürece ruhumuzu medite edip beslemeliyiz. bknz namaz, dua diye tasvir ettiği şey. eğer bir insan ruhunu yeterince medite edip ruhsal doygunluğa ulaşırsa öldükten sonraki bilinci ile başka ışınsal alemlere taşınıp oralarda güzelce yaşayabilir. (cennet). eğer yeterince ruhunu arındıramaz ise ruhunu güzel alemlere taşıyacak gücü kendinde bulamayacak ve cehenneme düşecektir. yani belki de bizden çok daha zeki varlıkların olduğu bir alemde fino köpek olacaktır. (fino köpeğe eziyet eden mahalledeki şımarık çocuk da tasvire göre zebani oluyor.)
tabi ruhu beslemenin önemini anladığı için neredeyse her duada kendisinden de bahsettirmeyi de ihmal etmemiştir. çünkü kıyamet kopana kadar kendisinden her olumlu bahsediliş onun ruhuna bir bonus olacaktır. bknz ölen kişiye dua okumak.
kıyamet kopmasında da anlatılmak istenen, dünyanın manyetik dalgasından kopamayan ruhların büyük bir manyetik yıkım ile (güneşin patlaması olabilir) serbest kalması olmalıdır.
tüm bu bilgiler ışığında karar vermek gerekirse, ateistlerin söylediği gibi hz muhammed günün şartlarında ilkel halkı siyasi iktidarı altına almak için kitap derleyen yüksek zekâlı bir hatip midir? yoksa evrenin sırlarını çözmüş ve ilkel insanları tasvir yöntemiyle uyarmaya çalışan müthiş bir filozof mudur?
çok beğendiğim ara yüzdür. 15 yıllık mazisi olan sözlüğün özellikle son 2 aydır yaşadığı pozitif değişimler taktir edilesidir. emeği geçenleri tebrik etmeyi borç bilirim.
şişirilmiş bir balondur. normal bir staddir. ılk yenilgi ile balon sönecektir
2010 yılında bilinen adı inna olan alexandra ile , romanya köstence ilinin mamaia tatil beldesinde adriana sina adlı müzik yapımcısının yazlığında misafir olarak kalırken 2 gün villadan çıkmayıp alkol vs alarak şımarmak suretiyle karışık partiler yaşamıştık. not: tabii ki fotoğraf yok, biraz kafasını çalıştıran biri, öyle bir ortamda japon turist gibi fotoğraf çekmeye tenezzül etmemesini, karizmayı çizdirmemesi gerektiğini bilir.
edit : bu ortama nasıl girdiğimi merak edene de ayrıca anlatırım
edit : bu ortama nasıl girdiğimi merak edene de ayrıca anlatırım
spor yapmaya karar verenlere ilk tavsiyem, ilk günden vücut geliştirme yapmaya çalışmasınlar. ilk günden vücut geliştirmeye koyulanlar çabuk pes ediyor. öncelikle fazla kilolarından kurtulmak için koşu bandı, bisiklet, eliptik bisiklet üzerine en az 2 ay yoğunlaşmaları lazım. bu sürede hem kilolarının ilk katmanından kurtulacaklar hem de spora bağımlı hale gelecekler, 3 gün spor yapmadığınızda kendinizi huzursuz hissettiğinizde bu iş tamamdır. gerisi zaten gelecektir. daha sonraki aşamada salondaki gazi üniversitesi beden yüksek okulu mezunu 1995 doğumlu hocadan vücut geliştirme programı yazmasını isteyin. seve seve size bir program yazacaktır.
yaklaşık 5 yıldır içinde bulunduğum gruptur. menüyü elime alıp sadece beğendiğim yemeği seçerim, fiyata asla bakmam, daha sonra garsonu çağırıp pişiriliş şekli ve yanındaki istediğim garnitürler hakkında istediklerimi söyledikten sonra oturup yemeğimin gelmesini beklerim. sonra afiyetle yerim. , çoğu zaman hesabın ne kadar geldiğine bile bakmadan ödememi yaparım. garsona en az %10 bırakmayı ihmal etmem. istanbul ve ankara'da en kral restoranda (içki hariç) kişi başı 200 tl den fazla hesap gelmeyeceğine emin olduğumdan kafam rahattır. (en kral restoranlara örnek, sunset, papermoon, nusr-et, ristorente italia vs) . e tabi eğer yemeği içki ile özellikle şarap ile içeceksem menüdeki fiyatlara çok dikkatli bir şekilde bakarım. bir şişe şaraba 1000 tl'lik olmak da istemem.
edit : köri soslu tavukçular eksilemeye başlamış bile
edit : köri soslu tavukçular eksilemeye başlamış bile
her şeyi bildiğimi sanmıyorum ama (bkz: herkonudafikrimvar)
bim'den aldığından dolayı çok yakında mikrop kapıp kendini jinekologta bulabileceğin ihtimali üzerinde de durulması gerekebilir
yeni fikirleri uygulayarak risk alanların kazandığı bir çağdayız. ben de yemeksepeti'ne bir öneride bulunayım. eve garson hizmeti. sipariş ettiğin yemekle beraber bir de garson gelecek. yemek bitene kadar büyük bir nezaketle servis yapacak, en son bulaşıkları makineye koyup gidecek.. romantik yemekler için tercih edilebilir. saati de 75 tl olsun. (garsona hallenmek yasaktır.)
şeytan taşlarken iphone fırlatan adam
cinsellik insan içgüdüsüne kodlanmış, reddetmesi imkansız bir fizyolojik ihtiyaçtır. dünyanın en önemli psikologu maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde sırasıyla nefes almak , yemek,içmek,uyumaktan sonra cinsel ihtiyaçlar gelmektedir. bu fizyolojik ihtiyaçlar karşılanmadan piramidin üst basamakları olan, sırasıyla; güven,aidiyet,prestij,kişisel başarı gibi aşamalara tam randımanlı olarak geçmesi asla mümkün olamamaktadır. örneğin bankada çalışan, cinsel hayatı olmayan bir şube müdürü kadın, her ne kadar şube müdürü olmuş olsa da fizyolojik ihtiyaçlarının ilk basamağının gereklerini yerine getirmeden 3. veya 4. basamağa geçtiği için psikolojik olarak bir sakatlığı olduğu kesinlikle ortaya çıkacaktır. çalışanlarına, anne babasına eziyet etmek, sürekli gergin olmak, her akşam ağlamak, gibi çoğaltabileceğimiz bir çok probleme sahip olabilecektir. ihtiyaçlar hiyerarşisindeki basamakları sırasıyla çıkan insanlar ise hayatta psikolojik olarak çok daha sağlam duran, etrafına pozitif enerji veren, işinde daha başarılı olduğunu kolaylıkla gözlemleyebiliriz.
bu hiyerarşi üzerinden analiz yaparsak, din ve törelerden kendini olabildiğince arındırmış milletler cinsellik tabularını yıkmanın insan psikolojisini nasıl pozitif etkileyeceği gerçeğini kavramıştır. tüm bu cinsel devrim, zamanla sitemin bir parçası olmuş, oluşturduğu sağlam psikolojik altyapı, bilim, teknoloji ve sosyolojik anlamda bu ülkelerin gelişmesine yardımcı olmuştur. teknoloji ve kalkınmada ön plana çıktıkları gibi, insan hakları (kadına saygı, ilişkilere saygı) gibi konularda da üst sıralarda yer alabilmektedirler.
din ve töre baskısı altında kalan ülkemizde cinsellik halen büyük bir tabudur. bu tabu nedeniyle etrafta görebileceğimiz 30 yaşında bakireler, 3 ayda bir ilişkiye giren çiftler, cinselliğin sadece üremek için yapılan bir kaç saniyelik bir görev olarak gören çiftler, ensest ilişkiler, sonradan gelişen homoseksüel ilişkiler, kadınların aşırı platonik aşkları, erkeğin sınırları zorlayan ısrarları, kadınların içe kapanması , cinsel başarısız olan erkeklerin karısını dövmesi, erken boşalmalar , terk edilen erkeğin sevgilisini öldürmesi, 'ilişki yaşarsam ailemin bana güveni biter' tarzı söylemler gibi problemler milyonlarca kişi tarafından yaşanmaktadır. tüm bu biriken problemler toplumda sinirsel bir patlamaya yol açmaktadır. çoğu insanın, bir şeyler üretip topluma katkısı olması gerekirken, vaktini sinir patlaması yaşarak geçirmesi de cinsel tabulardan dolayıdır.
tüm bu cinsel tatminsizliğin yol açtığı psikolojik problemler ülkemiz gibi kapalı toplumlarda bir diğer problemi tetikleyerek, kalkınma, teknolojik gelişme, insan hakları gibi endeksleri aşağıya çekmektedir. tüm bu endekslerin toplamı sayılabilecek refah seviyesini aşağı çeken en önemli etken cinsel tabularından kaynaklı olarak toplumun psikolojisinin bozuk olmasıdır.
maslow ihtiyaçlar hiyerarşisi için Link
https://www.google.com.tr/search?q=maslow+ihtiya%C3%A7lar+hiyerar%C5%9Fisi&espv=2&biw=1366&bih=623&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ved=0ahUKEwjet4qX4_zLAhWINJoKHU-2Ad8Q_AUIBigB#imgrc=2ov7zzmb8lbriM%3A
bu hiyerarşi üzerinden analiz yaparsak, din ve törelerden kendini olabildiğince arındırmış milletler cinsellik tabularını yıkmanın insan psikolojisini nasıl pozitif etkileyeceği gerçeğini kavramıştır. tüm bu cinsel devrim, zamanla sitemin bir parçası olmuş, oluşturduğu sağlam psikolojik altyapı, bilim, teknoloji ve sosyolojik anlamda bu ülkelerin gelişmesine yardımcı olmuştur. teknoloji ve kalkınmada ön plana çıktıkları gibi, insan hakları (kadına saygı, ilişkilere saygı) gibi konularda da üst sıralarda yer alabilmektedirler.
din ve töre baskısı altında kalan ülkemizde cinsellik halen büyük bir tabudur. bu tabu nedeniyle etrafta görebileceğimiz 30 yaşında bakireler, 3 ayda bir ilişkiye giren çiftler, cinselliğin sadece üremek için yapılan bir kaç saniyelik bir görev olarak gören çiftler, ensest ilişkiler, sonradan gelişen homoseksüel ilişkiler, kadınların aşırı platonik aşkları, erkeğin sınırları zorlayan ısrarları, kadınların içe kapanması , cinsel başarısız olan erkeklerin karısını dövmesi, erken boşalmalar , terk edilen erkeğin sevgilisini öldürmesi, 'ilişki yaşarsam ailemin bana güveni biter' tarzı söylemler gibi problemler milyonlarca kişi tarafından yaşanmaktadır. tüm bu biriken problemler toplumda sinirsel bir patlamaya yol açmaktadır. çoğu insanın, bir şeyler üretip topluma katkısı olması gerekirken, vaktini sinir patlaması yaşarak geçirmesi de cinsel tabulardan dolayıdır.
tüm bu cinsel tatminsizliğin yol açtığı psikolojik problemler ülkemiz gibi kapalı toplumlarda bir diğer problemi tetikleyerek, kalkınma, teknolojik gelişme, insan hakları gibi endeksleri aşağıya çekmektedir. tüm bu endekslerin toplamı sayılabilecek refah seviyesini aşağı çeken en önemli etken cinsel tabularından kaynaklı olarak toplumun psikolojisinin bozuk olmasıdır.
maslow ihtiyaçlar hiyerarşisi için Link
https://www.google.com.tr/search?q=maslow+ihtiya%C3%A7lar+hiyerar%C5%9Fisi&espv=2&biw=1366&bih=623&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ved=0ahUKEwjet4qX4_zLAhWINJoKHU-2Ad8Q_AUIBigB#imgrc=2ov7zzmb8lbriM%3A
bence ilk iş deneyimi olacaksa bir 6 ay dişini sıkıp calismakta fayda var.is hayati nasilmis tanimis olunur, ne giyerler, ne konusurlar, kurumsal konusma dili nasil olur, ne tür insanlar var, stress yönetimi.. daha sonra cv'niz de dolu gozukecegi icin iş işteyken bulunur mantigi ile kafaniza yatan daha iyi bir işi daha iyi bir maasla bulabilirsiniz.
2 açıdan çok tehlikeli bir olay, birincisi insanlar eski karılarının eski sevgililerinin adresini bulup gidebilir, cinayetler bile yaşanabilir. ikincisi ise çok ciddi dolandırıcılık vak'aları ortaya çıkabilir. siteyi test ettim, insanların adresine kadar çıkıyor.
eğer insanlar maymundan geldiyse, şimdiki insanlar neden maymun olmuyor?
evimizde beslediğimiz fino cinsi köpekler kurtlardan, kediler kaplandan, çitadan yapay seçilimle evrimleşerek günümüzü kadar geldiğinde hem fikir miyiz? bu bilimsel bir şey, islam profesörü bile tutup da fino köpeği bu son haliyle var demiyor. 300 yıl önce fino köpek var mıydı, yoktu? o zaman fino köpek neden kurt olmuyor? o zaman kedi neden kaplan olmuyor?
kuzey kutbunda yaşayan ayılar bembeyaz şekilde yaratılmamıştır. oraya göç eden kahverengi ayılar arasında iklim şartlarına uyum sağlayanlar her nesilde daha da beyazlaşarak yaşamlarını sürdürebilmişlerdir.
afrikalıların siyah ırka sahip olmasının nedeni, güneşten mümkün olduğunca korunmak için binlerce yılda evrimleşmesinden, atletik vücuda sahip olmalarının nedeni vahşi hayvanlardan kolay kaçabilmek içindir. kuzeylilerin daha beyaz tenli olmalarının nedeni, doğuluların çekik gözlü evrimleşmelerinin nedeni de iklim ve çevre şartlarına binlerce yılda uyum sağlamalarından kaynaklıdır. tabi 10bin yıldır siyaha evrimleşen bir afrikalı insanın 100 yıldır kanada'da yaşıyor diye aniden beyazlaşmasını bekleyemeyiz.
insanların ağzının en arkasındaki 20'lik yaş dişleri neden şu anda gereksiz, kimisinde hiç çıkmıyor, kimisi de dişçiye gidip çektiriyor. çünkü binlerce yıl önce pişmiş ete ve yumuşak yemeklere ulaşım zor olduğundan dolayı bu dişlere ihtiyaç vardı ancak son yüzyıllarda ihtiyaç kalmadığı için vücut artık kendini evrimleştiriyor.
ayaklarımızdaki serçe parmaklar neden çok küçük, çünkü evrimin başında ayakkabı olmadığından daha hızlı koşabilip dengede kalabilmek için vücudun o parmağa ihtiyacı vardı. artık ihtiyacı yok. ayak serçe parmaklarının birkaç yüzyıla kadar tamamen yok olacağı öngörülüyor.
insanlar maymun kadar kıllı değil, cevabı ; giyinmeye öğrenen insanın artık çıplak gezmemesi, bu nedenle iklimden korunmak için bu kadar fazla kıla ihtiyaç duymaması. bunun da en az 8 bin yıllık geçmişi var.
insanlık bir şekilde on binlerce yıl daha hayatta kalabilirse, o anki şartlara göre çok değişik şekillere evrimleşebileceğimizi ön görmek gerekir.
tüm bu küçük zaman dilimlerindeki evrimleşmeler gerçekleşiyorsa, maymunun 10 milyar yılda proteinlerden evrimleştiğine, insanın ise 50-60 bin yılda maymundan evrimleştiğine de inanmak gerekir.
bonus: https://onedio.com/haber/evrim-teorisini-mizahsorluguyle-kanitlayan-kisiler-699768
evimizde beslediğimiz fino cinsi köpekler kurtlardan, kediler kaplandan, çitadan yapay seçilimle evrimleşerek günümüzü kadar geldiğinde hem fikir miyiz? bu bilimsel bir şey, islam profesörü bile tutup da fino köpeği bu son haliyle var demiyor. 300 yıl önce fino köpek var mıydı, yoktu? o zaman fino köpek neden kurt olmuyor? o zaman kedi neden kaplan olmuyor?
kuzey kutbunda yaşayan ayılar bembeyaz şekilde yaratılmamıştır. oraya göç eden kahverengi ayılar arasında iklim şartlarına uyum sağlayanlar her nesilde daha da beyazlaşarak yaşamlarını sürdürebilmişlerdir.
afrikalıların siyah ırka sahip olmasının nedeni, güneşten mümkün olduğunca korunmak için binlerce yılda evrimleşmesinden, atletik vücuda sahip olmalarının nedeni vahşi hayvanlardan kolay kaçabilmek içindir. kuzeylilerin daha beyaz tenli olmalarının nedeni, doğuluların çekik gözlü evrimleşmelerinin nedeni de iklim ve çevre şartlarına binlerce yılda uyum sağlamalarından kaynaklıdır. tabi 10bin yıldır siyaha evrimleşen bir afrikalı insanın 100 yıldır kanada'da yaşıyor diye aniden beyazlaşmasını bekleyemeyiz.
insanların ağzının en arkasındaki 20'lik yaş dişleri neden şu anda gereksiz, kimisinde hiç çıkmıyor, kimisi de dişçiye gidip çektiriyor. çünkü binlerce yıl önce pişmiş ete ve yumuşak yemeklere ulaşım zor olduğundan dolayı bu dişlere ihtiyaç vardı ancak son yüzyıllarda ihtiyaç kalmadığı için vücut artık kendini evrimleştiriyor.
ayaklarımızdaki serçe parmaklar neden çok küçük, çünkü evrimin başında ayakkabı olmadığından daha hızlı koşabilip dengede kalabilmek için vücudun o parmağa ihtiyacı vardı. artık ihtiyacı yok. ayak serçe parmaklarının birkaç yüzyıla kadar tamamen yok olacağı öngörülüyor.
insanlar maymun kadar kıllı değil, cevabı ; giyinmeye öğrenen insanın artık çıplak gezmemesi, bu nedenle iklimden korunmak için bu kadar fazla kıla ihtiyaç duymaması. bunun da en az 8 bin yıllık geçmişi var.
insanlık bir şekilde on binlerce yıl daha hayatta kalabilirse, o anki şartlara göre çok değişik şekillere evrimleşebileceğimizi ön görmek gerekir.
tüm bu küçük zaman dilimlerindeki evrimleşmeler gerçekleşiyorsa, maymunun 10 milyar yılda proteinlerden evrimleştiğine, insanın ise 50-60 bin yılda maymundan evrimleştiğine de inanmak gerekir.
bonus: https://onedio.com/haber/evrim-teorisini-mizahsorluguyle-kanitlayan-kisiler-699768
erkeğin bakış açısını ele alırsak, düşünülmemesi gereken, fazla düşünülünce kafayı yedirecek eylemdir. erkeğin bu düşünce döngüsünden kurtulmasının tek yolu, en az eski sevgilisi ile yakaladığı ten uyumunu yakalayabileceği birini bulup tekrar düzenli seks hayatına geri dönmesidir. günübirlik ilişkiler kafayı yedirmeye engel olmaz sadece geçici çözüm olabilir.
kadının bakış açısıyla ele alırsak eski sevgilisinin başkasıyla kütür kütür sevişiyor olması çok da önemli değildir. kadın için asıl önemli olan soru, onunla duygusal bir ilişki kurarak mı sevişiyor yoksa geçici bir hevesle mi sevişiyor.. kadın, eski sevgilisinin geçici bir ilişki yaşadığını görürse işin sevişme boyutu hiç önemli olmadan psikolojisini rahatlatabilir.
kadının bakış açısıyla ele alırsak eski sevgilisinin başkasıyla kütür kütür sevişiyor olması çok da önemli değildir. kadın için asıl önemli olan soru, onunla duygusal bir ilişki kurarak mı sevişiyor yoksa geçici bir hevesle mi sevişiyor.. kadın, eski sevgilisinin geçici bir ilişki yaşadığını görürse işin sevişme boyutu hiç önemli olmadan psikolojisini rahatlatabilir.
yeni nesil türk kadınlarının tamamında olan durumdur. öncelikle ufak bir araştırma yaparak kendilerine en yakın hissettikleri psikolojik rahatsızlık tanısını kendi kendilerine koyarlar. daha sonra uygun bir depresyon ilacına başlarlar. en son aşamada ise gelene geçene 'ben bipolar bozukluk hastasıyım', 'ben manik depresifim biliyor musun', 'ben aslında panik atağım' falan diye övünerek konuşurlar. aldıkları yanlış kararları ve yaptıkları bazı sıra dışı davranışları kendi kendilerine koydukları bu teşhise bağlayarak 'ben zaten hastayım, bunu ben yapmadım bunu yapmak hastalığımın bir sonucu' diye topu uzağa atıp rahatlamaya çalışırlar. 'benim hiç bir psikolojik rahatsızlığım yok' diyen tük kadını daha görmedim.
28 yaşına kadar bana öğretilen dogmatik bilgilerle ve 'fazla düşünmek günahtır' cümleleriyle beynimin işlemcisini fazla yormadan, hiç bir cuma namazını ıskalamadan dinimi güzelce yaşarken, bilgi kaynaklarına ulaşımın kolaylaşması ile beraber bir çok makale, tartışmaları okuma, belgeselleri, araştırmaları takip etme fırsatı buldum. ayrıca dini kitapları da tarafsız bir şekilde okuyarak kararımı verdim. sonsuz evrende kesinlikle din diye bir şey yoktur. din, insanların iç huzuru bulması, dünyadaki haksızlıklarla hesaplaşamayanların topu diğer tarafa atmak için yine insanlar tarafından icat edilen bir olgudur. bir karınca bizim için ne kadar önemsizse biz evren için çok daha önemsiz gelip geçici varlıklarız. zaten gelişmiş varlıklar olsaydık madde ile beden ile işimiz olmaz salt akıl halinde yaşardık. dini reddetmek ruhu reddetmek anlamına da gelmez. kuzey kore, japonya, çin gibi bir çok felsefe ruhu geliştirmek üzerine kurulmuştur. bu felsefelerin amaçları ruhu olabildiğince besleyip bir sonraki yaşam alanımızda konforlu bir şekilde yaşamaktır. bir sonraki geçtiğimiz alemde bizden 1milyon kat daha zeki ışınsal varlıklar için fino köpek kıvamında yaratıklar olma ihtimalimiz de yüksektir.
edit: beklenildiği gibi aşağıya konu hakkında en ufak bilgisi olmayan yazarlar gelmiş. öncelikle din olmadığını anlamak bir yaratıcı olmadığı fikrine denk gelmez. din olmadan yaratıcı kabul etmek veya yaratıcının evrenin kendisi olduğunu kabul etmek gibi birbirinden farklı 10'larca teori mevcuttur. bknz. http://onedio.com/haber/bilmekte-fayda-var-tanri-nin-varligina-dair-cesitli-fikirleri-savunan-15-felsefi-yaklasim-696304 . zaten evrende din olmadığını fark etme eşiğini aşan bir kişi 'bugünkü teknolojiye rağmen' lafını kullanmaya tenezzül bile etmez çünkü zaten evrende bok böceğinden farksız ilkel varlıklar olduğumuzu, hiç de üstün ırk falan olmadığımızı çoktan çözmüştür. insanlığın tümü, gelişmiş bir ırkın çekirdek çitleyerek izlediği bir kaç günlük bir truman show'u da olabilir, ya da gelişmiş bir ırktaki bir babanın çocuğuna hediye ettiği bir karınca çiftliği de olabilriz, biz nasıl araba kullanırken direksiyondaki bakterileri umursamıyorsak, bazı ırklar için umursanmayacak ve iletişime geçilmeyecek kadar önemsiz varlıklar olabiliriz. tüm bunları açıklayan paradoksa da fermi paradoksu denir. link https://tr.wikipedia.org/wiki/Fermi_paradoksu .
edit: beklenildiği gibi aşağıya konu hakkında en ufak bilgisi olmayan yazarlar gelmiş. öncelikle din olmadığını anlamak bir yaratıcı olmadığı fikrine denk gelmez. din olmadan yaratıcı kabul etmek veya yaratıcının evrenin kendisi olduğunu kabul etmek gibi birbirinden farklı 10'larca teori mevcuttur. bknz. http://onedio.com/haber/bilmekte-fayda-var-tanri-nin-varligina-dair-cesitli-fikirleri-savunan-15-felsefi-yaklasim-696304 . zaten evrende din olmadığını fark etme eşiğini aşan bir kişi 'bugünkü teknolojiye rağmen' lafını kullanmaya tenezzül bile etmez çünkü zaten evrende bok böceğinden farksız ilkel varlıklar olduğumuzu, hiç de üstün ırk falan olmadığımızı çoktan çözmüştür. insanlığın tümü, gelişmiş bir ırkın çekirdek çitleyerek izlediği bir kaç günlük bir truman show'u da olabilir, ya da gelişmiş bir ırktaki bir babanın çocuğuna hediye ettiği bir karınca çiftliği de olabilriz, biz nasıl araba kullanırken direksiyondaki bakterileri umursamıyorsak, bazı ırklar için umursanmayacak ve iletişime geçilmeyecek kadar önemsiz varlıklar olabiliriz. tüm bunları açıklayan paradoksa da fermi paradoksu denir. link https://tr.wikipedia.org/wiki/Fermi_paradoksu .
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?