confessions

elifielifine

- Yazar -

  1. toplam entry 534
  2. takipçi 1
  3. puan 14283

paco de lucia

elifielifine
26.02.2014 tarihinde hayata veda etmiş usta..
zamansız çingene ruhumu açığa çıkaran flemenko mühendisi, şu dünyada canlı dinleyemedim ya ona yanarım. yaşaması safi zarar olan insanlar hala nefes alırken, güzel insanlar bırakıp gidiyor.
üzgünüm

tebahhür suresi

elifielifine
pehlivanlar cümle libastan soyunmuş, üryan idiler,
herbiri aşikâr etmişti zamirin.
gök kubbe sıcaktı ve kan kokuyordu,
encam
tavı gelmiş demirin.

vadenin irişip çattığını bildiler,
kavaklar titreşip yere eğildiler,
ve çınar ağaçları
gördüler haykıraraktan,
köklerinin yılan ölüleri gibi
koptuğunu topraktan.

pehlivanlar cümle libastan soyunmuş, üryan idiler.
kızıl kanatlı kuşlar kayalarda
hazırdı atlamaya.
vadenin irişip çattığını bildiler,
kabardı, köpüklendi dalgalar
başladılar çatlamaya.

gök kubbe sıcaktı ve kan kokuyordu.
ve rûzigâr
yükseldi ağır ağır, çoğaldı gitgide
birikti, birikti ve ânı-vahitte
«ah edildi derinden
yer oynadı yerinden,»
yıkıldı köprüler kemerlerinden,
yazılı taşlar kapandı yüzükoyon.

bu dem kıyamet demidir,
bu, buhara inkılâbıdır kaynayan suyun...

alametler suresi

elifielifine
bir nazım hikmet şiiri.

yedi kat yerin altından uğultular geliyor.
çok alâmetler belirdi, vakit tamamdır.
haram sevaboldu, sevap haramdır.
ak kurt, kara tahtayı daha bir yol kemirir,
çekin ki körükleri
ateşe girdi demir.

çok alâmetler belirdi, vakit tamamdır.
duyuldu kim ölüm satılıp kâr edile,
kendi kendilerin reddü inkâr edile
ve duyuldu kabuğuna tık ettiği civcivin.
duyuldu uykusundan uyandığı
zincirinden başka kaybedecek şeyi olmayan devin.

yedi kat yerin altından uğultular geliyor.
medet yoktur, bakma geri.
kantarma zapteyleyemez oldu beygiri.
çıkmış üzengiden, ayağı yok mu?
kan sızar, şâk olmuş, dudağı yok mu?
gider, böyle gider, dahi gider
bu âteş yolların durağı yok mu?
bu yol orda biten yoldur.
«türabolmak ne müşküldür...»

çekin ki körükleri
ocağa girdi demir.
bir ateş külçesi düştü buzların ortasına.
alâmetler belirdi, kıyamet alâmetleridir.
haberdir, erişmekte kaynayan su galeyan noktasına.

kadın

elifielifine
gel bakalım şöyle. seninle konuşmak istiyorum. ona baktığını gördüm. seni yargılamıyorum, utandırmak da istemiyorum. niye yaptığını biliyorum. ama bu konu hakkında konuşmamız lazım.
çünkü bir kadına nasıl baktığın çok önemli. pek çok kişi sana, bir kadının seni yoldan çıkarmamak için nasıl giyindiğine dikkat etmesi gerektiğini söyleyecek. ben de sana şunu söylemek istiyorum.
sabahları giyinmek, bir kadının sorumluluğudur. ne giyerse giysin, ona bir insan olarak bakmak da senin sorumluluğundur.
gözlerin ona kaydığında, onu giydiği ve giymediği şeyler için suçlamak içinden geçebilir. ama yapma. kendini kurban yerine koyma.
konu gözlerinin nereye baktığı olunca, çaresiz bir kurban değilsin. onlar üzerinde tamamen kontrolün var. bu kontrolü kullan.
onun gözlerine bakmaya çalış. onun kıyafetlerini veya vücuduna değil, ona bakmaya çalış.
kendini kurban yerine koyduğun zaman, sadece dışarıdan gelen etkilere tepki veren ve doğruyu yanlıştan ayıramayan biri olduğun yalanına destek olursun.
bana bak. bu saçma sapan bir yalan. sen bundan daha fazlasısın. baktığın kadın da üstündeki kıyafetlerden daha fazlasıdır. vücudundan ibaret değildir.

kadınların giyinmesi üzerine iki görüş var. bunlardan herhangi birine inanmak için baskı görebilirsin.
*bu görüşlerden biri, kadınları erkeklerin ilgisini çekmek için giyindiklerini söyler.
*diğeri de kadınların, kendilerini erkeklerden korumak için giyindiklerini.

oğlum, sen bu iki görüşe inanacak kadar aciz değilsin.
bir kadın, ya da herhangi bir insan kıyafetleri ile senin dikkatini çekmek zorunda kalmamalı.
sen sadece insan oldukları için onlara hakkettikleri ilgiyi zaten veriyor olmalısın.
diğer yandan, bir kadın kendini senden koruması gerektiğini düşünmemeli.
sen kendine hakim olmalısın. ne yazık ki iki cinsiyetin birbirleri ile ilişkilerinin temelinde çoğu zaman korku var.
reddedilme korkusu, zarar görme korkusu, kontrolünü kaybetme korkusu. bazı açılardan kilise de buna katkıda bulundu.
birbirimizden korkuyoruz çünkü diğer insanının tehlikeli olduğunu öğrenmişiz.
kadın vücudunun erkeği günaha davet ettiğini öğrenmişiz. kadın vücudunu fazla gösterirse erkeklerin salakça şeyler yaptığını öğrenmişiz.
şu konuda anlaşalım: kadın vücudu senin için tehlike arz etmez. sana zarar vermez.
aptal şeyler yapmana sebep olmaz. salakça şeyler yaparsan, bunları yapmayı sen seçmişsindir.
yani, kadın ve erkek arasındaki korkuya katkıda bulunma.
kadın vücudu güzel, muhteşem ve gizemlidir.
onu kendi umutları, düşleri ve deneyimleri olan bir birey olarak görerek onun vücudunu da onurlandır. onun kendine güvenmesine izin ver. cesaretini destekle. ama bunu sakın onun güçsüz olduğunu düşünerek yapma. bu insanların inandığı en büyük saçmalıklardan biri.
kadınlar erkeklerden güçsüz değildir. güçsüz cinsiyet değil, öteki cinsiyettirler.

sana kadınlara bakmamanı söylemiyorum.
tam tersi, onları görmeni söylüyorum. onları gerçekten gör.
hem gözlerinle, hem kalbinle. hislerini gıdıklayan bir şey görmek için değil,
bir insanı görmek için. umut ediyorum ki, onlara olan bakışın değişince, onların yanındaki halin de değişecek. onların sadece etrafında bulunma, onlarla beraber ol.
çünkü günün sonunda, onlar da seninle beraber olmak istiyor.

yargılanma, utandırılma, objeleştirilme veya dışlanma korkusu olmadan yanında olmak istiyorlar.

bunu sadece kadınlar değil, herkes ister.

bunu sen de istersin.

oza dan

elifielifine
andrey voznesenski’nin şiiri.

selam oza, evde, geceleyin
ya da uzakta bir yerde, neresi olursa olsun,
havlarken köpekler,yalarken kendi göz yaşlarını
senin soluğundur duyduğum ses.
selam oza!

nasıl bilebilirdim, sinik ve gülünç
bir kişi gibi, ürkerek giren bir göle,
gerçekte korku olduğunu aşkın, söyle?
selam oza!

ne korkunç, bir başına düşünmek şimdi seni?
daha da korkunç,bir başına değilsen oysa:
şeytan öylesine doyumsuz bir güzellik vermiş ki sana.
selam oza!

ey - insanlar, lokomotifler, mikroplar
gerin kanatlarınızı elinizden geldiğince ona.
harcatmam onun, dokundurtmam kılına.
selam oza!

yaşam bir bitki değilse aslında,
neden dilimliyor, parçalıyor insanlar onu
selam oza!
ne acı bu denli geç rastlamak sana
ve böylesine erken ayrı kalmak sonunda.

karşıtlar getiriliyor bir araya
bırak çekeyim kahrını ve acını kendime
çünkü acılı kutbuyum mıknatısın ben,
sense sevinçli. dilerim sonuna dek kalırsın öyle.

dilerim hiç bilmezsin ne denli hüzünlüyüm.
inan, kendimle üzmeyeceğim seni.
inan, ders olamayacak sana ölümüm.
inan, yük olmayacağım sana yaşamımla.

selam oza, dilerim ışıl ışıl kalırsın hep
bir sokak fenerinden sızan bir ışık gibi.
suçlayamam bırakıp gittiğin için beni.
şükür ki girdin yaşamıma.

selam oza!

sabah rüzgarı

elifielifine
nesimi’nin bu güzel eseri, insanı alır götürür, mest eder sabah sabah.

merhaba! ey bahr-ı zatın gevheri yegdanesi,
şem-i vahdetdir cemalin kün-fekân pervanesi.

tâ ebet hüsnün önünde secdeyi şükr eylerim,
ey cemalin kâbe sensin küntü kenzin hanesi.

zahidin efsanesin koy söyle aşkın halini,
aşığın semine sığmaz zahidin efsanesi.

gözleri sevda meyinden alemi mest eyledi,
gör ne meyden esrimiştir nergisi mestanesi.

müminin kâbe yeridir kâfirin puthanedir,
aşığın dost eşiğidir kâbe ve puthanesi.

buldu lağlinden nesimi nefha-yi ruhûl-kudüs,
ey nesimi’nin hayatı, canımın cananesi.

söz: seyyid nesimi
müzik: hasan albayrak
back vokal - armonik vokal: azam ali
kopuz-perdesiz (fretless) gitar: erkan oğur

hayat

elifielifine
bir gün zengin bir iş adamının yolu küçük bir köye düşmüş.iş adamı burada her gün balığa çıkan ve yarım saat içinde küçük kovasını ağzına kadar kadar balıkla dolduran bir balıkçıyla karşılaşmış.onun bu her sabah küçük kayığına binip fazla açılmadan bir yerlere demir atmasını ve yarım saat içinde çokça balık tutup tekrar geri dönmesini bir kaç gün merakla takip etmiş.
en sonunda dayanamayan iş adamı bu orta yaşlı balıkçıyla tanışmaya karar vermiş ve gene bir gün balıkçının denizden dönme saatini denk getirip yanına gitmiş.kendisini adama tanıtmış ve ve adamın burada neler yaptığını sormuş.adam ağır ağır konuşarak:’’ben bu köye 5 yıl önce yerleştim.ve her sabah balığa çıkıp karım ave bana yetecek kadar balık tutarım.sonra karımla sabah yürüyüşüne çıkar ve eve döndüğümüzde öğle uykusu uyuruz.akşam olunca ise tuttuğumuz balıkları pişirip sahilde gitar eşliğinde her gece şarap içeriz.günlerim bu şekilde geçer gider.’’ demiş.
bunun üzerine iş adamı balıkçıya dönüp aslında sen çok zengin olabilirsin demiş.balıkçı biraz gülümseyerek nasıl olacak o diye sormuş. iş adamı hararetli bir şekilde anlatmaya başlamış:’’ilk önce balık tutma zamanını genişleteceksin ve hatta gerekirse akşama kadar balık tutacaksın.tuttuğun bu balıkları balık haline satıp biriktirdiğin parayla daha büyük bir kayık alacaksın.tabi ki tuttuğun balık çoğalacak böylece.ve sen de kazandığın bu paralarla büyük bir balıkçı teknesi alacaksın.fakat bu arada çalışmaya devam edeceksin.en sonunda biriktirdiğin paralarla bir balıkçı filosu kuracaksın.ve buradan kazandığın büyük paralarla borsaya gireceksin ve hisse senetleri alacaksın.aradan bir 3 yıl geçecek ve bu senetleri halka açacaksın: işte bu kadar.’’ demiş.
balıkçı gene gülümseyerek sormuş:’’sonra ne olacak?’’.

iş adamı:
’’ne mi olacak?işte o zaman karını alır küçük bir köye yerleşirsin ve artık zevk için balık tutmaya başlarsın.sabahları karınla yürüyüşe çıkar öğlenleri uyursun.akşam ise tuttuğun balıkları gitar eşliğinde şarapla yersin.güzel bir emekli hayatın olur.’’

flappy bird

elifielifine
flappy bird’ün yaratıcısı 29 yaşındaki vietmanlı dong nguyen oyunu app store’dan kaldırdığı oyun.

http://www.slate.com/articles/technology/gaming/2014/02/flappy_bird_online_game_why_dong_nguyen_had_to_kill_his_perfect_creation.html
13 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol