mercedes® in vip sınıfına giren modeli olmakla birlikte birçok iş adamının ilk tercihi olmaya aday otomobili.
boru degil adamlar vektor tabanlı yapmışlar yazıları bile...
hey gidi günler be.
neydi eski mirc günleri.
hey gidi günler be.
neydi eski mirc günleri.
(bkz: yayın)
-için geçmiş lan
(bkz: zozan)
tereciye roka satan müteşebbis in terciye söylediği ilk lakırdı dır.
ananın "a" sı
ve
zonguldağın "zo" su
diye süregelen iğrenç esprilerin yapıldığı eski-yeni yarışma.
ve
zonguldağın "zo" su
diye süregelen iğrenç esprilerin yapıldığı eski-yeni yarışma.
kim osurdu bit osurdu
bit nere gitti pazaraa gitti
.....
bit nere gitti pazaraa gitti
.....
mezarlık dağda bile olsa o an denize bakmak yerine yere bakılabilir.
gözyaşlarınızla yerde bir deniz oluşturursunuz, ucu bucağı görünmeyen.
ağlamak istemeseniz bile nafile...
gözyaşlarınızla yerde bir deniz oluşturursunuz, ucu bucağı görünmeyen.
ağlamak istemeseniz bile nafile...
limon tadını birebir veren içecek.
kabuğu da sıkılmış olsa gerek.
kabuğu da sıkılmış olsa gerek.
fat joe bu adam hakkında;
"gözüne 30 dolarlık gri lens takıyo gerizekalı"
demiştir.
"gözüne 30 dolarlık gri lens takıyo gerizekalı"
demiştir.
ameriganların bi lafı vardır bildinmi?
-fakyu!
-fakyu!
kızı satacak... belli.
ayrıca "ben pezevengim" demenin kibarcası olabilir.
ayrıca "ben pezevengim" demenin kibarcası olabilir.
hem sonra...
sonra bana bir pantolon alırdın hani
ya da bir ceket
her defasında cebine saat koyardın ya hani
hani ceketi, pantolonu giydiğimde;
"elini cebine sok bakalım öyle nasıl duracaksın"
derdin bana.
bende her seferinde unuturdum.
elimi cebime atar oradaki saate dokunduğum gibi boynuna atlardım.
işte zamanı orada durdurdum ben baba
o günden sonra zaman kavramı bitti
atlamak istiyorum yine boynuna.
ve saatim yok biliyormusun...
ve senden saat istiyorum.....
sana geliyorum koşar adımlarla
evet,
erken kalktım yine sana geliyorum.
bir sene boyunca sadece üç kere böyle erken kalkıyorum
bir babalar gününde bir doğum gününde birde ölüm yıldönümünde
artık eskisi gibi sen beni erkenden kaldırmıyorsun.
artık evin direği benim, ben erken kalkıyorum.
artık sana "eşşek kadar adam oldum hala öpüp uyandırıyorsun" diyemiyorum
keşke diyebilsem...
keşke şu eşşek kadar adamı tekrar öpüp uyandırsan sabahın köründe
sana geliyorum koşar adımlarla.
elimde bir deste gül var sadece
sana verebileceğim sevgimden başka tek şey bir deste gül.
hala kalbimdesin.
hala kavgalarımızı hatırlıyorum.
ve hala eski babalar günü sevincimizi.
sabahın köründe sıcak bir öpücükle kalkardım ayağa sana aldığım hediyeyi odamın içinde arardım inşallah bulmamışsındır diye
sonra kahvaltı ederdik hep beraber hediyeni verirdim sana.
sende yine öperdin.
keşke burda olsan da öpsem
keşke az sonra senin yerine mezar taşını öpecek olduğumu bilmesem bile
keşke az sonra hediyemi toprağa vereceğimi düşünmesem
neden her babalar gününde hediyemi toprağa vermek zorundayım ki ben.
yada "neden ben" , "neden biz"
az sonra sana geliyorum babacığım
inşallah mezarlıkta yine benden başkası olmaz babalar gününü mezarda kutlayan
inşallah yine kimse babasının yerine soğuk bir taşı öpmez
az sonra yine aynı mezar taşının başında diz çöküp sadece seni bir kez daha görebilmek için allaha yalvaracağım canımı alsın diye
almayacak yine biliyorum
ve az sonra yine silüetin belirecek gözlerimin önünde.
sana aldığım bir deste gülü silüetine uzatacağım.
yine yere düşecek, tutamayacaksın biliyorum.
ama onu mezarının başına koyup sanki elinde tutuyormuşsun gibi mezar taşına sarılacağım biliyorsun
sana geliyorum babacığım,
umarım cennettesindir ve umarım gözyaşlarımı görmezsin
sana geliyorum koşar adımlarla...
evet,
erken kalktım yine sana geliyorum.
bir sene boyunca sadece üç kere böyle erken kalkıyorum
bir babalar gününde bir doğum gününde birde ölüm yıldönümünde
artık eskisi gibi sen beni erkenden kaldırmıyorsun.
artık evin direği benim, ben erken kalkıyorum.
artık sana "eşşek kadar adam oldum hala öpüp uyandırıyorsun" diyemiyorum
keşke diyebilsem...
keşke şu eşşek kadar adamı tekrar öpüp uyandırsan sabahın köründe
sana geliyorum koşar adımlarla.
elimde bir deste gül var sadece
sana verebileceğim sevgimden başka tek şey bir deste gül.
hala kalbimdesin.
hala kavgalarımızı hatırlıyorum.
ve hala eski babalar günü sevincimizi.
sabahın köründe sıcak bir öpücükle kalkardım ayağa sana aldığım hediyeyi odamın içinde arardım inşallah bulmamışsındır diye
sonra kahvaltı ederdik hep beraber hediyeni verirdim sana.
sende yine öperdin.
keşke burda olsan da öpsem
keşke az sonra senin yerine mezar taşını öpecek olduğumu bilmesem bile
keşke az sonra hediyemi toprağa vereceğimi düşünmesem
neden her babalar gününde hediyemi toprağa vermek zorundayım ki ben.
yada "neden ben" , "neden biz"
az sonra sana geliyorum babacığım
inşallah mezarlıkta yine benden başkası olmaz babalar gününü mezarda kutlayan
inşallah yine kimse babasının yerine soğuk bir taşı öpmez
az sonra yine aynı mezar taşının başında diz çöküp sadece seni bir kez daha görebilmek için allaha yalvaracağım canımı alsın diye
almayacak yine biliyorum
ve az sonra yine silüetin belirecek gözlerimin önünde.
sana aldığım bir deste gülü silüetine uzatacağım.
yine yere düşecek, tutamayacaksın biliyorum.
ama onu mezarının başına koyup sanki elinde tutuyormuşsun gibi mezar taşına sarılacağım biliyorsun
sana geliyorum babacığım,
umarım cennettesindir ve umarım gözyaşlarımı görmezsin
sana geliyorum koşar adımlarla...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?