unutulmaz film replikleri

0 /
elifielifine
--- spoiler ---

bir banka soymak, bir banka açmaktan daha büyük bir suç değildir.
--- spoiler ---

--- spoiler ---

vincent: hiç normal bir hayat istemedin mi?
neil: ne o? mangal ve futbol mu?
--- spoiler ---

--- spoiler ---

tek başımayım, yalnız değilim. (neil)
--- spoiler ---

--- spoiler ---

+ne zaman mobilya alacaksın?
-zamanım olduğunda.
-kendine ne zaman bir kadın bulacaksın?
+zamanım olduğunda.
--- spoiler ---

--- spoiler ---

hayatına ilişki sokma ki, polis baskını olacağını hissettiğinde 30 saniye içinde her şeyi bırakıp gidebilesin.
--- spoiler ---

--- spoiler ---

vincent : yüz yüzeyken söyleyeyim…
seni vurmam gerekirse bu hiç hoşuma gitmez. ama seninle dul bırakacağı bir karısı olan bir adam arasında seçim yapacak olursam dostum, sen kesinlikle ölürsün.

neil: olaya bir de öteki tarafından bak. ya beni köşeye kıstırırsan da ben seni öldürmek zorunda kalırsam? ne olursa olsun beni durdurmana izin vermem. yüz yüze konuştuk. ama bir an için bile tereddüt etmem.
--- spoiler ---
(bkz: heat)
elifielifine
vincent hanna(al pacino): folsom’da 7 yıl...
vincent : 3 yılı hücrede.
vincent : ondan önce de mcneil’da.
vincent : orası söylendiği kadar kötü müydü?
neil mccauley (robert de niro) : hapishane uzmanı olmak mı istiyorsun?
vincent : hapse geri mi dönmek istiyorsun?
vincent : bazı çeteleri bıkmadan izledim, hata yaptılar. onları içeri tıktım.
vincent : bunu mu istiyorsun?
neil : demek ki onlar beceriksizmiş.
vincent : ben her türlüsünü yakaladım.
neil : beni ’’kaybedeceğim’’ yazılı dövmemle bir içki dükkanını soyarken gördün mü?
vincent : görmedim.
neil : doğru.
neil : ben hapse geri dönmeyeceğim.
vincent : o zaman hiçbir yeri soyma.
neil : ben en iyi yaptığım işi yaparım.
neil : soygun yaparım. sen de en iyi yaptığın işi yapıp benim gibileri yakalarsın.
vincent : hiç normal bir hayat istemedin mi?
neil : ne o? mangal ve futbol mu?
vincent : evet.
neil : senin hayatın gibi mi?
vincent : hayır. benim hayatım...
vincent : benim hayatım afet bölgesi gibi.
vincent : gerçek babası aşağılığın teki olan...
vincent : sorunlu bir üvey kızım var.
vincent : bir karım var.
vincent : evliliğimiz yokuş aşağı gidiyor.
vincent : bu üçüncü evliliğim.
vincent : çünkü tüm zamanımı senin gibileri yakalamak için sokakta geçiriyorum.
vincent : hayatım bu işte.
neil : bir gün biri bana şöyle demişti...
neil : ’’hayatına ilişki sokma ki,polis baskını olacağını hissettiğinde 30 saniye içinde her şeyi bırakıp gidebilesin.’’
neil : sen beni izlersen, gittiğim yerlere gidersen evliliğini devam ettirmeyi nasıl düşünürsün ?
vincent : ilginç bir nokta.
vincent : nesin sen, rahip mi?
neil : bir kadınım var.
vincent : ona ne iş yaptığını söyledin?
neil : satıcıyım dedim.
vincent : yani ben seni yakalamaya gelince o kadını bırakıp gidecek misin? hoşçakal bile demeden?
neil : buna disiplin denir.
vincent : çok sığ bir düşünce.
neil : neyse ne.
neil: ya böyle davranırız ya da başka bir iş yaparız.
vincent : başka bir iş yapmayı bilmiyorum.
neil : ben de.
vincent : yapmak istediğim de söylenemez.
neil : katılıyorum.
vincent : devamlı aynı rüyayı görüyorum.
vincent : büyük bir şölen masasında oturuyorum.
vincent : üzerinde çalıştığım bütün cinayetlerin kurbanları da orada.
vincent : bana boş göz çukurlarıyla bakıyorlar.
vincent : çünkü başlarından vuruldukları için ağır kanamaları var.
vincent : o vücudu balon gibi şişmiş olanlar da orada.
vincent : çünkü onları öldürüldükten 2 hafta sonra bulmuştum.
vincent : komşular kokudan şikayetçi olmuşlardı.
vincent : işte hepsi orada...
vincent : karşımda oturuyorlar.
neil : ne diyorlar?
vincent : hiçbir şey.
neil : konuşmuyorlar mı?
vincent : hayır, söyleyecek bir şeyleri yok.
vincent : sadece birbirimize bakıyoruz.
vincent : orada oturup...
vincent : bana bakıyorlar. o kadar.
neil : benim de devamlı boğulduğum bir kabusum var.
neil : uyanmam gerek, yoksa boğulup öleceğim.
vincent : bu ne anlama geliyor?
neil : yeterli zamanım var demek.
vincent : istediklerini yapacak...
vincent : zamanın mı var?
neil : evet, öyle.
vincent : bunu şu anda yapıyor musun?
neil : daha değil.
vincent : bak, burada iki dost gibi...
vincent : oturmuş konuşuyoruz.
vincent : sen yapman gerekeni yap,ben de yapmam gerekeni yapayım.
vincent : yüz yüzeyken söyleyeyim...
vincent : seni vurmam gerekirse...
vincent : bu hiç hoşuma gitmez.
vincent : ama seninle...
vincent : dul bırakacağın...
vincent : bir karısı olan bir adam arasında seçim yapacak olursam...
vincent : dostum...
vincent : sen kesinlikle ölürsün.
neil : olaya bir de öteki tarafından bak.
neil : ya beni köşeye kıstırırsan da...
neil : ben seni öldürmek zorunda kalırsam?
neil : ne olursa olsun...
neil : beni durdurmana izin vermem.
neil : yüz yüze konuştuk.
neil : ama bir an için bile...
neil : tereddüt etmem.
vincent : belki de öyle olur.
vincent : ya da...
vincent : kim bilir?
neil : belki birbirimizi bir daha hiçgörmeyiz..
(bkz: heat)
elma sekeriiii
aktrisler filminden:

-peder bana bir cocuk verebilir misin?
+nasıl yani?
-cok iyi bir anne olurum. zamanım geçiyor.
+???!
-söz veriyorum cok iyi bir anne olucam.
+...
-hristyanlıgın temelinin vermek üzerine kurulu oldugunu sanıyordum?
.
.
.
.
latince konu$arak uzakla$ır.

bir imama bu teklif edilse sanırım her $ey allah için der ve atlardı.
istenmeyenadam

uyuşturucudan yakalandığı için sağmalcılar cezaevinde korkunç işkenceler eşliğinde 3,5 yıl geçiren billy 53 gün sonra özgürlüğüne kavuşacağını düşünürken yüksek mahkeme tarafından kararın bozulduğunu ömür boyu hapis alabileceğini öğrenir.umudu elinden alınan bir adamın kaybetmişliği sesine sonuna kadar işlemiştir.mahkemede söz verilince ayağa kalkar:

demek konuşma sıram geldi.
benim için söyleyecek ne var ki?
konuşmamı bitirdiğimde, beni suçumdan dolayı cezalandıracaksınız.
öyleyse şimdi size şunu sorayım:
suç nedir? ceza nedir?
zamandan zamana, mekandan mekana değişiyor.
bugün yasal olan yarın birden yasadışı oluyor.yasadışı olan birden yasal oluyor
çünkü herkes onu yapıyor ve herkesi hapse atmanız mümkün değil.
bunun doğru ya da yanlış olduğunu söylemiyorum.
sadece bunun böyle olduğunu söylüyorum.
hapishanenizde hayatımın üç buçuk yılını harcadım.ve inanıyorum ki cezamı çektim.
eğer bugün vereceğiniz karar benim cezamı arttırmaksa...
avukatım... o iyi bir avukat.
diyor ki "sakin ol billy" "iyi davran, affedilmeni sağlayacağım,
temyize gideceğim" falan filan...
ve bu üç buçuk yıldır böyle devam ediyor.
sakin oldum.iyi davrandım.ve artık iyi davranmaktan bıktım.
bana 53 günüm kaldığını söylediniz.
gözümün önüne 53 günü astınız
ve şimdi de çekip alıyorsunuz.
ve sen!(parmağını savcıya doğrultarak)
keşke sen de şu an benim durduğum yerde duruyor olup,hissettiğimi hissediyor olsaydın.
o zaman bilmediğin birşeyi öğrenmiş olurdun, bay savcı.
insaf!
bir toplumun insaf kavramına dayandığını öğrenirdin.
ve dürüstlük ve adaletine!
ama sanırım senden bunu beklemek bir ayıdan tuvalete sıçmasını
istemek gibi birşey...


not:konuşmasının devamı türkleri aşağlayan ırkçı bir şova dönüşür.
spongebob
ofsayt osman adlı filmde sadri alışığın söylediği en acıklı laf

adaletine kurban olduğum hakim bey buda mı gol değil be?
gene mi atamadım golü?

salome
samantha: i never leave underwear at a guy’s place because i never see it again.
ic camasirimi asla bir adamin evinde birakmam cunku bir daha asla geri alamiyorum.

charlotte: what happens to it?
basina ne geliyor ki ic camasirinin?

samantha: nothing; i just never go back.
hicbir sey sadece bir daha asla gitmiyorum evine.

carrie: doesn’t that get a little expensive, disposing of lingerie every time you sleep with a guy?
her sex yapisinda bir ic camasirini heba etmek biraz pahaliya patlamiyor mu?

samantha: that’s why i stopped wearing underwear on dates.
iste bu yuzden; ben de birisi ile randevuya giderken artik camasir giymiyorum.

miranda: and that’s why i’m never borrowing a dress from you again
ve iste ben de bu yuzden artik senden elbise odunc almiyorum.


sex and the city (film degil ama filmi de cekildi)

edit: "anlasilmiyor, turkcesini de yazsan iyi olur" talebi uzerine turkcesini de ekleme "zorunlulugu" hissettim zira anlamayan basiyor eksiyi! hmm ceviren "ben"im, ne kadar dogru ifadeler kullanirim tartisilir!
pinhan
leonard : virginia, peki ille de birinin ölmesi gerekiyor mu?
virginia : geride kalanlarin hayata daha cok deger vermesi icin gerekiyor. bir zitlik gerekiyor.
leonard : peki kim ölecek?
virginia : şair ölecek.

(bkz: the hours)
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol