melamilik

cetniklereolum
melamilikte muhyiddin arabinin vahdeti vücud görüşünün derin etkisi vardır melamet sözcüğünden türemiştir melamet kınamak sitem etmek gibi anlamlara gelir namaz dışında ibadetlerini genellikle diğer insanlardan gizlerler gösterişten kaçınırlar.
(bkz: melami)
ankakusu
yozlaşmaya tepki melamiliği yarattı

melamiye hareketi, tasavvufi hayatı şekle ve dış görünüşe kurban etmek isteyen yetersiz sufilere karşı bir reaksiyonu ifade ediyor. melamiler’de bu nedenle zaviye, tekke, dergâh ve hangâh gibi tarikat durakları yok.

arapça "levm" kökenli melamiye, "azarlamak, serzenişte bulunmak, kınamak" anlamlarına geliyor. tasavvufta ise, yaptığı iyilikleri gösteriş olur endişesiyle gizlemek, yaptığı kötülükleri de nefsiyle mücadele etmek için açığa vurmak manasını taşıyor. başka bir deyişle ruhi hayattan kaynaklanan halleri saklamak, nefisten kaynaklanan davranışlara karşı koymak ve onların aksini yapmak olarak yorumlanıyor.

yozlaşmaya tepki
melamiliğin "yolu yordamı belli, kuralları konmuş" bir tarikat olmadığı, bir yaşayış biçimi, islamiyet’in hayata uygulanmasında değişik bir yorum olduğu belirtiliyor. melamiliğin tarikatların tekke, zaviye, dergah, özel kılık kıyafet ve zikir merasimleri açısından halktan kopması ve islamiyet’in safiyetinden uzaklaşması üzerine bir tepki olarak doğduğu öne sürülüyor. melamiliği inceleyenler, tarikatın doğuş ve yayılmasında, arapların kendilerini diğer ırklardan üstün görmelerini, emevilerin arap olmayanlara "melami köleler" adını takmalarını ve abbasiler’in de hazreti ali’yi kendilerine düşman saymalarını neden olarak gösteriyorlar. melamiliğin horasan ve yakınlarında doğmasını, sonra da türkmenlerle hızla yayılmasını buna bağlayanlar var. melamiliği tarikat olarak ele alanlar, tarih içindeki gelişimini üç dönemde ele alıyorlar: "melamiye-i kassariye (tarikat-ı aliye-i sıddıkiye) hamdun kassar, melamiye-i bayramiye (tarikat-ı aliye-i bayramiye) bursalı ömersıkkini, melamiye-i nuriye (tarikat-ı aliye-i nakşibendiye) muhammed nurul arabi."

yayilişi
melamilik horasan’dan bağdat’a, oradan da suriye’ye geçti. bu yayılma macerası, bazı türk tarikatlarının melamilik’ten doğrudan etkilendiği iddiasına da neden oldu. çünkü melamilik, tüm bu bölgelerde türklerin hakim olduğu dönemlerde yayılma şansı buldu. böylece horasan erleri, alp erenler, fütüvvet ehli olarak nitelendirilen birçok kişinin melami olduğu iddia edildi. tamamen bir türk tarikatı olan bayramiliğin önemli bir kolunun melami oluşu, en güçlü melami akımının bayramiye’den kaynaklanması da bu iddiayı güçlendirdi. anadolu’ya xiii. yüzyıl sonunda geçen melamiliğin en önemli iki grubu ise kalenderiler ve yeseviler olarak kabul ediliyor. tasavvuf ve tarikat, tanrı’ya ulaşmak için bir yolsa, melamiler’e göre bu yol, birtakım gösterişli merasimler, halktan kopuk bir imtiyazlı sınıf oluşturmakla gerçekleşmez. gittikçe katılaşan birtakım şekli davranışlar ve gösterişli zikirlere dönüşen tarikat olayına karşı çıkan melamiler bu nedenlerle "tasavvuf içinden tasavvufçulara karşı çıkan zümre" olarak nitelendiriliyor.

’zikir değil, fikir önemli’
melamiler’e göre adab-erkana boğulmuş zikir meclisleri, kıyafet ve törenlerle allah’a ulaşmak mümkün değil. allah’a ulaşmak, ancak hakk’a bağlanmak,cemiyet içinde yaşayarak halka hizmet etmek, tevazu ve aşkla gerçekleşiyor. melamilerin inancına göre, allah’a ulaşmakta zikir değil, fikir önemli. melamiliğe göre, bunun için tekke ve zaviye gibi özel yerler de gerekli değil. çünkü özel yer ve kıyafetlerde riya tehlikesi olduğuna inanılıyor. bunun da ihlasın zıddı olduğu belirtiliyor. bu şekliyle melamiye hareketi, tasavvufi hayatı şekle ve dış görünüşe kurban etmek isteyen yetersiz sufilere karşı kuvvetli bir reaksiyonu ifade ediyor. melamiliğin halkın içinden değil de, tasavvuf ve tarikat ehli arasından çıkması, allah’a giden yoldaki merasimlerin asıldan sapılacak kadar önem kazanması ve halktan ayrılması gibi yanlışların farkına varılmasından kaynaklanıyordu. inanç kendini yeniliyor, yanlışlardansa arınılıyordu. melamilerde bu nedenle zaviye, tekke, dergah ve hangah gibi tarikat durakları yok. zikri de merasimden saydıkları için, bundan da tamamen vazgeçmişlerdir. zikir, allah’ı düşünmek şekline onun kudretini ve büyüklüğünü anmak, idrake çalışmak şekline dönüşmüştü. melamiler, hak’la halk arasındaki tasavvufi bağın da gereğini yapmak için halktan ayrılmayı, kopmayı, halkla aralarına bir duvar çekmeyi kesinlikle yasakladılar. onlar halkın içinde, onunla birlikte, o şartlardayaşamayı melamiliğin bir çeşit gereği sayıyorlardı. halk nasıl kazanıyorsa öyle kazanmak, fakat özellikle çalışarak, emeğiyle kazanmak ve yaşamak melamiliğin esaslarını oluşturuyor. şeyh, derviş, hoca gibi sıfatların ardına saklanarak başkalarından geçinmek, melamilikle bağdaşmıyor. ikinci dönem melamiler’in yayılmasında ibni arabi’nin etkisi var. çünkü osmanlı dönemi tasavvufi düşüncesinin yönlendiricileri arasında ibni arabi ilk sırayı işgal ediyor. ona göre, melamiye tasavvufi makamların sonuncusu. arabi, ’ondan sonra bir makam vardır, o da peygamberliktir’ diyor.

gizlilik esas
ikinci dönem melamiler’i arasında melamiye- i bayramiye’nin oldukça çileli bir dönem geçirdiği biliniyor. osmanlı döneminde fetvalarla öldürülen, başı kesilen, boğdurulan sufilerin büyük bir çoğunluğunun melami olduğu belirtiliyor. devletin bu tavrı, "gizlilik" esası üzerine kurulan melamilerin iyice gizlenmelerine yol açtı. üçüncü dönem melamileri ise, daha çok istanbul ve rumeli topraklarında faaliyet gösterdi. haririzade kemaluddin, ali urfi, bursalı mehmed tahir önemli eserler vermiş melamiler’den sayılıyor. tekke ve zaviyelerin kapatılmasının ardından tarikatlar ortalıkta kalmayınca melamilik de başlangıçtaki kimliğini yitirdi. ancak günümüzde hala melamiliğin çağa uygun bir şekilde sürüp gittiği görülmektedir.
özlem yılmaz / ulaş yıldız

http://www.sabah.com.tr/2005/10/26/gun105.html

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol