halide edip adıvar

deltanous
kim olduğuna dair ne kadar çok ve tarafsız yazı okursam o kadar nefret ettiğim mandacılığa dünden razı olan ancak ulu önder atatürk’ün anadoluda iyi işler başarmasıyla bir anda nedense türkiye sevdalısı olan , kocası aynı fikirlerden dolayı sürgüne gönderilmiş olan, eserlerinde yarattığı tüm kadınların nedense hepsinin başının bağlı olduğu bir insan.
tonamisko
kurtuluş savaşı yıllarında eşi adnan adıvar ile amerikan mandacılığını savunan ancak daha sonra milli mücadele saflarına katılan sultanahmet’te eşi görülmemiş bir miting düzenleyen cumhuriyet dönemi kadın yazarımızdır.
passive
üsküdar amerikan kız lisesi mezunu olduğu için içinde hep bir ingiliz hayranlığı olmuştur ve belli bir zamana dek direnmenin anlamsız olduğunu, türkler için en uygun olanının ingiliz himayesine girmek olduğunu düşünmüştür.

ta ki bir şekilde mustafa kemal’le tanışana kadar. mustafa kemal’le tanıştıktan sonra mustafa kemal’in fikirlerini çok beğenmiş ve bu fikirleri halka yaymayı, halkı mustafa kemal’in fikirleri doğrultusunda bilinçlendirmeyi kendine görev edinmiştir. türkiye’yi bucak bucak gezerek türk kadınını atatürk’ün fikirleri konusunda bilinçlendirmiş ve türk kadınının mustafa kemal’i olarak nitelendirilmiştir.

1964 yılında istanbul’da hayata gözlerini yummuştur...
revenant
atatürk’e muhalefet olan ve sürgüne gönderilen ilk kadınlarımızdan biridir.amerikan kız koleji’nde okuyan ilk türk,hayat hikayesini ingilizce yazan ilk yazar,milli mücadele’de bulunan ilk kadınlarımızdan biridir.türkiye’de kurulan ilk kadın derneği kurucularındandır.
ya basta viva zapatista
türkiye’deki ilk feminist yazar sayılan edebiyatçıdır.kadının cinsel özgürlüğünü ele alarak yadığı ve feminizm mücadelesi evrdiği eserleriyle büyük başarılar kazanmıştır.daha sonra demokrat parti milletvekili seçilmesiyle birlikte bu anlayışını terk etmeye başlamış ve edebi eserlerinde de eski başarısını yakalayamamıştır.tüm bu pasifleşme durumuna rağmen tc’deki feminist hareketin başlangıcı açısından unutulmaz bir yere sahiptir.
gecmis simdi gelecek
halide edip, kurtuluş savaşı’nın başarıya ulaşacağını kestirdikten sonra milliyetçi çevrelerle yaklaşmıştır.ayrıca türk asıllı değil diye biliyorum.
firambogaz
istanbul’da doğdu. kimi kaynaklara göre doğum yılı 1884’tür. ingiliz terbiyesiyle yetişmesini isteyen babası onu üsküdar amerikan kız koleji’nde okuttu. orada rıza tevfik’den (bölükbaşı) fransız edebiyatı dersleri aldı ve doğu’nun mistik edebiyatını dinledi. sonradan evlendiği salih zeki’den de matematik dersleri alıyordu. koleji 1901’de bitirdi. 1908’de gazetelere yazmaya başladığı kadın haklarıyla ilgili yazılardan ötürü gericilerin düşmanlığını kazandı. 31 mart ayaklanması’nda bir süre için mısır’a kaçmak zorunda kaldı. 1909’dan sonra eğitim alanında görev alarak öğretmenlik, müfettişlik yaptı. balkan savaşı yıllarında hastanelerde çalıştı. gerek bu çalışmaları, gerekse müfettişliği sırasında istanbul semtlerini dolaşması, ona çeşitli kesimlerden insanları tanıma fırsatını verdi. 1919’da sultanahmet meydanı’nda, izmir’in işgalini protesto mitinginde yaptığı etkili konuşma ünlüdür. 1920’de anadolu’ya kaçarak kurtuluş savaşı’na katıldı. kendisine önce onbaşı, sonra da üstçavuş rütbesi verildi. savaşı izleyen yıllarda cumhuriyet halk fırkası ve atatürk ile siyasal görüş ayrılığına düştü. 1917’de evlenmiş olduğu ikinci kocası adnan adıvar ile birlikte türkiye’den ayrıldı. 1939’a kadar dış ülkelerde yaşadı. o yıllarda konferanslar vermek üzere amerika’ya ve mohandas gandi tarafından hindistan’a çağrıldı. 1939’da istanbul’a dönen adıvar 1940’ta istanbul üniversitesi’nde ingiliz filolojisi kürsüsü başkanı oldu, 1950’de demokrat parti listesinden bağımsız milletvekili seçildi. 1954’te istifa ederek evine çekilmiş ve 1964’te ölmüştür.

adıvar’ın seviye talip (1910), handan (1912) ve son eseri (1913) gibi ilk romanları aşk öyküleri anlatan yapıtlardır. yazar kahramanlarını yakıp yıkan bir sevgiyi dile getirmek istediği için kişilerin iç dünyasına yönelir ve bu sevginin zamanla bir tutkuya dönüşmesini sergiler. bu yapıtların önemli özelliğini, birbirine benzeyen ve ondan önceki türk romanlarında bulunmayan kadın kahramanlarda aramak doğru olur. yazarın asıl amacı kadın kahramanların kişiliklerini erkeklerin gözüyle değerlendirmek olduğu için, romanlarının anlatıcısı olarak bu kadınlara âşık erkekleri seçer ve fırtınalı bir aşk öyküsünü onların anı defterlerinden ya da mektuplarından anlatır. erkek (bazen kadın da) evli olduğu için, kaçınılması olanaksız bir iç çatışma, romanların moral sorununu oluşturur ve roman ya kadının ya da erkeğin ölümüyle biter. adıvar’ın, biraz kendi olduğunu iddia edilen bu kadın kahramanları, yazarın o dönemde ideal saydığı türk kadınını temsil ederler. seviye talipler, handanlar, kâmuranlar her şeyden önce güçlü kişiliği olan, haklarını savunan, batı terbiyesi almış, ama batılılaşmayı giyim kuşamda aramayan, resim ya da müzik gibi bir sanat alanında yetenek sahibi, yabancı dil bilir, kültürlü ve çekici kadınlardır.

adıvar 1910 yıllarında ziya gökalp, yusuf akçura ve ahmet ağaoğlu ile birlikte türk ocağı’nda çalışmaya başladıktan sonra yazdığı yeni turan adlı romanında (1912) yurt sorunlarına eğilir. ii. meşrutiyet döneminde geçen bu ütopik romanda, yeni turan adlı idealist bir partinin program ve çalışmalarını anlatırken yeni bir türkiye’nin hangi sağlam temellere oturtulması gerektiği hakkında o zamanki görüşlerini açıklamak fırsatını bulur. ateşten gömlek (1922) ve vurun kahpeye (1923) romanlarında kurtuluş savaşı sırasında anadolu’da tanık olduğu olayları, direnişleri, kahramanlıkları, ihanetleri anlatırken kendi gözlemlerinden yararlandığı için daha gerçekçidir. bununla birlikte, bir aşk sorununun aşıldığı bu yapıtlarda da yüceltilmiş kadın kahraman yerini korur. ancak şimdi, yine olağan dışı bu kadın, öncekiler gibi bireysel sorunlarla sarsılan kültürlü bir sanatçı olarak değil, milli dava peşinde erdemlerini kanıtlayan ya da anadolu’da düşmana karşı savaşan bir yurtsever olarak çıkar karşımıza.

adıvar’ın ilk yapıtlarında türk okuruna sunduğu bir yenilik yarattığı bu kadın imgesidir. bu imge toplumda birbirine karşıt olarak algılanan değerleri uzlaştırdığı için önemliydi. osmanlı -islam geleneklerine göre ev kadını olarak yetiştirilmiş basit ve cahil kadın, o dönemin aydın kesiminin gözünde geri kalmış bir uygarlığın simgesi gibiydi. öte yandan batılılaşmış "asrî" kadın da köklerinden kopmuş, değerlerini şaşırmış, namus anlayışı kuşku uyandıran bir kadındı. adıvar’ın kahramanları işte bu çelişkiyi kendilerinde uzlaştırmakla bir özleme cevap veriyorlardı. çünkü bunlar hem batılılaşmış hem de milli değerlerine bağlı kalmış, hem serbest hem de namus konusunda çok titiz, ahlakı sağlam kadınlardı. gerektiğinde bir erkek gibi spor yapan, ata binen bu kadınlar üstelik dişiliklerini de korumayı başarmışlardır.

adıvar’ın en ünlü romanı sinekli bakkal’da (1936) ileri bir adım attığını, yeni bir aşamaya vardığını görürüz. ilk romanlarının olay örgüsü bir iki kişi arasındaki bireysel ilişkilere bağlı olarak gelişirken, ii. abdülhamid dönemindeki türk toplumunun panoramik bir tablosunu sergileyen sinekli bakkal’ın olay örgüsü siyasal, düşsel, toplumsal sorunlarla örülmüş olarak gelişir. romanın okuru en çok çeken yönü de fakir kenar mahallesi, zengin konakları ve saray çevresiyle ii. abdülhamid zamanının istanbul’u anlatmasıdır. ne var ki yazarın amacı bir dönemin türk toplumunu yansıtmak değildir yalnızca. bu felsefi romanda çevrelerin bir işlevi de belli değerlerin temsilcisi olmaktır. sinekli bakkal mahallesi gelenekleri ve insancıl değerleri sürdüren halk kesimini; genç türkler’den hilmi ve arkadaşları devrimci aydınları; saray çevresi ise, yozlaşmış yönetici kesimi temsil eder. roman iki kısma ayrılmıştır. birinci kısmın ana teması abdülhamid’in istibdat idaresi karşısında şiddete başvurarak devrim yapmanın geçerliliği sorunudur. gerçi adıvar içtenlikle ezilen halktan yanadır, ama gelenekçiliği ve savunduğu mistik dünya görüşü şiddete başvurarak devrim yapmayı onaylamasına izin vermez. romanda ii. meşrutiyet’in ilanı "asırların kurduğu müesseselerin köklerini" söken, "içtimaî ve siyasî nizam ve intizamı" altüst eden bir devrim olarak nitelenir. doğru tutum mevlevî tarikatından vehbi dede’nin yaptığı gibi "herhangi bir hayat fırtınasını sükûnetle seyretmek"tir. yazar devrimden değil evrimden yanadır. romanın ikinci kısmında yozlaşmış saray çevresi sergilenirken ana tema olarak rabia ile peregrini ilişkisi gelişir ve evlilikle son bulur. bu evliliğin simgesel anlamı batı ile doğu’nun bileşimi olarak yorumlanmıştır. ama peregrini’nin "öyle basit ve insanî ananeler" dediği geleneklere bağlı sinekli bakkal mahallesindeki cemaat yaşamına hayran olması, müslümanlık’ı kabul ederek rabia ile evlenmesi ve mahalleye yerleşmesi, daha çok doğu değerlerinin üstünlüğüne işaret sayılmaktadır. ne var ki yazar, rabia ile peregrini’nin sevişip evlenmelerine inandırıcı bir hava verememiştir. farkedilir ki, olaylar yazarın kafasındaki bir görüşü dile getirmek için tertiplenmekte ve doğulu kadın ile batılı erkek yazarın tezi gereği seviştirilip evlendirilmektedirler. birinci kısımda olay örgüsünün doğal gelişimi, farklı dünya görüşlerine sahip kişiler arasındaki çatışmadan doğan gerilim ve dramatik sahneler, ikinci kısımda yerlerini, zorlama izlenimi veren bir ilişkiye ve saray çevresinin tanıtılmasına bırakınca romanın sanatsal düzeyi düşer.

1943’te chp ödülü’nü alan sinekli bakkal türkiye’de en çok baskı yapan roman olmuştur. sinekli bakkal’ı izleyen romanların ise yazarın ününe katkıda bulunacak nitelikte oldukları söylenemez.

adıvar çeşitli alanlarda etkinlik göstermiş, siyasal ve toplumsal konularda da hem türkçe, hem ingilizce kitaplar yazmış, ingilizce’den türkçe’ye çeviriler yapmıştır. zamanının dış ülkelerde en çok tanınan türk yazarı olmuştur. yapıtlarından kimileri ingiliz, fransız, alman, rus, macar, fin, urdu, sırp, portekiz dillerine çevrilmiştir.

yapitlar:
roman: heyula, 1909; raik’in annesi, 1909; seviye talip, 1910; handan, 1912; yeni turan, 1912; son eseri, 1913; mev’ud hüküm, 1918; ateşten gömlek, 1923; vurun kahpeye, 1923; kalb ağrısı, 1924; zeyno’nun oğlu, 1928; sinekli bakkal, 1936; yolpalas cinayeti, 1937; tatarcık, 1939; sonsuz panayır, 1946; döner ayna, 1954; akile hanım sokağı, 1958; kerim ustanın oğlu, 1958; sevda sokağı komedyası, 1959; çaresaz, 1961; hayat parçaları, 1963;

öykü: harap mabetler, 1911; dağa çıkan kurt, 1922; kubbede kalan hoş seda, (ö.s) 1974;

oyun: kenan çobanları, 1916; maske ve ruh, 1945; anı: türkün ateşle imtihanı, 1962; mor salkımlı ev, 1963;

diğer yapıtlar: talim ve terbiye, 1911; turkey faces west, 1930; conflict of east and west in turkey, 1935; inside india, 1937; türkiye’de şark-garp ve amerikan tesisleri, 1955; ingiliz edebiyat tarihi, 3 cilt, 1940-1949; doktor abdülhak adnan adıvar, 1956.

www.kultur.gov.tr

isimsiz kahraman
ikinci ismi olan edip’ten dolayi kimilerince erkek zannedilen basarili kadin yazardir. ilk ismi halide yerine halit olaydi, o zaman hali daha bir perisandi.
kizilisikli
onceleri manda istemis sonradan milli mucadelenin engellenemeyecegini gorerek millyetci tavirlar takinmistir. ayrica yahudi asillidir.
seyhmerat
robert kolej mezunu amerikanci bir kadindi kendisi.sultanahmet mitinginde izmir’in isgaline tepki gosterince osmanli hukumeti tarafindan tutuklanmasi istenmistir ancak siginacak tek yeri olan anadolu’ya gitmistir ve mecburen mucadeleye katilmistir,bir cok defa mecliste hararetli sekilde amerikan mandaciligini savunmustur,bunun icinde ermenilere dogu anadolu’nun verilmesi,bogazlarin elden cikmasi gibi seylerde vardi,kurtulus mucadelesi bittikten sonra ise yine amerikan mandaciligi kararinda israr etmistir,artik amerikalilardan ne kadar para aliyordu bilemeyecegim cunku bagimsiz bir ulke kurulunca bile amerikan mandaciligi istenir mi?en sonunda 1926’da mustafa kemal’le ters dusunce yurt disina anavatani cok sevdigi ingiltere’ye kacmistir..her ne hikmetse mustafa kemal olunce yurda geri donmustur...
independence
halide edip, 1882 istanbul’da dogdu. 1897 ilk cevirisi yayinlandi(j.abbot’tan mother adli eserin cevirisiyle ii. abdulhamit tarafindan sefkat nisani ile odullendirildi) . 1917’ye kadar olan anilarini mor salkimli ev adli eserinde anlatti.1922’ye kadar olan anilarini da turkun atesle imtihani adli eseriyle yayinladi.

yazar, 1964 (9 ocak) vefat etti ve istanbul merkez efendi mezarligi’na defnedildi.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol