franz kafka

0 /
kaliban
franz kafka'nın bendeki yeri dava sebebi ile apayrıdır. Benim gibi kafka severlere, kafka
tarzında tadından yenmeyecek birkaç da film önermek istiyorum.
After Hours (1985)

After Hours, Scorsese'nin kara mizahının bir başka muhteşem örneğidir. Günlük hayatta yüzlerce farklı versiyonunu görebileceğiniz ortalama bir insan olan Paul, bir kafede tuhaf bir kız olan Marcy ile tanışır. Marcy'nin evi tahmin edilemeyecek birçok gizemli ve gizemli olduğu kadar korkutucu şeylerle doludur. Bu noktada Kafka'nın sık sık başvurduğu gerçekliğin başlayıp bittiği yerin belirsizliği After Hours'ta yoğun olarak karşımıza çıkar. Howard Shore'un harika müzikleri desteklenen film, rahatsız edici ve gergin ortamı ile korkuyu izleyiciye aşılar.


The Trial (1962)
kafka'nın Dava'sında K. karakteri kendisini sebebini bilmediği bir suçlamanın altında bulur. Dava'nın Orson Welles yorumu olarak izlediğimiz The Trial, Anthony Perkins'in canlandırdığı Mr. K. üzerinden Kafka'nın 'yaşam/dünya tarafından hapsedilmiş ve bunun bilincine asla varamamış bireyler' tasvirine odaklanıyor. Yani bireyin varoluş yalnızlığını ve paranoyak kabuslarını romana sadık kalarak yansıtıyor. Bürokrasinin çıldırtan yapısı ve insanın gizli kalmış korkuları da siyah beyaz üretilmiş filmin değerini katlıyor.


Franz Kafka's It's a Wonderful Life (1995)

Doctor Who ile geniş kitleler tarafından sevilen Peter Capaldi'nin yazıp yönettiği Franz Kafka's It's a Wonderful Life Oscar ödüllü bir kısa metraj. Richard E. Grant'in Kafka'yı canlandırdığı filmde Gregor Samsa'nın hikayesinin yazılış süreci ve Kafka'nın bu süreçte sürekli rahatsız edilmesi konuları işlenir.


Edith piaf: fotoğraflar uçmuş, çirkin bir görüntü olmasın diye kaldırıyorum
anemon
.....öf dedi fare. dünya da günden güne daralıyor. ilkin bir genişti ki, korktum, koştum ileri, uzakta sağlı sollu duvarları görür görmez dünyalar benim oldu. ama bu uzun duvarlar da bir çabuk birbirlerine doğru ilerliyor ki, en son odadayım iste; orada, köşede de kapan duruyor, gide gide kısılacağım kapana.
kedi: sen de öyleyse yönünü degiştir, dedi ve fareyi kedi yedi.
sipsi
ruhumu delip geçen.

’"milena, milena, milena.. adından başka şey yazamıyorum. yazmalıyım ama. bugün şaşkınım, yorgun ve sensizim milena. nasıl bitik olmayayım? hastayım diye altı ay dinlen, günlerini hoş geçir diyorlar bana. oysa bu süre içinde yalnız dört gün bağışlanıyor..’
yaslibirkisarehindussedegunler
"dünyam yıkılıyor, yeniden kuruluyor. yıkılmasından şikayetim yok, zaten yıkılıyordu; yeniden kurulmasından şikayetim var, güçsüzlüğümden şikayetim var, doğmuş olmaktan şikayetim var, güneşin ışığından şikayetim var!" sözlerinin sahibi.
swetelina
felice’yle iki kez nişanlanmış ama bir türlü evlenememiş,bu ilişkiden geriye 500’ün üzerinde mektup bırakmış,öykü ve romanlarının ötesinde,duygularının yanısıra yaşama bakış açısını da yansıttığı bu mektuplarla da tanınan yahudi kişi..
zenana
bakir ölmüştür.

edit:40 yaşında ölmüş bi adamın bakir ölmesinin şahsıma garip gelmesi sonucu girilmiş bi entrydir.magazin gibi abidik gubidik bi yere çekmek son derece saçmadır diye belirtmek istedim.
tayfa75
"ben kirliyim, sonsuz kirli, o yüzden temizlik konusunda bunca yaygara koparıyorum. kimse cehennemin dibindekiler kadar temiz şarkı söyleyemez, bizim, meleklerin söylediğini sandığımız şarkı, onların şarkısıdır." demiş kendisi.
broze
Öldükten sonra kitapları yoketmeyip yayınlayan dostlarını zengin etmiş yazar. Emeklerini uyanıklar yemiştir. Kendi kararı tabi.
ilseyim
yazılarında gri bir ortam söz konusudur. griyle özdeşleşmiştir. galiba bu yüzden cem yayınevi’nden çıkan kitaplarının kapakları hep gridir.
mad
cennet’te yaşamak üzere yaratılmıştık ve cennet bize hizmet etmek için düzenlenmişti.sonra yazgımız değiştirildi; cennet’in yazgısında bir değişiklik oldu mu, buhiçbir yerde belirtilmiyor.


eğer sadece cennet’te yok edilebilir olduğunu düşünülen şeyler yok edilebilir idiyse, o zaman bu kesin değildir; yok eğer edilemiyorsa, o zaman biz yanlış bir inançla yaşıyoruz demektir.

gibisinden aforizmalara sahip yazar.
max
çok farklı bir anlatıma sahip olan aşmış yazardır. obsesif derecede aşağılık kompleksine sahiptir. kendisini son derece önemsiz bulmaktadır. en önemli eseri dönüşüm dür. öldükten sonra yazmış olduğu bütün notların yakılmasını istemiştir ama en yakın arkadaşı ona ihanet ederek kafka nın notlarını bastırmıştır ki böylece kafka yı okuyabilmiştir insanlar...
mmlkpaptta
... ormanda yolunu yitirmiş çocuklar gibi terkedilmişlik içerisindeyiz. önümde durup bana baktığında, ne sen benim içimdeki acıları anlayabiliyorsun ne de ben seninkileri ve senin önünde kendimi yere atsam, ağlasam ve anlatsam bile, biri sana cehennemi sıcak ve korkunçtur diye anlattığında cehennem hakkında ne bilebilirsen, benim hakkımda da ancak o kadarını bilebilirsin...
angelus
yaşadığı dönemde pek tanınmayan birisiydi, max brod a öldükten sonra tüm yazdıklarını imha etmesini istediği zaman arkadaşı bu vasiyetini yerine getirseydi öyle de kalacaktı. şanslıymışız ki arkadaşı böyle bir şeyi gerçekleştirmemiştir.
sipsi
’iradenin özgürlüğü şudur: çölü istediğinde özgürdür. çölü geçmek için izleyeceği yolu, kendi yürüyüş biçimini kendi seçebileceği için özgürdür, ama aynı zamanda çölden geçmek zorunda olduğu için özgür değildir, seçilecek her yol labirentsi bir biçimde çölün her bir parçasına uğramadan geçmeyeceği için özgür değildir.’ sözlerinin sahibidir.
zifir
dönüşüm romanıyla kendine hayran bırakmış, fellik fellik yeni kitaplarını aradığım aşmış yazar.
elchi
prag’taki müzesinin önünde, çek cumhuriyeti şeklinde bir havuz ve o havuza işeyen karşılıklı iki heykel vardır. heykeller delikanlı olacak ki, mallar meydandadır.

http://img502.imageshack.us/img502/9245/resim293jq5.jpg
http://img512.imageshack.us/img512/4163/resim674eg9.jpg

0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol