clint eastwood

gregostertag00
Her gördüğümde kendisine beslediğim hayranlığın arttığı aktör.

Bazı aktörler ve karakterlere karşı sevgim çok fazla, clint Eastwood onlardan biri. Seviyorum ne diyeyim başka açıklamam yok.
independence
western filmlerinin efsanevi oyuncusu ve yönetmen.


clint eastwood, 31 mayıs 1930’da san francisco’da doğdu. ilk yıllarında babasının geçici işlerinden dolayı ailesiyle devamlı taşınmak zorunda kaldı. eastwood, oakland teknik okulundan 1948 yılında mezun oldu. liseyi bitirdikten sonra oragon’da kerestecilik yapmaya başladı. aynı zamanda çok kötü bir piyanist olan eastwood, bir ara orduda yüzme öğretmenliği bile yaptı. bu sıralarda oyunculuğa merakı yoktu ve gelecek yaşamını farklı açılarda düşünüyordu.
clint, 1949 yılında orduya katıldı. orduda gelecekteki eşi maggie johnson ile tanıştı. ordu döneminden sonra eastwood, öğrenim hayatına devam etmeye karar verdi ve los angeles şehir kolejinde iş yönetimi bölümüne kayıt oldu. clint’in arkadaşları onun oyuncu olmasını öneriyorlardı. sonunda hiç ümitsiz olarak universal stüdyolarına kendini denemek için gitti. clint iyi bir ücret ile işe alınmıştı.

ilk oyunculuk denemesi "the revenge of the creature" adında gerilim filminde çok küçük bir bölümde idi. daha sonraki filmde küçükte olsa ilk defa bir rolde oynadı filmi adı "tarantula and lady godiva" idi. 1955 yılında "francis in the navy" adlı filmde rol aldı. pek çok b-tipi filmde rol alan aktör, new york’a geçti ve 1959-1966 yılları arasında "rawhide" adlı tv dizisinde oynadı.

televizyonda edindiği tecrübeyle birlikte oyunculuğunda minimalist bir üslup yakalayan eastwood, avrupa’ya geçti ve spagetti western türünün unutulmaz yönetmeni sergio leone’nin spagetti üçlüsünde oynadı. 1964 yılında "a fistful of dollars" ile "herkes ya zengin olur ya da ölür" temasından yola çıkarak kanlı kovboy filmleri serisine başlayan aktör, başı boş gezen ve acımasız amerikalı kovboy portresiyle dünyaca üne kavuştu. iki yıl sonra "for a few dollars more" ve efsane "the good, the bad, and the ugly" filmlerinde oynayan aktör, klasik revizyonist western türünün klasiklerine imza attı. ülkesine geri döndükten sonra 1968 yılında "coogan’s bluff"da canlandırdığı akıllı şehirli kovboy tiplemesiyle, filmin yönetmen don siegel ile uzun bir iş arkadaşlığına ilk adımını attı.

siegel’in 1971 yapımı "dirty harry" adlı filminde canlandırdığı "kirli" harry callahan adlı polis karakteriyle ikinci bir efsane daha yaratan aktör, bu ölümsüz ve kural tanımaz polis karakterini 1983 yapımı "sudden impact" adlı filmde tekrarladı. oynadığı karakterlerle, basit ideolojik kategorileştirmelere meydan okuyan eastwood, oynadığı karakterlerin doğru ya da yanlış olarak değerlendirmelere kapalı adamlar olduğunu belirtiyor.

adil erkek portreleri çizmeye devam eden aktör, aksiyon filmlerinin yanı sıra "every which way but loose" ( 1978 ) ve "any way you can" ( 1980 ) gibi popüler komedi filmlerinde rol aldı. daha çok içe dönük yaşayan ve insanlarla iletişim kurmakta güçlük çeken maço erkek tiplemeleriyle öne çıkan eastwood, 1988 yılında "bird" adlı filmde jazz müzisyeni charlie parker’ı canlandırdı.

1980’lerle birlikte sinema endüstrisindeki albenisini kaybetmeye başlayan aktör, 1988 yılında "the dead pool" ile beşinci kez kirli harry karakterini oynadı. ardından "the rookie" ve "white hunter, black heart" gibi başarısız yapımlarda yer alan aktör, oldukça ilginç bulunan "the african queen" adlı yarı kurgusal bir filmde yer aldı. 1992 yılında başrolünde kendisinin yanı sıra morgan freeman’ın da yer aldığı "unforgiven"ın yönetmenliğini üstlenen eastwood, o dönem en iyi film ve en iyi yönetmen dallarında oscar kazandı. aktörün daha önce birlikte çalıştığı don siegel ve sergio leone gibi usta yönetmenlere ithaf ettiği film, 100 milyon dolar gibi yüksek bir gişe hasılatı elde etti.

1993 yılında "in the line of fire" adlı filmde gizli servis görevlisini canlandıran aktör, usta bir katili canlandıran john malkovick ile çok muhteşem bir oyunculuk sergiledi. yönetmenliğini ünlü alam yönetmen wolfgang petersen’in üstlendiği film, birkaç ay içerisinde 100 milyon mark gibi bir hasılat yakalayarak aktörün son dönemdeki ikinci büyük ticari başarısı oldu. 1993 yılında "a perfect world" adlı filmin yönetmenliğini üstlenen eastwood, bir kanun kaçağıyla, onun kaçırdığı küçük çocuk arasındaki duygusal ilişkiyi ele aldı. aktör, filmde kevin costner’ın canlandırdığı kanun kaçağını yakalamaya çalışan bir polisi canlandırdı.

31 mart 1996’da dina ruiz ile evlenen eastwood daha sonra pek çok orta seviyeli filmde rol aldı. aktör, yönetmenliğini yaptığı "midnight in the garden of good and evil" ile dikkatleri üzerine çekti. john berendt’in gerçek bir olayı ele alan aynı adlı kitabından uyarlanan film, savannah’da yaşanan bir cinayet davasını konu alıyordu. eastwood, 1999 yılında insanı son ana kadar şüphede bırakan gerilim filmi "true crime"ın yönetmenliğinin yanı sıra yapımcılığını da üstlendi. aktör,2000 senesinde tommy lee jones, donald sutherland ve james garner gibi usta oyuncuların bir araya geldiği "space cowboys" adlı bir uzay macerasının yönetmenliğini üstlendi.ardından "blood work" adlı filmde rol alan eastwood, 2004 senesinde en iyi yönetmen dalında oscar kazandığı "million dollar baby" filminde aynı zamanda başrolü de üstlendi.
lahrivus
doğum: 31 mayıs 1930.
aile durumu: eastwood, 1995 yılında haber spikeri diana ruiz ile evlendi. önceki ilişkisinden alison ve kyle adlı iki çocuğu var ve her ikisi de oyunculuk yapıyor.

ilk filmi: 1959’da çekilen "tarantula" filminde oynamıştı. fakat jenerikde adı geçmedi.

büyük çıkışı: eastwood, sergio leone’nin spagetti vesternlerinde isimsiz adam olarak ün kazandı. "a fistful of dollars", avrupa’da 1964 yılında gösterildi. fakat bazı hak sorunlarından dolayı amerika’da 1967 yılında gösterime girdi.

şöhret: "dirty harry" serisinde oynadığı harry callahan rolü ile söhrete ulaştı.

ilk yönetmenlik: 1971 yılında "play misty for me". (aynı zamanda oynadı.)

ödüller: 1989’da "the bird" filmi ile en iyi yönetmen dalında altın küre kazandı. 1993’te oynadığı ve yönettiği "the unforgiven" ile en iyi yönetmen dalında oscar ve altn küre kazandı. aynı zamanda en iyi erkek oyuncu dalında oscar adayı oldu.

1996 yılında akademi tarafından irwing g.thalberg ödülüyle ödüllendirildi. 1998 de cesar onur ödülü ve 1988’de cecil b.demille, kazandığı diğer ödüller.


biliyor musunuz?: eastwood, californiya eyaletinin carmel kasabasının eski belediye başkanı.
ayegulnazcan
bir gorillaz sarkisi ola beri gele.
hatta onlari unlu eden sarkidir.
buyrunuz sozleri:
i ain’t happy, i’m feeling glad
i got sunshine in a bag
i’m useless but not for long
the future is coming on

i ain’t happy, i’m feeling glad
i got sunshine in a bag
i’m useless but not for long
the future is coming on
it’s coming on, it’s coming on
(rah, yeah)
it’s coming on, it’s coming on

finally someone let me out of my cage
now time for me is nothin’ ’cos i’m counting no age
now i couldn’t be there now you shouldn’t be scared
i’m good at repairs and i’m under each snare
intangible (ah y’all) i bet you didn’t think so
i command you to, panoramic view (you)
look i’ll make it all manageable
pick and choose, sit and lose
all you different crews
chicks and dudes, who you think is really kicking tunes

picture you getting down and i’ll picture too
like you lit the fuse
you think it’s fictional, mystical - maybe
spiritual hero who appears on you to clear your view (yeah)
when you’re too crazy
lifeless for whose definition is for what life is
priceless to you because i put ya on the hype shift
did ya like it?
gut smokin’ righteous but one talkin’ psychic
but among knows possess you with one though

i ain’t happy, i’m feeling glad
i got sunshine in a bag
i’m useless but not for long
the future is coming on

i ain’t happy, i’m feeling glad
i got sunshine in a bag
i’m useless but not for long
(that’s right)
the future is coming on
it’s coming on, it’s coming on, it’s coming on, it’s coming on

the essence, the basics without it you make it
allow me to make this child like a nature
rhythm you have it or you don’t
that’s a fallacy, i’m in them
every spiralling tree, every child of peace
every cloud i see you see with your eyes
you see destruction and demise
(that’s right)
corruption in the skies
from this fucking enterprise that i’m sucked into your lies
the russell that is muscles
the percussion he provides

for me i say god, y’all can see me now
’cos you don’t see with your eye
you perceive with your mind
that’s the end of it
so i’m gonna stick around with russ and be a mentor
bust a few rounds of motherfuckers
remember but the thought is
i brought all this so you can survive when law is lawless (right here)
fearless, sensations that you thought was dead
no squealing, remember that it’s all in your head

i ain’t happy, i’m feeling glad
i got sunshine in a bag
i’m useless but not for long
the future is coming on

i ain’t happy, i’m feeling glad
i got sunshine in a bag
i’m useless but not for long
the future is coming on
it’s coming on, it’s coming on, it’s coming on, it’s coming on

my future
it’s coming on, it’s coming on, it’s coming on
my future
it’s coming on, it’s coming on, it’s coming on
my future
quantitatif
oscarlilarin en yaslisi

western filmlerinde en hizli silah ceken kovboy olarak unlenmisti. 75 yasindaki clint eastwood simdi de en hizli film ceken yonetmen oldu. oscar’lari toplayan milyon dolarlik bebek’i sadece 37 gunde bitirdi.1959 yilinin ilk gunlerinden birinde, hollywood’daki cbs studyolarinin koridorunda, donemin tv dizilerinin unlu senarist, yonetmen ve yapimcilarindan charles marquis warren, bir gencle yuz yuze geldi. genc carpismamak icin yana cekilirken, warren soyle basini kaldirip dikkatlice suzdu, sonra cigligimsi bir tonda konustu: "aman allahim! otantik bir kovboy fizigi ve havasi var sende. tam da aradigim tipsin. adin ne?"utangac delikanli kekeleyerek, "clint eastwood efendim" dedi, "aslinda clinton jr. eastwood ama kisaca clint diyorlar."
- memnun oldum. televizyon icin bir western dizisi hazirliyorum. oynar misin?
- uygun gorurseniz, neden olmasin ki...
el sikistilar. ayakustu anlasmislardi. en azindan prensip olarak. clint eastwood’u bir iki ay sonra une kavusturacak "rawhide" dizisinin oykusu iste bu koridor karsilasmasiyla basladi. gercekten de bir "yalniz kovboy" havasi vardi onda. ayrica siradan gibi gorunen ama ayrintilarda siradisi bir fizik, esrarengiz bir ifadenin muhurledigi guzel bir yuz. warren kafasinda olusturdugu ama kaliba dokemedigi kahramani bulmustu. clint eastwood o gun cbs studyolarinda calisan bir arkadasini ziyarete gitmisti. "benim icin bir seyler ayarlayabilir misin" diye agzini yoklamak icin. yani "ufak-tefek rollerde, ekmek parami cikarabilecegim filmler var mi?" cunku onun otesine ne hayalleri ulasiyordu, ne de cesareti. hep soyle bir gorunup kayboldugu, bir baska deyisle, pencereden ya da kapi araligindan basini uzattigi, izleyicinin belleginde asla iz birakmayan rollerle yetinmek zorunda kalmisti. dogrusunu soylemek gerekirse, hollywood’da sansini zorlamaya calistigi 4 yil boyunca oyle ahim-sahim bir yetenek de sergilememisti.ilk yonetmenlik denemem olan "gecedeki urperti" icin kamera arkasina gectigimde herkes bana deli gozuyle bakti. sergio leone bana "bir avuc dolar icin"in basrolunu teklif ettiginde herkes dalga gecti. ama bugune kadar son gulen hep ben oldum.
1955’te "yaratigin intikami" (revenge of the creature) filmiyle baslamisti beyazperdede gorunmeye. adi jenerigin altlarina, cok altlarina dogru, kargacik-burgacik yazilmis onlarca ucuncu rol oyuncunun arasinda salisenin bilmem kacta biri kadar hizla gelip gecmisti. o yil uc filmde daha kucucuk rolleri kapmayi basarmisti. "francis in the navy" (francis donanmada), "lady godiva" ve "tarantula". ertesi yil da aldigi ucretler karnini pek doyurmasa bile dort filmde olmayan hayranlarinin onune cikmisti: "asla elveda demeyin" (never say goodbye), "star in the dust", "away all boats" ve "the first travelling saleslady". onu izleyen iki yil o kadar az is bulabildi ki, gitmekle kalmak arasinda bocalayip durdu: 1957’de japonya kacamagi’nda (escapade in japon) oynayabildi sadece...
1958’de de iki filmde: "lafayette escadrille" ve "ambush at cimarron pass". iste 1959’un o ilk gunlerinden birinde, agzini aramaya gittigi arkadasindan aldigi olumsuz yanit ustune "galiba buralara veda etme zamani geldi" diye ic cekerek studyonun cikis kapisina yonelirken, charles marquis warren’le karsilasti. ya da hizir’la. o rastlanti olmasa, hollywood’daki 4 yili, dogdugu gunden bu yana mekan degistirmeye, calisma yasina bastigindan beri de daldan dala konmaya alismis genc icin yasaminin sadece kisa bir parantezi olarak kalacakti. ustelik artik pek o kadar genc de sayilmazdi. en azindan delikanlilik cagini geride birakmak uzereydi. hayatta dikis tutturabilmesi icin artik aklini basina toplamasi gerekiyordu. (clint eastwood 31 mayis 1930’da san francisco’da dogdu. 1929’da patlak veren buyuk ekonomik krizin sadece abd’yi degil, dunyayi kasip kavurdugu bir sirada. babasi muhasebeciydi. hani kovboy filmlerinde, gansgterlerin soygun icin bastigi vahsi bati bankalarinda, veznenin arkasinda duran, dirseklerine kadar siyah kolluk gecirmis, dogrultulan ilk silahta ellerini kaldiran korkak tipler var ya onlardan biri. o pisirikligi yuzunden hicbir iste dikis tutturamiyordu zaten. mesleginin disinda, duz iscilik icin bile her kapiyi caliyordu. ve karavanlariyla, is pesinde bir kentten oburune abd turu yapiyorlardi. biraz da bu gocebe hayatin etkisiyle ya da o bahaneye siginarak, clint cabuk bitecek bir ogrenime yoneldi. 18 yasinda tornaci-tesviyeci olarak meslek lisesinden diplomayi kapip, kendini sokaklara atti.
cesitli isleri denedi. odunculuk yapti, yani orman isciligi. sonra demir-celik fabrikalarinda yuksek firinlarin basinda ter doktu. o isin de kendisine gore olmadigini anlayip barmenligi denedi. daha sonra plajlarda cankurtaranligi ve yuzme ogretmenligini. ardindan benzin istasyonunda calisti. (sunset bulvari’ndaki o istasyon bugun de varligini surduruyor.) babasi gibi istikrarsizdi. ya da babasi kadar sanssiz. boyle daldan dala atlarken, "hic olmazsa aradan askerligi cikarayim" diye dusunup orduya basvurdu. 7’nci sanata, yani sinemaya kafayi takmasi da o donemde oldu. universal studyolari’nin ekibi, bir belgesel cekimi icin onun kislasina gelince. terhis olunca evlendi. maggie johnson ile. o siralar o bes parasiz gence ileride, 20 yil sonra maggie’den bosanmak icin 35 milyon dolar vermek zorunda kalacagini soyleseler, herhalde "kafayi mi usuttunuz siz" derdi. o evlilikten iki oglu oldu: kyle ve alison. asil ilginci o siralar bir baska ozelliginin ortaya cikmasiydi: muzik. ozellikle de trompet ve piyano. hic olmazsa o yetenegini saglam temellere oturtmak icin seattle universitesi’nin muzik bolumune kayit yaptirdi. aksilik... tam da o gunlerde kore savasi patlak vermesin mi? seferberlik emri cikti. haydi, yeniden askere... ondan sonrasi biraz karisik, esrarengiz ve de hayli eglenceli. kendisi anlatsin: "1952 yiliydi. bir ucakla kesife giderken, denize cakildik. pilotun disinda bir ben vardim ucakta. dalgalarin ustunde hayatta kalmayi basardim. sonra gelip kurtardilar. ancak kazanin nedeniyle ilgili sorusturma acildi ve bilgime basvurulabilmesi icin garnizondan disari cikmamam istendi. o sorusturma hicbir zaman acilmadi ya da tamamlanmadi. ancak kendimi kore gazilerinin arasinda buluverdim. yapacak bir is de yoktu. gazilere denize dusunce hayatta kalmanin puf noktalari ustune dersler vermeye basladim. sonra her sey normale dondu, beni baska bir birlige kaydirdilar. ancak bilmiyorum neden, kore’ye gondermediler. dogrusu ben de pek istekli degildim cepheye gitmeye..." iste onca "badire"den sonra tezkereyi alinca, yine birkac is denedi ama tabii hicbirinde tutanamadi. ve "ver elini hollywood" dedi. hem sonra oralar pek yabancisi sayilmazdi; dogdugu yerin, san francisco’nun kus ucusuyla birkac kanat cirpma otesinde...)tuhaf biri clint; yonetmen ama kamera hilelerinden hoslanmiyor. kovboy ama atlardan nefret ediyor. siyasetci ama secmenlerini canlarindan bezdiriyor. buna ragmen kazanan hep o oluyor.bu epeyce uzun -kolay mi; 29 yili ozetliyoruzparantez arasi bilgiye nihayet son noktayi koyarak basa donduk. daha dogrusu cbs studyolarinin koridorunda karsimiza cikiveren genc aktor adayinin gecmisini ozetleyip ipi kordugum etmeden baglamayi basardik. umariz. gerisi kolay charles marquis warren’in "otantik bir kovboy fizigi var sende" gozlemiyle baslayan ayakustu sohbetten, bugun "tv klasikleri" arasinda sayilan bir dizi dogdu: "rawhide". bir kovboy dizisiydi bu. clint eastwood’un canlandirdigi rowdy yates oylesine sevildi ki dizi 5 yil boyunca surdu. sadece abd’de kalmadi unu, 30 ulkenin tv’lerine satildi. clint eastwood artik kuresel bir aktordu. tam da diziden ve kovboyculuk oynamaktan sikildigi bir sirada, "spagatti western" turunun, yani abd sinirlari disinda vahsi bati oykuleri ustune cevrilen filmlerin buyuk ustasi olarak tarihe gececek sergio leone onu aradi. teklifi duyunca biraz yuzunu burusturdu; cunku yine kovboy filminde oynamasi isteniyordu. ama buyuk beyazperde icin. hem de basrolde. "peki" dedi. sinema tarihinin muthis uclemesi boyle dogdu. once "bir avuc dolar icin", ardindan "birkac dolar daha icin" ve nihayet "iyi, kotu ve cirkin". (sevgili reha muhtar, herhalde "kult" filmi oldugu icin, su son iki haftada uc defa "iyi, kotu ve cirkin"i yazi konusu yapti. onun -siki bilgi sahibi oldugu- alana burnumuzu sokarak dertsiz basimiza dert acmamak ve de "ates hatti"nin mayinlarina basmamak icin bu konuyu bu kadarla kesiyoruz.) ispanya’da cekilen italyan western filmlerinden sonra 1968’de abd’ye dondugunde, sozlesmesine istedigi kosullari koydurabilecek ve de kabul ettirebilecek kadar unlu ve gucluydu artik. koydurdu. kabul de ettirdi. birkac yil gecikmeli de olsa. o arada birkac kovboy filminde daha basrolde oynadi. hollywood dekoruyla. sarti suydu: basrolunde oynayacagim her filme karsilik, yonetecegim bir filme izin ve destek vereceksiniz. "mufettis harry" dizisi icin teklif getiren warner bross’la gorusmelerde masaya koydu bu kosulu. (o dizideki bir replik, yildizliktan super starliga atlatti onu. soyleydi: "i know what you’re thinking. did he fire on six shots or only five?" yani "ne dusundugunu biliyorum; 6 el mi ates ettim, yoksa 5 mi, onu sayiyorsun degil mi?") uzatmayalim; cepten cevirecegi filmler icin "malpeso productions" adiyla kendi yapimcilik sirketini kurdu; hem oynadi, hem yonetti. basta - epeyce uzun sure- bildigi konulara, yani vahsi bati oykulerine dayali senaryolarla. 1992’de "merhametsiz" ile zirveye cikti, yonetmen olarak ilk oscar’ini kazandi. sonra birden toplumsal sorunlari ele aldigi filmlere cevirdi yonunu.ama bir sorun cikti: hollywood sirketleri hesabina cevirdigi ve kendisinin kalitesiz buldugu filmler gise hasilatinda rekor kiriyor, kendisinin yonetip pek cogunda oynadigi ve de kaliteli diye niteledigi filmler ise elestirmenlerden alkis alsa da seyirci cekmiyordu. yani kalite ugruna zarar ediyordu durmadan. bu ticari gercek bile onu yildirmadi, yolundan ceviremedi. ve de bu inanci ya da inadi sayesinde ilk oscar’dan 13 yil sonra, gecen hafta bugun o buyulu oscar heykelciklerinden ikincisine sahip oldu. yine ticari kaygi gutmedigi bir konuyu, "otenazi"yi isleyen "milyon dolarlik bebek" filmiyle. (not: gise acisindan milyon dolarlik bebek’te de sonuc -en azindan simdilik- degismedi; film 120 milyon dolara mal oldu, biz bu satirlari yazarken beklenen en iyimser hasilat 90 milyon dolar civarindaydi. oscar’a ragmen!) ozetlersek; oyuncu olarak 57 filme, yapimci ve yonetmen olarak da 26 filme imzasini atan, sergio leone’nin yani sira don siegel, john sturges, wolfgang petersen gibi devlerle calisan 74 yasindaki clint eastwood, dunya sinema tarihinde cok parlak bir sayfayi simdiden kapatmis durumda. ancak bu kadarla yetinmeye niyetli degil. olmadigini da gecen hafta bugun, daha dogrusu bu gece kodak theater’daki odul toreninde yaptigi konusmada cumle aleme duyurdu. soyle dedi cok sik "armani" kostumuyle goz kamastiran hollywood’un yasayan efsanesi: "ben sansliyim; cunku annem bugune kadar hep yanimda oldu. bu aksam siz ona bir armagan daha vermis oluyorsunuz. tesekkurler anne. ve tesekkurler ucuncu yas kusagindaki bir ekibin yaptigi bir filmi odullendirenler. siz bu odulunuzle ayrica 80 yasindaki sidney lumet’i onurlandirmis oluyorsunuz. ve ben cocuklar gibi seviniyorum ve de yapacagim daha cok is oldugunu anliyorum." sonra toreni izlemekte olan 96 yasindaki annesi ruth’a (babasi clinton eastwood, 21 temmuz 1970’de kalp krizinden oldu) avuc dolusu opucuk gonderip coskuyla yerine dondu. kafasinda yeni fikirler, yeni senaryolar, yeni odul umutlariyla. (aslinda bu kadari bile yeterli; kac yonetmen var ki, birden cok oscar kazanan? sayalim: 4 heykelli john ford, 3’er odullu frank capra ve william wyler, sonra o, clint eastwood.)
gulumsemesi, ayakkabisi vuran birinin yuz ifadesini cagristiriyor. dunya gorusunu ise onu olumsuzler alemine tasiyan filmin adi ozetlemeye yeterli: ya iyisiniz ya da kotu...
"bende annemin genleri var, onun kadar yasayacagim" dedigine ve de soylediklerine tum kalbi ve iradesiyle inandigina gore, gelecek yillarin oscar torenlerinde de bu yasli kurdun yeni mucizelerine tanik olmamiz mumkun. unutmadik; onun bir de muzisyen yonu var: bircok filminin muzigi (milyon dolarlik bebek dahil) onun piyanosundan cikti, ayrica muthis bir cd’si de var: "eastwood after hours." ve de neredeyse unutuyorduk; onun bir de siyasi yonu var. tum kovboylar gibi elbette o da cumhuriyetci. ronald reagan’in, arnold schwarzenegger’in ilimlisi, o odunsuz baba john wayne’in epeyce ilimlisi. ustelik elini tasin altina koyanlardan: hollywood’a yakin ve ununu elemis, elegini duvara asmis hollywood emeklilerinin yasadigi kaliforniya’nin carmel kasabasinda 1986- 1988 arasinda belediye baskanligi yapti. oylarin yuzde 75’ini alarak. abd baskaninin bile bir cani olabilecegini isleyen muthis filmine (hani herkesten gizledigi sevgilisinin varliginin kamuoyuna sizacagini anlayinca ortaligi kan golune ceviren beyaz saray efendisinin oykusu) esin kaynagi olusturan o gorevinde en onemli icraati neydi, biliyor musunuz?
soyleyelim: turistlere dondurma satisini yasaklamasi. gerekcesi: "ortaligi kirletiyorlar." peki belediye baskanligi deneyi, daha yukarilardaki gorevler icin, hatta abd baskanligi icin bir staj olabilir mi? (unlu amerikali yazar norman mailer de bu olasiligi seslendirmisti.) iste hic yorumsuz cevabi: "norman mailer’in bazen aklina tuhaf, cilginca fikirler geliyor. iyi bir yazar, hatta abd tarihinin en iyi yazarlarindan ve de romancilardin biri. ancak bu hikayesi sadece hayalinin urunu. ben herhalde abd baskanligi itin adi en son akla geleceklerden biriyim."
kesin yalanlama mi, yoksa gec kalmis olmanin hayiflanmasi ya da huzunlu itirafi mi?
metin yazari:sabah gazetesi yazari erdal safak.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol