çay

2 /
carpediem
içindeki bir maddenin, böbrekte bulunan ve kandaki su oranını ölçen reseptörleri kapatması sonucu, böbrekler sanki kanda su oranı yüksekmiş gibi davranarak, suyu dışarı atarlar. yani çok içildigi takdirde vücudu susuz bırakır. çok çay içen kişilerin bol bol su içmeleri tavsiye edilir.
firambogaz
türkiye’de çay yetiştirme konusunda ilk girişimin tanzimat devrinde 1888 yılında yapıldığı, dönemin yazılı belgelerinden anlaşılmaktadır. edinilen bilgiye göre japonya’dan getirilen çay tohumları bursa ilinde ekilmiş, ancak ekolojik özelliklerin çay yetiştiriciliği için uygun olmaması nedeniyle bu girişim başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
firambogaz
519 yılında, bugün çin diye bilinen orta imparatorluk’ta dharma adında bir budist rahip gelir. dharma; tutkularını yenip bedenine gem vurduktan sonra, geceleri uyumayıp her türlü gevşemeyi kendine yasaklar; tek başına, yapraklarla beslenerek yaşar. sonunda uykuya yenik düşen dharma kötü bir düşle uyanır. bu zayıflığı kendine yediremeyen rahip, sorumlu tuttuğu gözlerinden alır hıncını ve iki göz kapağını kesip fırlatır. bir gün sonra aynı yere döndüğünde göz kapaklarının toprakta kök saldığını ve harika bir bitkinin boy attığını görür. bu bitki; o güne kadar hiç kimsenin haberdar olmadığı çay bitkisinden başka bir şey değildir.

çinliler ise bu içeceği i.ö 2737 yılında keşfetmişlerdir. efsaneye göre çin imparatoru shen nong, bahçesinde yabanıl bir çay ağacının altında otururken, kaynayan içme suyuna ağaçtan birkaç çay yaprağı düşüverir. bu şekilde keşfedilen çay, çin’de o gün bu gün içilen çaydır.

çayın anavatanı çin olduğu halde, çay tarihi en iyi japonya’da belgelenmiş. 6. yüzyılın sonlarında çayın, tibet, kore ve japonya’ya girdiği tahmin edilmekte. 700 yıl boyunca zen keşişlerinin keyifle içtiği çay, ancak 13. yüzyılda geniş halk kitlelerinin içeceği haline gelmiş. 1650 yılında hollandalılar batıya yaptıkları yolculuklarda çayla tanışmış. peter stuyvesant ilk çayı amerika’ya; o günlerde hollanda kolonisi olan bugünkü new york’a getirmiş. 19. yüzyıla gelindiğinde ise tüm kuzey denizi civarı artık çayı tanıyormuş; özellikle de hollandalı, ingiliz ve kuzey alman burjuvalar demlenen yapraklara düşkünlükleriyle anılmışlar.
bugün dünyadaki sudan sonra en yaygın içecek olan çay soğuk olarak da içilebilir. bu düşünce 1904 yılında saint louis dünya fuarı’nda ingiliz richard blechynden tarafından geliştirilmiş. o yakıcı havada, sıcak çayını satmak için çareyi çayı buz küplerinin üstüne dökmekte bulmuş; böylece satışları birden bire artmış.

poşet çay düşüncesi de müşterilerine küçük ipek torbacıklar içinde çay numuneleri gönderen new york’lu büyük tüccar thomas sullivan’a ait.

olu beden
insan çay yaparken rahatlamalı, yani çaya bu şekilde bakmalı bence..çaydır,tek içimlik poşetlere konmayı kaldıramaz, asırlardır insanların arasını yapmıştır çay, aile bağlarını güçlendirmiştir.. insan hasta olduğu zaman, bütün ilaçlardan daha iyi gelir ona ıhlamur mesela.. veyahut kötü vakitlerde rahatlatır kuşburnu,papatya.. ama işte anlamayız ki biz, lipton içeriz diyoruz biz, küçük poşetlerle rahat rahat içeriz.. oysa çaydır, emektir..ve ayrıca, kupalarda içilen çaya ne kadar şeker atsan da faydasızdır, ince belli olmalıdır bardak tadını insana sunabilmesi için.. evet..
çaydır, kültürdür.
hoys
bir dostluk havasi estiren içecek. cimrilikten donsuz gezen arkadaşım tarafından ısmarlanmıştır an itibriyle.
drummer
arkadaşımla asıl çayın şekerli mi şekersiz mi olacağını tartışmamıza sebeb veren sıgaranın yakın akrabası muhabbetin kardeşi olan hede.
urban f
( transtraemiaceae ) :çaygillerden bir ağaçcıktır. yapraklarında tanen, legumin, esans ve teofilin vardır. tesirli maddesi, teindir. çay yaprakları fermantasyondan sonra kavrulursa siyah, önce kavrulursa yeşil çay elde edilir.

kullanıldığı yerler:
aşırı miktarda olmamak şartıyla içilecek olursa bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. sinirleri uyarır. mide tembelliğini giderir. idrar söktürür. ishal ve dizanteriyi keser. damar kireçlenmesini önler. damar sertliği, kalp yetersizliği, kan kanseri, guatr, nefrit, kolera ve bağırsak hastalıkarında koruyucu ve tedavi edicidir. haddinden fazla içilecek olursa çarpıntı, göğüs anjini, sinir bozukluğu, baş ağrısı, sıkıntı, mide bulantısı, el titremesi ve uykusuzluğa sebep verir. şişmanlar, kalp, sinir, mide ve karaciğer hastaları, romatizma ve nikristen şikayet edenler, böbreklerinde kum veya taş olanlar, kabızlık ve yüksek tansiyondan yakınanlar, üremi veya albüminüri olanlar, mümkün olduğu kadar az çay içmelidirler.
sheepmip
her çay demlenmez . bazı çaylar örneğin, zencefil, zerdeçal, ıhlamur gibi kök bitkilerin kaynatılarak hazırlanması doğru. bu bitkiler haşlanma veya demlenme yöntemiyle hazırlandıklarında aroma özlerini ve şifalarını suya bırakamıyor. bunun aksine bazı bitkiler ya da baharatlar ise kaynatılmaktan hiç hoşlanmıyor. örneğin adaçayının demlenerek hazırlanması gerekiyor. bu bitki kaynatılma usulüyle hazırlandığında çok ciddi boyutlarda olmasa da sağlığı olumsuz yönde etkileyebiliyor. şifalı çayların hazırlanma şeklinin yanı sıra, ne kadar sürede hazırlanması gerektiği de önemli. örneğin melissa gibi yapraklı bitkilerin üzerine kaynar su döküp, 10 dakika kadar demlenmeye bırakmak yeterli.
2 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol