bilgiçlerin şiirleri

25 /
civeng
ingilizce yazdım ben de... mani gibi birşey oldu ama yabancı bir arkadaşım için az önce 5 dakikada yazdım...

think you always, think you deep...
never worry my friend, never weep...
you have a great; big red sweet heart,
always keep it my friend, always keep...

türkçesi :

her zaman seni düşünürüm, her zaman içten düşünürüm...
asla üzülme arkadaşım, asla ağlama...
sen harika büyük kırmızı tatlı bir kalbe sahipsin...
her zaman sakla onu arkadaşım, her zaman sakla...
instrument
sen yine sev
ama güvenme
saf değil artık bu dünya
duru değil
her sevginin bedelini ödersin
her gelen bir şey götürür senden
her gidenden sonra yalnız hissedersin
sona kalan sol tarafındaki kalbin
yüregine bir şeyler fısıldayacak
dinle o sesi
"aslında hiç yalnız değildin".
fofay

iki damla gözyaşı düşer masana
sen bir kağıt mendili hatırlarsın.
geçmişin içinde bir çiçektir
her anımsayışında gülümsersin.
sen artık iptal olursun bu hayattan vede tüm hayatlarından
çünkü herşeye rağmen o en derinindedir.

sanki birazdan çıkıp gelivereckmiş gibi gelir sana.
birazdan geliverecek ve boynunu büküp ;
ne oldu !
diyecekmiş gibi

bir sigara külü görürsün yerde
bu onun sigarasının külüdür dersin.
hiç incitmeden hiç dağıtmadan
büyük bir dikkatle alır ve bir camdan kafesin içinde saklarsın
onun sigarasının külünü.
daha öncekilerinde olduğu gibi.

çöpe atamazsın onu.
çünkü o onun sigarasının külüdür.
çünkü o en değerlidir senin için.
çünkü o en derinindedir.

sanki sana birazdan çıkıp geliverecekmiş gibi gelir
birazdan çıkıp geliverecekmiş gibi.

birazdan çıkıp geliverecek birine göstermek istercesine
saklarsın sen artık kalbinde herşeyi.

kimseyle paylaşmazsın onu.
çünkü o en derinindedir.

umutlarını bölüşürsün.
paranı bölüşürsün.
arkadaşlığını bölüşürsün.
ama onu ,
ama onun hatıralarını bölüşmezsin.

masanı , kağıt mendili , sigarasının külünü bölüşmezsin.
çünkü o en derinindedir.

lanet olsunki onu özliyemezsin bile.
çünkü o aslında hiç bir yere gitmemiştir.
çünkü o hep seninledir.
çünkü o en derinindedir.
çünkü o hep en derinindedir.

sen hep onunla içki içersin.
sen hep onunla sigara içersin.
sen hep onunla nefes alırsın.
sen hep onunla yaşarsın.

onu yaralıyamaz , incitemez , değemez , dokunamazsın.
unutamaz ve hatta özliyemezsin bile.

çünkü o hep en derinindedir .

civeng
birsen,
bir bilsen...
bilsen ki arıyorum şu an,
neydi numara birsen?

seksen,
yüz on sekiz seksen...
diyorum ki artık bilsen,
şu nalet numarayı sen...

birsen,
kızdırma beni birsen,
diyorsun ki artık bilsen,
yüz on sekiz seksen,
nasıl bilmeyim ki birsen?
tüm herkese söyledin sen.
oldu mu şimdi birsen?
sevmiyorum seni birsen!

seksen,
seksen altmış seksen...
olsaydım böyle bir birsen,
daha çok severdin sen!

birsen,
ah birsen...
beni bir görsen,
ne haldeyim bilsen...
seksen altmış seksen,
olsaydın eğer sen;
ah ah birsen!

( to be contunied birsen! )




proserpina
"çok sessiz"

sustum ben şimdi
içimdeki
kumsala yağdın
sıcak
haberin yok, sustum
giderken ağlar mı gün? (hayır)
gece denize girmeye korkardım-
sustum
hep yanımda ol
demiştim sana, kaybetme
bizi
usul usul
sustun.



ağladın belki giderken
hep gece var
şimdi suların altında
ve ben, susuyorum sana
herşeyden çok seninle,
senin yüzünden
susuyorum.
melankomik
-en çok da yokken varsın-

zaman
yokluğunun en ağır vurduğu saatlere ilerlerken
yokluğun
varlığın kadar büyük içimde
çözdükçe karışan bir bilmece gibi gece
seni böyle tastamam
içimde hissederken
bu kadar mutsuz olmam
neden ki sence

sokakta buluyorum kendimi bazen
avutuyorum sonra da
uyku tutmamıştır
bir şey takılmıştır diye aklıma
ama biliyorum ki sensin neden
hep sendin aslında
dipsiz bir kuyusun içimde
her şeyimi attım dolmuyor
ben de istiyorum olsun diye
ama inan ki, inan ki olmuyor

şehir bana düşman oldu sanki
hayaline bile değişemiyorum hiçbir mutluluğu
gül bahçesinde dikenlere dolanmak gibi
adım adım küçültüyorum istanbul’u

hala bakıyorsam aynaya
dışarı çıkmadan önce
belki bir gün olur da
beni görürsün diye
bir caddede
bir sokakta

sanki her yüz buruk
her yer soğuk
her şey donuk yokluğunda
benim değil gibi ellerim
artık en basitler en zor
yokluğuna alıştıkça
artıyor özlemin
hüzünlerim bire bin
sevinçlerim bine bir veriyor

bazen rastlıyorum o şarkıya
daha mı hüzünlü artık notalar
içimdeki yıkıntıya
ne kadar yağmur yağar
sensizlik nakaratımda
daha kaç nota var

ilham perim
iyilik meleğim
kırık penceremdeki büyülü çiçeğim
güneşim oldun
zamansız açtın
amansız soldun

sessizlikle mühürleniyor
sensiz geçen her dakika
küçük oyuncaklar gibi duruyor
en büyük sorumluluklarım artık
zaman geçiyor geçmesine ama
takvimler yırtık
artık daha yavaş dönüyor dünya
aylar ve anlar paramparça
saatler kırık

geçilmez yollardan geldim sana
daha koşmayı bile öğrenmeden
gittiğim her yerde sen varsın
gitmediğim her yerde sen

şimdi istanbul hırçın bir deniz
yüzme bilmeyen kollarım çaresiz
hüzünlü bir keman sesi her fonda
durup durup batıyor içimde bir bıçak
kayboldum istanbul’da
çocuk gibi hıçkırarak

zaten istanbul dediğin
bir kaç cadde
bir kaç kapı benim için
ne boğazı görebilirim
ne göğüne bakabilirim
ya seni içimde
güzel bir hayal ama
öldürür bitiririm
ya da her tekil şahısta
bir sen arar gözlerim
her belirsiz silüeti
belirene kadar sen bilirim

seninle her şey kolaydı
iyilik meleğim
kanatların vardı
yemin ederim

öyle unutuyordum ki kendimi
yanında hiç "ben" olamadım
senin yanın en rahattı
içimdeki ben uykuya daldı
hep kabuğumla kaldım

seninleyken sensizliğin
hayalini kurmuyordum
şimdi sensizken senin
hayalinde boğuluyorum

bir aşk hikayesi olsaydı bu keşke
ağlasaydım gecelerce
sonra nefrete dönüşseydi sevgim
bilindik sonu bilmezmişçesine
yaşayamam deseydim

ölürken içimde bir sızı kalacak
dudağımda bir tebessüm
sırrımızı öğreneceğim diye mutlu
sensiz geçen zamana üzgün

eskiden hayalini kurarak uyurdum
şimdi hayalinin bitmesini bekliyorum
ne kadar çokmuşsun
ne kadar çocukmuşum
yeni yeni anlıyorum

nerde bir beyaz kağıt görse
kalemim isyan eder sen diye
kağıt ve kalem
ateş ve barut artık gözümde
seni yazmak..
mutlu eden bir işkence

yokluğundan kaçıp hayaline
hayalinden kaçıp yokluğuna sığınıyorum
köklerin inmiş ki öyle derine
asıldıkça boğuluyorum

biz birbirimize ceza mıydık
yoksa ödülümüze mi kıydık
rüyalarımı hep sana yordum
sen de mi rüyaydın, bilmiyordum

sorularla yaşamıştım onca zaman
seninle her şeyi bildim sanmıştım
oysa sen verdiğin cevaplardan
daha fazla soru bıraktın

gözüm herkesi sen bilmiş
kokun üzerime
ismin sayfalarıma
yüzün gözlerime
sesin kulaklarıma
ellerin ellerime
varlığın hayatıma sinmiş

yine dalıp gidersek aynı anda uzaklara
anlamasa da herkes
yanında olduğumu bilecek misin
yüzünü bile unutur belki gözlerim ama
sevgin kalbimden
kalbim senden geçmez
sen de beni hep sevecek misin

yokluğunda biter de bir ömür
ben farkına bile varamam
içimde tüm kelebekler ölür
senin kanatlarını kıramam

yokluğunla savaşamadım üzgünüm
yağmalanan kalbimde kanun neye yarar
avuntum, bugün sensiz geçen son günüm
yarın yeni bir gün başlayıncaya kadar

ayları geçip günlerde boğuldum
artık her şey daha uzun
biliyor musun, yokluğunla dost oldum
biraz da zoraki, biri gardiyan, biri mahkum

iki bahar yaşadım seninle
hayatımın özeti iki bahar
kırık bir ömür gibi yapayarım
iki bahar eridi ellerimde
yok olup bitene kadar
damla damla, adım adım
sensiz dört mevsim kar
beş vakit gece
nefret etsem de neye yarar
razıyım
bininci baharın olmaya bile

gunler kisaldi, mevsim degisti, saclarim uzadi.
sayamadan eriyip gidiyor takvimin yapraklari
aylardan daha hizli gececek seneler
belki de cocukca gelecek yazdigim bu cumleler
daha nice takvimler bitecek belki
ellerim sicakligini unutacak, hatta kirisacak
ama oyle muhurlemissin ki
kalbim hep biraktigin gibi kalacak

aynı nefes aynı adam aynı şehir
nasıl her şey bu kadar değişir
sen miydin güneşi daha parlak yapan
hep böyle yavaş mıydı ki zaman
en içten duam
en güzel rüyamsın
dünüm bugünüm yarınım
en çok da yokken varsın

öyle çok görmek istedim ki yüzünü. saatler sürecek bir gözyaşı nöbeti pahasına resmini açtım. bir de yasak bir şarkı açtım üstüne. gözyaşlarım iyice akar da belki biter diye. bitmiyor be ömrümün varı. ne rüyalarımdan yüzün gidiyor ne de azalıyor özlemin. hayatımda meydana gelen her güzel değişikliğin ardına, senin bunu görmemiş olmanın üzüntüsü ekleniyor. sebepsiz mutluluklarım oluyor bazen, senden biliyorum. üzüntüleri kendimden. seni düşünmemeye çalıştığım her düşüncenin sonu sana çıkıyor, sana gidebileceğim tüm yollarsa yokluğuna. eğer cennete gidecek ve seni göreceksem diye düşününce, ölmek için sabırsızlandığım oluyor. mevsimler değişiyor da içimde sen hep aynısın. o kadar çok kandırdım ki geçecek diye diye, artık kalbim de inanmıyor avuntularıma. çatısız ev gibiyim yokluğunda, yağmurlar içime içime yağıyor. ne gözyaşları akıttım içime, içimde kayalar eridi de, kalbimden mührün düşmüyor.
civeng
" ..rağı "

saçları kel diye aldı şimşir tarağı,
tarağı kırdı diye kovdu güzelim çırağı.
çiftçidir hilmi abi, vardır altın orağı;
orağı çaldı diye dövdü güzelim burağı...

" hayat "

beş harflidir hayat, aynı zamanda iki hece...
gizemlidir hayat, kimileri için bir bilmece.
bazen bir günlüktür hayat, gündüz ve gece...
ama iki kişiliktir hayat, bazen ahmet bazen ece...

" ..uzu "

buz gibi olsun ama çok koyma buzu..
tuzlu olsun ama çok koyma tuzu..
kuzu çevirme yap ama çevirmeden bir kuzu,
evet’e bas ama alma atm’den makbuzu...

" geçen "

geçen gördüm, 1 milyarlık gözlük
geçen girdim, çok yoğundu sözlük
geçen denedim, tıkanmış bizim tuzluk
geçen kırdım, almalı yeni bir buzluk

" grip "

yaşıyoruz lakin hayat ne garip,
harcıyoruz parayı sürekli alıp verip
kapatmıyoruz kapıyı içeri girip
oluyoruz sürekli her türlü grip...



atacamadesert
prenses’im pamuk’um
dalgalarla gelen kum
suyumun oksijeni
yimağmın proteini
meyvamın vitamini
çayımın şekeri
ay’ım güneşim
kara delik’im
jüpiter’im mars’ım
takım ve kuyruklu yıldızım
rakı’mdaki su
dünyanın en mükemmel buluşu
hücremdeki dna
efes’imdeki extra
kanımda dolaşan alkol
başım dönünce beni tutan kol
gönlümün hubble teleskobu
tüm siyah beyaz filmlerin sinemaskobu
göklerdeki kartalım
selvi boylum al yazmalım
diego ya aşık frida’m
ıssızlığı bende saklı bir adam
mutluluğumun yağlı boya tablosu
bilgisayarımın eternet kablosu
manzrasına doyamadığım memleketim
kesseler tırnaktan ayrılmaz etim
kutuplarda penguenim
kızgın çöllerde kavrulan tenim
yüksek ormanlar dolusu meşe
hayatıma katabildiğin neşe
tenlerimiz üstüste gelince
aklımın durduğu yer bir bilmece







addicted to pain
merhaba anne,
nasılsın?
ben iyiyim..
doğmama çok az bir süre kaldı.
ama sana söylemem gereken bir şey var.
kimilerine göre bazı eksikliklerle geleceğim bu dünyaya..
‘özürlü’ diyecekler bana..
ama ben kimseden ‘özür’ dilemeyeceğim anne..
senin dışında…
senden şimdiden özür dilerim..
beklentilerinin hepsine cevap veremeyeceğim için..
komşumuz çocuklarını benimle oynatmak istemediği zaman boynunu eğeceğin için..
‘bana doğru düzgün bir evlat bile veremedin!’ sesini duyarsan bir gün..kulağındaki her yankısı için..
mağaza mağaza dolaşıp bisiklet seçmenin tatlı heyecanı yerine,
tekerlekli sandalye almanın burukluğunu sana yaşatacağım için..
çağırılmayacağımız her aile toplantısı,bayram kutlaması,piknik için..
ya da çağırılacağın ama benim yüzümden gidemeyeceğin her toplaşma,her düzenlenen kadınlar günü için..
özür dilerim anne..

ama senden bir isteğim var;
benden sakın vazgeçme anne!
bacaklarım biraz güçsüz olabilir..
kolayca tırmanamayabilirim merdivenleri..
sakın beni taşımaya kalkma anne!
tamam engelleri birlikte aşalım yine..
ama sen elimden tutma!
bana yardım etmek istiyorsan yukarıya çık ve bana ‘’gel’’ de!
çıkamadığım için ağlayabilirim belki de..
ama sen ağlat beni anne!
ağlasam da daha çok merdiven çıkarmalısın bana..
yoksa asla güçlenemem..

kulaklarım iyi işitmeyebilir..konuşmaya başlamam biraz zaman alabilir belki..
ama sen sakın suskunluğa bürünme anne!
daha çok konuşmalısın benle!
daha çok şarkı söylemeli, daha çok kitap okumalısın bana!
yoksa asla konuşamam…



belki bazı takıntılarım, ısrarlarım olabilir geldiğimde..
n’olur bana ‘hayir’ de anne!
bana acıdığın ve beni mutlu etmek için, istediğim her şeyi yapma hatasına sakın düşme!
lütfen ağlat beni anne!
şimdi beni ağlat ki,ilerde birlikte ağlamayalım..
yoksa asla ayakta duramam..

belki etrafındaki insanlardan biraz farklı bir yüzüm olabilir doğduğumda..
çok iyi görünmeyebilirim belki..
ama sen yine güzel güzel bak bana anne!
öyle bak ki,ben de aynaya baktığımda karşımda güzel bir yüz görebileyim..
yoksa asla kendime gülümseyerek bakamam..

bir şeyleri hemen kavrayamayabilir, çabucak anlayamayabilirim belki…
ama sen yine anlat bana anne! defalarca anlat!
benden sakın vazgeçme!
yoksa asla öğrenemem..

son bir şey daha;
lütfen bu satırları okurken ağlama!
çünkü ben yazarken inan hiç ağlamadım anne!

imza:oğlun/kızın

temmuz 2009
imphotep
yanında olamayacağımı bilsem de
bir an ellerini yüzümde hissettim
kapanacak yine perdeler biliyorum
artık farketmez çünkü seni seviyorum
melankomik
-yokluğun-

gece gibi çöktü yokluğun
görmedim ne ara battı güneş
gözlerimi sımsıkı yummuşum
karanlığın aydınlığıma eş

alışmışım karanlığa
güneşi kurutmuşum
alışmışım yokluğuna
varlığını unutmuşum

bir defterin yaprağında
boynu bükük ismin kalmış
yürüdüğümüz yollarda
yalın ayak izin kalmış
şehir küçülmüş yokluğunda
kulağımda sesin kalmış
deltanous
ve her şehrin olduğu gibi bizimde
şehrimiz bir hikaye,
öyle canlı değil ve hatta
kalbi yavaşça atmakta ,

bayılırım bir karakter olup beslenmeye
şehrin hikayelerinden
şehrin elektrik direklerine asılıp koşarak dönerim bir yere gitmeden
bu aynı şehirde , tüm direkleri karakterlere boyadım
bir yere gitmeden
tüm karakterler benim!
senin hikayene özel , özenip geri çekilmeye çalışırım
epey uzak tutmaya çalışıyorum kaderimi
senin şehrinden , hikayelerinden
karakterlerin vedalaşır mı dersin-
kuşattığım şehrimden , sana açmadığım hikayelerimden

bir geri dönüş öyküsü öyle mi yazılır ,
henüz geri dönemeden , yolun başında
kalabalıkların içinde yalnız başına
yolun başında belki bu yüzden de hızlanamadan
iplerden bahsederek , dolanıp bağlanıp kızarırcasına

dağlanıp..

telkin ederek düşüşleri , çamurlu ellerini hatırlatmak için mi
minik ve tehlikeli elleri , iri kırık bakan gözleri
ben düşmedim , bildiğin gibi değil diye bağırışları çırpınışları
hani şu yalnız şehrinde , karakteri olmak istemediğim, istemediğim.

….

zaten yazdıkça düşesi gelir kadının
bayılır çamurlanmaya
çamurlanıp atmaya
25 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol