anne ve baba ile aranızda açılan uçurum

darkofdirt
bu bir zaman oyunudur her kişinin yasadıgı bir durum,söyle ki büyüyen ve git gide aileden uzaklasan cocuga artık büyük demek istemez anne ve baba onun hakları ve aklı oldugunu bilirler ama hala cocuk bunları tam olarak beceremez yani aslında beceriksizdir ailenin gözünde ve ailenin kaybı pragmatik bakıs acısını yitirmesiyle baslar cocuga karsı...
ve bazen kendisinden daha iyi fikirleri oldugunu gördüğünde korkar ya da farklı gelir ve yanlış der,buna da buldugu kulp’’zamanın bozulması’’..
cocugun sekline davranısına karısır ona göre onun görevi hiç bitmez halbuki bir nokta vardır ki artık cocuk yalnız olmalıdır!
ucurum yani birbirini anlamayan bir aile yani zamanın bozulmuşluguna ayak uyduran aynı zamanda bir insan toplulugu olur...
paylasamaz olurlar ve cocuk aslında hatalarını düzeltmekte kendi içine döner aile bu hakkını kaybetmiştir...
aile sunu der
-ben senin iyiliğini istiyorum
+ama en fazla senin kadar senden fazlası değil!
-....
bu cevap yanıtsızdır
nietzsche sunu der’’babanızın yaptıklarından fazlasını yapmayın yoksa karın agrısı yapar’’
su halde belkide zaten yapamayacagından bahsediyordu bahsettiği durum galiba tam olarak buydu!
su hal de çözüm üretmek gerekir!

tabi ki çözüm var,aile egitilir her insan,grup,kurum,devlet gibi...

aile güdülenmelidir;cesur ve her adımınızı bilmelidir ha bu çözüm değildir ama sözlerinize siz de kulp bulursunuz!

dersiniz ki:’’ne zaman yanıldım sizce!tamam üstümde haklarınız büyük ama geldiğim yerde benim payımı,irademi küçümseyemeyiz değil mi?’’

o durum da basları asagıya iner ve kabullenirler!
hala kabul etmiyorsa bazen kişiliğiniz gücünü cümlelerinizin kısalığı ile koymanız mümkün kısa ve öz cevaplar,bu basta onlara fazla gelsede sonra kabulleneceklerdir burda kullandıgınız sey ise edebiyattır!
hala bir uyusmama varsa nietzsche sunu der:
’’eger iyi bir babanız yoksa kendinize iyi bir baba bulmalısınız!’’
muque
herkes yaşamıyor olsa da çoğu kişinin, özellikle böyle bir zamanda yaşadığını gözlemlediğim durumdur.belli yaşanmışlıklar, çocukluğu ardımızda bıraktığımız zamanlarda bir kaldırım boyu yol verirler anne-baba-çocuk üçlemine.sonra ne siz kalkıp o kaldırımın karşı tarafında geçecek gücü bulursunuz kendinizde,ne de onlar kendilerine yedirip gelip içlerinin verdiği sıcaklığı size tekrar vermeye tenezzül ederler.geçirilen her sene bu kaldırımlar arasındaki mesafeyi açar, açar...artık eskisi gibi düştüğünüzde onların yanına koşmaz,bunun için onlara en yakın özellikleri taşıyan sevgililer,arkadaşlar arar durursunuz yakınlarınızda...babanız gibi olmayan her erkek tekrar yaralar sizi, anneniz gibi olmayan her kadın vazgeçirir "güvenme" duygusundan.yaşanan evde ayrı ayrı kişiler olmuşsunuzdur.oysa ki ne hayaller kurulmuştur eskiden, neler planlanmıştır...aranızdaki o toparlayan,güveniyle sarıp sarmalayan bağ hiç bitmeyecektir.izlenen dizilerdeki gibi filmlerdeki gibi mutlu olunacaktır hep!...içlere atılan her sevgi açlığında bilinçaltı yepyeni aileler bulmaya, kurmaya sürükler sizi...onlar kayıp giden evlatlarını izlerler, siz çoktan kaybetmiş olduğunuz çocukluğunuzun o sıcak koltuğuna, o sıcak kucağına dönüp bakamazsınız bile yangınınızdan.bunları her aile yaşamaz evet!ama pencereyi aralayıp baktığınızda gözünüzün görebildiği 10 evin 8 inde belki babalar- anneler çocuklarından, çocuklarsa ailelerinden vazgeçer her gece,yatmadan önce!ertesi gün eksik, parçalanmış, unutulmuş duygularla kahvaltı yapılır...bu böyle gider, gider...ta ki aile fertlerinden birinin o sonsuz yolculuğa çıkmasına kadar...o zaman herşey unutulur,aslında çok mutluymuşsunuzda allah onu sizin ellerinizden aniden almış gibi olur.
(bkz: biz büyüdük ve kirlendi dünya)

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol